Büyük ve küçükbaş canlı hayvan alımlarında uygulanacak KDV oranı hk.


T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

(Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü)

Sayı : B.07.1.GİB.4.06.17.01/KDV-2:2007/

Konu : Küçükbaş ve büyükbaş canlı hayvan

teslimlerinde uygulanacak KDV oranı

……………………………………………….

İlgi :……/2007 tarih ve …. sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ile 2007 yılı için Yüksek Komiserler Kurulu kaynaklı Koyun ve Keçi Yetiştiriciliği Projesi kapsamında Genel Müdürlüğünüzce gerçekleştirilecek büyükbaş ve küçükbaş canlı hayvan alımlarında uygulanacak KDV oranı hakkında Vergi Dairesi Başkanlığımızdan görüş talebinde bulunulmaktadır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 28’inci maddesinde; “Katma değer vergisi oranları vergiye tabi her bir işlem için %10’dur. Bakanlar Kurulu bu oranı dört katına kadar artırmaya, %1’e kadar indirmeye, bu oranlar dahilinde muhtelif mal ve hizmetler ile bazı malların perakende safhası için farklı vergi oranları tespit etmeye yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.

Bu madde hükmüyle Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye dayanılarak yayımlanan 2002/4480 sayılı Kararname ile, katma değer vergisi oranları; kararname eki (I) sayılı listede yer alan mal ve hizmetler için %1, (II) sayılı listede yer alan mal ve hizmetler için %8, bu listelerde yer almayan mal ve hizmetler için de %18 olarak tespit edilmiştir.

Söz konusu Kararname eki (I) sayılı listenin 4’üncü sırasında “Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, darı, çeltik, soya, kuru fasulye, kuru barbunya, kuru bakla, nohut, mercimek, küçük ve büyükbaş hayvanlar (arılar dahil) ile küçük ve büyükbaş hayvanların etleri ve bağırsağı (bunların herhangi bir katkı maddesi kullanılarak imal edilen ürünleri hariç), zeytinyağı, patates, kuru soğan, sarmısak, zeytin” yer almaktadır. Bu listenin sonunda “…1, 2/b ve 4’üncü sıralarda yer alan ürünlerin perakende safhadaki teslimlerinde Kararnamenin 1’inci maddesinin (c) bendinde öngörülen vergi oranı (%8)’nın uygulanacağı; perakende safhadaki teslimden maksadın, teslimi yapılan ürünlerin aynen veya işlendikten sonra satışını yapanlar ile işletmelerinde kullanacak olanlar dışındakilere satılması olduğu; ürünleri, aynen ya da işlendikten sonra satanlar ile işletmesinde kullanacak olanların gerçek usulde katma değer vergisi mükellefi olmamaları halinde bunlara yapılan teslimlerin de perakende teslim sayılacağı” belirtilmektedir.

Diğer taraftan, 2007/12143 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01/06/2007 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, “22/12/2006 tarihli ve 2006/11437 sayılı Kararnamenin eki İstatistik Pozisyonlarına Bölünmüş Türk Gümrük Tarife Cetvelinin; 01.01, 01.02, 01.03, 01.04, 01.05 pozisyonlarında yer alan hayvanlar ile 01.06 pozisyonunda yer alan (yalnız tavşanlar, geyikler, dağ keçisi, keklik, devekuşu, bıldırcın, çulluk, yabani ördek ve kazlar, sülün, beç tavuğu) hayvanlar” (II) sayılı listeye eklenmiş, ancak söz konusu listenin sonunda, bu bölümdeki malların (I) sayılı listede yer alması halinde, (I) sayılı listede belirlenen oranların uygulanacağı ifade edilmiştir.

Buna göre; ilgide kayıtlı yazınızda belirtilen ve 2002/4480 sayılı Kararname eki (I) sayılı listede yer alan büyükbaş ve küçükbaş hayvanların toptan teslimi % 1 oranında; ancak Genel Müdürlüğünüzün gerçek usulde katma değer vergisi mükellefi olmaması halinde söz konusu hayvanların teslimi perakende teslim kapsamında değerlendirilerek %8 oranında katma değer vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Gülmece


Nefesler Tutuldu


Gülmece



Değerli okurlar, hatırlarsanız "Babana bile faizsiz borç veremezsin" başlıklı yazımda "Şahıs ortakların şirketlerine verdikleri borçlar" konusuna dikkat çekmiştim. Bu yazı sonrasında aslında belirtmiş olduğum halde çok sayıda soru gelince ilave açıklama yapma gereği duydum. Şimdi bu konuyu biraz açalım.

Gelir Vergi Kanunu'nda 5615 sayılı kanunla yapılan değişiklik

Günün sözü:

"Babanı şahsi servetinden gör"

Maliye

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13. maddesindekine benzer bir düzenleme de Gelir Vergisi Kanunu'nda yapıldı. Artık gelir vergisi mükellefleri de ilişkili kişi ve kurumlara mal veya hizmet
satar ya da alırken, kiralama, ödünç verme, ücret, ikramiye ödemelerinde bu hükümleri dikkate almak zorundalar.

Teşebbüs sahibi ifadesi

Kanunda "teşebbüs sahibi" gerçek kişilerin emsale uygunluk ilkesine aykırı işlemlerinin örtülü kazanç dağıtımı sayılacağı belirtilmektedir.

18.11.2007'de yayınlanan Transfer Fiyatlaması Tebliği'nde, "teşebbüs sahibi" ifadesi ile ticari ve zirai kazanç yönünden gelir vergisine tabi gerçek kişiler ile adi ortaklıkların ortakları, kolektif şirketlerin ortakları, adi ve eshamlı komandit şirketlerin komandite ortaklarının kastedildiği belirtilmiştir.

Şahsi servetten verilen borçlar
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere teşebbüs sahibinin şahsi servetinden verdiği borçlar için bir uygulama yapılması mümkün olmayacaktır. Yine aynı şekilde, ticari ve zirai kazançlar dışındaki şahsi kazançların ortağı olduğu işletmeye borç olarak verilmesi bu açıdan bir problem yaratmayacaktır.

Ancak ortaklığa verilen borç gerçek kişi ortağın ticari veya zirai işletmesinden elde ettiği kazançlardan kaynaklanıyorsa, ortak, transfer fiyatlaması yönüyle eleştirilebilecektir.

Ortağı olduğu şirketten faiz almayan ortağa ceza
Değerli okurlar, yukarıdaki açıklamaların Türkçe meali şudur: Ticari veya zirai şahsi kazancı olan bir kişi, ortağı olduğu bir şirkete borç verir ve bu borç nedeniyle de faiz almaz ise vergi, ceza ve faiz ödemek zorunda kalabilecek.

Ortaklar cari hesabı incelenme sebebi olabilir
Değerli okurlar, ortakların şirketlerine verdikleri borçlar da, şirketten aldıkları borçlar da vergi incelemesine alınma sebebi olabilir.

Ortak şirkete sermaye koyma yerine sürekli şirketini verdiği borçlarla finanse ediyor ve bu paraların kaynağını vergilenmiş kazançlarıyla izah edemiyorsa en azından incelenecektir. Çünkü böyle bir durum inceleme elemanlarında şirketin bir kısım kazançlarının şirket kayıtlarında gösterilmeden ortağa aktarılmakta olduğu şüphesi yaratacaktır.

