Mesleki sorunlarımızın varlığı hepinizin malumu. Bence bu sorunların temeli bireysel olarak yapılan yanlışlarla başlayıp, kurumsal olarak doğru hareket edilememesinden kaynaklanmakta. Birey olarak sorunların düzelmesi için çalışmalarda bulunmayıp, düzeltme yapmasını istediğimiz kurumlara var olan sorunları ısrarlı bir şekilde iletmedikçe sorunların düzeleceğini de sanmıyorum.

Mesleğe giriş aşamasında kendi kaderine bırakılarak ezbere dayalı bir eğitimin parçası haline getirilen meslek mensupları, ruhsatlarını aldıktan sonra da maalesef yine kendi kaderlerine bırakılmakta ve mesleki gelişmeleri kendi çabaları ile takip etmektedirler. Peki bunun ne kötülüğü olur ki diyebilirsiniz. Hatta bazılarına göre bunun kendi gelişimine önem veren birisine olumlu etkileri de olacaktır. Fakat bu olumlu etki yalnızca bir kişiyi değiştiren bir etki olacaktır. Burada benim bahsedeceğim ve asıl olmasını istediğim şey bütün meslek camiasında aynı etkiyi bırakmaya yönelik bir çalışma yapılmasıdır.

Önerim şu; her meslek mensubunun tamamlamaları gereken bir kredi sistemi getirilsin. Bağlı olduğumuz odamızın düzenlediği her seminer, sempozyum ve panelin belirli bir puanı olsun. Meslek mensupları bu etkinliklere katıldıkça tamamlamaları gereken krediden düşsün. Kredileri tamamlayamayanlar için de kredi tamamlama adı altında bir sınav yapılsın ve kredi tamamlamaları bu şekilde sağlansın. Peki kredisini tamamlayamayanlar ne olacak derseniz; bana göre bunun içinde tıpkı İMF’in ülkemize yaptığı gibi bir puanlama sistemi getirilsin. Örneğin etkinliklere katılıp kredisini tamamlayan bir meslek mensubunun puanı (A+) ise katılmamış ve kredisini tamamlamamış bir meslek mensubunun puanı (B-) olsun. Yani kredisini tamamlamadığı için ruhsatın elinden alınması gibi bir durum olmayacak.

Peki böyle bir uygulama neden yapılsın?

1- Muhasebesel anlamda aynı işlemlere farklı kayıtları önleyebilmek için,
2- Değişen mevzuatı sistemli bir şekilde takip edebilmek için,
3- Tüm meslek camiasına kalite kazandırabilmesi için,
4- Güncel tutulan bilgi ile cezalara karşı önlem amacını taşıdığı için,
5- Mesleki sorunlara duyarsız kalınmaması için, (Sürekli mesleki faaliyetlerin içinde olan birisinin sorunlara da kayıtsız kalmayacağını düşünüyorum)

Peki bu neden zorunlu olsun?

Çünkü maalesef insanlar kendi hallerine bırakılınca belirli bir müddet bir hevesle çalışmalarda bulunabiliyorlar ama özel ve iş hayatındaki yaşadıkları stresli olaylar kişilerin azmini söndürebiliyor. Mesleki olarak bir bütün halinde kaliteyi artırabilmek ve bunu kişilerin kendi iradelerine bırakmamak için zorunlu tutulması gerekmektedir diye düşünüyorum.

Bahsini ettiğim öneri hakkında Sürekli Eğitim adı altında daha önce bir çalışma olduğunu duymuştum. Fakat maalesef herhangi bir gelişme yok gibi görünüyor. Tüm meslek camiası üzerinde olumlu etki yaratacağını düşündüğüm bu çalışma inşallah en kısa sürede uygulanmaya başlanır. İnanıyorum ki böyle bir çalışma ile birlikte, meslektaşların birlikte hareket etme yetenekleri de artacak ve sorunlara sessiz kalmak yerine var olan sorunlara çözüm bulmaya çalışan birer birey olacaklardır.

