Tarih : 30/05/2008
Sayı : VUK-36/2008-6/POS Belgesi -1
Kapsam

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

SAYI : B.07.1.GİB.0.02.29/2994-41

KONU :



VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ /36


Konusu Hekimlerin POS bulundurmaları ve kullanmaları
Tarihi : 30/05/2008
Sayısı : VUK-36/2008-6/POS Belgesi -1
İlgili olduğu maddeler : 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 257 ve 236 ncı maddeleri

Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden çıkarılan 379 sıra numaralı Vergi Usul Kanunun Genel Tebliği ile serbest meslek faaliyeti icra eden hekimlerin (diş hekimleri ile veteriner hekimler dahil), iş yerlerinde anılan Tebliğde belirtilen özellikleri haiz kredi kartı okuyucuları (POS) bulundurmaları ve kredi kartı ile yapılan ödemelerde bu cihazları kullanmaları zorunluluğu getirilmiş ve bu cihazlarla düzenlenecek POS fişlerinin, anılan mükelleflerce yürütülen serbest meslek faaliyetlerinde Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmiş "serbest meslek makbuzu" olarak kabul edilmesinin uygun görüldüğü ve bu uygulamanın 01/06/2008 tarihinden itibaren başlayacağı açıklanmıştı.

Ancak, sözü edilen tebliğle bulundurma ve kullanma zorunluluğunun başlama tarihi 382 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 01/09/2008 tarihi olarak değiştirilmiştir.

382 sıra numaralı tebliğ ile serbest meslek faaliyetinde bulunan hekimler (diş hekimleri ile veteriner hekimler dahil) tarafından kullanılacak kredi kartı okuyucularıyla düzenlenecek POS fişlerinin "serbest meslek makbuzu" olarak kabul edileceğine ilişkin hükümde bir değişiklik yapılmamış, zorunluluğa ilişkin uygulama tarihi ertelenmiştir.

Bu nedenle, dileyen hekimler (diş hekimleri ile veteriner hekimler dahil) tarafından 01/06/2008 tarihi itibariyle 379 sıra numaralı Genel Tebliğde yer alan özellikleri haiz POS cihazını işyerlerinde bulundurmaları ve kullanılmaları halinde bu cihazlarla düzenlenen belgeler "serbest meslek makbuzu" olarak kabul edilecek, ayrıca serbest meslek makbuzu düzenlenmeyecektir.

Duyurulur.

M.Akif ULUSOY
Gelir İdaresi Başkanı

Resmi Gazete Sayısı 26891
Resmi Gazete Tarihi 30/05/2008
Kapsam

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği

Sıra No: 382)


Bakanlığımıza intikal eden olaylardan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile ilgili bazı konularda tereddütler oluştuğu anlaşılmış olup, söz konusu tereddütleri gidermek ve uygulama birliği sağlamak amacıyla aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesinde fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmış olup, Kanunun 231 inci maddesinin 5 numaralı bendinde de faturanın malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanunun 232 nci maddesinde de fatura vermek ve almak mecburiyetinde olanlar sayılmış bulunmaktadır.

Kanunun mükerrer 257 nci maddesinin (1) numaralı bendi ile de Maliye Bakanlığı, mükellef ve meslek grupları itibariyle muhasebe usul ve esaslarını tespit etmeye, bu Kanuna göre tutulmakta olan defter ve belgeler ile bunlara ilaveten tutulmasını veya düzenlenmesini uygun gördüğü defter ve belgelerin mahiyet, şekil ve ihtiva etmesi zorunlu bilgileri belirlemeye ve bunlarda değişiklik yapmaya yetkili kılınmıştır.

Bu yetkiye istinaden, belge düzenine ilişkin yapılan düzenlemeler aşağıda açıklanmıştır.

1-Özel Kartlar veya Yemek Çekleri Kullanılmak Suretiyle Lokanta veya Restoranlarda Verilen Hizmetlere İlişkin Belge Düzeni

Uygulamada bazı firmalar tarafından çeşitli adlarla çıkarılan özel kartlar, anlaşma yapılan lokanta veya restoran gibi hizmet işletmelerinde (anlaşmalı hizmet işletmeleri) sunulan hizmetin ödeme aracı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca bazı lokanta, restoran vb. yemek verme hizmeti sunan işletmelerde sunulan hizmetin ödeme aracı olarak; gerek bu işletmelerce, gerekse bu hizmet işletmeleri ile anlaşma yapan firmalarca satışa sunulan yemek çeklerinin kullanıldığına da sıklıkla rastlanılmaktadır. Bu itibarla, söz konusu kartların veya yemek çeklerinin kullanımıyla ilgili olarak uyulması gereken belge düzeninin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri doğrultusunda açıklığa kavuşturulması Tebliğin bu bölümünün konusunu oluşturmaktadır.

1.1. Özel Kartların Kullanımı

Özel kartların, anlaşmalı hizmet işletmelerinde verilen yemek hizmetine ilişkin bedellerin ödenmesinde aşağıda belirtilen şekilde kullanılması kaydıyla, Tebliğin 1.3. bölümünde yer alan açıklamalar çerçevesinde belgelendirilmesi uygun görülmüştür.

- Söz konusu kartlar, personeline yemek hizmeti temin etmek isteyen işletmeler tarafından bu kartları satışa sunan firmalardan satın alınarak personele verilecektir.

- Kartlar, bunları satışa sunan firmalarca anlaşmalı hizmet işletmelerine verilen satış noktası terminallerinden geçirilmek suretiyle, hizmet bedelinin ödenmesinde kullanılacaktır.

- Belirtilen satış noktası terminalleri, işlemin yapıldığı yer, tarih, saat, hizmet bedeli ile kalan tutarı gösterecek şekilde iki adet bilgi fişi verecek ve istenildiğinde günlük veya haftalık olarak tahsil edilen bedelleri gösterecektir.

1.2.Yemek Çeklerinin Kullanımı

Yemek çeklerinin, anlaşmalı hizmet işletmelerinde verilen yemek hizmetine ilişkin bedellerin ödenmesinde aşağıda belirtilen şekilde kullanılması kaydıyla, Tebliğin 1.3. bölümünde yer alan açıklamalar çerçevesinde belgelendirilmesi uygun görülmüştür.

- Yemek çekleri, işverenlerce istihdam edilen personelin yemek ihtiyacının karşılanması amacıyla kullanılacaktır.

- Bu çekler dip koçanlı olarak ve dip koçanı ile çekin üzerine müteselsil sıra numarası yer verilmek suretiyle bastırılacaktır.

- Söz konusu çekler, gerek bunları kendi adına bastırarak satışa sunan hizmet işletmelerinde, gerekse bunları satışa sunan firmalarla anlaşmalı hizmet işletmelerinde münhasıran yemek bedellerinin ödenmesinde kullanılacaktır.

1.3. Özel Kartlar ve Yemek Çeklerinin Kullanımına İlişkin Belge Düzeni

Özel kartları ve yemek çeklerini çıkaran firmalar tarafından, hizmet alımında kullanılacak bedellerin karta yüklendiği veya çeklerin satıldığı tarihten itibaren yedi gün içinde, bu kartları veya çekleri personeline vermek üzere alan işletmeler adına fatura düzenlenecektir.

Yemek bedellerinin;

- Özel kartlar kullanılarak ödenmesi durumunda satış noktası terminalinden alınan iki adet bilgi fişinden birinin kart sahibine verilmesi, diğerinin ise hizmet işletmesinde kalması,

- Yemek çekleri kullanılarak ödenmesi halinde yemek çekinin dip koçanının hizmet alan personelde, diğerinin ise hizmet işletmesinde kalması

şartlarıyla, hizmetten yararlanan personele ayrıca Vergi Usul Kanununda belirtilen belgelerden herhangi birinin (ödeme kaydedici cihaz fişi, perakende satış fişi veya fatura) verilmesine gerek bulunmamaktadır.

Anlaşmalı hizmet işletmelerinin, bedeli özel kartlar veya yemek çekleri kullanılarak ödenen hizmetler için, özel kartları veya yemek çeklerini satışa sunan firmalar adına hizmetin tamamlandığı tarihten itibaren yedi gün içinde fatura düzenlemeleri gerekmektedir.

Ancak, ödemenin söz konusu özel kartlar veya yemek çekleri ile yapılması sırasında bu belgelerden birinin sehven düzenlenmesi halinde mükerrerliğin önlenmesi bakımından düzenlenen belgenin iptali gerekecektir. İptal işlemi, anlaşmalı hizmet işletmelerince söz konusu özel kartları veya yemek çeklerini satışa sunan firmalara düzenlenecek faturalarla, doğrudan özel kartları veya kendi bastırdığı yemek çeklerini satan hizmet işletmelerince ise bunların satışı sırasında düzenlenmiş olan faturalarla bağlantı kurulmak suretiyle gerçekleştirilecektir.

Diğer taraftan, söz konusu organizasyon dolayısıyla özel kartları ve yemek çeklerini çıkaran firmalar veya anlaşmalı hizmet işletmelerinin birbirlerinden komisyon vb. hizmet bedelleri almaları halinde ayrıca bu bedeller için fatura düzenleneceği tabiidir.

2-Özel Kartlar Kullanılarak Yapılan Şehir İçi Yolcu Taşımacılığında Belge Düzeni

Uygulamada bazı firmalar tarafından çeşitli adlarla çıkarılan özel kartlar, anlaşma yapılan şehir içi toplu yolcu taşıma işletmelerince (anlaşmalı yolcu taşıma işletmeleri) yürütülen taşıma hizmetinin ödeme aracı olarak kullanılmaktadır. Söz konusu kartların kullanımıyla ilgili olarak uyulması gereken belge düzeninin Vergi Usul Kanunu hükümleri doğrultusunda açıklığa kavuşturulması Tebliğin bu bölümünün konusunu oluşturmaktadır.

Anlaşmalı yolcu taşıma işletmelerince verilen yolcu taşıma hizmetine ilişkin bedellerin özel kartlarla ödenmesinde aşağıda belirtilen şartlara uyulması kaydıyla, söz konusu hizmetin bu bölümde yapılan açıklamalar çerçevesinde belgelendirilmesi uygun görülmüştür.

- Kartı satışa çıkaran firmalar ile bir banka arasında sistemdeki tüm parasal hareketlerin izlenmesi, kayıt altına alınması, gerçekleşecek hasılatın paylaşımının gösterilmesi ve rapor üretilmesi gibi hususları içeren ayrıntılı bir anlaşma yapılacaktır.

- Sözü edilen kartların satışı ve bu kartlara yükleme yapılması işlemleri, bu kartları çıkaran firmalarla anlaşmalı bayilerce gerçekleştirilecektir.

- Kartlara yapılacak yükleme işlemi, özel kartları çıkaran firmalar tarafından bayilere verilen özel cihazlar vasıtasıyla yapılacaktır.

- Söz konusu özel kartlar, anlaşmalı yolcu taşıma işletmelerine ait taşıtlarda bulunan cihazlar (validatör) vasıtasıyla, taşıma hizmetine ait bedelin ödenmesinde kullanılacaktır.

- Anlaşmalı yolcu taşıma işletmelerinin özel kart kullanılmak suretiyle ödenen yolcu taşıma hizmetlerine ilişkin bedeller ile özel kartları çıkaran firmalar ve bayilere ilişkin komisyon vb. hizmet bedellerinin dağıtımı, anlaşmalı banka vasıtasıyla yapılacaktır.

- Bu kartları çıkaran firmalar tarafından kurulacak ve anlaşma taraflarınca da (banka, bayi ve anlaşmalı yolcu taşıma işletmesi) kullanılacak sistem, kartların kullanımı ve taraflar arasındaki işlemlere ilişkin bilgilerin elektronik ortamda takibine imkan verecek özellikte olacaktır.

Yukarıda belirtilen şartları haiz olarak yürütülen şehir içi yolcu taşıma hizmetlerinde, söz konusu kartların anlaşmalı yolcu işletmelerine ait taşıtlarda kullanılmasına kadar olan aşamalarda, bankalarca bayilere yükleme hakkı verilmesi ve yolcuların ellerinde bulunan özel kartlara bayilerden yükleme yaptırmalarında henüz yolcu taşıma hizmeti gerçekleşmemiş olduğundan Vergi Usul Kanununda sayılan herhangi bir belgenin düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

Anlaşmalı yolcu taşıma işletmeleri tarafından, bedeli söz konusu kartlar kullanılmak suretiyle ödenmiş bulunan taşıma hizmetlerine ilişkin olarak, elektronik ortamda tutulan ve muhafaza edilen kayıtlara istinaden, gün sonunda "muhtelif müşteriler" ibareli bir fatura düzenlenecektir.

Diğer taraftan, bayilerce sunulan hizmet dolayısıyla özel kartları satışa sunan firmalardan; bu firmalarca da anlaşmalı yolcu işletmelerinden alınacak komisyon vb. bedeller için, hizmetin tamamlanmasından itibaren yedi günlük süre dahilinde fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, bayilerce müşterilere yükleme yapılması sırasında mali değeri olmayan bir belgenin müşteriye verilmesi mümkündür.

Ayrıca, anlaşmalı bankalarca sunulan hizmetin karşılığında işletim payı vb. adlarla alınan bedellere ilişkin olarak 243 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği[1] uyarınca dekont düzenlenmesi gerektiği tabiidir.