Şirket ortağına sürekli borç veriyorsa, inceleme elemanları şirketin kayıtdışı harcamalarının bu yolla yapıldığı (örneğin açıktan ücret ödendiği) şüphesine kapılabileceklerdir.

Şirketteki ortaklar cari hesabı, borç veya alacağa işletilen/işletilmeyen faiz ve/veya kur farkı açılarından da örtülü kazanç dağıtımı ve örtülü sermaye sorgusunun sebebi olacaktır.

Örtülü kazanç dağıtımında nüfuzu altında bulundurma kavramı
Değerli DÜNYA okurları, son zamanlarda yapılan bazı incelemelerde sürekli aynı yerden mal alındığı gerekçesi ile tedarikçilerin ilişkili kişi sayılarak tarhiyat yoluna gidildiği müşahede edilmektedir. Yapılan eleştirilerde tedarikçi Türkiye'den bir şirket veya yurtdışındaki uluslararası faaliyet gösteren bir şirket olabilmektedir. Bu yaklaşımın doğru kabulü mümkün değildir.

Böyle bir yaklaşım tüm şirketleri birbiriyle ilişkili saymak sonucuna götürür ki mantıken bunu ileri sürmek mümkün değildir.

Biz bu yaklaşımın bariz bir yorum hatası olduğunu düşünüyoruz. Mevcut ve kaldırılan düzenlemedeki hiçbir ifadenin bu yoruma imkan veremeyeceği kanaatindeyiz.

Tabiidir ki bazı durumlarda tedarikçi ile de nüfuz ilişkisi tesis edilmiş olabilir. Ancak sadece sürekli olarak aynı yerden mal alıyor olmak nüfuz ilişki yaratmıştır denemez.

Bir başka incelemede aynı malı tüm 3. kişilere aynı fiyattan satman gerekirdi şeklinde bir yaklaşımla örtülü kazanç dağıtımı tarhiyatı yapılmıştır. Ne yazık ki uzlaşmada da sorun çözülememiş ve konu yargıda tartışılmaya başlanmıştır. Bazen çok güçlü argümanlar bizleri ürkütüyor

Değerli okurlar yukarıda bahsi geçen türden tarhiyatları yargıya taşıdığımızda korkuya kapılıyoruz. Neden diyeceksiniz. En zor anlatılan şeyler çoğunlukla en kolay, en bariz konularda olabiliyor. Çünkü bazen konu ilkokul münazaralarındaki süt siyah mı, beyaz mı tartışmalarına benzeyebiliyor. Gelin de beyazı tarif edin. Beyazın beyaz olduğu ispatlamaya çalışın. Kredi faizleri konusunda hep birlikte yaşamadık, eşeği hep birlikte kaybedip, sonra bulup sevinmedik mi?

Zeki GÜNDÜZ
YMM, PricewaterhouseCoopers Vergi Hizmetleri Ortağı
zeki.gündüz@dunya.com
18.04.2008

Günün sözü:
"Baban bile olsa tanıma"

Maliye

Değerli okurlar, hatırlarsanız 05.12.2007 tarihli yazımda yeni "Transfer Fiyatlaması Tebliği" üzerinde durmuş ve yazımın 8. maddesinde, "Şahıs Ortakların Şirketlerine Verdikleri Borçlar" konusuna dikkat çekmiştim. Yazımın sonunu da bu konuyu başlı başına ayrı bir yazı konusu yapacağımı belirterek bitirmiştim. Şimdi bu konuyu biraz açalım.


Gelir Vergi Kanunu'nda 5615 Sayılı Kanunla Yapılan Değişiklik

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13. maddesindekine benzer bir düzenleme de Gelir Vergisi Kanunu'nda yapıldı. Artık gelir vergisi mükellefleri de ilişkili kişi ve kurumlara mal veya hizmet satar ya da alırken, kiralama, ödünç verme, ücret, ikramiye ödemelerinde bu hükümleri dikkate almak zorundalar.

Teşebbüs Sahibi İfadesi

Kanunda "teşebbüs sahibi" gerçek kişilerin emsale uygunluk ilkesine aykırı işlemlerinin örtülü kazanç dağıtımı sayılacağı belirtilmektedir.

18.11.2007'de yayınlanan Transfer Fiyatlaması Tebliğinde, "teşebbüs sahibi" ifadesi ile ticari ve zirai kazanç yönünden gelir vergisine tabi gerçek kişiler ile adi ortaklıkların ortakları, kolektif şirketlerin ortakları, adi ve eshamlı komandit şirketlerin komandite ortaklarının kastedildiği belirtilmiştir.

Teşebbüs Sahibinin Teşebbüsten Kazandığı Tutarları Borç Vermesi

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere teşebbüs sahibinin şahsi servetinden verdiği borçlar için bir uygulama yapılması mümkün olmayacaktır. Yine aynı şekilde, ticari ve zirai kazançlar dışındaki şahsi kazançların ortağı olduğu işletmeye borç olarak verilmesi bu açıdan bir problem yaratmayacaktır.

Ancak ortaklığa verilen borç gerçek kişi ortağın ticari veya zirai işletmesinden elde ettiği kazançlardan kaynaklanıyorsa, ortak, transfer fiyatlaması yönüyle eleştirilebilecektir.

Ortağı Olduğu Şirketten Faiz Almayan Ortağa Ceza

Değerli Dünya okurları, yukarıdaki açıklamaların Türkçe meali şudur: Ticari veya zirai şahsi kazancı olan bir kişi, ortağı olduğu bir şirkete borç verir ve bu borç nedeniyle de faiz almaz ise vergi, ceza ve faiz ödemek zorunda kalacak.


İlişkili tanımında uç noktalar

- A kurumuna ortak (J) ile ilişkili (L) kurumunun ortak olduğu AB kurumunun YK başkanı (Ş)'nin üye olduğu (AC) derneği ilişkili olarak değerlendirilmiş.

İlişki tanımında uç noktalar

İlgili bulunan gerçek kişiler

- Kurumun ortakları ile "ekonomik" ve "sosyal" olarak ilişkisi bulunan gerçek kişileri ifade etmektedir.

- Tebliğ sah. 8


Zeki Gündüz
YMM, PricewaterhouseCoopers Vergi Hizmetleri Ortağı
zeki.gündüz@dunya.com
14.12.2007

ORTAĞA OLAN BORÇLARIN BEYANI

SORU: Açıklamalarınız için çok teşekkür ederim. Kurumlar Vergisinde Form Sorunları" başlıklı yazınızın bir bölümünde "işletmeye yük getirmeyen borçlanmalara tabloda yer verilmeyecektir" diyorsunuz. Bu işlem " ortaklar tarafından şirkete verilen ödünç paralar eğer bir yük getirmiyorsa tabloya yazılmayacaktır" olarak değerlendirilebilir mi? Tekrar teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.(A. Çelik)