Hasan Volkan ÇEVİK

Deli Balım



Buz rengi ay ışığında
Kıvrılıp giden yollar
Sana mı uzanır, yokluğuna mı yoksa

Yüreğimin o güneşsiz
O karanlık köşesinde
Yeşeren umut filizine
Gözüm gibi bakacağım

Bir yaban elde sen, bir yaban elde ben
Düşte olsa razıyım sessizce çıkıp gelsen
Günlerce gözlerinde erisem konuşmadan
Yansam ateşlerinde tenine dokunmadan

Çok uzak bir aleve
Uçan bir kelebek gibi
Bilmem sana mı uçarım canım
Yangınına mı yoksa

Gün gelecek deli balım
Bunca hasretten sonra
Bir masalın sonu gibi
Kollarında olacağım
İnan, inan, inan deli balım

Leman SAM

Yoksa...



Kolay uçulur mu ?
Yönünü bilmez rüzgarlarda
Güçlü kanatların yoksa..

Kolay yüzülür mü ?
Hırçın dalgalı denizlerde
Sağlam ciğerlerin yoksa..

Kolay “Aşık” olunur mu ?
Alem-i sağırlara
İlahi Aşka inançları yoksa..

Ah sevgili,

Kolay kolay ağlanır mı ?
Sevdaya dilsiz gecelerde
Sen gibi maşuk yoksa ..

Ahmet KİK - 2010

Maşuk : Sevgili
Alem-i Sağır : İnsan, En küçük alem

Erkek Dediğin



Seni elinin tersiyle değil avucunun içiyle kavrayacak. Bileceksin ki emin ellerdeyim, başkası tutamaz elimi böyle.

Rahat olacaksın yanında, çok konuşmayacak, beynini didiklemeyecek.

İnce olacak; seni senin kadar düşünecek. Sen onu merak ettiğinde kendisine hesap soruluyor havalarına girmeyecek. Senin inceliğine karşı umursamaz sözler sarf etmeyecek.

Adamın sinirini bozmayacak, cinlerini tepesine çıkarmayacak, sanki sen onun için varmışsın her ne zaman istese emrine amadeymişsin, o ne yaparsa yapsın her istediğinde yanında elinin altında olacakmışsın triplerine girmeyecek.

Sen ona sevgini hissettirdiğinde, sen ona kayıtsız şartsız aşıkmışsın gibi havalara girmeyecek.

Erkek dediğin ilgi gördüğünde ilgiyle, sevgi gördüğünde sevgiyle karşılık verecek.

Erkek dediğin, sen onun için kendine baktığında, sırf ona daha güzel görünmek için giyinip kuşandığında hiçbir şey olmamış gibi davranmayacak.

Ruhunu okşamasını bilecek. Romantik olacak kimi gün habersizce kucağında çiçeklerle çıkıp gelecek. Özel günleri unutmayı marifet sanmayacak.

Kayıtsız olmayacak senin bütün zarafetine karşı. Gerçekten seven bir kadın sevgi ve ilgi bekler, erkeğine verdiği aşkın karşılığında küçük bir tatlı söz, kısa bir mesaj, bir çağrı bile onu mutlu edebilir. Erkek dediğin bütün bunları cebinden para harcıyormuş gibi cimrilikle yapmayacak.

Ben aranmayı, çok aramayı sevmem demeyecek. Her şey kendi istediği gibi olsun istemeyecek. Sadece kendi canının istemesine bağlamayacak her şeyi.

Erkek dediğinin, hissettiğiyle yaptığı şey arasında uçurum olmayacak. Cesur olacak cesur. Seni seviyorum derken korkmayacak, başka şeylerin arkasına gizlenmeyecek.

Seviyorum deyip bir sonraki perdede kaçmayacak, özlüyorum diyorsa gelecek, kaybetmek istemiyorum diyorsa kaybetmeyecek.

Erkek dediğin askına sahip çıkacak. Korkak olmaz erkek dediğin. Erkek dediğin iyi sevişecek. Koyun gibi yatmayacak, bir an önce şu iş bitse demeyecek.

Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin. Bir baba şefkatiyle seni alnından öptüğünde bileceksin ki sevgisi geçici ve zayıf değildir.Ve sevgiyle öptüğünde dudaklarından bileceksin ki öpüşün tek sebebi şehvet değildir.

Erkek dediğin yakışıklı olacak, çekici olacak ama bundan çok daha öte bir şey... Zeki olacak.

Kadının küçük yalanlara, bahanelere inanmayacağını, kendisini kendi gibi tanıdığını bilecek. Kadının zekasını küçümsemeyecek kadar zeki olacak. Zeki olacak, seni bir hamur gibi karmasını bilecek, o hamura kendisi katmasını da.

Değerlerini bir anlık hevesler uğruna satmayacak. Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seninle yataktayken kullanacak.

Erkek dediğin önce sevecek. Kendini sevmeyen erkekten kimseye hayır gelmez. Bir bakarsın ki yıllar sonra bu adamla ne yatağa sığıyorsun, ne toprağa... Koluna girip gezmesini bileceksin gururla, koynuna alıp sevişmesini de. Babalığını da bilecek, ana-babaya hürmet etmeyi, kadir kıymet bilmeyi, vefakarlığı, fedakarlığı...

Erkek dediğin seni koruyacak,kuşatacak.

O nerede olursa olsun seni koruyacağını bileceksin.
Pısırık olmayacak erkek dediğin. Erkek dediğin erkek olacak.
Seni sadece sen olduğun için sevecek. Parayla pulla, kariyerle, güçle, kimin ne dediğiyle hareket etmeyecek.

Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem dostun, hem baban, hem çocuğun olacak, huzurla bağrına basacaksın.

Can YÜCEL

Oysa "AŞK"



Sufi,

"Aşk"ı yaşamak için;

İlle ulaşamamak mı gerek ?
Gözyaşı döküp, ağlamak mı gerek ?
Geceyi gündüze katmak mı gerek ?
Aç iken tok gibimi olmak gerek ?

Oysa "Aşk",

Var iken değerini bilmek demek.
Maşukun kokusunu doyasıya içine çekebilmek demek.
Bedeninden vazgeçip, bir bedende yaşayabilmek demek.
Yaşam her doğduğunda, günaydın Günışığım diyebilmek demek.

Ahmet KİK - 2010

Maşuk : Sevgili



Kaçmaya çalıştığın gerçek bir gün karşına çıkacak ve işte o gün kaçacak yerin olmayacak...

Ben senin varlığını seviyorum, yokluğunu seviyorum. Sana ulaşamadığım dakikalarda seni duymayı, seni özlemeyi, hiç görmesem bile seninle olmayı seviyorum. HİÇ KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!!

Senin gülüşünü seviyorum. Her bana bakışında gözlerinde okuduğum o duyguyu, gözlerindeki gözlerimi seviyorum, gönlünü seviyorum, özünü seviyorum senin, dudaklarındaki sözlerini seviyorum. YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!

Ben sendeki o sıcaklığı, sana olan uzaklığı seviyorum, yanaklarından akan gözyaşlarını, en çok dağınık olduğunda saçlarını, beni arayan ellerini seviyorum, yalnızlığımı seviyorum sebebi sensen. Ayrılığını seviyorum, en çok yalnız kaldığımda beni bulan gönlünü seviyorum. BEN EN ÇOK SENİN BANA OLAN SEVGİNİ SEVİYORUM..!!

İçimden haykırmak geliyor, dünyaya sığdıramadığım seni; kalbime sığdırmak geliyor. Ağlamak geliyor seni görmezsem, özlemek geçiyor içimden seni sevmek geçiyor, içimden sana doğru giden bin bir türlü yol geçiyor, içimden sen mutlu olacaksan ölmek bile geçiyor gülüm. YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!

Ben yalnızca seni seviyorum. Ne o muhteşem güzelliğin, ne kalbimdeki özelliğin, ne de sevdiğim için değil. Seni, yalnızca Sen olduğun için, ruhun için, kalbin için, aklın ve sevgin için seviyorum seni. Ben seni en çok kendim için seviyorum. Belki de ilk defa bencil oluşumu, sana borçlu olduğum için, seni her şey için seviyorum ve sahip olmadığım hiçbir şey için. YİNEDE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!

