Bu Bakanlar Kurulu Kararı ve Yönetmelik 29 Eylül 2008 Tarihli ve 27012 Sayılı 2.Mükerrer Resmî Gazete'de Yayımlanmıştır.

BAKANLAR KURULU KARARI

2008/14173 Kısa Vadeli Sigorta Kolları Prim Tarifesi’nin Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar Tıklayınız...

YÖNETMELİK

2008/14174 Sosyal Güvenlik Kurumu Prim ve İdari Para Cezası Borçlarının hak edişlerden Mahsubu, Ödenmesi ve İlişiksizlik Belgesinin Aranması Hakkında Yönetmelik Tıklayınız...



Bu Tebliğ 29 Eylül 2008 Tarihli ve 27012 Sayılı Mükerrer Resmî Gazete'de Yayımlanmıştır.

2008 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği Tıklayınız...

Bu Tebliğler 28 Eylül 2008 Tarihli ve 27011 Sayılı Resmî Gazete'de Yayımlanmıştır.















Oynanmadan hiçbir maçın sonucu belli değil ama benim için dünkü maçın sonucu belliydi. Beklediğim gibi de oldu zaten. Beklediğim gibi Fener çok kötüydü ama Porto beklediğim kadar iyi değildi. Geçen seneki Fener, dünkü Porto'yu çok rahat yenerdi. Yani Fenerbahçe sakatlık sebebiyle olmayan oyuncularını çok aradı. Devid, Vederson, her ne kadar kendi kalesine gol atma özelliği olsa da Edu ve özellikle Semih.

Porto hızlı başladı maça, Avrupa Şampiyonasında Portekiz'in milli takımımıza attığı ikinci golün sahibi Meireles defansın arkasına nefis bir top attı, uyuyan Fener defansı eliyle nanik işareti yapan hıyarı tutamadı ve sonuçta golü yedik. İkinci gol de benzer bir şekilde gerçekleşti ve Lucho gelişine patlattı, güzel bir gol oldu. Açıkcası ben tarihi fark olacak diye beklerken Porto durdu. Sonra maç Fenerbahçeli futbolcuların salaklıklarına edilen küfürler eşlinde uyutur vaziyette gitti. Tam uykuya dalacakken maçı beraber izlediğim arkadaşımın Yasin'e, Emre'ye, Maldonado'ya, Lugona'ya, Burak'a ettiği küfürlerle irkildim. Gelelim takım performansına;

Aragones : Yaşına hürmeten sana hiç birşey söylemiyorum amca. Ama ne olur bırak Fener'i git evine torunlarınla mutlu bir hayat yaşa. Biz de belki eziyetten kurtulmuş oluruz.

Volkan ayısının yediği gollerde hatası olduğu söylenemez ama maç içinde yaptığı birkaç salaklık eleştirilmeye değer. Milli takım kalecisi topu uzaklaştırmayı, taca atmayı bilmiyorsun daha. Sonra da boş kaleye atılan topu tutmak için kendini yırtıyorsun. Volkan lütfen bu maçı tekrar izle ve uzaklaştıramadığın toplar sonucunda boş kaleye koşarkan ki surat ifadene bir bak.

Sağ kanatta Gökhan iyi niyetli ve takımın ayakta kalan birkaç isminden birisi. Mücadelesinden ve kazanma hırsından ve de diğerlerine göre daha az hata yaptığından dolayı teşekkürler Gökhan.

Sol kanatta Roberto Carlos, yaşlanmışsın be Carlos abi. Nerede eski Carlos. İlk golde vurdurmayabilirdin ama canın saolsun, senin kredin sonsuz.

Lugano benim Yeşilçam artistlerinden Göksel Arsoy'a benzettiğim bir futbolcu. Hırslı ama hataya açık, dün oda Yasin'e uydu. Acemi topçular gibi hareketleri beni şaşırttı böyle oynamaya devam ederse Fener çok zarar görür. Yasin, defansta hataların başrol oyuncusu. Rizespor'da cengaver gibi savaşan futbolcudan eser yok, abuk sabuk hareketler, rakibe yapılan asistler. Zannetmiyorum ki Yasin bu takım da oynayabilsin bir daha. Eğer oynar ve böyle hatalar yapmaya devam ederse, arkasından YASİN okunacak hale gelir.