YANIT: Söz konusu formdaki sorularda örtülü sermayeye ilişkin olarak, kuruma kur farkı, faiz vb. türde maliyeti olan borçlara yer verilmesi yeterlidir. Çünkü bu tür, ortaktan YTL cinsinden ve faizsiz alınan borç tutarı, özkaynağın üç katını aşsa dahi, kanunen kabul edilemeyen bir tutar söz konusu olmayacaktır. Anladığım kadarı ile bu Formun amacı, kurumun ilişkili kişilerini, işlemlerini veya borçlanmalarını tanımak olmayıp, kurumun Kanunun örtülü sermaye veya transfer fiyatlandırması düzenlemelerinin kapsamındaki işlemlerini öğrenmektir. Öte yandan Transfer Fiyatlandırmasına ilişkin Genel Tebliğin 7.1 maddesinde "kurumlar vergisi mükelleflerinin ilişkili kişilerle bir hesap dönemi içinde yaptıkları mal veya hizmet alım ya da satım işlemleri ile ilgili olarak" söz konusu formun doldurulup beyanname ekinde verileceğinin açıklanması da görüşümüzü doğrulamaktadır. (B Doğrusöz)

15 Nisan 2008
Hüseyin İrfan FIRAT Personel ve İnsan kaynakları Yönetimi Danışmanı
hifirat@insangucu.com.tr


ÇOCUKLARI ÇALIŞTIRMA YAŞI VE SİGORTALILIK ÜZERİNE (YENİ YASA GELİYOR KAÇIN!)
Halen mecliste görüşülmekte olan yeni sosyal güvenlik yasa tasarısı emeklilik yaşı ve prim ödeme gün sayısı gibi pek çok konuda çalışanların aleyhinde olumsuzluklar getiriyor. Ebeveynler de tasarının yasalaşmasından önce çocuklarını sigortalı yaparak bu olumsuzluklardan koruma telaşı içine girdiler. Durum öyle bir hal aldı ki anne ve babalar şirketi olan yakın çevrelerindeki herkesten çocuklarını sigortalı yapmaları konusunda ricada bulunmaya başladılar.

Çalışma Bakanı’nın yaptığı bir açıklamaya göre son dönemde sigortalı olanların sayısı 40 bini geçti ve bu yeni sigortalıların gerçekte bir işyerinde çalışmadıkları tespit olunursa sigortalılıkları iptal edileceği gibi, ödedikleri primlerde kendilerine iade olunmayacak.

Hal böyle olunca bizde insanlarımızın boş yere zaman ve kaynak israf etmelerini önlemek amacıyla bu yazımızla yasal mevzuatımıza ilişkin bazı konulara dikkat çekmek istedik. Çünkü ülkemizde çocukların çalışmaları, dolayısı ile de sigortalı olmalarına ilişkin mevzuatımız bazı düzenlemeler içermektedir.

Öncelikle çalışma hakkı Anayasal ve temel haklarımızdan biridir. Ancak yine Anayasamızda kimsenin yaşına ve cinsiyetine uygun olmayan işlerde çalıştırılamayacağı, ayrıca küçüklerin, kadınların, ruhi ve bedeni yetersizliği olanların çalışma şartları bakımından özel olarak korunmaları hükmü yer almaktadır. (1)

Gerek Anayasamızın bu maddesi çerçevesinde ve gerekse ülkemizin de imzaladığı Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerinin (2) gereği olarak çocuk işçiliğin önlenmesi bakımından iş yasamızda düzenlemeler bulunmaktadır.

4857 sayılı Yeni iş yasamızın gerekçesinde konuyla ilgili olarak aşağıdaki madde yer almaktadır.

MADDE 71- Çalıştırma yaşı ve çocukların çalıştırılması yasağı bakımından madde Avrupa Birliği’nin 2 Haziran 1994 tarih ve 94/33 sayılı Direktifi’ne uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. Öncelikle “çocuk” ve “genç işçi” kavramları getirilmiş; 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaklanmıştır. Ancak, istisnaen 14 yaşını doldurmuş ve ilköğretimi bitirmiş çocukların nitelikleri belirtilen hafif işlerde çalıştırılabileceği kabul edilmiştir. Ayrıca maddede, çocuk ve genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işlerde esas alınacak hususlar ve bu işçilerin işyerinde çalışma süreleri okula gidip gitmediklerine göre yeniden düzenlenmiştir.

Gerçektende Yeni iş yasamızın konuyla ilgili maddesinde (3) aşağıdaki hükümler yer almaktadır.

Çocuk ve genç işçilerin işe yerleştirilmelerinde ve çalıştırılabilecekleri işlerde güvenlik, sağlık, bedensel, zihinsel ve psikolojik gelişmeleri, kişisel yatkınlık ve yetenekleri dikkate alınır. Çocuğun gördüğü iş onun okula gitmesine, mesleki eğitiminin devamına engel olamaz, onun derslerini düzenli bir şekilde izlemesine zarar veremez.

Onsekiz yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçiler bakımından yasak olan işler ile onbeş yaşını tamamlamış, ancak onsekiz yaşını tamamlamamış genç işçilerin çalışmasına izin verilecek işler, ondört yaşını bitirmiş ve ilk öğretimini tamamlamış çocukların çalıştırılabilecekleri hafif işler ve çalışma koşulları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından altı ay içinde çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.

Temel eğitimi tamamlamış ve okula gitmeyen çocukların çalışma saatleri günde yedi ve haftada otuzbeş saatten fazla olamaz. Ancak, onbeş yaşını tamamlamış çocuklar için bu süre günde sekiz ve haftada kırk saate kadar artırılabilir.

Okula devam eden çocukların eğitim dönemindeki çalışma süreleri, eğitim saatleri dışında olmak üzere, en fazla günde iki saat ve haftada on saat olabilir. Okulun kapalı olduğu dönemlerde çalışma süreleri yukarıda birinci fıkrada öngörülen süreleri aşamaz.
Şu halde konuyu yukarıda aktardığımız yasal düzenlemeler çerçevesinde toparlayacak olursak; İş kanunu kapsamında yer alan bir işyerinde 15 yaşını doldurmamış bir çocuğun çalışması mümkün değildir. Ancak 14 yaşını doldurmuş ve bunun yanında ilköğretimi tamamlamış çocuklar hafif işlerde çalıştırılabileceklerdir. Şimdi dilerseniz İş kanunumuzun 71.maddesine göre hazırlanan yönetmelik (4) uyarınca Çocuk ve genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işleri inceleyelim.

ÇOCUK İŞÇİLERİN ÇALIŞTIRILABİLECEKLERİ HAFİF İŞLER
1. Düşme ve yaralanma tehlikesi olabilecek şekilde çalışmayı gerektirecekolanlar hariç meyve, sebze, çiçek toplama işleri,
2. Kümes hayvanları besiciliğinde yardımcı işler ve ipek böcekçiliği işleri
3. Esnaf ve sanatkârların yanında satış işleri,
4. Büro hizmetlerine yardımcı işler,
5. Gazete, dergi ya da yazılı matbuatın dağıtımı ve satımı işleri (yük taşıma ve istifleme hariç),
6. Fırın, pastane, manav, büfe ve içkisiz lokantalarda komi ve satış elemanı olarak yapılan işler,
7. Satış eşyaları na etiket yapıştırma ve elle paketleme işleri,
8. Kütüphane, fuar, panayır ve sergi yerlerinde yardımcı işler (yük taşıma ve istifleme hariç
9. Spor tesislerinde yardımcı işler,
10. Çiçek satışı, düzenlenmesi işleri.