3- Bankalara Ait Kredi Kartı Okuyucuları Kullanılarak Yapılan Kontör Satışlarında Belge Düzeni

Ülkemizde faaliyette bulunan GSM veya sabit telefon operatörleri ile herhangi bir bayilik ilişkisi bulunmayan mağaza, market v.b. işyerlerinde, bankalara ait kredi kartı okuyucuları (POS cihazları) kullanılmak suretiyle söz konusu operatörlerin nam ve hesabına ön ödemeli telefon hatlarına ait kontörlerin satışı yapılmaktadır.

Söz konusu işletmelerce yapılan kontör satışlarında kullanılan bankalara ait POS cihazlarının;

- Kontör satışı esnasında, komisyon bedeli de dahil olmak üzere, ekte (EK-1) bulunan formata uygun olarak POS belgesi düzenleyebilmesi ve

- Her günün sonunda, gün içerisinde yapılan kontör satışlarına ilişkin kapanış raporu verebilmesi

özelliklerine haiz olması şartlarıyla, bedeli kredi kartıyla tahsil edilmek suretiyle yapılacak kontör satışlarında düzenlenecek POS belgelerinin, operatör tarafından düzenlenmiş "fatura yerine geçen belge" olarak kabul edilmesi uygun bulunmuştur.

Kontör satışlarında kullanılacak POS cihazlarının, yukarıda belirtilen özellikleri haiz olup olmadığının tespitine yönelik olarak, Bakanlığımızca herhangi bir onay işlemine tabi tutulması söz konusu olmayacaktır. Ancak, POS cihazlarında, Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında 3100 sayılı Kanuna ilişkin Tebliğlerde özellikleri belirtilen ruloların kullanılması gerekmektedir.

Belirtilen özellikleri haiz POS cihazları kullanılmak ve bedeli kredi kartıyla tahsil edilmek suretiyle yapılacak kontör satışlarında ilgili taraflarca uyulacak belge düzeni aşağıda açıklanmıştır.

a) Kontör satışı yapan işletmelerce, söz konusu satışlara ilişkin olarak müşterilerine sadece bu POS cihazlarından çıkan belgeler verilecek, müşteri tarafından talep edilse dahi başkaca bir belge (ödeme kaydedici cihaz fişi, perakende satış fişi, fatura v.b.) düzenlenmeyecektir.

Ayrıca, söz konusu POS cihazlarından alınacak günlük kapanış raporlarının, satışı yapan işletmelerce muhafaza edilmesi ve istenildiğinde ibrazı zorunludur.

Diğer taraftan işletmelerin, POS cihazı üzerinden kontör satışı yapmaları dolayısıyla bankalardan aldıkları hizmet bedeli (komisyon vb.) için banka adına fatura düzenlemesi ve düzenlenecek faturada katma değer vergisinin de gösterilmesi gerekmektedir.

b) Bankaların operatörlere sunacağı hizmet nedeniyle lehe alacakları bedeller, banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamına gireceğinden, bu işlemde katma değer vergisi hesaplanmayacak ve bu nedenle düzenlenecek dekontta katma değer vergisi gösterilmeyecektir.

c) Banka tarafından hizmet karşılığı olarak operatörler adına düzenlenecek dekonta aylık döneme ilişkin hesap hareketlerini (telefon numarası, yüklenen kontör miktarı, bedeli vb.) gösteren bir listenin eklenmesi ve bu listenin de operatörler tarafından muhafaza edilerek istenildiğinde ibrazı gerekmektedir.

4- Nihai Tüketicilere Elektronik Ortamda Kredi Kartıyla Yapılan Kontör Satışlarında Belge Düzeni

Ülkemizde faaliyet gösteren GSM veya sabit telefon operatörleri ile bunlarla anlaşmalı firmalar tarafından, ön ödemeli telefon hizmetinde kullanılan kontörlerin nihai tüketicilerle yüz yüze karşılaşılmaksızın, telefon veya internet üzerinden iletilen talepler üzerine, kart sahibinin hattına otomatik olarak yüklenmesi ve bedelinin elektronik ortamda kredi kartı kullanılarak tahsil edilmesi suretiyle satışlar yapılmakta olup, bu tür satışlarda uyulacak belge düzeni hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek görülmüştür.

Yukarıda belirtilen şekilde yapılan kontör satışlarında;

- Kontör satışı yapan işletmelerce gün içerisinde yapılan satışlara ilişkin olarak her günün sonunda "günlük satış raporu" düzenlenmesi ve

- Bu satışlara ilişkin olarak kredi kartlarından yapılan tahsilatların, ilgili banka tarafından düzenlenecek "günlük tahsilat listelerine" istinaden tevsik edilmesi

şartlarıyla, her bir satış için ayrı ayrı belge düzenlenmek yerine, gün sonunda "Muhtelif Müşteriler" ibareli tek bir fatura düzenlenmesi uygun bulunmuştur.

Ancak, müşterinin istemesi halinde fatura veya fatura yerine geçen belgenin düzenleneceği tabiidir.

Belirtilen şekilde kontör satışı yapan işletmelerce, "Muhtelif Müşteriler" ibareli olarak düzenlenecek olan faturaya, "günlük satış raporu" ile banka tarafından düzenlenecek "günlük tahsilat listeleri"nin eklenmesi ve faturaların bu şekilde muhafaza edilmesi gerekmektedir.

5- Serbest Meslek Faaliyetinde Bulunan Hekimler (Diş Hekimleri ile Veteriner Hekimler Dahil) Tarafından Kullanılacak Kredi Kartı Okuyucularını Bulundurma ve Kullanma Mecburiyetinin Başlama Tarihi

379 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde[2], serbest meslek faaliyeti icra eden hekimlerin (diş hekimleri ile veteriner hekimler dahil), iş yerlerinde anılan Tebliğde belirtilen özellikleri haiz kredi kartı okuyucuları (POS) bulundurmaları ve kredi kartı ile yapılan ödemelerde bu cihazları kullanmaları zorunluluğu getirilmiş ve bu cihazlarla düzenlenecek POS fişlerinin, anılan mükelleflerce yürütülen serbest meslek faaliyetlerinde Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmiş "serbest meslek makbuzu" olarak kabul edilmesinin uygun görüldüğü ve bu uygulamanın 01/06/2008 tarihinden itibaren başlayacağı açıklanmıştır.

Ancak, öngörülen sistemin yeni bir uygulama olması, güvenli ve amaca uygun bir şekilde kullanılmasının büyük önem arz etmesi sebebiyle, sistemi kuracak ve kullanacak olan mükelleflerin gerekli teknik ve uygulama çalışmalarını sağlıklı bir şekilde tamamlayabilmelerinin temini bakımından, söz konusu uygulamanın başlangıç tarihi 01/09/2008 olarak değiştirilmiştir.

Tebliğ olunur.


EK 1: POS BELGESİ ÖRNEĞİ
____________________________________________________________

[1] 07/09/1995 tarih ve 22397 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
[2] 05/01/2008 tarih ve 26747 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

Tarih : 30/05/2008
Sayı : VUK-35/2008-4/Form Ba ve Form Bs-5
Kapsam

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/35

Konusu : 05.06.2008 tarihine kadar verilmesi gereken 2008 dönemlerine ilişkin Ba ve Bs bildirim formlarının süresinin uzatılmasına dair açıklama.
Tarihi : 30/05/2008
Sayısı : VUK-35/2008-4/Form Ba ve Form Bs-5
İlgili olduğu maddeler : 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu 148, 149 ve Mükerrer 257'nci maddesi.

1-Giriş:

381 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile düzenlemesi yapılan ve bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin 2008 dönemlerine ilişkin Form Ba (Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu) ve Form Bs (Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu) bildirimlerinin verilme süresinin uzatılması bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2-Yasal Düzenleme:

Bilindiği üzere, 381 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde 2008 yılına mahsus olmak üzere Ocak, Şubat ve Mart dönemlerine ilişkin olarak ayrı ayrı düzenlenen Ba ve Bs bildirim formları, 2008 yılı Nisan ayının 5 nci gününden itibaren Haziran ayının 5 nci günü akşamına kadar verilebileceği açıklanmıştı.

Ancak, mükellefler tarafından Başkanlığımıza iletilen sorunlar nedeniyle 2008 yılı Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarına ilişkin olarak ayrı ayrı düzenlenen "Form Ba" ve "Form Bs" bildirimleri 5 Kasım 2008 tarihi akşamına kadar verilebilecektir.

3-Sonuç:

Buna göre, 2008 yılının Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarına ilişkin "Form Ba" ve "Form Bs" bildirimleri 05/11/2008 tarihi akşamına kadar verilebilecektir.

Duyurulur.

Kemal UNAKITAN
Maliye Bakanı

Tarih : 30/05/2008
Sayı : VUK-34/2008-3/Form Ba ve Form Bs-4
Kapsam

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/34

Konusu : 05.06.2008 tarihine kadar verilmesi gereken 2007 dönemine ilişkin Ba ve Bs bildirim formlarının süresinin uzatılmasına dair açıklama.
Tarihi : 30/05/2008
Sayısı : VUK-34/2008-3/Form Ba ve Form Bs-4
İlgili olduğu maddeler : 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu 148, 149 ve Mükerrer 257'nci maddesi.


1-Giriş:

362 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin 2007 dönemine ilişkin Form Ba (Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu) ve Form Bs (Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu) bildirimlerinin verilme süresinin uzatılması bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2-Yasal Düzenleme:

Bilindiği üzere, ilgili meslek odaları ve mükelleflerin taleplerinin değerlendirilmesi sonucunda 32 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 29 Şubat 2008 tarihine kadar verilmesi gereken 2007 dönemine ilişkin "Form Ba" ve "Form Bs" bildirimlerinin verilme süresi 05 Haziran 2008 tarihine kadar uzatılmış bulunmaktadır.

Ancak, mükellefler tarafından Başkanlığımıza iletilen sorunlar nedeniyle 2007 dönemine ilişkin "Form Ba" ve "Form Bs" bildirimlerinin verilme süresi 05 Eylül 2008 tarihine kadar yeniden uzatılmıştır.

3-Sonuç:

Buna göre, 2007 dönemine ilişkin "Form Ba" ve "Form Bs" bildirimleri 05/09/2008 tarihine kadar verilebilecektir.

Duyurulur.

Kemal UNAKITAN
Maliye Bakanı

Gelir vergisi mükellefiyeti ve mükellefiyetin sona ermesi


Kişilerin ticari, sınai veya zirai bir faaliyete fiili olarak başlamaları veya mesleki bilgiye yada ihtisasa dayanan bir meslek yahut da sanat faaliyeti ile uğraşmaları halinde, bu kişiler gelir vergisi mükellefi olurlar. İşe başladıklarını vergi dairesine bildirerek gelir vergisi mükellefiyeti tesir ettirmeleri gerekir.

Ancak ücret, gayrimenkul ya da menkul sermaye iradı ile diğer kazanç ve irad elde edenlerin (bunlardan birkaçını elde edenler dahil) vergi mükellefiyetine girişlerini, mükellefiyetlerinde meydana gelen değişiklikleri, mükelleflik durumunu bildirme zorunlulukları yoktur. Bu gelirleri elde edenlerin mükellefiyete giriş işlemleri bağlı bulundukları vergi dairesine verdikleri ilk beyannameler üzerinden yapılır.

Ticari, zirai ve mesleki faaliyetleri dolayısıyla mükellef olanlar Vergi Usul Kanunu'nda ödev olarak belirtilen defterleri tutarlar, yıllık gelir vergisi beyannamesi, üçer aylık dönemler itibariyle geçici vergi beyannameleri ile katma değer vergisi beyannamesi ve sorumlu sıfatıyla kestikleri vergileri vergi dairesine bildirmek üzere muhtasar beyanname verirler.

- Kolektif ve komandit şirketler ve vergi mükellefiyeti

Gelir vergisi açısından kolektif şirketlerin tüzel kişiliği değil, herbir ortak ayrı ayrı esas alınır ve gelir vergisi, herbir ortak adına ayrı ayrı tarh ve tahakkuk ettirilir. Gelir vergisi stopajı bakımından vergi sorumlusu ve katma değer vergisi bakımından vergi mükellefi ise şirket tüzel kişiliğidir. Gelir stopaj veya katma değer vergisi şirket tüzel kişiliği adına tarh ve tahakkuk ettirilir.

Adi komandit şirketlerde gelir vergisinin muhatabı da şirket ortaklarıdır. Gelir vergisi stopajı bakımından vergi sorumlusu ve katma değer vergisi bakımından vergi mükellefi adi komandit şirketin kendisidir.

- Adi ortaklıklarda mükellefiyet

Adi ortaklığın ticari faaliyette bulunması durumunda ortaklığın bu faaliyetten elde ettiği kazancı ortaklar şirketteki payları oranında beyan eder. Ortakların kazancı ticari kazanç olarak vergiye tabi tutulur. Adi ortaklıklar tüzel kişilikleri olmamasına rağmen diğer şirketler gibi gelir vergisi stopajı bakımından vergi sorumlusudur ve katma değer vergisi bakımından da vergi mükellefidir.