Gelelim orta sahaya, Emre kardeşim sen futbolu bırak. Bak sakatsın da üstelik git Fatih babanın yanında yardımcı olarak çalış. Zorlama yani, bizi de çıldırtma televizyonda. Emre düzelir diyenlere; düzelmez abicim bu adam. MALdonado, bir çok spor yazarına göre sahanın en iyisi. Bana göre ise peş para etmez bir adam. Dünkü gibi uyutan bir maçta al gülüm ver gülüm yaparak iyi gibi görünebilir ama yarın Arsenal ile yapılan maçta görürüm ben MALdonado'yu. Takımı atağa kaldırma yok, ikili mücadele yok. Peki ne var, çok güzel sağına soluna arkasına top atıyor. Bu adamın yaptığını vücudu diri ve biraz top oynamış herkes yapar emin olun. Selçuk, sakatlıktan çıktı bişey diyemiyorum ona. Onu oynatana bişey demek lazım yaşına hürmetten onu da yapamıyorum. Sonuç itibariyle Selçuk'ta dün çok sırıttı. Uğur Boral, takımı atağa kaldırmaya çalışan tek futbolcuydu. Bana göre takımın en iyisi idi. Biraz daha güçlü ve hareketlerini tamamlayıcı olabilse çok daha iyi olur.

Alex, bu adamın kredisi sonsuz. Ölüsü sahada birçok futbolcudan iyi oynar. Dün gerçekten vasattı ama bakıyoruz gol onun sayesinde oldu. Birazcık kıpırdasaydı dün, oynanan kötü futbola rağmen en azından beraberliği alabilirdik. Guiza, bana göre Kezman'ın biraz daha güçlüsü, aralarında öyle aman aman bir fark yok ama dün gerçekten çok ama çok çalıştı. Helal olsun diyorum kendisine. Semih'le beraber oynarsa daha çok iş yapar diye düşünüyorum.

Gelelim oyuna sonradan giren Josico'ya, Fenerbahçe o kadar büyük ve aptal bir kulüp ki; sadece 750 metre koşup çıkan bir oyuncuya dünyanın parasını veriyor. Evet dün Josico sadece 750 metre koştu ve sakatlanarak oyundan çıktı. Ancak Fenerbahçe sakat bir oyuncuya bir dünya para verir ve onu hayati bir maçta kurtarıcı olarak sahaya sürebilir. Sakat bir futbolcu sana ne verebilir ki? Yani aslında dün Josico maçta sakatlanmadı bence, zaten sakattı bu adam. Oyuna sonradan giren bir diğer oyuncu Burak; anca saçını uzatır. Bu burak koca bir sıfır. Beş para etmez, hiçbir olumlu hareketi yok. Fenerbahçe'ye zerre kadar yakışmıyor. Bir diğeri Kazım; benim hiphopçu kardeşim. Fener'in en iyileri kim desen eminim bir sürü insan Kazım'ı da sayar. Ama bizim yaşlı amca onu oynatmıyor. Kazım bu kötü Fener'de her zaman banko oynar.

Şimdi gelelim neden yazının başlığı "Fener'in İlacı: Kelle, paça çorbası";

Biliyorsunuz ki, bir yeri kırılan bir insana hep kelle, paça çorbası iç çabuk kaynatır kemikleri derler. Dün Fenerbahçe sakat futbolcuları Devid, Vederson ve Edu'yu çok aradı. Devid'in ayağı kırılmıştı, Vederson'un da zannedersem ve en son Edu'nunda topuğunda kırık şüphesi olduğu yönünde haberler çıktı. Fenerbahçe bu oyuncular gelirse bana göre düzelir ve daha iyi top oynar. Bu oyuncuların dönmesi için iyileşmeleri lazım. İyileşmeleri için de kemiklerini daha hızlı kaynatacak "kelle, paça çorbası" Buradan Fenerbahçe doktorlarına sesleniyorum, bırakın bu futbolculara ilaç falan vermeyi, eski usul kelle, paça çorbasını dayayın bir haftaya hiçbir şeyleri kalmaz.

Peki Fenerbahçe'nin gruptaki şansı nedir? Bu Porto'yu gördükten sonra üçüncü olabiliriz gibime geliyor. Yanlız Fener dünkü oyunu Arsenal'e oynasın yemin ediyorum Arsenal Fener'i dağıtır hemde öyle 4-5 falan olmaz en az 9-10 olur. Sonra yurda dönemezler. Dinamo Kiev Fener'i içerde dışarda yenebilecek güçte bir takım. İnşallah Fenerbahçeli futbolcular bir an önce kendilerine gelirler ve bizleri tıpkı geçen seneki gibi sevinçten sokağa dökerler.

Ulan penguen yapmışsın yine yapacağını. Yaşananların en güzel anlatım biçimi bu olsa gerek. Televizyonda durumu kıçını yırtarak açıklamaya çalışan yorumcuları dinleyeceğinize şu çizgilere bakmanız yeterlidir. Yaşananların başka bir açıklaması var mıdır acep? Ama merak etme ey Türk milleti kardeşler arasında böyle ufak tefek kavgalar olur. Çok da önemli değil. Bu da unutulur, bu da geçer. İnşallah unutmayıp, durum değerlendirmesi yapacak insanlar olur.