Her dakika seninle olmayı seviyorum, gözlerimi her açtığımda aklıma gelişini seviyorum, her gece uyumadan önce, seni sevdiğim aklıma gelince sensiz uyumayı bile seviyorum, uyumadan önce seni düşününce. Ben seni en çok umutsuzluğumda beni bulduğun için seviyorum. YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!

Ben seni bu şehirde olduğun için değil, benimle aynı toprağa ayak bastığın için, benimle aynı gökyüzünü paylaştığın için seviyorum. Geceleri benim yüzüme vuran ay ışığı senin de gözlerine vurduğu için seviyorum. Benim kemiklerimi ısıtan yaz güneşi, sana da sıcaklık veriyor diye seviyorum seni. Beş bin yaşındaki bu dünyada, benimle aynı zamanı paylaştığın için seviyorum. Ben seni benimle yaşadığın için, benden hiç gitmediğin için seviyorum. Beni hiç terk etmediğin için…

Ellerini seviyorum Tanrıya açıldığında. Kalbini seviyorum kapıları açıldığında. Ve gözlerini seviyorum her karşımda kapanıp açıldığında. Bana baktığında içimde yakaladığın coşkumu seviyorum. Her bana baktığında seni sevdiğimi hatırlamayı seviyorum. YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!!

Her kibrit çaktığımda alevin içinde seni görmeyi seviyorum. Her sigara yaktığımda dumanın şeklinde seni görmeyi seviyorum. Her bana baktığında, o kadar çok seviyorum ki seni sevmeyi. Yalnızca sen olduğun için hayatımda kendimi bile seviyorum. Sen olunca aklımda.

Kalbimi seviyorum, seni seviyor diye. Gözlerimi seviyorum, seni görüyor diye. Ruhumu seviyorum, senin ruhuna bu kadar yakın diye. Varlığımı seviyorum. Sırf sana borçlu olduğum için, mutluluğumu seviyorum. Gülümsememi seviyorum, seni düşününce. Ayakta kalışımı seviyorum, sebebi sen olunca. YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!

Ben sana olan sevgimi yazan kalemimi seviyorum. Senin adını yazdığım kağıdı seviyorum. Sana olan sevgime benzettiğim her sevgiyi seviyorum. Bana seni hatırlatan her şeyi, sana giden yolları seviyorum. O kadar çok seviyorum ki seni, Sen’i kaybetmek korkusunu bile içinde yalnızca sen olduğun için, sana karşı duyduğum bir duygu olduğu için, korkumun sebebinde sen olduğun için seviyorum.

YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!
YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!
..SENİ SEVİYORUM..

Murat APAYDIN (Ben yazsam ancak bu kadar güzel olabilirdi) :D



"İranlı şâir Şirâzi derki: "Aşka uçma kanatların yanar. "Mevlâna da der ki: "Aşka uçmadıktan sonra kanatlar neye yarar."

Bahsettikleri aşklar farklı sanki. İranlı, karşı cinse duyulan aşktan bahsetmiş olsa gerek. Öyleyse haklıdır, yakar, yakıyorda. Ama Mevlana'nın söylediği ilahi aşk, Allah'a duyulan karşılıksız aşk ve gerçekten ona ulaşamadıktan sonra kanadı napam :)

Bencesine gelirsek, aşkın kanatları yakıcı etkisinin olduğu doğrudur hatta bilirim ki yürekleri de yakar. Fakat karşına öyle biri çıkarki onu ilahi aşk tadında seversin. Birşey beklemezsin, onu mutlu etmek yeter sana ve sadece seversin. Bu hayatında duyduğun en temiz duygudur aslında. Karşındaki de bunu anlarsa ve eğer kazara o da seni severse işte aşka uçmuş ve yanan kanatlarına merhemi bulmuşsundur demektir...

hvç