GENÇ İŞÇİLERİN ÇALIŞTIRILABİLECEKLERİ İŞLER
1. Meyve ve sebze konserveciliği, sirke, turşu, salça, reçel, marmelat, meyve ve sebze suları imalatı işleri, 2. Meyve ve sebze kurutmacılığı ve işlenmesi işleri,
3. Helva, bulama, ağda, pekmez imalatı işleri,
4. Kasaplarda yardımcı işler,
5. Çay işlemesi işleri,
6. Çeşitli kuru yemişlerin hazırlanması işleri,
7. Küçükbaş hayvan besiciliğinde yardımcı işler,
8. Süpürge ve fırça imalatı işleri,
9. Elle yapılan ağaç oymacılığı, kemik, boynuz, kehribar, lüle taşı, Erzurum taşı ve diğer maddelerden süs eşyası, düğme, tarak, resim, ayna, çerçeve, cam ve emsali eşya imalatı işleri,
10. Toptan ve perakende satış mağaza ve dükkânlarında satış, etiketleme ve paketleme işleri,
11. Büro işyerlerinde büro işleri ve yardımcı işler,
12. İlaçlama ve gübreleme hariç çiçek yetiştirme işleri,
13. İçkili yerler ve aşçılık hizmetleri hariç olmak üzere hizmet sektöründeki işler,
14. Diğer giyim eşyası, baston ve şemsiye imalatı işleri,
15. Yiyecek maddelerinin imalatı ve çeşitli muamelelere tabi tutulması işleri,
16. Yorgancılık, çadır, çuval, yelken ve benzeri eşyaların imalatı ve dokuma yapmaksızın diğer hazır eşya imalatı işleri,
17. Sandık, kutu, fıçı ve benzeri ambalaj malzemeleri, mantar, saz ve kamıştan sepet ve benzeri eşya imalatı işleri,
18. Çanak, çömlek çini, fayans, porselen ve seramik imaline ait işler (fırın işleri ve silis ve quarts tozu saçan işler hariç),
19. El ilanı dağıtımı işleri,
20. Cam, şişe, optik ve benzeri malzeme imalathanelerinde üretime ilişkin işler (fırın işleri ve silis ve quarts tozu saçan işler, ısıl işlem, renklendirme ve kimyasal işler hariç),
21. Bitkisel ve hayvansal yağların üretimi ve bunlardan yapılan maddelerin imaline ilişkin işler (karbon sülfür gibi parlayıcı veya tahriş edici çözücülerle yapılan prine veya benzeri yağlı maddelerin ekstrasyon yoluyla yağ üretimi işlerinde ekstrasyon kademeleri hariç)
22. Pamuk, keten, yün, ipek ve benzerleriyle bunların döküntülerinin hallaç tarak ve kolalama tezgahlarından ve boyama ile ilgili işlemlerden bölme ile ayrılmış ve fenni iklim ve aspirasyon tesisatı olan iplikhane ve dokuma hazırlama işleri,
23. Balıkhane işleri,
24. Şeker fabrikalarında üretime hazırlamaya yardımcı işler,
25. Araçsız olarak 10 kg'dan fazla yük kaldırılmasını gerektirmeyen torbalama, fıçılama, istifleme ve benzeri işler,
26. Su bazlı tutkal, jelatin ve kola imali işleri,
27. Sandal, kayık ve emsali küçük deniz araçlarının imalatı ve tamiratı işleri (boya ve vernik işleri hariç).

Aşağıdaki işlerde ise gerek çocuk gerekse genç işçiler çalıştırılamazlar.

ÇOCUK VE GENÇ İŞÇİLERİN ÇALIŞTIRILAMAYACAKLARI İŞLER
1. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 69 uncu maddesinde belirtilen gece dönemine rastlayan sürelerde yapılan işler,
2. Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yeraltında veya su altında çalışılacak işler 3. Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğinde 18 yaşını doldurmamış kişilerin çalışmasının yasaklandığı işler,
4. Hazırlama, Tamamlama ve Temizleme İşleri Yönetmeliği kapsamındaki işler,
5. Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedi buçuk Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik kapsamında yer alan işler,
6. Alkol, sigara ve bağımlılığa yol açan maddelerin üretimi ve toptan satış işleri,
7. Parlayıcı, patlayıcı, zararlı ve tehlikeli maddelerin toptan ve perakende satış işleri ile bu gibi maddelerin imali, işlenmesi, depolanması işler ve bu maddelere maruz kalma ihtimali bulunan her türlü işler,
8. Gürültü ve/veya vibrasyonun yüksek olduğu ortamlarda yapılan işler,
9. Aşırı sıcak ve soğuk ortamda çalışma gerektiren işler ile sağlığa zararlı ve meslek hastalığına yol açan maddeler ile yapılan işler,
10. Radyoaktif maddelere ve zararlı ışınlara maruz kalınması ihtimali olan işler,
11. Müteharrik makineler kullanılarak yapılan işler
12. Fazla dikkat isteyen ve aralıksız ayakta durmayı gerektiren işler,
13. Parça başı ve prim sistemi ile ücret ödenen işler,
14 . Para taşıma ve tahsilat işleri,
15.İş bitiminde evine veya ailesinin yanına dönmesine olanak sağlamayan işler (eğitim amaçlı işler hariç),
16.Meslek eğitim programı gereği staj nedeni ile yapılan çalışmalar hariç, güzellik salonlarında yapılan yüz, vücut bakımı ve estetiği, epilasyon ve masaj işleri,
17. Açık bir şekilde veya uzman hekim raporu ile fiziki ve psikolojik yeterliliklerinin üzerinde olan işler,
18. Toksit, Kanserojen, nesil takip eden genler zararlı veya doğmamış çocuğa zararlı veya herhangi bir şekilde insan sağlığını etkileyen zararlı maddelerle ilgili işler,
19. Eğitim, deney eksikliği güvenlik konusunda dikkat eksikliğine bağlı olarak gençlerin maruz kalabileceği kaçınılması veya fark edilmesi mümkün olmadığına inanılan iş kazası riski taşıyan işler.
Genç ve çocuk işçilerin çalıştırılabilecekleri ve çalıştırılmayacakları işleri böylece sıraladıktan sonra bu kurala uymamanın yaptırımına bakalım.

İş kanunumuzun 104. Maddesi uyarınca aynı kanunun 71 ve 73. maddelerine aykırı olarak genç ve çocuk işçi çalıştıran ve bunları gece çalıştırma yasağına uymayan işverenlere idari para uygulanmaktadır. Bunun dışında bu tür bir sözleşme geçersiz olmakla karşı karşıya kalacaktır.

“ Genel asgari işçi çalıştırma yaşından aşağı işçi olarak çalıştırılmayı yasaklayan kurala rağmen ondan daha küçük yaşta yapılan hizmet akdi kural olarak geçersizdir. Ancak bu geçersizlik emredici hukuk kuralına aykırılığa dayanır.” (5)

İŞ KANUNA TABİ OLMAYAN İŞLERDE DURUM FARKLI
Konu İş kanununa tabi işlerde bu şekilde iken, bir de iş kanununa tabi olmayan bazı işler var ki durum bu tür işlerde önemli farklılıklar arz etmektedir. Çünkü bu tür işlerde İş kanunumuzda söz konusu olan yaş sınırlamaları yer almamaktadır. Şimdi dilerseniz konunun bu yönünü Sosyal Güvenlik Uzmanı ve SGK müfettişi Ali TEZEL ’in aşağıdaki açıklamaları ile sürdürelim (6)

“Esnaf yanında yaş şartı yok"
4857 sayılı İş Kanunu’nun 4’üncü maddesine göre; “...Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu’nun 2’nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde...” İş Kanunu uygulanmaz dolayısıyla çocukların çalıştırılmaları konusunda İş Kanunu’ndaki gibi bir sınırlama esnaflar için geçerli değildir. Bu durumda, mahallemizde bulunan bakkal-market-kasap-manav-terzi-berber-kuaför gibi esnafların yanında meslek öğrenmek için işe girenlere iki farklı kanun uygulanır. Esnafın bulunduğu ilçe veya mahalde 3308 sayılı Kanun gereğince açılmış Çıraklık ve Mesleki Eğitim Merkezi yoksa esnaflık faaliyeti konusunda sınıf açılmamışsa, Borçlar Kanunu’nun 318’inci maddesindeki şartları içeren Çıraklık Sözleşmesi yapılmalıdır. Bu sözleşme gereğince de çırak kaç yaşında olursa olsun SSK’ya sigortalı olarak bildirilmelidir. Bu emeklilik için başlangıç sayılır.