Mükellefiyetin sona ermesi

Gelir vergisi mükellefleri işe iradeleri ile başladıkları gibi işlerini sona erdirme kararı da verebilirler. Kurdukları ortaklıkların belli süreli olması ve bu sürenin sona ermesi yada ortaklık sözleşmesinde tanımlanan işin tamamlanması ile ortaklık sona erer. Ortakların herbirinin mükellefiyeti ise kendi iradesiyle sona erdirilebilir. Mükellefiyetin başlangıcında olduğu gibi sona erdirilmesi halinde de durum vergi dairesine bildirilmelidir. Bildirim işi bırakma tarihinden itibaren bir ay içinde yapılmalıdır. Mükellefin ölümü halinde bazı özel durumlar söz konusu olur.

Ölüm halinde mükellefiyetin sona ermesi

Vergi Usul Kanunu'na göre ölüm, işi bırakma olarak kabul edilir. Ölüm halinde işi bırakma mirası reddetmemiş mirasçılar tarafından ölüm tarihinden itibaren 1 ay içinde vergi dairesine bildirilmelidir. Mirasçılardan herhangi birinin ölümü bildirmesi yeterlidir. Ölüm bildiriminin süresinde yapılmaması halinde mirasçılar adına usulsüzlük cezası kesilmektedir. Mirası reddetmemiş mirasçıların herbiri ölen şahsın vergi borçlarından hisseleri oranında sorumludur.

Ölüm halinde mirası reddetmemiş mirasçılara düşen ödevler

Mirasçılar, ölen mükellefin ölmeden önceki dönemlerle ilgili fiil ve işlemlerinden kaynaklanan usulsüzlük, özel usulsüzlük, vergi ziyaı gibi vergi cezalarından sorumlu değildir; fakat mirasçıların gecikme zammı ve gecikme faizlerinden dolayı sorumlulukları devam eder. Ölüm halinde vergi cezaları düşer.

Mirasçıların, ölen mükellefin, ölüm tarihine kadar faaliyette bulunduğu kıst döneme (bir takvim yılından daha az olan dönem) ilişkin beyannameleri vermeleri ve beyan edilen matrah üzerinden hesaplanan vergileri ödemeleri gerekir.

Mirasçıların yıllık gelir vergisi beyannamesini ölüm tarihinden itibaren 4 ay içinde, KDV beyannamesi ve muhtasar beyanname gibi beyannameleri ise bu beyannamelerin kanunen verilme sürelerine 3 ay eklenmek suretiyle bulunacak süre içinde vermeleri gerekir. Beyannamelerde gösterilen matrahlar üzerinden hesaplanan vergiler de yine aynı süreler içinde ödenmelidir. Ayrıca ölen mükellefin ölüm tarihi itibariyle içinde bulunulan geçici vergi dönemine ait geçici vergi beyannamesi verilmez ve geçici vergi ödenmez.

Mirasçıların ölen mükellefin yerine işe devam etmek istemeleri durumunda yapılması gerekenler

Mirasçılar, ölen mükellefin yerine işe devam etmeyi istemeleri durumunda, ölen kişiye ait olan defter ve belgeleri hesap dönemi sonuna kadar kullanabileceklerdir. İçinde bulunulan hesap döneminin son ayında da, yeni hesap döneminde kullanacakları defterlerini tasdik ettirecek ve belgelerini bastıracaklardır.

Mirasçıların ölen mükellef adına işe devam etmeleri durumunda, ölen mükellefe ait ödeme kaydedici cihazın bu kişilerce kullanılması, ancak ödeme kaydedici cihazın hafızası değiştirilmeden mali bilgilerinin tespit edilmesi, cihaz üzerinde mükellefiyete ilişkin bilgilerin düzeltilmesi ve yeni ödeme kaydedici cihaz levhası çıkartılması ile mümkün olacaktır.

Mükellefiyetin sona ermesi halinde beyanname verme süreleri

İşi bırakan gerçek usulde gelir vergisi mükellefleri, yıllık beyannamelerini işin bırakıldığı takvim yılını izleyen yılın mart ayının 25'inci günü akşamına kadar verir.

İşi bırakan basit usule tabi gelir vergisi mükelleflerinin, gelirlerinin sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançlardan ibaret olması halinde, beyannamelerini izleyen yılın şubat ayının 25'inci günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine vermeleri gerekir.

KDV, gelir stopajı, damga vergisi vs. gibi vergilere ilişkin beyannameler izleyen ayın normal beyanname verme sürelerinde verilir.

Vergi dairesince işi bırakmış sayılma

Bazı hallerde mükellefler işi biraktığını bildirmese dahi vergi daireleri inceleme ve araştırmalarına dayanarak mükellefiyetin terki kaydı yapmaktadırlar. Bu durumlar aşağıda olduğu gibidir:

-İşi bıraktığını bildirmeyen mükellefin işi bıraktığının idarece tespit edilmesi,

-Yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair herhangi bir bilgiye ulaşılamaması

-Başka bir ticari, zirai ve mesleki faaliyeti olmadığı halde sahte belge düzenlemek için mükellefiyet tesis ettirdiği incelemeye yetkili olanlar tarafından tespit edilen ve düzenlenen raporda mükellefiyetinin devamının gerekli olmadığının belirtilmesi, hallerinde mükellefiyet kaydı vergi dairesince silinir ve bu durum, ilgili kamu kurum ve kuruluşu ile kamu kurumu niteliğindeki meslek üst kuruluşuna da bildirilir. Mükellefiyet kaydının silinmesi mükellefin işi bırakmasından önceki döneme ilişkin yükümlülüklerini ortadan kaydırmayacağı gibi bu tarihten sonra faaliyette bulunduğunun tespit edilmesi halinde bu dönemlere ilişkin vergilendirmeye ve sahte belge düzenleme fiilini işleyenler hakkında kovuşturma yapılmasına ve ceza uygulanmasına engel olmaz.

İşi bırakan mükelleflerin yapması gereken diğer işlemler

İşi bırakan mükelleflerin, aşağıdaki belirtilen işlemleri yapmaları gerekir:

Kullanılması zorunlu belgelerden (fatura, sevk irsaliyesi vb.) en son kullanılan cilt ile hiç kullanılmayan ciltlerin, işi terk dilekçesi ekinde ve terk tarihinden itibaren 1 ay içinde, ilgili vergi dairesine ibraz edilmesi gerekir.

İşi bırakma halinde ödeme kaydedici cihazın vergi dairesindeki kaydının silinebilmesi için mükelleflerin işi bırakma tarihinden itibaren 30 gün içinde yetkili servise başvurarak cihaz hafızasında kayıtlı bulunan bilgileri tespit ettirmeleri, cihazın kullanıldığı döneme ilişkin mali hafıza raporlarını aldırması, tutanak hazırlanması ve ödeme kaydedici cihaz levhası ile birlikte servis tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde ilgili vergi dairesine müracaat ederek kayıtlarını sildirmelidirler.

İşi bırakan mükelleflerin,izleyen yılın başından itibaren, defter ve belgelerini beş yıl süre ile saklamaları ve istendiğinde vergi incelemesine yetkili kişilere ibrazetmeleri gerekir.

Akif AKARCA
VERGİNİN GÜNDEMİ

'Gençlere sigorta desteği 30 yaş üstündekileri işinden etmez'

Hükümet, gençlerin iş bulmalarını kolaylaştırmak için istihdam paketinde 18-29 yaş arasındakilerin primlerinin 5 yıl boyunca İşsizlik Fonu'ndan karşılanması için düzenleme yaptı.

Geçtiğimiz günlerde TBMM'de kabul edilip Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayının ardından yasalaşan istihdam paketine göre kadınlarla 18-29 yaş arasındaki erkeklerin primlerinin birinci yıl tamamı, ikinci yıl yüzde 80'i, üçüncü yıl yüzde 60'ı, dördüncü yıl yüzde 40'ı, beşinci yıl ise yüzde 20'si devlet tarafından ödenecek. Ancak bu durum, 30 yaş üstü çalışanlarda işten atılır mıyız korkusuna yol açtı. CHP İzmir Milletvekili Abdürrezzak Erten de konuyu soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Vatandaşlardan da Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)'na bu yönde çok sayıda soru geliyor. Uzmanlar ise bu kaygının tamamen yersiz olduğunu ifade ediyor.

Çünkü istihdam paketinde 30 yaş üstündekilerin işten çıkarılmasını engelleyecek iki önemli madde bulunuyor. Buna göre 18-29 yaş arasındakilere verilecek teşvik, ek istihdam için geçerli. Teşvikten yararlanmak isteyen işverenin son bir yılda çalıştırdığı işçi sayısına bakılacak. Örneğin 100 kişi çalıştıran bir işyeri, ancak 101. kişi için bu teşvikten yararlanabilecek. Çalışan sayısı son bir yılın ortalamasının altına düşen işveren, teşvik kapsamından çıkarılacak. Bu nedenle 30 yaş üstündekini çıkarıp yerine gençleri alan işverene teşvik verilmeyecek. İstihdam paketine, işverenin şirketini kapatıp yeni bir şirket kurarak çalışanlarını buraya aktarmasının önünü kesmek için de madde konuldu. Buna göre teşvikten yararlanacak olanların en az 6 aydır işsiz olmaları gerekiyor. Böylece işverenin şirketini kapatıp yeni bir şirket kurarak çalışanlarını buraya aktarması engelleniyor. Çünkü yeni isimle şirket kurup çalışanlarını buraya aktaran işveren, eski çalışanları için teşvikten yararlanamayacak.

Çalışma Bakanı Faruk Çelik, vatandaşların bu konuda yanlış bilgilendirilmelerinden yakınıyor. İstihdam paketine bu konuda gerekli önlemlerin konulduğunu aktaran Çelik, suistimallere karşın denetim yapılacağını vurguladı. Çelik, "Kim ne yapıyor, nereye gidiyor, nereye götürüyor? Herhalde bunu tespit edecek imkanımız ve gücümüz var. Suistimallere yasal ve idari olarak fırsat vermeyeceğimizin bilinmesini istiyorum.'' diyor.

Sosyal Güvenlik Uzmanı Şükrü Kızılot da var olan işçilerin çıkarılarak yenilerinin alınacağı yönündeki yorumların doğru olmadığını belirtiyor. Kızılot şu değerlendirmeyi yapıyor: "Düzenleme mevcut işçilere ilave olacakları kapsıyor. Yani, diyelim bir işyerinde 30 kişi çalışıyor, bunların 5'ini çıkarıp yerine başka 5 işçi alırsa düzenlemeden yararlanamazsın. Yasa geriye dönük son bir yılın ortalamasına ilave olarak 1 Temmuz'dan başlayarak işe alınan ve fiili çalışanları kapsıyor. Ancak diyelim ki mümkün olsun. İşyeri 8 yıl hizmeti olan birini çıkardı. 12 bin YTL kıdem tazminatı, 3 bin YTL ihbar tazminatı ödeyecek. Peki kazancı ne olacak? Aylık 100 YTL prim indirimi. Fayda maliyet analizi yapıldığında kimse 10-15 bin YTL ödemeyi göze alıp böyle bir işe girişmez. Bu nedenle 30 yaş üstündeki kimse endişe etmesin. Yeni istihdam paketi 18-29 yaş sınırlaması dışında son derece olumlu. Kayıt dışını önleyecek ve istihdamı artıracak bir uygulama."

İsa YAZAR
Zaman Gazetesi

İstihdamı teşvik’te neler var?

İşverenlerin uzun bir süreden beri çıkartılmasını bekledikleri ve kamuoyunda istihdamı teşvik kanunu olarak bilinen yasal düzenleme nihayet yürürlüğe girdi. İşte 5763 sayılı Kanunla getirilen bazı önemli teşvikler;

İstihdam cezası sona erdi

Okurlarımız hatırlayacaktır, daha önce de bu köşeden (17.6.2006) “Fazla işçi çalıştırana istihdam cezası” verildiğini yazmıştım. İş Kanununa göre, aynı ilde toplam elli veya daha fazla işçi çalıştıran özel sektör işyerlerinde yüzde üç özürlü, yüzde iki terör mağduru ve yüzde bir oranında eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu vardı.

Zorunluluk 50 ve üzerindeki işyerleri için söz konusu olduğundan bir çok işyeri de 49’da takılıp kalıyor ve bir türlü 50 kişinin üzerine çıkmıyor. Ya, 49 kişinin dışındaki işçileri sigortasız çalıştırıyor, ya da birden fazla şirket kurarak her bir şirketteki işçi sayısını 49’la sınırlandırıyordu.

İşyerlerinde aynı ilde toplam elli veya daha fazla işçi çalıştıran özel sektör işyerlerinde eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğu kaldırıldı ve sadece yüzde üç özürlü çalıştırmakla yükümlülüğü getirildi. Ayrıca, özürlü sigortalıların, asgari ücret üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı; kontenjan fazlası özürlü çalıştıran veya yükümlü olmadıkları halde özürlü çalıştıran işverenlerin de çalıştırdıkları her bir özürlü için asgari ücret üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde ellisi Hazinece karşılanacak.

