A-SOSYAL




Umarım başlıktan; gününü gün eden alemden aleme akan bir insana söylenen "aaa ne sosyal bir insan" anlamı çıkartmazsınız. Bahsini edeceğim husus asosyaller yani sosyal hayata karışamayanlar üzerine olacak. Burayı kazara ziyaret edenlerin bile, sadece mavi bir bölümün içine yazılmış Mm harflerini okuyarak bilebileceği gibi burası esasen muhasebe ile ilgili edinimlerin paylaşılmaya çalışıldığı bir blog. Ama ben artık burada da iş ile ilgili konuşmaktan sıkıldım. Hatta belki bakalım bişey eklemişmi şu dallama diye bakanlar varsa, onlarda görüyorlardır ki; uzun bir süredir meslekle ilgili pek de fazla bir bilgiye yer vermiyorum. Bilgiden kastım zannetmeyin ki kendi yazdığım makaleler falan olsun. Bilgiden kastım güncel gelişmelerin ve dikkatimi çeken konuları burada paylaşmaktan ibaret. Daha kendi makalelerimi yazacak aşamaya gelmedim. Aslına bakarsanız aşamanın neresindeyim bilmiyorum ama istesem ve üşenmesem kralını yazarım. Her zaman yaptığım gibi yine kendi g..tümü kaldırmamda üstüme yok. Yine hemen havaya girdim.

Yaptığımız iş muhasebe ve işimiz birçok insanla iletişim içinde olmamızı gerektiren bir meslek. Fakat iletişimde olduğumuz insanlar da yine işimizle alakalı olduğu için kurulan bu iletişiminde aslında bizim bazen, hatta çokca; normal hayatımızda normal insanlar gibi olamamamıza neden oluyor. Bunu biz diye genellemek ne kadar doğru olur bilmiyorum tabi ama ben yine de genelleyeceğim. Bi kere bizlerin işimizin haricinde görüştüğü insan sayısı çok az. Bırak sayının az olmasını zaman yok bu görüşmelerde bulunmak için. Zaman bulup görüşüldüğünde de, hep bir tartma, şüphe duyma psikolojisi mevcut hayatımızda. Duyulan şüphe yanlış anlaşılmasın görüşülen kişiye karşı değil. Geride bırakılmış ve yapılmayı bekleyen bitirilmemiş işler için ya yetiştiremezsem, ya ceza yersem yine bana girecek türünden şüpheler. Bu şüphe mi korku mu? Her ne boksa işte normal olamıyoruz. Adını yanlış söylediğim fakat normal de olmayan davranışlarımızın varlığı esgeçilemez.

Düşünsenize, bir arkadaşınızla nasıl olduysa vakit bulup sinemaya gitmişsiniz; filmdeki kahraman sevdiği kadını elde etmek için herşeyini feda etmeye hazır, son derece romantik bir film ve sizinde ortama ayak uydurup romantik olmanız gerekirken içinizden gelen sesin sürekli sizi dürtmesi sonucu bu değerli dakikalarında içine etmiş oluyorsunuz. Neden değerli? Çünkü; çok değerli zamanınızdan birazını arkadaşınızla geçirmek için ayırabilmişsiniz fakat ambiyansa uyup kız arkadaşınızı öpeceğinize salak gibi yarın yapacağınız işlerinizi düşünüyorsunuz. Aslında kız arkadaşınızı öpme fikri sizde de var. Fakat öyle bir hal almış ki asosyallik, yapılması gereken yerde bu eylem akla gelmiyor yada normal insan davranışlarının aksi davranışlar sergilemenize sebep olabiliyor. Buradan sinemaya gitme amacının aslında yiyişmek olduğu anlamı çıkarılmasın lütfen. Bu bahsedilen normal insan doğasında bulunan gayet insancıl bir davranıştır. İnsan sevgilisini öper.

Bu yazıyı yazmadan aklıma bazı şeyler geldi. Neden sosyalin karşıtı Asosyaldi. Neden metal karşıtı Ametaldi. Yoksa metalin karşıtı değilmiydi o? Neyse okuyanlarında anlamını bilmediğini düşünerek bu metal mevzuunu geçiyorum. Aşağıya bazı karşıt sözcükler yazıp onu muhasebecilere göre yorumlamak istiyorum.