3- Çıraklık veya sanat okulunun sigortası hiçbir işe yaramaz
3308 sayılı Mesleki Eğitimi Kanunu gereğince 14 yaşını tamamlamış olan çocuklara çırak denilmektedir. 3308 çıraklığı için yapılan SSK ise emeklilik için başlangıç değildir. 3308 sayılı Kanun gereğince meslek liselerinde okuyan öğrenciler ile Çıraklık Eğitim Merkezi öğrencileri için Milli Eğitim Bakanlığı’nca çırak-öğrenci sigortası yapılmaktadır ve SSK’ya iş kazası-meslek hastalığı ile hastalık sigortası primi ödenmektedir. Bu priminin içinde emeklilik primi olmadığı için bu okul ve merkezlerde yapılan sigortalar emeklilik için başlangıç sayılmaz-bir işe de yaramaz.

4- Sanatsal faaliyetlerde yaş sınırı yok
5953 sayılı Basın İş Kanunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu veya 4857 sayılı Kanun gibi henüz özel bir çalışma kanunu-düzenlemesi olmayan güzel sanatlar konularında Borçlar Kanunu’nun 353 üncü maddesi uygulanır. (Madde 353 - Bu babın hükümleri hizmet akdinin teşekkül unsurlarını havi olmakla beraber ilmi veya bedii malümatı mahsusayı haiz olanlar tarafından ücretle yapıla gelen mesai hakkındaki akitlere de tatbik olunur.)

Borçlar Kanunu gereğince yapılacak hizmet akitlerinde ise belli alt yaş şartı yoktur bu nedenle güzel sanatlar konularında faaliyet gösteren, mesela-reklam filminde rol alan, katalog çekimlerinde görev verilen-hizmet akdi yapılan çocuklarımız KAÇ YAŞINDA OLURSA OLSUN 506 sayılı Kanun’un ek 10’ uncu maddesi gereğince sigortalı yapılmak zorundadır.”

Evet, sonuç itibarı ile konu İş Kanunu’ na tabi olan ve olmayan işletmeler bakımından farklılıklar arz etmekle birlikte genel hatları ile böyledir. Ebeveynlerin dikkat etmesi gereken husus çalıştırma yaşı konusundaki yasal sınırlar, ve hileli sigortalılık olarak değerlendirilebilecek ve iptal edilecek sigortalılık işlemlerinden kaçınmak olmalıdır.

Dip Notlar:
(1) Anayasa, md. 50
(2) ILO: Kötü şartlardaki çocuk işçiliğinin yasaklanması ve ortadan kaldırılmasına ilişkin 182 sayılı acil önlemler sözleşmesi
(3) İş Kanunu, md.71
(4) Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik R.G.: 06.04.2004 Sayı: 25425
(5) Ercan AKYİĞİT İş Kanunu Şerhi s.1878 Seçkin yayınevi Ankara 2006
(6) Kaynak : www.alitezel.com.tr

100 Soruda Şirketler İçin Transfer Fiyatlandırması Rehberi

Lütfen aşağıdaki linki tıklayınız....
http://www.kokbulut.com/doc/(100%20SORUDA%20.pdf

Gülmece


11 Nisan 2008 CUMA
Resmî Gazete
Sayı : 26844


Maliye Bakanlığından:

KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 109)

Söz konusu tebliğe ulaşmak için; lütfen aşağıdaki linki tıklayınız.

http://www.muhasebenet.net/teblig_mb_kdv%20genel%20tebligi%20109.html

Sosyal Güvenlik Reformu'ndan olumsuz etkileneceğini düşünenler, çareyi sigortalı olmakta buldu. Bu ayın ilk 8 gününde, çoğu 14-18 yaş grubunda 45 bini aşkın kişi ilk kez sigortalandı.
Yürürlüğe girdikten sonra sigortalı olacakların emeklilik yaşını yükselten Sosyal Güvenlik Reformu, vatandaşta paniğe yol açtı. 4 yaşındaki çocuklarını dahi sigorta yaptıranlar bir yana, geç yaşta emekli olacağından endişe duyanlar, Sosyal Güvenlik Kurumu'na koştu.

Dikkat çekici artış
Nisan 2007'de 71 bin 163 kişi ilk kez sigortalı olurken, bu ayın ilk 8 gününde bu rakamın yüzde 60'ından fazlasına ulaşıldı. Bu başvurular dikkate alındığında, Nisan ayında günde ortalama 5 bin 676 kişi ilk kez sigortalı olduğu dikkat çekti. Türk-İş Sosyal Güvenlik Uzmanı Celal Tozan, ilk kez sigortalı olanların çoğunun 14-18 yaş grubunda olduğunu ve fiilen ya da uzun süreli çalışmadığını söyledi.

'Avantajları çok'
Reform yürürlüğe girmeden sigorta başlangıcı yapmanın bazı avantajlar sağlayacağını anlatan Tozan, yürürlük tarihinden önce 1 gün sigortalı olunsa bile emeklilik yaşının 58-60 olacağını, prim ödeme gün sayısında 7 binin esas alınacağını ve ilk 10 yıllık çalışma için yüzde 3 oranı dikkate alınacağından aylık bağlama oranının yüzde 10 daha fazla olacağını ifade etti. Sigortalılardaki artışın 'aktif sigortalı sayısının arttığı' ya da 'kayıtdışının azaldığı' anlamında yorumlanamayacağını belirten Tozan, "Artışın gerçek nedeni reform yürürlüğe girdikten sonra net şekilde ortaya çıkacak" dedi.