18-29 yaş erkek işçilerle her yaştaki kadın işçinin primine teşvik

Kanunla getirilen ve kamuoyunda 29 yaşından büyükleri işsiz bırakacağı iddia edilen düzenleme ile; 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadınlardan; 1/7/2008 tarihinden önceki altı aylık dönemde prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında olması şartıyla, 1/7/2008 tarihinden önceki bir yıllık dönemde işyerine ait prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için; prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin;

a) Birinci yıl için yüzde yüzü,

b) İkinci yıl için yüzde sekseni,

c) Üçüncü yıl için yüzde altmışı,

d) Dördüncü yıl için yüzde kırkı,

e) Beşinci yıl için yüzde yirmisi,

İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacak.

SSK primine devlet katkısı

İşverenler üzerindeki SSK prim yükünü hafifletmek amacıyla, özel sektör işverenlerinin, SSK sigortalılarının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanacak. aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şartı getirilmektedir.

500’den fazla işçi çalıştıranlar spor tesisi yaptırmayacak

Yine, 28.08.2006 tarihli köşe yazımda, “500’den fazla işçi çalıştıranlar spor tesisi de yaptıracak” başlıklı yazımda memur ve işçi sayısı 500’den fazla olan kuruluş ve fabrikaların, öncelikle kendi personeline beden eğitimi ve spor yaptırmak için spor tesisleri yapmaya ve antrenör tutmaya mecbur tutulduğunu, bu yükümlülüğe uymayan işverenlere her işçi ve memur için, o tarihte yürürlükte bulunan brüt asgari ücretin üçte biri tutarındaki bir cezası uygulandığını yazmıştım.

İşte İstihdamı teşvik amacıyla, fazla işçi çalıştıran işverenler üzerindeki önemli sıkıntılardan birisi olan 500’den fazla işçi çalıştıranların spor tesisi de yaptırma zorunluluğu kaldırılmış oldu.

Resul KURT

İstihdam Paketi Çalışanlara Ne Getiriyor? -5-

Kadın ve Genç İşçiler Daha Kolay İş Bulacak 30 Yaş Üstü Erkeklerin İş Bulması Zorlaşacak

18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile kadınların istihdamını teşvik amacıyla uygulanan prim indirimi beş yıl boyunca değişen oranlarda İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacak.

Konuyu düzenleyen 5763 sayılı Kanun 26.05.2008 tarih ve 26887 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı, ancak Kanunun kadın ve genç işçiler hakkındaki bu hükmü 1 Temmuz 2008 tarihinde yürürlüğe girecek.

İstihdam paketinin üzerinden çok tartışılan konusunu da bu teşvik oluşturuyor.


Son Altı Ayda Sigortalı Olanlar Teşvikin Dışında

Teşvike konu erkek işçilerin kadın da olsa erkek de olsa 01.07.2008 tarihinden önceki son altı aylık dönemde aylık prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında olmaları, son altı ayda herhangi bir işte çalışmamış olmaları şartı bize 5510 sayılı SSGSS Yasasının getirdiği emeklilik yaş hadlerine tabi olmamak amacıyla 30.04.2008 tarihinden hemen önce sigortalı bir işte çalışmaya başlayanları anımsatıyor. Zira bu şekilde geçtiğimiz birkaç ayda sigortalı işçi sayısındaki patlamaya konu olmuş kişiler otomatikman teşvike konu işçi adayları olmaktan çıkmış oluyorlar. Bir başka deyişle sözü edilen teşvikten yararlanmak isteyen işverenlerin bu amaçla işe alacakları 18-29 yaş arası erkek işçilerle her yaştan kadın işçileri mutlaka 01.01.2008 – 01.07.2008 tarihleri arasında sigortalı olmayanlar arasından seçmeleri gerekiyor.


Yaşlı Çıkartıp Genç İşçi Almakla Teşvike Hak Kazanılmış Olmayacak

Sigortalı sayısında patlamanın yaşandığı bu dönemde sigortalı çalışmamış işçi bulma sıkıntısı yaşayacak işverenler bir yana, bu uygulama bahse konu son dönemde sigortalı bir işte çalışanlara adeta bir ceza niteliği taşıyor.

18-29 yaş arası erkek işçi ile her yaştan kadın işçi teşvikinde yaşlı işçileri çıkartarak yerine genç işçi alınması yoluyla istismar etmenin yolu kapalı. Çünkü 1 Temmuz 2008’de yürürlüğe girecek bu teşvik yönteminde işe alınacak işçilerin sayıca 1 Temmuz 2007 - 1 Temmuz 2008 tarihleri arasında o işyerinde çalışan ortalama işçi sayısının üzerinde istihdama yol açması gerekiyor.

Yani bir işyerinde 01.07.2007-01.07.2008 tarihleri arasında ortalama çalışan sayısı 40 ise bunların 20 kişisi 30 ve büyük yaşta ise bu 20 kişiyi çıkararak yerine 18-29 yaşlarda genç 20 işçiyi veya kadın işçi alana bu yasa prim teşviki için cevaz vermiyor. 40'ın üzerine örneğin ilave 5 kişi alır da bu beş kişi 18-29 yaşlarında genç erkek veya her yaştan kadın işçi olur ve hem de so altı ayda bir işyerinde sigortalı çalışmamışsa o takdirde teşvik söz konusu olacak. Fakat yasanın istismara açık yönü de yok değil. O da işyerinin kapatılıp, başka adla açılması halinde olabilir. Bu konuyu da yarın işleyeceğiz.
Şevket TEZEL

İSTEGE BAGLI SİGORTALILARIN DİKKATİNE! (Tarih: 29.05.2008)

31.05.2006 tarihinde T.B.M.M.’de kabul edilen ve 16.06.2006 tarihinde Resmi Gazete’den yayınlanan 01.01.2007 tarihinde yürürlüge girmesi planlanan 5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Saglık Sigortası Kanunu’nun Anayasa Mahkemesinin 15.12.2006 tarihli ve 2006/112 sayılı kararı ile çok sayıda maddeleri iptal edilince, yürürlük tarihi hep arka arkaya birkaç kez ertelendi. 2007 yılında seçim telası ile geçiren hükümet, seçim sonrası Sayın IMF( Uluslar arası Para Fonu) direktörlerinin telkinleri ve direktifleri sayesinde öncelikli olarak mesaisini Sosyal Güvenlik Yasası’na ayırdı. Hükümet ve sosyal taraflar arasında pazarlık konusuna dönüsen Sosyal Güvenlik Yasası sivil toplum örgütlerinin etkisizligi ile ciddi hak kayıplarıyla Genel Kurul’a tasındı.

17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Saglık Sigortası kanununda degisiklik yapılmasına dair Kanun T.B.M.M’ de kabul edilerek Çankaya’ya gönderildi. Veto mekanizmasının pek kullanılmadıgı bu dönemde herhangi bir degisiklige tabi tutulmadan ilan edilebilir.

Bu çalısmamızda Bag-kur ve S.S.K’ da istege baglı sigorta hakkında özet bilgi verilecek, Sosyal Güvenlik ve Genel Saglık Sigortası Kanunu kapsamında istege baglı sigortayı her yönüyle irdelemeye çalısacagım.

A- BAG-KUR’DA İSTEGE BAGLI SİGORTALILIK:

1479 sayılı Bag-Kur kanunun 24. maddesinde bu kanun kapsamında zorunlu Bag Kursigortalısı olacaklar ile bu kanun kapsamında sigortalı olamayacaklar düzenlenmistir. Bu maddeyegöre;

Kanunla ve Kanunların verdigi yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kurulusları kapsamı dısında kalan ve herhangi bir isverene hizmet akdi ile baglı olmaksızın kendi adına ve hesabına bagımsız çalısanlardan;

a) Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kurulusuna usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar
b) Kollektif sirketlerin ortakları,
c) Adi Komandit sirketlerin komandite ve komanditer ortakları
d) Limited sirketlerin ortakları,
e) Sermayesi paylara bölünmüs komandit sirketlerin komandite ortakları,
f) Donatma istirakleri ortakları,
g) Anonim sirketlerin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi olan ortakları,

1479 sayılı kanuna göre zorunlu bag kur sigortalısı olmak zorundadırlar.

a) 18 yasını doldurmamıs olanlar,
b) Kanunla veya kanunun verdigi yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluslarına prim veya kesenek ödeyenlerle bu tür kuruluslardan malullük veya yaslılık aylıgı ile daimi tam isgöremezlik geliri almakta olanlar, aylık veya gelir baglanması için talepte bulunmus olanlar (Dul ve yetim aylıgı veya Sosyal Sigortalar Kurumundan geçici veya sürekli kısmi isgöremezlik geliri
alanlar hariç),
c) Tarım isi yapanlar (Tarım sanatlarına ait isleri yapanlar hariç),

bu kanun kapsamında Sigortalı sayılmazlar.

Yukarıda kimlerin sigortalı sayılacagı ile sigortalı sayılmayacakların dısında kalanlar talepleri halinde istege baglı sigortalı olabileceklerdir. Bu kanunun 79. maddesinde kimlerin istege baglı sigortalı olabilecekleri düzenlenmistir. Bu kapsam içinde düzenlenenler sunlardır:

a) Ev kadınları,
b) Herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayanlar,
c) Türkiye'de ikamet eden yabancı uyruklular,

talepleri halinde istege baglı sigortalı olabilirler.


İSTEGE BAGLI SİGORTALILIGIN TESCİLİ VE BASAMAK TESPİTİ:

Zorunlu bag kur sigortalılıgında oldugu gibi istege baglı sigortalılıkta da aynı usuller uygulanır. Bilindigi gibi bag kur da 24 basamaklı bir sistem bulunmaktadır. Zorunlu veya istege baglı sigortalı olacak kisiler diger sosyal güvenlik kurumlarında hizmetleri var ise bu kurumlardan geçen süreler göz önünde bulundurulur ve tabi olacagı basamak tespit edilir.

B- I. SOSYAL SİGORTALAR KAPSAMINDA İSTEGE BAGLI SİGORTALILIK:

506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’un 85. maddesinde düzenlenmis bulunan istege baglı sigortalılık için bazı sartlar aranmaktadır.

a) En az 1080 gün prim ödemis bulunmak,
b) herhangi bir sosyal güvenlik kurulusuna zorunlu ya da istege baglı sigortalı olmamak,
c) istege baglı sigorta talep formu ile kuruma müracaat etmek

1479 sayılı Bag kur kanunu’nda düzenlenmis bulunan istege baglı sigortadan farklı olarak en az 1080 gün prim ödeme sartı aranmaktadır. 1080 günlük prim ödeme sartında dikkate alınan primlerin sadece S.S.K’ya fiilen ödenmis olması gerekmektedir.1080 gün prim ödeme sartın yerine getirilmesinde diger sosyal güvenlik kurumlarından geçen hizmetlerin birlestirilmesi veya borçlanmalar dikkate alınmamaktadır.

II. İSTEGE BAGLI SİGORTALILIGIN TESCİLİ VE PRİM TUTARI:

Durumları yukarıda belirtilen sartlara uygun olanlar ikamet ettikleri yerdeki, sigorta müdürlügüne istege baglı sigorta basvuru belgesi ile müracaat ederek tescillerini yapabilirler. 01.08.2004 tarihinden itibaren istege baglı sigorta prim oranın % 25 olarak belirlendi. İsteğe baglı sigortalı olanlar, her yıl açıklanan sigorta primine esas kazancın alt ve üst sınırları arasında kalmak sartıyla diledikleri tutarı belirleyebilir ve bu tutarın % 25’i oranında hesaplanan primi ödeyeceklerdir.

C - SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAGLIK SİGORTASI KAPSAMINDA İSTEGE BAGLI SİGORTALILIK:

31.05.2006 Tarihinde kabul edilen 5510 sayılı S.S.ve G.S.S’nin 50.51.52. maddelerinde istege baglı sigortaya iliskin usul ve esaslar düzenlenmistir. Bir çok maddeleri yeniden gözden geçirilen 5510 sayılı kanunun istege baglı sigortalılıkla ilgili maddelerinde de degisiklikler ve eklemeler yapılmıstır.

I - İSTEGE BAGLI SİGORTALI OLMANIN SARTLARI:

506 sayılı kanun kapsamında istege baglı sigortalı olmanın en önemli sartı olan; 1080 gün prim ödeme sartı, 5510 sayılı kanun ile kaldırılmaktadır. İsteğe baglı sigortalı olmak isteyen ev hanımlarına engel olan 1080 gün prim ödeme sartı da bu yasanın yürürlügü girmesi halinde tarihe karısmıs olacaktır. 5510 sayılı kanun kapsamında aranan sartlar 5754 sayılı kanunun 30. maddesi ile yeniden düzenlenmis ve aranan sartlar su sekilde sıralanmıstır:

a) Bu Kanuna tâbi zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek sekilde çalısmamak veya sigortalı olarak çalısmakla birlikte ay içerisinde 30 günden az çalısmak ya da tam gün çalısmamak,

b) Kendi sigortalılıgı nedeniyle aylık baglanmamıs olmak,

c) 18 yasını doldurmus bulunmak,

d) İsteğe baglı sigorta talep dilekçesiyle Kuruma basvuruda bulunmak,

5510 sayılı kanunun getirdigi yeniliklerden biri de artık kısmi istihdam edilenlerin, talep etmeleri halinde ay içinde sigortalı olarak gösterilmeyecekleri günleri istege baglı olarak ödeme avantajı getirilmektedir. 506 sayılı kanun kapsamında aranan sartlardan biri de herhangi bir sosyal güvenlik kurulusuna zorunlu veya istege baglı olarak tabi olmamak ve bir ay içinde 30 gün sigortalı olmak sartları aranmaktaydı. Yapılan düzenleme çerçevesinde bu sart ta kaldırılmıs oluyor.