Sosyal / A-Sosyal
Tüm insanların olması gerektiği gibi, bir muhasebeci de sosyal olmalıdır. Ama muhasebecilerin büyük bir çoğunluğu Asosyaldir. Zaten yukarıda anlatmaya çalıştım. Anlayan anlamıştır, o yüzden bunu geçiyorum.

Dam / A-Dam
Buradaki dam'ı sevgili olarak düşünün. İsteyen ev olarak düşünsün. Ne düşünürseniz düşünün serbestsiniz. Muhasebeci bir adamın sevgilisi olmalıdır. Muhasebeci bir adamın geçtiği eğitim ve çalışma temposunu gözümüzün önüne getirirsek rahatlıkla bir ev alacak parası olmalıdır. Ben ya muhasebeci değilim ya da malım. Bilmem anlatabildim mi? Bu devirde, bu yoğun iş temposunda sevgili bulunabilirse helal olsun. Hadi zaman bulup bir sevgili yaptık ve yukarıda dediğim gibi sinemaya gittik. Romantik bir sinema filminin en duygulu sahnesinde sevgilisini öpmeyi akıl edemeyen bir salak ile kim sevgili olarak kalır. Sonra; yaptığı iş hiç değer görmeyen ve bunun karşılığında gerek çok cüzi ücretler alan, gerekse müşterilerinin ödeme planlarında hep son sırada olan zavallı bir muhasebeci nasıl bir ev alabilir? Bu bölümden anlaşılacağı gibi muhasebeciler, özellikle benim gibi mesleğin daha başındaki muhasebeciler A-Dam grubuna giriyor. Yani sevgilisiz ve evsiz; yada siz ne düşündüyseniz.

Man / A-Man
Buradaki Man, adam anlamında kullanılmıştır. Yukarıdaki damdan esinlendim. Kadınlar bunu WO-Man da yapabilir. Ama zaten bahsini edeceğim husus cinsiyet ile ilgili değil. Adamlık cinsiyet gözetmez. Adam olan adamdır. Adam gibi kadında olabilir. Yani doğru dürüst insan anlamında kullanılmıştır buradaki adam sözcüğü, yani MAN sözcüğü. Muhasebeci bir insan, dürüst olmalıdır. Mesleğin gereklerini kimsenin, hatta kendi çıkarını bile düşünmeden yapmalıdır. Ancak böyle onurlu bir yaşam sürdürülebilir, bize böyle öğretildi ve ben böyle bir yaşamı seçtim. Fakat sanki bu yolu seçtiğim için baya bi sıkıntı çekeceğim gibime geliyor. Yani bu bölümde Man grubuna girdiğini düşünüyorum. Eğer ilerde bu yolun çileleri beni bezdirirse o zaman belki A-man grubuna da girebilirim. O zaman şöyle derim "A-maannn koy biyerine gitsin, yemişim adam olmayı ben cüzdanıma bakarım oğlum" İnşallah hayat bana A-man dedirtecek çileler vermezsin. A-min.

Zar / A-Zar
Şimdi arkadaşlar muhasebecilik mesleği biraz şansa dayalı. İyi bir müşteri grubuna denk gelmek size bağlı olduğu gibi ne kadar şanslı olduğunuzla da alakalı. Eğer zarınız dü-şeş gelmiş ve iyi bir müşteri grubunuz oluşmuşsa korkmanıza gerek yok çünkü onların aracılığı ile gelenlerde büyük bir ihtimalle iyi müşteriler olacaktır. Peki ya attığınız zarlar hep, hep-yek geliyorsa. İşte o zaman ayvayı yediniz demektir. Hayat çekilmez olur, hem A-zar grubunun bir üyesi olursunuz, hem de paranızı alamadığınız müşterinizden yada üç kuruş verdiği parayla sizi satın aldığını sanan müşterinizden, onun istekleri bitmeyen bankacısından, vs.'den ve yine parasız olduğunuzdan evinizdeki eşinizden azarlar işitirsiniz. İnşallah attığınız zarlar hep düşeş gelirde siz ilk grubun yani Zar grubunun üyesi olursunuz. Gerçi onunda kötü bir yanı var. O da Nazar. İşleriniz iyi gittiğinden sizi çekemeyenler tarafından nazara gelebilirsiniz. Ama herşeye rağmen siz Zar grubuna girmeye bakın. Varsın nazar değsin, bir nazarlık takarsınız geçer. Daha da olmadı, büronuza bir at nalı almazsam şerefsizim.