İşverenlerin İşyeri Hekimi Çalıştırma Zorunluluğu

Bilindiği üzere; 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu’nda devamlı olarak en az 50 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde işçilerin sağlık durumlarını denetlemek, ilk yardım, acil tedavi ve diğer koruyucu sağlık hizmetlerini düzenlemek üzere iş yerlerindeki işçi sayısı ve işteki tehlikenin büyüklüğüne göre işverenin hekim bulundurması zorunlu bulunuyor.
Diğer taraftan, işverenin talebi halinde hekimlere sigortalıların mahallinde muayene ve tedavilerinin temini ile işyerlerindeki iş gücü ve zaman kaybının önlenmesi ve sağlık tesislerinin poliklinik yükünün azaltılması bakımından Kurumumuz adına reçete yazma ve iki güne kadar istirahat verme yetkisi tanınabiliyor.
Hekimlere işyeri sigortalılarına SSK adına reçete yazma ve iki güne kadar istirahat verme yetkisi tanınmasına ilişkin işlemler Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde Sağlık İşleri İl Müdürlüklerince, diğer illerde ise Sigorta İl/Sigorta Müdürlüklerince “Hekim Yetkilendirme Sistemi” programı vasıtasıyla mahallinde yürütülüyor.
Özel Kurum ve Kuruluşlarda Çalışan Hekimler ile Serbest Olarak Çalışan Hekimler için;
Özel Kurum ve Kuruluşlarda çalışan hekimler ile serbest olarak çalışan hekimlerin özel bir işyeri sigortalıları için Kurumumuz adına reçete yazma ve iki güne kadar istirahat verebilmesi taleplerinde;
-Hekimin yetki talep edilen işyerinde çalışmasında sakınca olmadığına dair Tabip Odasınca verilen izin belgesi,
-İşveren ve hekim arasında imzalanan sözleşme örneği,
Gerekiyor.
Özel Kurum ve Kuruluşlarda çalışan hekimler ile serbest olarak çalışan hekimlerin ikinci özel bir işyeri sigortalıları için SSK adına reçete yazma ve iki güne kadar istirahat verebilmesi taleplerinde ise;
-Hekimin yetki talep edilen işyerinde çalışmasında sakınca olmadığına dair Tabip Odasınca verilen izin belgesi,
-İşveren ve hekim arasında imzalanan sözleşme örneği,
Gerekiyor.
Şevket TEZEL Sözcü Gazetesi / 09.04.2008

VERGİ HAFIZLIĞI SINAVI

Şaşkın şaşkın bakmayın öyle, sonuncusu geçtiğimiz hafta yapıldı 29-30 Mart Vergi Hafızlığı Sınavı. Kimisi hafız oldu kimisi NAhafız. Hafızlığı verenlere hayırlı olsun, olmayanların canı sağolsun. Yolun başındakilerin de Allah yardımcısı olsun.

Evet, arkadaşlar sürprizlerle dolu bir yeterlilik(!) sınavı daha atlatıldı. Herkese geçmiş olsun. Yurdun dört bir yanından binlerce adayın katıldığı dev bir sınav organizasyonu(!). 81 vilayetten denizleri dağları aşıp üç güzide şehrimizde toplanan fedakâr adayların cefakâr öyküsü. KADER ANI..

Evet, uzun ince bir yoldur bu yol. Gecesi gündüzü olmayan. Kimisi aldığı asgari ücretin birkaç katını kurslara yatırmıştır, kimisi üç ay öncesinden işinden ayrılmıştır, kimisi ailesinden eşinden, çocuğundan soyutlamıştır kendini sınava girip yeterli olduğunu kanıtlamak için. Balyoz gibi kitaplar arasında uykusuz geçen geceler gündüzleri izler.. Yeterlilik kavramı da üzerinde düşünülecek bir kavramdır aslında. Kime göre neye göre yeterlilik? Yeterliliğimize karar verenler kendileri yeterince yeterliler mi acaba? Subjektif bir kavramdır yeterlilik. Kimine sivrisinek saz kimine davul zurna az misali.. Bilimle de tezattır aslında yeterlilik. Bilim her şeyi yetersiz bulur hep daha iyiyi arar araştırır. Yeter demek yolun sonudur, son duraktır yaşamda.. Oysa bilim hep daha fazlasını ister gözü açtır bilimin yeter demek yoktur onun lugatında. Sürekli gelişim ve değişim vazgeçilmezidir. O yüzden bu sınava yeterlilik demek bilime tezat oluşturur. Mesleki Gereklilik sınavı denilebilir belki. Ha gerekli midir değimlidir o da tartışılır. Ama ben daha güzel bir başlık buldum. Sınavın amacına ya da içeriğine uygun. Çünkü bu sınavlar ne yeterlidir ne de gereklidir.. VERGİ HAFIZLIĞI SINAVI..

Kur’anı ezbere okuyana hafız denir biliyorsunuz.114 sureyi 6666 ayeti ezbere okuyan hafız oluyor, Allah kabul etsin. V.U.K.-G.V.K-K.V.K.-K.D.V.-ÖTV-AATUHK-BK-TTK-İK-SSK-BAĞKUR…vs 1000 in üzerinde maddesini, fıkrasını ve bendini ezbere bilenlere de VERGİ HAFIZI denebilir sanırım..(!)

Takoz gibi kitaplar arasında binlerce maddeden oluşan kanunlar. Ve ne hikmettir ki o maddeler içindeki cümleler arasında onlarca virgül gizlidir, cümlenin sonu hiç gelmez sanırsınız, uzar da uzar. Tam bitecek sanırsınız (ve-veya) girer araya, daha da öfkelenir, hızlanır alır başını gider de gider.. Okurken boğazınız kurur, diliniz dolanır, gözleriniz yukarı aşağı kayar, cümlenin başını unutmamak ve anlamını anlamak için. Onlar hüküm ifade eder. Onlar yeterliliğin göstergesidir, baş şartıdır. Onları hatim edip ezbere bilmezseniz bu meslekte yeterli değilsiniz demektir. Gereklimi diye sorulmaz, yeterlimi diye sorulur ama yetmez.. Kader anı gelir, kaderinle baş başa kalırsın sınav salonunda. Binlerce kanun maddesinden 3 ya da 4, bilemedin 5 madde soru diye önüne serilir. Kıyıda köşede olanlar tercih nedenidir.Kimisi istiareye yatar bir gece önceden hangi maddeler gelir sınavda diye. Kimisi şansına güvenir gözünü kapayıp parmağıyla rastgele seçer kanunları. Kimisi de daha bilimsel yaklaşır olaya geçmiş sınav sorularından istatistikler çıkarır kendine soru tahminleri yapar bunlar geçen sınavda gelmiş o zaman şunlar da bu sınavda gelebilir der altıncı hissine de güvenerek.. Olağan üstü hal ilan edilmiş aykırı yöntemler geliştirilmiştir. Eee ne demişler çaresizseniz çareSİZsinizdir..

Çünkü onların amacı başkadır, mesleki yeterliliği ölçmek ya da meslek mensubu yapmak değildir gayeleri. 1000 kişiden 900 ünü nasıl ters köşe yaparım, diskalifiye ederimdir amaç. Hatırı sayılır bir rant da vardır aslında işin ucunda,matematikleri ve muhasebeleri güçlüdür ne de olsa onlar yeterliliğini ispatlamışlardır. 1000 kişiyle 1 ders sınav ücreti çarpılır hesaplar yapılır. Sen hatasız yaptım desen de 100 alan görülmemiş duyulmamıştır pek literatürde. 100 Allah ın 90 peygamberin 80 TURMOB un 70 TESMER in 60 da bir zahmet senindir sınavlarda hayrını gör ve kıymetini bil. İtiraz edersin, itinayla itiraz bedeli alınır ve red olunur. Hadi canım bir dahaki sefere denir ve yollanır. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış,tavlada yenilmiş gibi koltuğunun altına verirler takoz kitapları.. Koskoca Yeminliler Profesörler yanlış kağıt okur mu hiç densiz.(!) Haddini bil; Tesmer’e karşımı geliyorsun sen? Mimlenmek mi yoksa gayen? Kahraman mı olacaksın?