Aslında bana kalırsa keşke birbirlerini biraz daha yeseler. Böylece daha ne pislikler varmış bizlerde görmüş oluruz. Olayın televizyonlara yansıyan hali ne? Doğan grubu Ceyhan'da petrol ile ilgili bir iş almak istiyor, Başbakan olmaz biz bu işi Çalık'a (damadına) verecez diyor. Ondan sonra menfaatler çakışınca tartışma başlıyor. Bu, tartışmanın görünen yüzü; bana göre daha derinlerde daha başka menfaat çakışmaları da var. İzleyip görecez, inşallah iki gün sonra barışıp yeniden can ciğer kuzu sarması olmazlar. İnşallah eteklerdeki taşlar dökülmeye devam eder. Bu tartışmadan zarar görmüş gibi görünse de kazanan her zaman iki tarafında sistemin süper güç olarak ortaya çıkardığı yandaşları olacaktır. Kazanmış gibi görünüp aslında güçlüler karşısında direnme gücü olmadığından kaybedenler ise durumdan habersiz, sabah işe akşam evine giden yurdum insanı olacaktır.

Değerli arkadaşlar bu tartışma daha çok çizgi üretir.

Cevreci Seni


Son günlerde ülkemiz büyük skandallarla çalkalanıyor. Bir taraf skandalların gerçekliğinden % 100 emin, diğer taraf ise bu öne sürülen sözde skandalların yapılan çalışmaları karalamak adına yapıldığını söylemekte. Elimden geldiğince mizah dergilerini takip etmeye çalışırım. Ki gerçek gündemi tamamen doğru bir şekilde takip edebileyim. Ülkemizin iktidarı, oyların % 47 sini almış olan bizi yöneten zat-ı muhteremler herşeyin güllük gülistanlık olduğunu nedense heryerde ısrarla söylemekteler. Bana göre iktidarın asıl politikası bu, herşey ne kadar kötü olursa olsun hep iyi olduğunu söyle. Baskın politika yap, sana kötü diyenleri aşağıla, azarla, ağzına sıç. Sonra yaptığının doğru olduğu yanlışını yandaş medya aracılığı ile duyur. Böylece kimse yanlış yapılanı eleştiremesin, hep iktidarın dediği yanlışlar yada eksikler doğru yada tam görünsün.

Aslında yapılan yanlışların düzeltilebilmesi, bu konuda kamuoyunu bilgilendirme görevi, millet adına denetleme yetkisi muhalefet partilerinde olmalı. Maalesef ana muhalefet kendi içindeki sorunları ile uğraşmaktan yada yanlış konuların üzerine eğilmekten etkin bir muhalefet yapamıyorlar. Yavru muhalefet partisini ise üzülerek görüyorum ki, kimse iplemiyor bile. Böyle olunca da bazıları milletin haklarını gasp edip, istedikleri gibi top oynatabiliyorlar. Bunu yaparken de insanların dini duygularını sömürüp, kendilerini Allah yolunda hizmet eden bireyler gibi gösterip, gerçekten iman eden insanlarında halkın gözünde kötü görünmelerine sebep oluyorlar. Çünkü bu milletin haklarını gasp edenler eninde sonunda ortaya çıkıyor. Sonucunda da oluşan kanı şu oluyor; "asıl sakallıdan korkacaksın".

Sinop'a yapılması düşünülen nükleer santrali eleştiren Sinop halkını, çevreci sivil toplum kuruluşlarını, green peace üyelerini ve diğer grupları sayın Başbakan bir güzel haşlamıştı. Siz çevreci iseniz, ben çevrecinin "daniskasıyım" demişti. Dünyada nükleer santrali olmayan gelişmiş ülke bulmak gerçekten zor. Küresel ısınma ile birlikte sudan sağlanan elektriğin bir hayli pahalı ve zahmetli olmaya başladığı hiç tartışma götürmeyecek bir gerçek. Bana göre de ülkemizde en az bir tane nükleer santral olmalı. Çünkü bu nükleer santralin bakımı, işletilmesi adam akıllı yapılırsa hiç bir sorun yaratmayacağı söyleniyor. Deprem bölgesi olan Japonyada bile altmışa yatın santral vardı diye biliyorum. Yani deprem bölgesi olmamız bile bir sorun teşkil etmiyor. Ama dediğim gibi adam akıllı çalıştırılır ve bakımı yapılır ise.