Tüm bu eşleşmelerden sonra size göre çoğunluk nasıl?

-İlk bölümde çoğunluk A-Sosyalden yana bundan hiç şüphem yok.

-İkinci bölümde yeni nesilin çoğu için A-dam grubunun fazla olduğu su götürmez bir gerçek. Eskilerin ise Dam grubunda olup buna rağmen çoğunluğunun A-dam grubundakiler gibi yaşadığına ise eminim.

-Üçüncü bölümde bir genelleme yapmak ne kadar doğru olur bilemiyorum ama piyasada muhasebecilere gösterilmeyen saygıdan A-Man grubuna mensup olanların sayılarının fazla olduğu izlenimi doğuyor bende. Umut yeni nesilde ama benim gibi gariban yeni nesilciler nasıl dayanır Man grubunda daha fazla inanın hiç kestiremiyorum.

-Dördüncü bölüm için ise genelleme yapamayız, galiba bu bölüm için harbiden zar atmamız gerekebilir. Çünkü eskilerin elinde gerçekten iyi müşteriler var ve bunların yanında göndermeye kıyamadığı kötü müşterileri de var. Yeni neslin elinde ise iyi müşteri mutlaka vardır ama azdır. Kötü müşteri ise iyilerin kat kat fazlasıdır. İnşallah adil dağılımlar görebiliriz birgün.

Tüm bu yukarıda anlattıklarımdan sonra şımarık bir çocuk yada dırdırcı, kafa ütüleyen bir kadın edasıyla (Bunu lütfen kafanızda canlandırın);

"Yoo efendim ben gayet sosyalim, hem işime hem kendime vakit ayırabiliyorum, sevgilimde var, aynı zamanda adam gibi adamım ve müşterilerimde gayet iyi" diyenler olacaktır elbet. Onlara ilk başta hasss siktir diyorum. Bunu isteyen inanmadığım için söylediğimi, isteyende şaşırdığımı belli etmek için söylediğimi düşünebilir. Elbette böyle arkadaşlarımız vardır ve dilerim bu arkadaşlarımızın sayısı artar fakat ben çoğunluğu oluşturan gruptan bahsediyorum. Çoğunluk olduğunu nerden biliyorsun, saydın mı diyenler var ise; "saydım ulan. Var mı?" :))

Unutmayalım ki, bir kişinin veya ufak bir grubun rahat bir yaşam sürmesi bu mesleğe birşey katmaz. Bizler mesleğimizin hakettiği değeri bulmasını ve yukarıdaki maddelerin hepsinin olumlu yönlerini kendimizde görmek istiyorsak tüm meslek camiasını içine alacak bir refahı sağlamak için çalışmalar yapmalıyız.

İnşallah hepiniz sosyal, damlı, adam gibi ve zarların hep düşeş geldiği bir hayat yaşarsınız.



ŞUNUN BUNUN ÇOCUĞU

Sevgi, saygı, hoşgörü, kardeşlik, insanlık, barış;
Bir karış.
Savaş, zulüm, ölüm, vahşet, dehşet, şiddet, hiddet, kıyım, yıkım için ise;
İnsanlarda amansızca bir yarış.
Gördün mü? Annesi ölen, babası kayıp, gözü yaşlı masum çocuğu,
Doymadın mı? Yetmedi mi içtiğin kan?
Daha ne istiyorsun israil denen orospu çocuğu...




14 Ocak 2009 ÇARŞAMBA Tarih ve 27110 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından:
5510 SAYILI KANUN GEREĞİNCE KENDİ ADINA VE HESABINA BAĞIMSIZ ÇALIŞANLARDAN 5 YILI AŞAN SÜREYE İLİŞKİN PRİM BORCU BULUNANLAR İÇİN YAPILACAK İŞLEMLER HAKKINDA TEBLİĞ

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 17 nci maddesi 30/4/2008 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu geçici maddede kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılıklarının durdurulacağı,

Prim borcuna ilişkin sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği ve bu sürelere ilişkin Kurum alacaklarının takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği,

Ancak, sigortalı ya da hak sahiplerinin daha sonra müracaatları tarihindeki 80 inci maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenecek prime esas kazanç tutarı üzerinden hesaplanacak borç tutarının tamamının, borcun tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödendiği takdirde, bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği,

Sigortalılıkları önceki kanunlara göre durdurulanlar için de bu maddenin ikinci fıkrası hükmünün uygulanacağı,
öngörülmüştür.