Neyse biz haddimizi aşmadan sınav salonuna geri dönelim. Yer Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi.Sınava gireceğimiz ders herkesin korkulu rüyası olan Vergi Hukuku. İnce bir ayrıntı da bu sınavda koskoca siyasal bilimler fakültesi yetersiz gelmiş ve hemen yanındaki hukuk fakültesi adayların hizmetine açılmıştır. Düşünün sınavdaki yığılmayı ve geriden gelen aday kitlesini. Vergi,maliyet ve denetim sınavın başrolünü paylaşıyorlar. Son nefesler tutulmuş 3 Fatiha 1 ihlâs okunmuştur artık. Allah yardımcımız olsun. 6 kanundan birinci dereceden müteselsilen sorumlusunuzdur bu sınavda(!) VUK,GVK,KDV,KVK,AATUHK,ÖTV… Her kanundan bir soru gelse 6 soru eder ki bu adetleri değildir pek. Ya 3 soru sorarlar ya 4,bilemedin 5 toplamda. Yani her halükarda 1-2 kanundan soru gelmeyecek demektir bu. Yani 2 kanunun maddelerini haybeden ezberlemiş olacaksınız. Fazla mal göz çıkarmaz diyebilirsiniz ya da sınav geçmek için mi öğreniyorsunuz diyebilirsiniz. Belki haklısınız ama dersimiz ya da amacımız öğrenmek değil ezberlemek; çünkü format öyle. Yeterlilik sahibi büyüklerimiz öyle uygun görmüşler elden bir şey gelmez.. Hangi kanundan çıkacak diye soruyorsanız e onu da siz bulacaksınız yatsaydınız akşam istiareye kardeşim. Yok riske atmayacağım ben diyorsanız buyurun hodri meydan. Aynı günde sınava gireceğiniz denetim, meslek hukuku ve genel hukuk derslerinin binlerce ezber maddesinden yer kalmışsa beyninizde riske atmamak akıllıca olur tabi..

Soru kâğıtları dağıtılır ve besmele çekilerek korka korka sorulara göz atılır. Bu aşamada 4 ayrı aday hali tespit edilmiştir. 1.grup adaylar yüzde 50 lik kısmı oluştururlar ve soruları görür görmez kalem kâğıdı bırakıp ellerini başlarına koyarak lanet okurlar içlerinden. Ezberleyemedikleri kanun maddeleri için ya da yanlış soru tahminleri için suçlarlar kendilerini. Çünkü soruların hiç biri göz kırpmıyordur onlara. Ohlanıp,pohlanırlar bir an önce terk etmek isterler salonu ama kolay değildir öyle. 30 dk dışarı çıkma yasağı devrededir. Geçmek bilmez ne zordur o bekleyiş. Ceza gibi gelir bekleyene. Kimisi derin düşüncelere dalar dört ay sonraki sınav için soru tahminleri üretmeye başlamıştır kafasındaki keşkelerle birlikte. Keşke şuna baksaydım keşke bunu ezberleseydim keşke..keşke..keşkeler hiç bitmez.Bazıları daha soğukkanlıdır çünkü deneyimlidir bu arkadaşlar. Son pişmanlığın fayda etmeyeceğini bilirler ve moral motivasyonlarını yüksek tutmak zorundadırlar çünkü daha girecekleri sınavları vardır gün içinde. Zaman çok önemlidir ve bu sınavdan erken çıkmak diğer sınav için avantaj teşkil etmektedir. Zira birkaç kanun daha ezberleme şansları olacaktır ya da tekrar yapma. Pozitif bir bakış açısı tebrik etmek lazım polyannacıları..

2.grup adaylar yüzde 30 luk kısmı oluştururlar. Sorulan 4 sorudan 1 tanesini tutturmuşlardır ve eğer iman kuvvetiyle bir soruyu daha cevaplayabilirlerse 50 alıp kefeni yırtabileceklerini düşünürler. Onların durumu daha kritik ve heyacanlıdır aslında. En azından bir ümitleri vardır ve ümit,fakirin ekmeğidir. Allah yardımcıları olsun.

3.grup adaylar yüzde 10 luk kısmı oluştururlar ve gün onların günüdür. Çünkü bütün kanunları ezberlemek yerine nokta atışı yapmışlar ve doğru soru tahmininde bulunmuşlardır. Bunu nasıl becermişlerdir bilinmez. İlahi güçlerimi,şanslarımı,altıncı hislerimi yoksa tüyolarımı güçlüdür? Ne olursa olsun mutlu sona ulaştıkları için tebrik etmekten başka şey gelmez elden.

Ve son grubumuz olan 4.grup adaylar yine yüzde 10 luk kısmı temsil eder. Vergi hafızı olunmaz vergi hafızı doğulur sözü onlar için geçerlidir onlar bu iş için yaratılmışlardır. Ama onlara da çok gıpta etmeyin anormal olan siz değilsiniz onlar. Düşünsenize o kadar gerekli gereksiz kanun maddesini beyninizde taşıdığınızı. Ayaklı kanun gibi.Beyni dolduran o kadar bilgiyi bir de boşaltması var, dile kolay. Hergün hafızlık sınavı olsa ne ala, dükkân senin..

Sorulara göz attığınızda bu soruları cevaplamak bu meslek için yeterli olunduğu anlamınamı geliyor diye sorabilirsiniz kendinize. Vergi cezası hesaplama, yoklama yapanlar, kurumlar vergisinde vergi kesintisi yapanlar ve KDV de emsal bedel ve ücret. Bunlar mıdır onca önem arzeden konu ve kanun arasından seçip önümüze sunduğunuz? Bu mudur yeterliliğin ölçüsü?Marifetmidir kıyının köşenin tozunu alır gibi uç noktalardan soru sormak? Gerekli midir bunları ezbere bilmek? Yaşattığınız hayal kırıklıklarıyla mı mutlu oluyorsunuz siz? Kırılan umutlar, boşa giden emeklermi yoksa sizi besleyen? Tebrikler bu seferde başardınız. Bu sınavlarda bizden ezbere istediklerinizi eminiz siz ezberinizde tutuyor ve bir çırpıda sayıyorsunuzdur..(!) Yoksa bu yeterlilik denilen şey köprüyü geçene kadar mı?

Bilişim teknolojisi bu kadar ilerlemişken ve ulaşmak istediğiniz her şey elinizin altında bir tık uzağınızdayken bunca kanunu kafamızda istifleyip taşımak caizmidir,akılcımıdır acaba? Özünü anlayıp yorumlayabilmek midir önemli olan yoksa? Sanmayın ki biz stajyerler mesleki eğitime bilgiye karşıyız. Aksine sürekli mesleki eğitim ve bilgilenmenin bu mesleğin vazgeçilmez unsuru olduğunun bilincindeyiz. Bizi isyan ettiren ezbere dayalı bir sistemde at yarışı gibi koşturulmamızdır. Özünden sapılıp şekilciliğe prim verilmesidir. Peki ne pahasına?

Mesleki pasta bölünmesin, yeni meslek mensubu yetişmesin, yetişenler alınmasın. Amaç meslek mensubu yapmak değil yapmamaktır, elemektir. Bir yandan SM leri tek sınavla hemen SMMM yapalım, ticaret lisesi mezunuyla üniversite mezununu aynı unvan altında birleştirelim zihniyeti, diğer tarafta üniversite mezunu adayların mesleğe girişlerini zorlaştırıcı uygulamalar. Uluslararası arenada bu mudur bu işin raconu? Ezbere dayalı sınav sistemiyle elemek midir genç umutları?