Santralin yapılacağı yer Türkiye olunca santralin işletilmesinin ve bakımının pek de adam akıllı olmayacağı aşikar. Çünkü eminim bu santral işinden iktidara yakın kişiler fena halde nemalanacak ve iktidari arkalarında hissetmenin rahatlığı ile işletme ve bakıma yeterli özeni göstermeyeceklerdir. Yada bana göstermeyeceklermiş gibi geliyor. Ee tutup da Sayın Başbakan kendisini eleştiren insanlara bu işi verecek değil ya. İnşallah bir gün sadece kendi yandaşlarını değil, tüm milleti düşünen iktidar sahipleri olacaktır.

Kimse bu yazıdan Başbakanımızın çevreci olmadığı anlamını çıkaramaz herhalde. Başbakanımız çevrecidir hatta daniskasıdır; ama bu çevrecilik doğayı koruma anlamında değil, kendisine yakın insanları, yandaşlarını yani çevresindeki insanları kalkındırma anlamındadır.

Son olarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı sayın İ.Melih GÖKÇEK ile ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum. Sayın başkan geçmişte ekranda kanserojen madde olmadığını iddaa edip çay içen politikacılar gibi, tavuklarımız kuş gribinden etkilenmemiştir deyip ekranda canlı tavuğu dişleyen politikacılar gibi, bu sıralar ekranlarda bardak bardak su içiyor. Neymiş Ankara'nın suyu temizmiş, içilebilirmiş. Ben anlamıyorum sayın başkan kendi evine başka yerden mi su getiriyor çünkü bizim evin sularıyla yemin ediyorum sular o kadar çok kokuyor ki banyo bile yapılamıyor. Çalıştığım işyerinde kola içtiğim bardağı, yemek yediğim tabağı yıkayamıyorum. Çünkü bardak, tabak temizleneceği yerde kirleniyor çünkü su sapsarı akıyor. Ama bütün bunlara rağmen başkan çıkıp bardak bardak su içebiliyor. Ne deyim başkanda iyi işkembe varmış. Afiyet olsun.

Daniska Nedir?
Daniska aslında sizlerinde tahmin edebileceği gibi Türkçe olmayan bir kelimelidir. 1.Dünya savaşı sıralarında çok tüketilen bir ürün varmış. Millet bu ürünün hem pahalısını hem de kalitesizini kullanırmış. Sonra insanlar Danimarka malı olan hem ucuz hemde kaliteli daniszka isimli ürünü almaya başlamış. Hala eskisini almaya devam edenlere de, daniska alsana daha iyi diyorlarmış. Sonra bu daniska sözcüğü dilimizde "daha iyi", "daha ala" anlamına gelen bir sözcük olarak kullanılmaya başlanmış.


Nihat, Hamit, Aurelio'nun olmayışı; Tuncay'ın çok erken sakatlanması bence Milli Takımımızı bu hale getirmiştir. Çünkü bu saydığım oyuncular hem milli takımımızın en iyi oyuncuları hem de gerek futbol kişilikleri gerekse insani vasıflarıyla takımı toparlayan oyuncular. Olmayınca yerleri dolmuyor maalesef.

Gecenin özeti;

Defansımıza sadece hava toplarında iş düşen bir gecede maalesef defans oyuncularımız bunu da beceremediler. Bir insanın hayatı, gecesi gündüzü futbol olsun. Günde en az 2 kez antrenman yapsın ama gel gör ki bu adam topu oyuna sokamasın. Gökhan Zan ve Servet'ten bahsediyorum. Artık futbol tek yönlü oynanmıyor ki kardeşim futbola yeni başlayan çocuklar gibi dandun vuruyorsunuz toplara. Milli takım seviyesindeki futbolculara yakışmayacak hareketler gerçekten.

Sağ kanatta Gökhan eski çizgisinden uzak olmasına rağmen elinden geleni yapmaya çalıştı. Sol kanatta zavallı Çağlar garibim ayaklarının titrediğini ben televizyondan hissettim. Fatih hoca çocuğu ateşe attı. İnşallah yorumlardan çok etkilenmez çünkü belli ki kumaşı iyi. Üstelik bir tek atak geliştirememiş bir rakip karşısında defans ağırlıklı bu tipte bir oyuncuyu oynatmak ne kadar doğru. Demek ki Belçika izlenmemiş. Kazım malum hiphopçu. Hiç birşey umurunda değil, top gelirse oynarım gelmezse siz koşun banane havalarında. Arda belki de birşey yapmaya gayret gösteren tek futbolcumuz. Üstün yeteneğiyle rakibin üstün fizik gücünü bile yeryer etkisiz bıraktı ama tek başına bu kadar yapabiliyor o da ancak. Mehmet Topal çok hoşuma gidiyor ama dün bu tip de bir oyuncuya ihtiyaç varmıydı tartışılır. Herşeye rağmen gördüğüm en iyi niyetli futbolculardan birisi. Bir de ilk golde o topa vurdurmasaydı iyi olacaktı ama hata olmazsa gol olmuyor.