Kendi sigortalılıgı nedeniyle yaslılık aylıgı baglanmıs olanlar, İstege baglı sigortalı olamazlar

İstege baglı sigortalı olabilmek için getirilen sartlardan biri de, 18 yasını doldurmus olma sartı aranmaktadır. Bir isverene baglı bir isyerinde bir hizmet akdi ile çalısıp ta 18 yasını doldurmamıs olanlar için tüm sigorta kollarına tabi olma yönünde bir kısıtlama söz konusu olmaz iken; istege baglı sigortalı olmak isteyenlerin kesinlikle 18 yasını doldurmus olma sartı aranmaktadır.

İstege baglı sigortalı olabilmenin bir diger sartı da istege baglı sigorta talep formu ile kuruma basvurmak gerekiyor.

II - İSTEGE BAGLI SİGORTALILIGIN TESCİLİ VE PRİM TUTARI:

İstege baglı sigortaya prim ödemek isteyenler, istege baglı sigorta talep formunu, ikamet ettikleri bölgedeki Sosyal güvenlik kurumu müdürlügüne vererek, talebin kurumun kayıtlarına intikal ettigi tarihi takip eden günden itibaren baslayacaktır.

İstege baglı sigortalılık ile ilgili en önemli düzenlemelerden biri de prim oranıdır.

506 sayılı yasa kapsamında istege baglı sigortalı olanlar prime esas kazancın alt ve üst sınırları arasında kalmak sartıyla belirledikleri tutarın % 25 oranında prim ödemekte iken; yeni kanunun fiili olarak yürürlüge girmesi ile bu oran, prime esas kazancın alt ve üst sınırları arasında kalmak sartıyla belirleyecekleri tutarın % 32 ‘si oranında prim ödeyeceklerdir.

Bu oranın % 20’si yaslılık, malullük, ölüm sigortaları, % 12’si genel saglık sigortası prim oranlarından olusmaktadır.

506 sayılı yasa kapsamında istege baglı sigortalı olanlar, kısa vadeli sigorta kollarına prim ödemedikleri için saglık sigortasından yararlanmamaktaydılar. Yasanın yürürlüge girmesi ile beraber istege baglı sigortaya prim ödeyenler veya istege baglı sigortalı olmak isteyenler genel saglık sigortalısı sayılacak ve belirleyecekleri tutar üzerinden % 12 oranında prim ödemeleri gerekecektir. İsteğe baglı sigortalı olup sigortalı esinin saglık sigortasından yararlanan hanımlar için kötü bir sürpriz olacaktır.

5510 sayılı kanun’un 52. maddesinin ikinci paragrafında ifade edildigi gibi; “istege baglı sigortalı olan, bakmakla yükümlü olunan kisi olsa dahi genel saglık sigortalısı sayılacak ve genel saglık sigortası primini de ödemekle yükümlü olunacak” denilmektedir.

Örnek 1 : 506 sayılı yasa kapsamında istege baglı sigortalı olan bir vatandasımızın ödedigi prim tutarı asagıdaki gibidir:

01.01.2008- 30.06.2008 tarihleri arasında prime esas kazanç alt sınır: 608,40 YTL,

01.01.2008- 30.06.2008 tarihleri arasında prime esas kazanç üst sınır: 3.954,60 YTL

Bu sigortalının, prime esas kazancın alt sınırı olan 608,40 YTL üzerinde hesaplanan primi ödedigini varsayarsak;

608,40 YTL* % 25 = 152,10 YTL prim ödemektedir.


Örnek 2 : 5510 sayılı kanunun 01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlüge girecegini düsünürsek bu vatandasımızın prim tutarı su kadar olacaktır:

01.07.2008- 31.12.2008 tarihleri arası prime esas alt kazanç: 638,70 YTL,

01.07.2008- 31.12.2008 tarihleri arası prime esas üst kazanç: 4.151,70 YTL

Bu vatandasımızın prime esas kazancın alt sınırı üzerinden prim ödemeyi belirledigini varsayarsak hesaplama su sekilde olacaktır:

638,70 YTL* % 32 = 204,38 YTL olacaktır.

III- SONUÇ:

5510 sayılı kanun’un yürürlüge girmesi ile beraber 1479 sayılı Bag kur kapsamında uygulanan istege baglı sigortalılıkta, 506 sayılı kanun kapsamında uygulanan istege baglı sigortalılıkta çok önemli degisiklikler olacaktır. Bu kanun ile beraber 506 sayılı kanun kapsamında uygulanan istege baglı sigortalılık tarihe karısacaktır. Kanunun yürürlüge girdigi tarihten itibaren ilk kez istege baglı sigortalı olmak isteyenler 5510 sayılı kanunun 4. maddesinde sigortalı sayılanlar baslıgı altında düzenlenen Bag kur sigortalılarının tabi olacagı 4 (b)’li olarak kamuoyunda telaffuz edilen, hizmet akdine baglı olmaksızın kendi adına ve hesabına bagımsız çalısanlar olarak degerlendirilecektir. Yasanın yürürlüge girdigi tarihten sonra ilk kez istege baglı sigortalı olmak isteyenler, bag kur sigortalılarının emekliligi için aranan sartlara tabi tutulacaktır.

İstege baglı sigortalı olup ta sigortalı esinin saglık sigortasından yararlananlar için genel saglık sigortası primi ödemeleri zorunlu kılındıgı için bir dezavantaj getirirken, istege baglı sigortalı olup ta herhangi bir saglık güvencesi olmayanlar için de bir avantaj yaratılmıs oldu.


Kanunlara Göre İstege Baglı Sigortalılık

1479 Sayılı Kanun : Sağlık primi ÖDENMEZ ---- Prim Tutarı % 20

506 sayılı Kanun : Sağlık primi ÖDENMEZ ---- Prim Tutarı % 25

5510 Sayılı Kanun : Sağlık primi ÖDENECEK ---- Prim Tutarı % 32



YARARLANILAN KAYNAKLAR:
1479 SAYILI BAG KUR KANUNU,
506 SAYILI SOSYAL SHGORTALAR KANUNU,
5510 SAYIL SOSYAL SHGORTALAR VE GENEL SAGLIK SHGORTASI KANUNU,
5754 SAYILI KANUN

Erkan AKTÜRK
Serbest Muhasebeci Mali Müsavir
Bu Yazı www.muhasebeTR.com adresinden alınmıştır.

Değerli üyemiz,

Bilindiği üzere, Vergi Dairelerine verilecek tüm beyannameler ve bildirimler elektronik ortamda verilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Ancak bazı meslektaşlarımız gerek ihmalleri gerekse zaman darlığı neticesi beyannameleri süresi içinde vermemeleri neticesi mükelleflere ceza kesilmektedir.

Geç verilen beyannamelere 213 sayılı VUK 352 ve Mükerrer 355 maddeler uyarınca ayrı ayrı cezalar kesilmektedir.

VUK 351 ve 352.maddeleri 1961 yılından beri uygulanan maddelerdir. Mükelleflerin usul hükümlerine riayet etmemeleri halinde uygulanacak “usulsüzlük” cezaları için düzenlenmiştir.

VUK Mükerrer 355. Maddesi ise 1980 yılında ihdas edilmiş olup, E-beyanname ile ilişkin cezalandırma sistemi ise madde üzerinde 2005 yılında yapılan değişiklik ile Vergi hukukumuza girmiştir.

213 sayılı VUK ‘na göre Beyannamelerin geç verilmesinden dolayı hem VUK 352 hem de VUK Mükerrer 355 maddeye göre ceza kesilmesinde “Lafzi” olarak hukuka aykırı olmadığı kanaatindeyiz. Ancak Tek bir fiili iki ayrı “Usulsüzlük” cezasının kesilmesinin gerek 352.Madde gerekse Mük. 355.Maddelerinin “Ruhuna” aykırı olduğu kanaatindeyiz.

VUK 3. Maddesine göre Vergi Kanunları, Lafzı ve Ruhu ile birlikte hüküm ifade edileceği belirtilmiştir.

Yukarıdaki hukuki değerlememiz sonucunda yasal düzenlemenin yapılması için Maliye Bakanlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulunulacaktır.

Geç Beyanname verilmesi halinde ; Gelir İdaresi Başkanlığı’nın web sayfasında yer alan E-Beyanname bölümünde "Kılavuzlar" adımından “E-BEYANNAME WEB SİTESİ KULLANI KILAVUZU” nun dikkatlice okunması gerekir. Meslektaşlarımız, müşterilerine ait beyannameleri süreleri içinde vermeleri ile cezalarla karşılaşmamaları arzumuzdur.

Ceza uygulaması ile karşılaşan meslektaşlarımız Dava açmak isterler ise, Ceza ihbarnamesi için VUK 376 Talep etmeyerek Vergi mahkemesi Nezdinde Dava açabilirler. Dava, Ceza ihbarnamesinin alındığı (E-Beyanname Verildiği Tarih) tarihten itibaren 30 gün içinde açılabilir. Dava Dilekçesi örneği yazımızın ekindedir.

Bilgilerinize sunar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Saygılarımla,
Yahya ARIKAN
Başkan
27.05.2008

-E-beyannamenin geç verilmesi sonucu kesilen cezalara ilişkin Vergi mahkemesine dava açma dilekçe örneği için tıklayınız

Sosyal güvenlik reformu ile, bir çok konuda olduğu gibi, isteğe bağlı sigorta konusunda da önemli değişiklikler olacak.

İsteğe bağlı sigortalı olabilmek için;

a) Türkiye'de yasal olarak ikamet etmek,

b) 18 yaşını doldurmuş bulunmak,

c) Kanuna tabi zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek şekilde çalışmamak veya sigortalı olarak çalışmakla birlikte, ay içerisinde 30 günden az çalışmak veya son bir yıl içinde 360 günden az çalışmış olmak ya da tam gün çalışmamak,

ç) Kendi sigortalılığı nedeniyle aylık bağlanmamış olmak,

d) İsteğe bağlı sigorta giriş bildirgesiyle kuruma başvuruda bulunmak,

şartları aranacak. Daha önce SSK isteğe bağlı sigortasına devam için aranan 1.080 gün prim ödeme koşulu aranmayacaktır.

Ayrıca ay içerisinde 30 günden az veya kısmi süreli (part-time) çalışan sigortalılar da aylık çalışma gün sayılarını 30 güne tamamlayacak şekilde isteğe bağlı sigorta primi ödeyebilecekler. Buna göre, ay içerisinde 30 günden az çalışan veya kısmi süreli (part time) çalışan sigortalıların primi ödenen süreler zorunlu sigortalılığa ilişkin prim ödeme gün sayısına otuz günü geçmemek üzere eklenecek ve eklenen bu süreler, 4/(b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilecektir.

İsteğe bağlı sigorta primi ödenmiş süreler, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulamasında dikkate alınır ve bu süreler kanunun 4/(b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilir.

İsteğe bağlı sigortalılık başvurusu ve tescil

İlk veya tekrar isteğe bağlı sigortaya bildirim işlemi, isteğe bağlı sigortalılık giriş bildirgesinin, başvuru sahibinin ikametini görev bölgesi içine alan kurum ünitesine verilmesi ile gerçekleşir.

İsteğe bağlı sigortalılığın başlangıcı ve zorunlu sigortalılıkla çakışma

İsteğe bağlı sigortalılık, isteğe bağlı sigortalılık giriş bildirgesinin kurum kayıtlarına intikal ettiği tarihi takip eden günden itibaren başlayacak. Ancak, isteğe bağlı sigortanın başladığı tarihten itibaren, aynı zamanda zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek çalışması bulunduğu tespit edilenlerin isteğe bağlı sigortalılıkları, zorunlu sigortalılıklarının sona erdiği tarihi takip eden günden başlatılacak. Bunların zorunlu sigortalılıkla çakışan sürede isteğe bağlı primi ödenmişse, bu süreye ilişkin ödedikleri isteğe bağlı sigorta primleri ilgililere iade edilir.

İsteğe bağlı sağlık yardımı alınabilecek

İsteğe bağlı sigorta primi, 82'nci maddeye göre belirlenen prime esas kazancın alt sınırı ile üst sınırı arasında, sigortalı tarafından belirlenen prime esas aylık kazancın yüzde 32'sidir. Bunun yüzde 20'si malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi, yüzde 12'si genel sağlık sigortası primidir. İsteğe bağlı sigortalı olanlar, bakmakla yükümlü olunan kişi olsa dahi, genel sağlık sigortalısı sayılacak ve genel sağlık sigortası primini de ödemekle yükümlü olacaklar.

İsteğe bağlı sigortalılığın sona ermesi

İsteğe bağlı sigortalılık;

a) İsteğe bağlı sigortalılığını sona erdirme talebinde bulunanların, buna ait dilekçelerinin kurum kayıtlarına geçtiği tarihten önceki primi ödenmiş son günü takip eden günden,

b) Aylık talebinde bulunanların, aylığa hak kazanmış olmak şartıyla talep tarihinden,

c) İkametin yurtdışına taşınması halinde bu tarihten,

ç) Ölen sigortalının ölüm tarihinden,

itibaren sona erecek.