Bu maddede yer alan hususların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar aşağıda açıklanmıştır.

A – KAPSAMDA BULUNAN SİGORTALILAR

1 - 2/9/1971 tarihli, 1479 sayılı ve 17/10/1983 tarihli, 2926 sayılı kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde 30/04/2008 tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalılarla bunların hak sahipleri söz konusu geçici 17 nci madde hükümlerinden yararlanabilirler.

2 - Sigortalılarla bunların hak sahipleri beş yılı aşan süreye ilişkin prim borçlarının bulunup bulunmadığına ilişkin bilgileri, Sosyal Güvenlik Kurumu web sitesinden internet üzerinden öğrenebilecekleri gibi sosyal güvenlik il müdürlükleri veya sosyal güvenlik merkezlerinden de alabilirler.

3 - 30/4/2008 tarihi itibariyle beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalı veya bunların hak sahipleri hakkında, Tebliğ’in yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren altı ay içerisinde bunların Kuruma müracaat ederek ibraz ettikleri belgelerden veya Kurum tarafından yapılan incelemeler sonucu yeniden belirlenen sigortalılık süreleri ve borç tutarları esas alınarak işlem yapılır.

4 - 1479 sayılı Kanunun mülga ek 19 uncu maddesine göre talepte bulunarak sigortalılıkları durdurulan sigortalılar ve bunların hak sahipleri de durdurulan sürelere ait borçlarını ödemek istemeleri halinde 5510 sayılı Kanunun geçici 17 nci madde hükmünden yararlandırılırlar.

B – SİGORTALILIĞIN DURDURULMASI VE SİGORTALILIK SÜRELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

1 - Prim borcu ödenmeyen süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin prim alacakları takip edilmeyerek Kurum alacakları arasında yer verilmez.

2 - Tebliğ’in yayımından önce veya yayımını takip eden aybaşından itibaren altı aylık süre içerisinde ödenen prim tutarlarına göre sigortalılık süresi belirleneceğinden, Tebliğ’in yayım tarihinden önce veya Tebliğ’de öngörülen altı aylık süre içerisinde de hiç prim ödemesi bulunmayanların sigortalılıkları sigortalılık başlangıç tarihi itibariyle, kısmi ödeme yapanların sigortalılıkları ise ödedikleri primlerin karşıladığı ay sonu itibariyle durdurulur.

3 - Tebliğ’in yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren prim ödenmesi için verilen altı aylık süreyi beklemeksizin Kuruma yazılı başvurarak sigortalılıklarının durdurulmasını isteyen sigortalı ve bunların hak sahipleri hakkında da altı aylık sürenin dolması beklenmeksizin 2 nci madde gereğince işlem yapılır.

4 - Sigortalılıkları geçici 17 nci madde gereğince durdurulanlardan, 1479 ve 2926 sayılı kanunlara tabi çalışmaları 30/4/2008 tarihinden sonra da kesintisiz devam edenlerin sigortalılıkları 1/5/2008 tarihinden itibaren yeniden başlatılır.

5 - Sigortalılıkları durdurulan sigortalı veya bunların hak sahiplerinin daha sonraki tarihlerde Kuruma müracaat ederek durdurulan sigortalılık sürelerinin karşılığı olan prim borcunu ödemek istemeleri halinde Kurum, müracaat tarihindeki 5510 sayılı Kanunun 80 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre belirlenecek prime esas kazanç tutarı üzerinden hesaplanacak borç tutarını sigortalıya veya hak sahibine tebliğ eder. Tebligat yapılan sigortalı ya da hak sahibi, tebliğde belirtilen borç tutarının tamamını borcun tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödediği takdirde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.

1479 sayılı Kanunun mülga ek 19 uncu maddesine göre talepte bulunarak sigortalılıkları durdurulan sigortalılar ve bunların hak sahiplerinden durdurulan sürelere ait borçlarını ödemek isteyenler hakkında da bu madde gereğince işlem yapılır.

6 - 5 inci madde gereğince hesaplanacak borç tutarının tamamının ödenmesi gerekir. Prim borcunun tamamının ödenmemesi halinde durdurulan sigortalılık süresi ihya edilmez ve ödenen tutar müracaat sahibine iade edilir. Bu durumdaki müracaat sahipleri yeniden Kuruma müracaat edebilirler.

Bu Tebliğ yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer.

Tebliğ olunur.