Tuncay'ın yerine giren Halil Avrupa şampiyonasında kadroya alınmayınca isyan etmişti. Dün iyiki de alınmamış dedirtti bana. Ben Halil'in ne oynadığını anlamadım. Semih rakibin fizik gücü karşısında öyle çok aman aman top da gelmeyince bir hayli etkisiz kaldı. Keşke Emre'nin yaptığı ortaya biraz daha iyi vurabilseydi. Oyuna sonradan giren Mehmet Topuz ve Mevlüt kesinlikle milli takımımızın oyuncuları değiller.

Gelelim maçın adamı Emre'ye. Emre iyi oynadıda mı maçın adamı oldu. Hayır. Maçtan önce konuşulanlar gözlerin Emre'de olmasını sağlamıştı zaten. Adamın üstüne o kadar çok gidildi ki; maçın hemen başında Emre'nin üstündeki gerginlik farkedildi. Topu ayağının altından kaçırmalar, topun üstüne basıp sendelemeler, iki metreye top atamamalar. Yani maça çok kötü başladı Emre. Ondan sonra bir hırsla topla katetti bişeyler yapmaya çalıştı ama bana göre yaptığı hareketler sadece kocaman bir sıfır. Duran top organizasyonlarında bu kadar salak nasıl olunabilir hayret ediyorum. Hele 90 ıncı dakika da orta yapacağı yerde anlamsızca içeriye yerden pas vermedi mi, işte orda Emre'ye kızgınlığım daha da arttı.

Bana göre şu haliyle Emre'de bu takımda oynamamalı, hele takım kaptanı hiç olmamalı. Fatih hoca iyi bir oyuncudur kaybetmek kolay kazanalım diye oynatıyor belki ama bence bu Emre olayı en başta Fatih hocanın başını yer. Bana göre de insanlar kolay kaybedilmemeli kazanmak için elinden geldiğince çalışılmalar yapılmalıdır ama bu sadece Emre'ye yapılmamalıdır. Örneğin Yıldıray BAŞTÜRK gibi bir oyuncumuz var bizim. Fatih hoca bu oyuncuyu kazanmak için niye çalışmıyor acaba. Yıldıray milli takımımızın ihtiyaç duyduğu bir oyuncudur. Eminim Emre kadar üzerinde durulsaydı şu anda bizim 6 puanımız olurdu ve böyle tartışmaların içerisinde de kimse boğulmak zorunda kalmazdı.

Volkan ayısına da bir kaç şey söylerdim ama adamın vuruşu kötü yere gitti. Yine de söyleyim. Kaleci o pozisyon da top gelirken tamam biraz ileri çıkar, topu yumruklamak için tutmak için ama baktıki top 18 çizgisinin oralara gidiyor bir adım geri atıp yer tutabilir. Yani biraz dikkatli olsan o topu tutabilirdin Volkan efendi.

Sonuç itibariyle grupta işimiz zor. İspanya banko çıkar. Belçika dirençli oyunuyla ikinciliğe aday. Bana göre Bosna Hersek hem biz, hem de Belçika kadar şanslı.


Halen yürürlükte olan mevzuata göre, işverenlerin, işe alınan ve işten ayrılan işçiler için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na Ek-1 işçi bildirim listesi, işten ayrılan işçiler için de yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na Ek-2 işçi çıkış bildirim listesi belgelerinin izleyen ayın 15’ine kadar aylık bildirimlerle verilmesi gerekmektedir.

Özellikle, Sendikal çalışmalarda kullanılmak amacıyla getirilen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na Ek-1 işçi bildirim listesi ve Ek-2 işçi çıkış bildirim listesi belgesinin günümüzde bir anlamı kalmamıştır. Bilgisayar ve otomasyon sistemleriyle sigortalılara yönelik istatistiki bilgiler daha sağlıklı edinilebilecektir.

Yine, İşveren, sigortalı işsizler hakkında hizmet akdinin sona erdiği tarihten itibaren 15 gün içinde 3 nüsha İşten Ayrılma Bildirgesi düzenleyerek, bu süre içerisinde, bir nüshasını işyerinin bulunduğu yerdeki İş-Kur birimine ulaştırmak, bir nüshasını sigortalı işsize vermek, diğer nüshasını da işyerinde saklamakla yükümlüdür. Aynı şekilde, işsizlik sigortası yardımlarından faydalanabilecek sigortalılar için de SGK’na yapılan bildirimde İş-Kur için de gerekli bilgileri içermektedir.