Özürlü ve eski hükümlü istihdamı


İşverenlerin özürlü ve eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu...
İstihdam paketi diye bilinen 5763 sayılı kanunun yasalaşması ile işverenler 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör işyerlerinde yüzde 3 özürlü, kamu işyerlerinde ise yüzde 4 özürlü ve yüzde 2 eski hükümlü işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmakla yükümlü olacaklar.

Terör mağduru ve eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu kaldırılıyor
İstihdam paketi ile 4857 sayılı İş Kanunu'nda yapılan değişiklikle özel sektörün eski hükümlü ve terör mağduru istihdam zorunluluğu kaldırılıyor. Ancak kamu kurumlarının terör mağduru çalıştırma oranı binde 7'den yüzde 1'e yükseltilecek.

Özürlünün işveren primini devlet karşılayacak
İstihdam paketinden önce 50 veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerindeki kontenjan kapsamında çalıştırılan özürlülerin sigorta primleri işverenin kendisi tarafından karşılanmakta iken 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un yürürlüğe girmesiyle birlikte özel sektör tarafından özürlüler için zorunlu çalıştırılma yükümlülüğü olunan yüzde 3'lük özürlü kontenjanında çalışanların prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı Hazine tarafından karşılanacak.

Kontenjan fazlası özürlü çalıştıranlar
Kontenjan fazlası özürlü çalıştıran, yükümlü olmadıkları halde özürlü çalıştıran işverenlerin bu şekilde çalıştırdıkları her bir özürlü için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde 50'si Hazine tarafından karşılanmaya devam edilecek.

Primlerin Hazine tarafından ödenebilmesi için şart
İşveren hissesine ait primlerin Hazine tarafından karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na verilmesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazine tarafından karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın ödenmiş olması şartı aranacak.

Primlerin geç ödenmesi halinde gecikme zammı işverene ait olacak
İşveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, Hazine tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilecek. Hazine tarafından karşılanan prim tutarları Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmayacak.

Ceza projelerde kullanılacak
Özürlü ve eski hükümlü çalıştırmaya aykırılık hallerinde tahsil edilecek cezalar, özürlülerin ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi işini kurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve bu gibi projelerde kullanılacak.

Kaynak: Takvim / Erdal AYDIN

ANKARA (ANKA)- Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (ASMMMO) seçimlerini Çağdaş Demokrat Muhasebeciler grubu yeniden kazandı. Böylece Ali Metin Polat yeniden ASMMMO başkanlığına seçilmiş oldu.

ASMMMO'nun 19'uncu Olağan Genel Kurulu bugün yapılan seçimlerle sonuçlandı. 4 bin 841 üyenin oy kullandığı seçimlerde Çağdaş Demokrat Muhasebeciler Grubunun başkan adayı Ali Metin Polat 2 bin 701 oy alırken, Meslekte Birlik Grubunun başkan adayı Nusret Filiz 2 bin 25 oy aldı.

ASMMMO'nun yeni Yönetim Kurulu, Ali Metin Polat (başkan), Ahmet Akbaba, Erkan Arslan, Hıdır Köse ve Necmettin Keleş'ten oluştu. Salim Aydoğan, Cumali Ülger ve Cafer Eğlenen yeni Denetleme Kurulu üyeleri olurken, yeni Disiplin Kurulu üyeleri de şu isimlerden oluştu:

Feyzullah Bingöl, Naci Alkan, Metin Baş, İbrahim Diktaş. (ANKA)

5763 SAYILI İŞ KANUNU VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN YASALAŞTI...


Kanun Metni İçin TIKLAYINIZ...
>>>5763 İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun<<<<







Sosyal güvenlik Bağkur'luya ne getiriyor?

Reformdan en çok etkilenen Bağkur'lular oldu. Peki nasıl?

Kendi nam ve hesabına çalışanlar eski adıyla Bağ-Kur, yeni adıyla 4/b’li sigortalı sayılmaktadırlar. Reform yasasında belki de en fazla yenilik bu kesim için getirilmiştir. Aşağıda bu yenilikler eski uygulamalar ile karşılaştırmalı olarak verilmiştir; “Daha önce SSK mevzuatına kıyaslanarak uygulanan iş kazası ve meslek hastalığı bundan sonra doğrudan uygulanacak ve bu durumlarda memur ve işçilere yapılan tüm yardımlardan yararlanacaklar.

“Kadın Bağ-Kur’lunun doğum yapması halinde doğumdan önceki ve sonraki sekizer haftalık sürelerle ödenek alması ve bu süreleri daha sonra borçlanması (en fazla iki doğum için) imkanı getirilmiştir. Ayrıca süt parası da Bağ- Kur’lu için yeni bir uygulama. “Reformdan sonra ilk defa sigortalı olanlar için emeklilik yaşı kademeli geçiş sonrası 65 ve aylık bağlama oranı her yıl için % 2 olarak belirlenmiştir. Oysa 30 Nisan 2008 öncesi Bağ-Kur’a giriş yapanlar için yaş 58-60, aylık bağlama oranı ise ilk on yıl için % 3 olarak uygulanacaktır. Askerliğini borçlanmayan Bağ-Kur’lu acele etmeli.

BASAMAK SİSTEMİ KALKIYOR

“Bağ-Kur’lular mevcut uygulamada, bulundukları basamağın emekliliğe esas % 20’lik prim oranının, askerlikte geçen ay sayısı ile çarpımlı kadar borçlanma bedeli ödemektedirler. Örneğin 8. basamakta olan birisi 15 ay askerlik yaptıysa ödeyeceği tutar, 119,44 X 15= 1.791,60 YTL’dir. 1 Ekim 2008 sonrası ise askerlikte geçen süre asgari ücretin % 32,5’i ile çarpılacaktır. Bu da şu gün için 2.964 YTL’dir.

“Bağ-Kur’lular için 5 yıl ve 1800 gün olan malullük aylığı bağlama şartı, reform yasası ile 10 yıl ve 1800 güne çıkarılmıştır. Malul kişi başkasının bakımına muhtaç ise 5 yıl ve 900 gün prim ödemek yeterli olacaktır. “Daha önce basamak sistemine göre prim ödeyen Bağ-Kur’lular için artık basamak sistemi kalkıyor. Bundan sonra asgari ücret ile asgari ücretin 6.5 katı arasında beyan ettikleri kazançlarına göre prim ödeyecekler.

Bu primim % 20’si emeklilik için, % 12,5’i genel sağlık sigortası için olmak üzere toplam %32,5 olacak. “Kendi nam ve hesabına çalışanların ödeyecekleri prim tutarı, yanlarında işçi olarak çalıştırdıkları personelin en yükseğinden aşağı olamayacak. Örneğin bir lokantanın sahibi, aşçıbaşını 3000-YTL üzerinden bildirirken, kendi primini asgari ücretten yatıramayacak.

BORÇLANMA NASIL OLACAK?

“Reform yasası sadece Bağ-Kur'lulara mahsus olarak, 4 Ekim 2000 ile 1 Ekim 2008 arasını aylık 197 YTL'den borçlanma imkanı getirmiştir. Bu fırsatı değerlendirebilmek için Bağ-Kur'luların 1 Ekim'den itibaren 6 ay içinde talepte bulunmaları ve borçlandıkları tutarı da 6 ay içinde yatırmaları gerekmektedir.

“Sağlık yardımları ile sigorta yardımlarında Bağ-Kur'luların 60 günden fazla prim borcunun olmaması gerekecek. Aksi taktirde bu yardımlardan yararlanamayacaklar. Ancak acil hallerde, bulaşıcı hastalık ve salgın durumlarında ve de iş kazası-meslek hastalığı gibi irade dışı olaylarda borcu olsa dahi gerekli yardımlardan yararlanabilecekler. “Bağ-Kur'lular için bir diğer önemli yenilik, sağlık yardımlarından yararlanabilmek için tescil sonrası prim ödeme süresinin 90 güne düşürülmesi. Bu süre daha önce ilk tescil durumunda 8 ay, ikinci tescilde ise 4 ay olarak uygulanıyordu.

BAĞ-KUR’LUYA EMEKLiLiKTE ÇALIŞMA KOLAYLIĞI

“Bağ-Kur’luların reform yasasındaki en önemli avantajları emekli olduktan sonra da aylıkları kesilmeksizin sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmaya devam edebilmeleridir. Bu imkan reform sonrası ne SSK’lılara ne de memurlara tanınmıştır. “Reform öncesinde, emekli olup da Bağ-Kur kapsamında çalışmaya devam edenlerin aylığından %10 oranında destek primi kesilmekteydi.

Bu oran reform sonrası 12’den başlayarak her yıl bir puan artırılmak suretiyle %15’e çıkarılacaktır. “Taban aylıktaki düşüş SSK’lıları olduğu kadar Bağ-Kur’luları da etkileyecektir. Örneğin 12. basamağın emeklisine bugün için en az 590- YTL aylık bağlanırken, reform sonrası çalışıp emekli olan aynı durumdaki bir Bağ-Kur’lunun aylığı yaklaşık 360-YTL olacaktır.

Kaynak: Bugün gazetesi

800 bin küçük esnafa vergi muafiyeti geliyor

Ayakkabı tamircisi, berber gibi küçük esnaf vergi yerine harç ödeyecek. Harç miktarı asgari ücrete göre belirlenecek ve nüfusu az olan illerde düşük tutulacak, büyükşehirlerde yüksek olacak.

Berber, ayakkabı tamircisi gibi küçük esnafa vergi muafiyeti geliyor. Basit usulde vergilemeye tabi yaklaşık 800 bin esnaf bölgelerinin nüfus kriterlerine göre kademelendirilecek. Vergi ödemeyecek olan esnaf kademelerine göre belli bir miktar harç ödeyecek. Böylece Ankara'daki esnafla Adana'daki esnafın harç miktarı aynı olmayacak. Harç miktarlarının belirlenmesinde de asgari ücret esas alınacak. Ayrıca "belge teşviki" adı verilen sistemle tedarikçisinden fiş alan esnaf bu harcamaların yüzde 2 ya da 3'ünü harçtan düşecek.

Vergi Konseyi'nin yaklaşık 2 yıldır üzerinde çalıştığı Gelir Vergisi reformunun rapor çalışması tamamlandı, maddelerin yazımına geçildi. Taslak, Maliye Bakanlığı'na ay sonunda gönderilecek. Bakanlık öneriler üzerinde tekrar bir değerlendirme yapacak. Reformun yasalaşma sürecinin 2009 yılını bulması bekleniyor. Bu çerçevede getirilen önerilerden biri yaklaşık 800 bin mükellefi ilgilendiren basit usule tabi esnafın vergileme sistemini değiştiriyor. Buna göre öncelikle küçük esnaf sınıflandırılacak. Oturduğu bölgenin nüfus kriterine göre bir kademelendirme yapılacak. Bu kademelendirmenin daha çok Maliye Bakanlığı'nda şekillendirilmesi bekleniyor.

İlk öneriye göre 2 binin altındaki nüfusa sahip yerlerde küçük esnafa vergi muafiyeti getirilecek. Burada alış ve satışına göre de bir kıstas belirlenebileceği belirtiliyor. Küçük esnaf vergi vermeyecek ama yıllık olarak bir harç ödeyecek. Bu harcın yarısı da bu bölgelerde alınmayacak. Yani örneğin 200 YTL'lik bir harç belirlenecekse bunun 100 YTL'si de bu bölgelerde alınmayacak. Ama irtibatın kesilmemesi için, yılın belli bir ayında gelip vergi dairesine "ben faaliyetteyim" diye beyanda bulunacak. Kademelendirmede asgari ücretin esas alınması bekleniyor. İlk etaptaki esnaftan sonra yukarıya doğru yani nüfus arttıkça alınan harç miktarı da yükselecek. İlk etap bölgede diyelim ki asgari ücretin yarısı alınıyorsa, bir üst kademede asgari ücret, daha sonraki kademede asgari ücretin bir katı, büyükşehirlerde de asgari ücretin iki katı gibi harç alınacak. Ama Kızılay'da bir berberin vergilendirilmesinin belki de bu sistem dışında normal vergilendirilmesi yani gerçek usulde vergilendirilmesi gündeme gelebilecek.

Fiş toplayana harç indirimi

Yeni modelde "belge teşviki" modelinin hayata geçirilmesi planlanıyor. Model; "Küçük esnaf yaptığı satıştan dolayı belge yani fiş-fatura kesmesin ama kullandığı malzemeyi alırken fiş alsın" esasına dayanacak. Yani ayakkabı tamircisine gidildiğinde gelen müşteriye fiş kesmeyecek ama tamir için başkalarından deriyi, ipliği, köseleyi alırken fiş alacak. Esnaf bu fişleri biriktirecek ve ödeyeceği harç üzerinden yine yüzde 2 ya da 3'lük bir indirim hakkı elde edecek. Böylece fiş toplama açısından da teşvik edici bir mekanizma oluşturulmaya çalışılacak.