Bu gerçekten hareketle, TÜRMOB ve İstanbul, Ankara ve İzmir SMMM Odası Yöneticileri tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nezdinde girişim yapılmıştır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Faruk Çelik, bu çerçevede Ek-1 işçi bildirim listesi ve Ek-2 işçi çıkış bildirim listesi ile İş-Kur İşten Ayrılma Bildirgesi belgelerinin kaldırılarak, Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan bildirimlerin esas alınmasına ilişkin değişiklik yapılacağını ifade etmiştir.

Ayrıca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Faruk Çelik meslek mensuplarının eski Bağ-Kur ünitelerinde mükellefleri adına işlem yaptırmasında yaşanan sıkıntıların da en kısa zamanda çözüleceğini belirtmiştir

İSMMMO

Buz veriyim mi?

Bugün Ramazan'ın 6. günü. Allah kabul ederse orucumu tutmaya çalışıyorum. Yoğun iş temposunun arasında, sıcakların bunaltmasıyla ve salak müşterilerin anlamsız sorularıyla iftar vaktini bulmaya çalışıyoruz. Ee bu zorlukların arasında zorlanıyoruz tabi ama Allah sabrını veriyor tüm bu olumsuz durumların.

Gerek iş çevremde, gerek günlük hayatımda ve gerekse de sanal alemde bir çok insanla muhatap olmak zorunda kalıyorum. Bu insanların arasından kendine hakim, alçak gönüllü, hoşgörülü, birini kırmamak için elinden gelen bütün özeni gösteren insanları görünce çok memnun oluyorum. Maalesef günümüzde böyle insanların sayısı az ama dediğim gibi, yok değil. Diğer taraftan kibirli, kendini beğenmiş, hoş görüsüz, kindar, alaycı vb. kötü niteliklere sahip insanları bulmak bir hayli fazla.

İnsanlar maalesef günümüzde ne oldum delisi olmuş vaziyetteler. Eline ufacık bir yetki verilmiş olan kimse bu yetkisini bir başka kişiyi nasıl mağdur ederim diye kullanmaktan hiç de sakınca duymuyor. Zannediyor ki bulunduğu mevkii baki. Kendini birazcık bilgi ile donatmış olan kimse edindiği bilgi ile o kadar kör oluyor ki daha bir sürü bilmesi gereken şeye ihtiyacı olduğu gerçeğini unutarak, herşeyi biliyorum havasına girmekten ve konusunda gerçekten bilgili olanları bile yeri geldiğinde rencide etmekten ve konuyu az bilen insanları da aşağılamaktan asla geri kalmıyorlar.

Mübarek Ramazan ayından; bizlerin ve özellikle yukarıdaki kötü niteliklere sahip insanların çıkarmaları gereken çok önemli dersler mevcut. Oruç tuttuğumuz günün sonunda yorgun düşüp, iftar saatinde bir bardak su, iki adet zeytin, iki dilim ekmek ve kimileri içinde bir adet sigara içince vücut ancak kendine gelebiliyor. Yani biz kibirlenenler, herşeyin en iyisi ben bilirim diyenler, hoş görüsüz olanlar ve kendini herşeyin üstünde sayanlar, aslında bir bardak su, iki adet zeytin, iki dilim ekmek ve kimileri içinde bir adet sigaraya muhtaç olan zavallı insancıklardan başka hiçbir şey değiliz/değiller. Keşke hepimiz aslında var olan bu acizliklerimizin farkına varabilsek ve yüce yaratıcının varlığını iyice idrak edebilsek ve onun buyurduğu şekilde hiç kimseyi kırmadan, aşağılamadan, kibirlenmeden ve hoşgörülü bir vaziyette yaşayabilsek. Dilerim herkes bu mübarek Ramazan ayından bir parça kendini olumlu yönde etkileyebilecek dersler çıkarabilirler.

Diğer bir konuda Ramazan ayında insanların içinde bulundukları sinirli ruh hali. Bazı insanlar Ramazan ayının özünü unutarak ve yine Ramazan ayını bahane göstererek, sağa sola gereksiz yere sataşma ve bazı şeylere de gereksiz yere aşırı tepki gösterme eğilimindeler.

Günlük yaşantımda arkadaşlarım çok kızdıklarını söylediklerinde yada bunu davranışlarıyla belli ettiklerinde onlara "buz sokun" geçer diyorum. Şimdi herkesten Ramazan ayının özünü idrak etmelerini ve hiç değilse Ramazan ayında kimseyi kırmamamız ve olur olmaz herşeye kızmamamız gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Lütfen birbirimize karşı saygılı ve hoşgörülü olalım.