Basit usulde vergileme sisteminde ticari kazanç; bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet farktan oluşuyor. Bu fark yapılan faaliyetle ilgili olarak Vergi Usul Kanunu (VUK) hükümlerine göre alınması ve verilmesi mecburi olan alış ve giderler ile hasılatlara ilişkin belgelerde yazılı tutarlara göre hesaplanıyor ve bu suretle tespit ve beyan olunan kazanç üzerinden vergi ödeniyor.

Kaynak. Referans Gazetesi

Prim borcu faizinin yüzde 85’i silinecek

HALK arasında kullanılan "Bundan iyisi Şam’da kayısı" sözü, SSK ve Bağ-Kur’a prim borcu olanlar için aynen geçerli.

Özellikle SSK’ya prim borcu olup, yıllardır ödemeyenlere, büyük bir kolaylık sağlandı. Örneğin 10 bin YTL prim, 30 bin YTL’de birikmiş faiz borcu olana "Yıllar önce ödemen gereken prim borcunu, bir ay içinde ödersen, 30 bin YTL faiz borcunun 25 bin 500 YTL’sini sileceğiz" deniliyor (15 Mayıs 2008’de Meclis’te kabul edilen 5763 Sayılı Yasa ile eklenen Geçici Md. 24/2. Yasanın tam metni için Bkz. www.yaklasim.com).

Tabloda da gösterildiği gibi, borcunu bir ayda ödeyemeyecek olanlara 12 ay ya da 24 aylık ödeme kolaylığı da sağlanıyor. 12 ayda ödeyenlerde, faizin yüzde 55’i, 24 ayda ödeyenlerde ise faizin yüzde 30’u siliniyor.

ÖDEYENİN ISTIRABI

Yasa Meclis’te kabul edildiğinde arayan bir iş adamı, moralinin son derece bozuk olduğunu belirterek şunları söyledi;

"SSK’ya, asgari işçilik nedeniyle prim borcum vardı. Bana göre haksız olan bu borç geldiğinde, itiraz ettim ve mahkemede haklı çıktım. Ancak SSK temyiz etti ve mahkeme kararını bozdurdu. Mahkemede Yargıtay’ın kararına uydu. Bu arada borç tutarı da 667 bin YTL’ye çıktı. Bunun 160’ı prim, 507’si faiz borcu idi. İki dairem vardı, satıp 667 bin YTL borcumu kapattım. Başkaları gibi ben de borcumu ödemeseydim, şimdi borcumun yüzde 85’i silinecek ben de iki yerine bir daire satıp, borçtan kurtulacaktım. Peki! Benim gibi hareket edenlerin suçu neydi? Ödemeyene yüzde 85 faiz affı getirenler, ödeyenleri de bir şekilde ödüllendirmeli."

Yeni yasa, borcu olanlar için büyük avantajlar getiriyor ama daha önce malını-mülkünü satıp borcunu ödeyenleri de perişan etti!..

2006’DAKİ KOLAYLIK

2006 yılında da, 5458 sayılı yasa ile SSK ve Bağ-Kur’a borcu olanlara, borçlarını 60 aya kadar taksitlendirme olanağı sağlanmıştı.

Bu yasadan yararlanmak için başvurup, borç ödemesini aksatanlara da bir kolaylık sağlandı. Bunlara 2 seçenek sunuluyor.

1- İsteyen, daha önce ödemediği borç taksitlerini faiziyle ödeyecek. Kalan borcu için 2006’daki 60 aylık taksitlendirmeden yararlanacak.

2- İsteyen 15 Mayıs 2008’de kabul edilen yeni yasadan yararlanabilecek.

VERGİ BORCU OLANLAR

Yasa çıktığından bu yana, vergi borcu olanlardan öfke dolu tepkiler geliyor;

"SSK ve Bağ-Kur prim borcu olanlar, borcunu kapatırsa faizin yüzde 85’i siliniyor. Peki vergi borcu olanların suçu ne, onlara niye böyle bir kolaylık sağlanmıyor?"

diye soruyorlar.

İzlediğimiz kadarıyla, SSK ve Bağ-Kur’un prim alacaklarına sağlanan ve faizin yüzde 85’ini silen kolaylıktan Maliye Bakanı’nın haberi bile yoktu. Doğru-yanlış tartışması olayın bir boyutu ama madem prim borcu olanlara "Bundan iyisi Şam’da kayısı" dedirtecek bir yasa çıktı, vergi borcu olanların suçu neydi?

Şükrü KIZILOT
Hürriyet

Reformun SKK'lılara getirdiği 9 yenilik

Yeni yasa ile neler kazanıldı neler değişti

Çocuk sigortalı sayısı arttı ancak, sahte sigortalılığın tespit edildiği durumlarda yalnızca yapılan bildirim iptal edilmekle kalmamakta, aynı zamanda kamu makamlarına yalan beyan ve evrakta sahtecilik gibi suçlardan ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmaktadır.Dünkü yazımızda, reformdan önce sigortalı olanların avantajlarından bahsettik.

Sosyal güvenliğin duayenlerinden Ali Tezel üstadımız da, geçmiş günlerde yazdığı yazılarda çocukların hatta bebeklerin dahi 30 Nisan 2008 tarihinden önce sigortalı olabileceklerini, bu takdirde onların da eski mevzuatın avantajlarından yararlanabileceklerini yazmıştı. Bunu duyan pek çok ailenin çocuklarının sigortasını başlatmak için SGK müdürlüklerine akın ettiğini biliyoruz.

Böylelikle 30 Nisan öncesi sigorta girişi yapılan çocuklar diğerlerine göre % 10 daha yüksek emekli aylığı alacaklar, 7200 yerine 7000 günle emekli olacaklar, emekli olunca maaşlarını da alarak SGDP’ye tabi işçi veya esnaf olarak çalışabilecekler ve 65 yerine 58-60 yaşlarında emekli olabileceklerdir.

ÇOCUKLARDA SGK DENETİMİ

Sosyal güvenlik uygulamalarında bir kimsenin "sigortalı" sayılabilmesi için kural olarak bu kişinin fiilen bir işyerinde çalışıyor olması gerekir. Fiili çalışmaya dayanmayan bildirimler ise sahte sigortalılık olarak değerlendirilerek iptal edilmektedir.

Bu konuda SGK yönetimi de kamuoyuna gerekli açıklamaları yaparak, ailelerin sahte sigortalılık yöntemine başvurmamaları gerektiğini ve bu işlemlerin denetleneceğini duyurmuştur. Yapılan bildirimlerin 500 bin civarında olduğunu düşünürsek bu bildirimlerin tamamını denetlemek mümkün görünmemektedir. Ancak bazı bildirimlerin kolaylıkla iptal edilebileceğini de söyleyebiliriz. Örneğin iki yaşındaki bir çocuğun inşaat işyerinden, beş yaşındaki bir çocuğun imalat sanayiinden bildirilmesi gibi durumlarda, yapılan bildirimler hayatın olağan akışına aykırı olduğundan kolaylıkla iptal edilecektir.

SAHTE SİGORTALININ TESPİTİ

Sahte sigortalılığın tespit edildiği durumlarda yalnızca yapılan bildirim iptal edilmekle kalmamakta, aynı zamanda kamu makamlarına yalan beyan ve evrakta sahtecilik gibi suçlardan ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmaktadır. Dolayısıyla çocuklarını sigortalatan ailelerin bu gibi durumlara hazırlıklı olmalarını salık veririz. Yukarıda reformdan önce sigortalı olmanın avantajlarına değindik.

REFORMUN SKK'LILARA GETİRDİĞİ YENİLİKLER

1. İş kazası ve meslek hastalığında önemli bir değişiklik olmamıştır.
2. Sigortalı kadının doğum sebebiyle çalışamadığı süreleri, iki çocukla sınırlı olmak kaydıyla borçlanma imkanı getirilmiştir. Borçlanma bedelini kendisi ödeyecektir.
3. Reformdan sonra sigortalı olanlar, kademeli geçiş sonucu 65 yaşlarında ve 7000 gün yerine 7200 günle emekli olacaklardır.
4. Aylık bağlama oranı çalışılan her yıl için 3 yerine 2 olarak hesaplanacak, alt sınır aylığı % 35 olacaktır. Reform sürecinde en çok tepki çeken konulardan biri budur.
5. Malullük aylığına hak kazanabilmek için % 66 olan iş gücü kaybı, % 60'a çekilmiş, 5 yıl olan sigortalılık şartı 10 yıla çıkarılmıştır. Ancak kişi başkasının bakımına muhtaç ise bu şartlar 5 yıl ve 900 gün olarak uygulanacaktır.
6. Dul ve yetim aylığında 900 gün olan prim ödeme gün şartı, borçlanma hariç 900 gün olarak düzenlenmiştir. Eksik günleri borçlanarak 900’e tamamlama dönemi sona ereceğinden, bu durumda olan dul ve yetimler 1 Ekimíden önce borçlanmalıdırlar.
7. Sigortalılar yeni dönemde Genel Sağlık Sigortasına (GSS) tabi olacaklar, işten ayrıldıktan sonra da 90 gün boyunca GSS yardımlarından yararlanacaklar.
8. Staj süreleri 90 günden 30 güne düşüyor.
9. Emekli olunca aylıklarını alarak çalışma imkanları bulunmuyor.

Sadettin ORHAN


5 GUNDE DUMANA VEDA EDEBiLiRSiNiZ

Bu yasakla birlikte sigara tiryakileri kara kara düşünmeye başladı. Çoğu ya sigarayı bırakmayı düşünüyor ya da kendine bir çare arıyor. "Dumanda Bir Ağ" isimli kitabın yazarı Nevzat Canan, 5 günlük bir programla sigaranın adım adım bırakılabileceğini söyledi. İşte sigaradan kurtulmanın formülü...

1. GÜN: Sabah uyanınca soğuk su için. Yemek ve yemekten sonra su içmeyin. Sigara içme isteğini artıran alkollü, kolalı içeceklerden, çay ve kahveden uzak durun. Gün boyunca incir, üzüm, kayısı, badem ve ceviz gibi meyveler yiyin. Günde 3 defa soluk alıp verme egzersizi yapın.

2. GÜN: İlk gün yapılanlara aynen devam edin. Bu arada vücutta uyuşukluk, isteksizlik gibi durumlar ortaya çıkmış olabilir. Bunun giderilmesi için kollarınıza masaj yapın. Sonraki günlerde de bu masaj, bacaklara, kalçalara, sırta, göğse ve en sonunda da karın bölgesine kademeli olarak vücudunuza yapın.

3. GÜN: İlk iki gündeki uygulamalara bir yandan devam ederken bir yandan da hububat yemeğe başlayabilirsiniz. Pirinç, yulaf, çavdar, buğday gibi tahıl ürünlerini de yiyebilirsiniz. Fakat sebze ve meyveyi daha ağırlık tüketmeye gayret edin. B vitamini alın.

4. GÜN: Yiyeceklerinizin arasına süt ve süt ürünlerini de katın. Fakat bu ürünlerin şekersiz olarak alınmasına dikkat edin.

5. GÜN: Yemek düzenini normal hale yaklaştırın. Fakat baharatlardan, alkollü ve kolalı içeceklerle çay ve kahveden uzak durmaya çalışın.

Soru :

Alİ Bey, ben özel bir güvenlik şirketinde çalışmaktayım. Gittiğim hastaneden bana 10 günlük istirahat verildi. Bu istirahat süresince işverenim bana para vermedi, SSK’ya gittim onlar da beni PTT’ye gönderdiler. PTT’den bana sadece 8 günlük para verdiler. PTT memuru 2 günlük sürenin parasını işveren ödeyecek diyor, işverene gidiyorum biz para vermeyiz diyor. Benim 2 günlük süremin parasını kim verecek? İsmi mahfuz


Cevap :

Sayın okurum, 10 günlük istirahatin 8 gününü SSK öder kalan 2 günlük sürenin parasını ise kimse ödemek zorunda değil. Zaten bu düzenlemenin amacı da işçilerin, nasılsa ücretlerimizde bir kuruş düşüş olmuyor sık sık viziteye çıkıp, istirahat alalım demelerini engellemektir. 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu gereğince istirahat alan işçilerin, istirahat sürelerinin ilk 2 günü için SSK geçici işgöremezlik ödeneği ödemez. Bu iki günlük sürenin ücretini işveren de vermek zorunda değildir. Ancak, işveren isterse ödeyebilir. Bu arada işyerinde örgütlü sendikası olan ve sendika ile Toplu İş Sözleşmesi (TİS) imzalamış bir çok işyerinde işçinin ücretini alamadığı bu sürenin yevmiyesi işveren tarafından ödenebilmektedir. İşyerinde TİS olmayan işverenler de isterlerse işçilerinin istirahatli olduğu bu iki günlerinin ücretlerini ödeyebilir bu durumda işçiye ücret ödemesi yapıldığı için SSK’ya 30 gün olarak bildirim yapılmak zorunluluğu vardır. Uygulamada bu ödemeye atıfet (yardım) kabilinden ödeme denir ve ücret ödemesi olduğundan SSK primi alınacak kazançlardandır. Ayrıca, iki gün değil ama mesela 10, 20 veya 30 gün istirahat alan işçiye de işveren atıfet kabilinden ücret ödeyebilir (bazı işyerleri SSK’dan istirahat parasını getiren işçisine tam aylığını aynen ödemektedir) bu durumda da işçiye ücret ödemesi yapıldığı için SSK’ya tam ay bildirilmesi gerekir. Yani, PTT memuru bu konuyu bilmiyormuş o işçi ile memuru birbirine karıştırıyor, Zira, memurlar için istirahat süresince de çalıştıkları kurumlar para öderler.