Yok ben hoşgörülü olamam, kimseyi takmam, herşeye de kızarım diyenlere de sadece şunu söyleyebilirim;

Buz veriyim mi?


Bilindiği üzere, bankalar ve kredi kartı okuma makinesi (Pos makinesi ve imprinter cıhazı) veren diğer kurumlar, vergi kimlik numarası bazında verdikleri cihazların üye işyerlerini ve bu işyerlerinin aylık kredi kartı ile yaptıkları satışları (sanal pos, kredi kartı, banka kartı-debit ve imprinter cihazı ile yapılan) günlük satış tutarları bazında aylık dönemler halinde ilgili dönemi takip eden ayın en geç üçüncü iş günü saat 24:00’e kadar başkanlığımıza göndermektedirler. Tüm bankalardan alınan bu bilgiler iki gün içerisinde Başkanlığımız sistemine yüklenmektedir.

Bankalardan alınan bu bilgilere göre, bankaların kredi kartı ile satış cihazı verdiği üye işyerlerinin, bu cihazları kullanarak yaptıkları satış tutarları ile mükelleflerin beyanları karşılaştırılarak bilgiler arasında uyumsuzluk tespit edilen mükellefler hakkında denetimler yapılmaktadır. Başkanlığımızca, söz konusu denetimlerin bundan böyle aylık dönemler halinde daha sık yapılması planlanmaktadır.

Mükelleflerin, kredi kartı ile yaptıkları satışlar ile bunlara ilişkin olarak düzenledikleri satış belgeleri arasında dönem kaymaları ve tutar uyumsuzluklarının oluşmasını engellemek ve oluşabilecek sıkıntıların önüne geçmek amacıyla, Ağustos 2008 döneminden başlamak üzere; KDV beyannamelerini doldururken kredi kartı satış (POS) cihazları ile gerçekleştirdikleri ilgili döneme ait gün sonu işlemleri yapılmış satışlarını, aylık olarak banka ve üye işyeri bazında www.gelirler.gov.tr sitemizdeki İnternet Vergi Dairesindeki Pos Bilgileri menüsünden sorgulamalarına imkan sağlanmıştır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Gelir İdaresi Başkanlığı
03.09.2008


Halen yürürlükte bulunan uygulamalara göre, işten ayrılan sigortalılar için İŞKUR'a "işten ayrılma bildirgesi", ÇSGB'ye "ek-2 çıkış bildirim" listesi ve SGK'ya verilen aylık prim ve hizmet belgesinde çıkış tarihi ve nedeninin gösterilmesi gerekmektedir.

Ancak, mevcut uygulamaya ek olarak ayrıca örneği SGK tarafından hazırlanan sigortalı işten ayrılış bildirgesi verilecek. Sigortalılığın sona ermesine ilişkin bildirimlerin sigortalı işten ayrılış bildirgesiyle sigortalılığın sona ermesini takip eden on gün içinde e-sigorta ile yapılması gerekecek.

Sigortalı işten ayrılış bildirgesine kaydedilen bilgiler, ayrıca ilgili aylık prim ve hizmet belgesinde de gösterilir. Aylık prim ve hizmet belgesi ile sigortalı işten ayrılış bildirgesi arasındaki mutabakatsızlık, işverenle yapılacak yazışma sonucunda giderilecek.

4/(b) bendi kapsamındaki sigortalılardan sigortalı işten ayrılış bildirgesini kağıt ortamında verenler için, sigortalılığın sona ermesini takip eden on gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi iki nüsha düzenlenir. Biri düzenleyen kuruluşta kalır, diğeri ilgili üniteye gönderilir. Sigortalıya, sigortalılığının sona erdiği ilgili ünite tarafından yazı ile bildirilecek.

Yasal süresi dolmadığı için henüz kuruma verilmeyen aylık prim ve hizmet belgesinde yer alacak sigortalı çalışmalarının kurumca bilinmesini gerektiren diğer hallerde de bu madde gereğince işlem yapılır. Ancak, on günlük süre dolmadan aylık prim ve hizmet belgesi verilmiş ise ayrıca sigortalı işten ayrılış bildirgesi verilmeyecek.

Sigortalılar da kendilerini bildirmeli

Halen yürürlükte olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nda çalışanların da kendilerini bildireceklerine ilişkin bir hüküm bulunuyor. 1 Ekim'de yürürlüğe girecek reformla birlikte bu uygulama devam ettirilecek. 5510 sayılı kanunun 4/(a) bendi kapsamındaki sigortalılar, çalışmaya başladıklarını, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren en geç bir ay içinde, sigortalı bildirim belgesi ile doğrudan veya internet ya da benzeri ortamda SGK'ya bildirecekler.

SGK tarafından, sigortalının ilgili işveren tarafından bildirilmediğinin ya da bildirildiği halde sigortalı bildirimi arasında farklılık bulunduğunun tespiti halinde, durum, taahhütlü bir yazıyla sigortalıya, gerekirse işverene bildirilecek. Yapılan bildirimlerin sonucunda farklılık giderilemezse, kontrol ve denetim sonucuna göre işlem yapılır. Sigortalının kendini bildirmemesi, sigortalı aleyhine delil teşkil etmeyecek.

İbrahim IŞIKLI / SOSYAL GÜVENLİK VE İŞ HUKUKU


Son aylarda gıda toptancılarına yönelik Türkiye çapında operasyon başlatan Maliye, şimdi de rotayı eczanelere çevirdi.

Öncelik para kazanamadığını beyan eden eczaneler

Gelir İdaresi Başkanlığı, KDV beyan etmeyen veya gelirini düşük gösteren yaklaşık 10 bin eczanede fiili envanter denetimi başlattı. Öncelikli olarak Türkiye genelinde para kazanmadığını bildiren veya gelirini düşük beyan eden eczanelerin listesi çıkarıldı. Zaman'da yer alan habere göre, bir haftadır bu işletmelerde ilaç sayımı, stok kontrolü ve fatura incelemesi yapılıyor. Yapılan kontrollerde geliri ile beyanı arasında uyumsuzluk tespit edilen eczanelere yıl sonuna kadar beyanlarını düzeltmek için süre verilecek. Beyanlarında geçen yıllarda olduğu gibi herhangi bir değişiklik tespit edilmeyenlere ise ceza kesilecek. Türkiye genelinde 23 bin 600 serbest eczane bulunuyor.

KDV ödemeyen veya düşük gösterenlere yönelik iller bazında fiili envanter denetimi yaptıklarını belirten Gelir İdaresi Başkanlığı yetkilileri, geçen hafta 81 ile vergi geliri açısından riskli bulunan eczanelerin listesinin gönderildiğini söyledi. Elde edilen sonuçlara göre eczanelerin yarısına yakınının KDV ödemediğini, sürekli devrettiğini veya gelirini düşük gösterdiğini aktaran yetkililer, "Denetimlere geçen hafta itibarıyla başladık. Bu sektörü yılbaşına kadar özel takibe alacağız. Fiili envanter kontrolüyle fatura ve stok kontrolü yapacağız." bilgisini verdi. Sektörün mevcut durumunun röntgenini çekeceklerini aktaran yetkililer, "Sektöre ait bilgilerin büyük bir kısmı bizim veri ambarımızda bulunuyor.

Kendisini düzeltmeyen mükellefe yönelik denetim yapıyoruz. Çünkü bize beyanda bulundukları KDV bilgileri inandırıcı gelmedi." dedi. Denetimlere başlamadan önce "Kendinize çekidüzen verin." diye eczaneleri uyardıklarını aktaran aynı yetkili, "Biz gereken uyarıyı aylar öncesinden yaptık; ancak dinlemediler. Herhangi bir düzeltme ihtiyacı duymadılar. Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz." diye konuştu.

Vergi ve istihdam denetimi hızlanacak

Gelir İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu'na göre, idarenin incelemelerine hız kazandırılacak. Denetimde uygun ve modern vergi denetim araçları ve teknikleri kullanılacak. Mükelleflerin yasal kayıtlarının, elektronik ortam aracılığı ile vergi denetim elemanlarına aktarımına imkan veren özel bir yazılımın kullanılmasına başlanması suretiyle incelemelere hız ve etkinlik kazandırılacak. Türkiye genelinde tahsilatta etkinliği sağlamak ve mükelleflerin gönüllü uyumunu artırmak için 'Borç Takip Sistemi' kurulacak. Sistem çerçevesinde, mevcut borç stokunun artmaması amacıyla cari döneme ait borçların, vergi türleri itibarıyla takibi sağlanacak. Kayıt dışı ekonomi ile etkin mücadele için denetimlerini sıklaştıran Maliye, incelemelerinde kayıt dışı işçi çalıştırılıp çalıştırılmadığını da tespit edecek. Vergi kayıp ve kaçağının yoğun olduğu sektörler belirlenecek ve sebepleri tespit edilerek gerekli önlemler alınmak suretiyle haksız rekabetin önüne geçilecek.

Vergi Haber