Ali Tezel

Kredi kartından nakit çekimine denetim geliyor

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), kredi kartları yoluyla yapılan suistimalleri engelleyecek yeni bir düzenlemeye imza atıyor. Son dönemde yoğunlaşan şikâyetleri dikkate alan BDDK, üye işyerlerinde bulunan 1,5 milyon POS cihazıyla yapılan işlemleri mercek altına aldı.

Bu alanda ciddi suistimallerin yaşandığını gören üst kurul, bankaları bu konuda daha duyarlı davranmaya zorlayacak yeni bir tebliğ hazırladı. Halk arasında "esnaf tefeciliği" olarak bilinen ve gerçek olmayan ticari işlemlerle nakit üretimi sağlayan işlemlerden rahatsız olan üst kurul, hazırladığı yeni düzenleme ile kurumsal müşterilerin hesap hareketlerini günlük bazda izlemeye alıyor. Bu yolla gün içinde yaşanan ani artışlar yakından izlenecek ve gerektiğinde üye işyerinin POS cihazı iptal edilebilecek.

Bir yetkili, bankaların oluşturacakları yeni gözetim ve kontrol sistemi sayesinde hem kredi kartı kullanan hem de POS cihazı ile alışveriş yaptıran müşterilerini yakından izleneceği bilgisini veriyor. Yetkilinin açıklamalarına göre bankalar üye işyerlerinin kredi kartına dayalı işlemlerinde hile, dolandırıcılık gibi suistimallerde bulunduğunu tespit etmeleri halinde üyeliğin iptali de dahil olmak üzere uygun tedbirleri almakla yükümlü olacak. Kredi kartı ile nakit para çekim işlemi daha çok bakkal, market, akaryakıt istasyonu, büfe ve mağaza gibi yerlerde yapılıyor.

Nakit paraya ihtiyacı olan bir şahıs kredi kartından para çekme limiti dolduğu veya kredi kartında nakit para çekme seçeneği yoksa bu yönteme başvuruyor. Örneğin A şahsı herhangi bir işletmeye giderek 500 YTL'lik alışveriş çekimi yaptırıyor. Karşılığında ise işletme sahibinden 450 YTL alıyor. Dükkân sahibi ise kredi kartı ile yapılan işlem vergi denetimine tabi olduğu için fiş kesmek zorunda. Bu sorunu çözmek için fişi ya KDV'si düşük ürünler için kesiyor. Ya da buraya kestiği fişin açığını nakit alışverişlere fiş kesmeyerek yapıyor.

Ercan Baysal

İşverenlerin ücretleri bankadan ödeme zorunluluğu başlıyor

8 Mayıs 2008 günü Resmi Gazete’de yayınlanan 5754 sayılı Kanun ile yeni bir uygulama daha hayatımıza girdi. Artık işverenler çalıştırdıkları kişilerin ücretlerini mutlaka banka aracılığıyla ödeyecekler. Kanuna göre, ücretlerini 818 sayılı Borçlar Kanunu gereğince alanların, 5953 sayılı kısa adıyla Basın-İş Kanunu, 818 sayılı Deniz İş Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanunu gereğince ödenecek ücretler bundan böyle bankalar aracılığıyla ödenecek.

1- Yönetmelik bekleniyor

Uygulamanın esasları ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı’ndan sorumlu Devlet Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenecek. Bu yönetmelik ile, ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakı kural olarak, Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenmesiyle ilgili olarak hangi işverenlerin ücret ve bu gibi ödemeleri bankadan yatırmak zorunda İşverenlerin tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak belirleyecek. İstisna tutulan yani çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemeyecek olanlar da bu yönetmelikle belirlenecekler.

2- Bankadan ödenmezse yok sayılacak ve 100 YTL ceza verilecek

Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını zorunlu tutulduğu halde özel olarak açılan banka hesabına ödemeyenlere bu durumda olan her işçi ve her ay için 100 YTL idari para cezası uygulanacak. Ancak unutulmaması gereken husus bankadan ödeme zorunluluğu olduğu halde ücretleri başka şekillerde ödeyenler işverenlerin çalıştırdıkları işçilere yaptıkları ödemeler de yok sayılacak. Yani sanki ücret ödememiş gibi değerlendirilecekler.

3- İşçi ücret bilgilerini bankalar kamuya gönderecek

Yİne aynı Kanun ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 73’üncü maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna eklenen aşağıdaki cümle ile; “22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu, 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, 20/4/1967 tarih ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu ile 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalıştırılan işçi, gemiadamı ve gazetecinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikte her çeşit istihkak ödemelerinin özel olarak açılan banka hesabına yapılması halinde, bu hesaplara ilişkin bilgi ve belgelerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı ile bunlara bağlı kurum ve kuruluşlara verilmesi sırrın ifşaı sayılmaz. Bu bilgi ve belgelerin verilmesine ilişkin usûl ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunca belirlenir” diyerek, işyeri ile ilgili bilgilerin sırrın açıklamasına girmeyeceği yani kamu bu bankalardan ücret ödemeleri ile ilgili bilgi istediğinde gönderilmesinin zorunlu olacağı da kanunlaştırılmış.

Genç patronlara 5 yıl vergi yok

Kendi işini kuran genç işsizlerden 5 yıl boyunca vergi alınmayacak

Gelir Vergisi Kanunu'nu sil baştan değiştirmeye hazırlanan hükümet, işsizliğin azaltılmasına yönelik sürpriz ve radikal bir düzenlemeyi yeni yasa metninin içerisine eklemeye hazırlanıyor. Vergi Konseyi'nin uzun süredir üzerinde çalıştığı ve Maliye Bakanlığı'nda da olumlu karşılanan vergi çalışmasına göre, kendi işini kuracak genç işsizlerden 5 yıl boyunca hiç vergi alınmayacak. Bu sayede çok sayıda girişimci gencin kendi işyerini açması, hatta girişimci olmayan milyonlarca işsize de yeni iş kapısı yaratılması hedefleniyor.

KONSEY'İN ÖNERİSİ

Vergi Konseyi'nin uzun süredir üzerinde çalıştığı ve çok gizli tutulan Gelir Vergisi taslak metinlerine BUGÜN ulaştı. Yeni vergi kanunlarının oluşturulmasında Maliye Bakanlığı'na istişari nitelikte destek olan ve yasaların ön hazırlık çalışmasını yapan Konsey, Gelir Vergisi Kanunu ile ilgili oldukça radikal değişiklikler üzerinde çalışıyor. Bu değişiklikler arasında yer alan ve işsiz gençlere vergi teşviki getiren düzenleme şöyle kurgulanıyor:

VERGİ KREDİSİ

Yeni vergi teşviki, genç işsizlerin iş bulması değil "iş kurması" esası üzerine oturtuldu. Buna göre, işsiz gençler ilk defa işyeri açtıkları ya da şirket kurdukları taktirde, faaliyetleri sonucu elde edecekleri tüm gelirlerine 5 yıl boyunca vergi muafiyeti uygulanacak. Buna göre, genç patronlar Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi mükellefi olmakla birlikte büyük paralar kazansalar dahi Maliye'ye vergi ödemek zorunda kalmayacaklar. Böylece, normalde Maliye'ye ödemeleri gereken kazançlarının önemli bir bölümünü işlerini daha da büyütmek için kullanabilecekler. Maliye yetkilileri bu teşviki, "vergi kredisi" olarak tanımladılar.

25-30 YAŞ ÖNE ÇIKTI Konsey, henüz üzerinde çalışmalarını sürdürdüğü ‘genç patron’ teşvikinin sınırları konusunda ise çeşitli alternatifler üzerinde duruyor. Teşvikten yararlanma sınırı; sigorta primi teşvikinde olduğu gibi 18-29 yaş arasındaki tüm gençler olarak gündeme getirildi. Ancak, özellikle çok genç yaşta kurulacak işlerde başarıya ulaşılamayacağı, hayat tecrübesinin iş kurmak için yeterli olmayacağı gibi görüşler nedeniyle alt sınırın en azından askerlik sonrası döneme çıkarılması görüşleri ifade edildi. Dolayısıyla alternatif genç yaş grubu olarak 25-30 yaş sınırı daha ağır bastı. Buna göre, örneğin 25 yaşında işini kuran bir genç, 30 yaşına kadar hiç vergi ödemeyecek.

PSiKOLOJiK ETKi YAPACAK

Konuya ilişkin bilgi veren kaynaklar, vergi kredisi teşvikinin girişimci ruhun canlanması açısından psikolojik etkiye de sahip olduğuna işaret ederlerken, "Donanımlı, girişimci niteliği bulunan ve yeni fikirlerini iş hayatında denemek isteyen kişilerin büyük bölümü iş kurmaya cesaret edemediği için işsizler ordusunun içerisinde kaybolup gidiyor. Bunun nedeni ise, iş kuran kişilerde oluşan vergi korkusu. Girişimci ilk iş denemesinde hiç vergi alınmayacağını bilirse ve bunun 5 yıl boyunca kendisi için garanti olduğunu görürse iş hayatına daha çabuk atılır" dediler.

KAYNAK:Bugün Gazetesi




Emlak vergisinde son iki hafta


Mayıs ayı sonuna kadar, emlak vergisi birinci taksitinin ödenmesi gerekiyor.

Emlak vergisi, iki eşit taksitte ödeniyor. Birinci taksit Mart, Nisan ve Mayıs ayı içinde, ikinci taksiti de Kasım ayı içinde ödeniyor. İsteyenler, Mayıs ayı sonuna kadar verginin tamamını da ödeyebilirler.

2008 VERGİLERİ

Bu yıl ödenecek emlak vergisi ve Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı, 2007 yılında ödenenin aynısı olmayacak.

2007 yılında ödenen vergiler, 2008’de yeniden değerleme oranının yarısı kadar yani "yüzde 3,6 oranında" arttı. Gayrimenkullerin değeri de emlak vergisi ve tapu harcına esas olan asgari değer yönünden, 2008 yılında yüzde 3,6 arttı. Buna bağlı olarak;

1) 2008 yılında ödenecek emlak vergisi,

2) 2008 yılında, emlak vergisinin yüzde 10’u oranında ödenecek Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı,

3) 2008 yılında satılacak gayrimenkullerin, tapu harcına esas tutulan, emlak vergisi asgari değeri, yüzde 3,6 oranında arttı. Emlak vergisi oranları, tabloda gösterilmiştir.

EMEKLİ, İŞSİZ VE EV HANIMLARI

2008 yılında, Türkiye sınırları içinde, brüt alanı 200 metrekareyi aşmayan bir konutu olan;

- Emekliler, işsizler, ev hanımları, özürlüler, gaziler, şehitlerin dul ve yetimleri,

Emlak vergisi ödemeyecekler.

Emekliler (emekli aylığı dışında), işsiz ve ev hanımları, herhangi bir gelirlerinin olması halinde, sıfır oranlı emlak vergisi avantajından yararlanamayacaklar. Ancak, yıllık tutarı 19 bin YTL’yi geçmeyen menkul sermaye iradı gelirleri, sıfır oranlı emlak vergisi avantajından yararlanmaya engel olmayacak.

Emekliler ile özürlülerin sıfır oranlı emlak vergisini kaldırmayı amaçlayan "İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Yasa Tasarısı" hükmünün, gelecekteki yerel seçimler nedeniyle, önümüzdeki aylarda yasalaşması zor gözüküyor.

ÖZELLİKLİ DURUMLAR

İndirimli (sıfır) vergi oranının uygulanması için, konutta bizzat oturma koşulu aranmıyor. Bu nedenle, sahip olduğu tek konutu kiraya verip, kirada oturanlar da diğer koşulları taşımaları kaydıyla, indirimli vergi oranından yararlanabilirler (Bkz. 31 Aralık 2003 tarihli Mükerrer R. Gazete’de yayınlanan 38 No.lu Emlak Vergisi Tebliği, I/3-a).

200 m2’yi geçmeyen tek konuta hisse ile sahip olunması halinde, indirimli vergi oranı, konutun vergi değerinin hisseye isabet eden kısmına uygulanır.

Mükelleflerin, gelir getirmeyen işyeri, arsa ve araziye sahip olmaları, indirimli vergi oranından yararlanmalarına engel değil (Tebliğ, I/3-f).

Birden fazla konutu olanların, bu konutlarından biri için sıfır oranlı emlak vergisinden yararlanmaları, mümkün değil. Aynı şekilde, ara sıra dinlenmek amacıyla gidilen yazlık ya da dağ evi gibi konutlar da sıfır oranlı emlak vergisinden yararlanamaz.

Gayrimenkulün intifa hakkına sahip olanlar, emlak vergisini kendileri ödemek zorundalar.

2008 yılı içinde gayrimenkul alanlar, 2008 yılına ilişkin emlak vergisini ödemezler. Ancak, 2008 yılı sonuna kadar, ilgili belediyeye "Emlak Vergisi Bildirimi" vermeleri gerekiyor.

Şükrü KIZILOT