Hiç sanmıyoruz. Aksine okuduğunu anlayan, anladığını ifade edebilen, bilmediğini araştırıp sorgulayabilen, uygulayabilen nitelikli meslek mensubu kazandırmak olmalıdır amaç ve sürekli eğitim ve seminerlerle beslenmelidir bu süreç. Nitekim uluslar arası geçerliliğe sahip olan sertifikalar ve unvanlar (CIA,CMA,CFA, vb .) bu amacı güderler. SPK nın lisanslama sınavları da bu şekildedir. Sınavlar çoktan seçmeli test usulüdür ve ezbere değil anlam ve farkındalığa dayalıdır. Bizde 60 olan baraj onlarda 70 dir belki ama sistem bizimkinden daha mantıklı ve akılcıdır. Üstelik bu sınavları vermiş olmanız ve belgeyi almış olmanızla iş bitmiyor. Belge sahibi meslek mensupları belirli aralıklarla (4 senede 1) yeterliliklerini ispatlamak ve bunu belgelemek zorundadırlar. Belirli saatlerde mesleki eğitim ve seminerlere katılarak bilgilerini tazelemek,güncellemek gereklidir. Sürekli mesleki eğitim standardı bunu gerektirir.

Bizden ezbere bir çırpıda saymamızı istediğiniz kanun maddelerini hanginiz ezbere biliyor ve sayabiliyorsunuz. Piyasadaki yeterliliğini ispatlamış mali müşavirlerin hangisi ezberinde saklayabiliyor bu kadar ayrıntıyı? Bizden istediklerinizi şuan sizlere sorsak sayarsınız eminiz bir çırpıda tüm kanunları. Aslında ne de güzel olur değil mi? Hem siz yeterliliğinizi tazelemiş olursunuz hem de biz büyük feyz almış oluruz. Bizim yeterliliğimize karar verenler söyleyin bakalım siz buna var mısınız yok musunuz?

Tomurcuk derdinde olmayan ağaç odundur…

Yazarı: NESCAFE

1-) DEFTER VE BELGELERİN İBRAZ ZORUNLULUĞU için ;

http://www.alomaliye.com/ruknettin_kumkale_defter_ibraz.htm#_ftnref22 bu linki tıklayınız...


2-) Vergi Hukukunda Defter Ve Belgelerin Kaybının Hukuki Sonuçları için;

http://www.turkhukuksitesi.com/makale_508.htm bu linki tıklayınız...

Adalet Divanı'ndan Skandal Karar








Avrupa Adalet Divanı, terör örgütü PKK'nın AB terör örgütleri listesine alınmasına ilişkin AB Konseyi kararını iptal etti. Adalet Divanı, PKK ve KONGRA-GEL isimlerinin listeden çıkarılmasını kararlaştırdığını duyurdu. Terörist Osman Öcalan, "PKK'nın şefi" sıfatı kullanarak, Lüksemburg'da bulunan Adalet Divanı'na avukatları aracılığıyla başvuruda bulunmuş, örgütün 2 Mayıs 2002'de dahil edildiği AB terör örgütleri listesinden çıkarılmasını talep etmişti. Bu girişime, KNK (Kürdistan Ulusal Kongresi) adına da Şerif Vanlı katılmıştı. Adalet Divanı, 15 Şubat 2005 tarihinde, AB Konseyi'nin PKK'yı AB terör örgütleri listesine alan kararına yönelik bu itirazları reddetmiş, Osman Öcalan'ın, "artık var olmadığını", "eylemlerinin yasal olmadığını" bizzat kendisinin belirttiği söz konusu örgütü temsil etme yetkisi bulunmadığını açıklamıştı. Mahkeme, "var olmayan" PKK'nın, KNK üyesi de olamayacağını belirtmişti.

Adalet Divanı, geçen yılın başında, temyiz üzerine, terörist Öcalan'ın adli başvuru hakkı olduğu görüşünü onaylayarak teröristlerin taleplerinin tekrar incelenmesine yeşil ışık yakmıştı. Adalet Divanı, Halkın Mücahitleri örgütüne ilişkin daha önceki bir kararını temel ve örnek aldığı bugünkü kararıyla AB'nin terör örgütleri listesine ilişkin tartışmaları bir kere daha gündeme getiriyor. Avrupa Adalet Divanı, 2006 aralık ayında, İranlı muhalif örgüt Halkın Mücahitleri'nin AB terör örgütleri listesine alınması ve mal varlıklarının dondurulmasına yönelik kararı iptal etmişti. AB Adli Servis Müdürü Jean-Claude Piris, Adalet Divanı'nın kararından sonra Halkın Mücahitleri'nin AB terör örgütleri listesinden çıkarılmayacağını ve dondurulan mal varlığının serbest bırakılmayacağını açıklamıştı. Piris, buna rağmen, AB'nin karar organı olan Konseyin, "terör örgütlerine karşı tavrını tekrar belirlemek" durumunda kalacağını ifade etmişti. AB, Adalet Divanı'nın bu tür kararları üzerine, terör örgütleri listesine alınanlara "bir şekilde" savunma hakkı vermenin ve listeye alınma kararına "gerekçeli" temel hazırlamanın yollarını arıyor

SMMM YETERLİLİK MESLEK HUKUKU SINAV SORU VE CEVAPLARI
29 MART 2008

SORU – 1 3568 sayılı Kanuna göre SMMM, ve YMM, yeterlilik sınavları kim tarafından nasıl yapılmaktadır. Sınav komisyonu kaç üyeden oluşmaktadır. Bu komisyon üyelerinin nitelikleri ve seçilme şekilleri hakkında kısaca bilgi veriniz.

CEVAP – 1 : Birlik tarafından yapılır. Sınav komisyonu 7 üyeden oluşur.Üyelerin 2’si Maliye Bakanlığını temsil eder. Diğer 3 üye Yüksek Öğretim Kurulunca teklif edilecek 5 üye arasından diğer 2 üye ise Birlikçe teklif edilecek 4 üye arasından Maliye Bakanı tarafından seçilir.

Sınav komisyonu üyeliklerine aday gösterileceklerin hukuk, iktisat, maliye, muhasebe, işletme, bankacılık, idari bilimler dallarında lisans veya lisans üstü seviyesinde mezun olmaları ve bu konularda 15 yıl çalışmış veya bu kadar süre öğretim üyeliği veya görevliliği yapmış bulunmaları şarttır.

SORU – 2
3568 sayılı Kanun ve SMMM ve YMM Odaları Birliği Yönetmeliğine göre oluşan Birlik disiplin kurulunun;

a) Teşekkülü,
b) Kurul üyelerinin seçilme süreleri ve üyeliğe kimlerin seçilemeyecekleri
c) Kurulun toplantı ve karar sayısı
d) Kurulun görevleri
hakkında kısaca bilgi veriniz.

CEVAP – 2 :
a) Birlik Disiplin Kurulu, Genel Kurul üyeleri arasından seçilecek 5 asıl 5 yedek üyeden oluşturulur. Asıl üyelerin 3’nün Yeminli Mali Müşavir olması mecburidir. Disiplin Kurulu kendi üyeleri arasından 1 başkan ve 1 başkan yardımcısı seçer.
b) Üyeler 2 yıl için seçilir. Bir dönem seçilen üye yeniden seçilebilir.Yönetim Kurulu üyeleri Disiplin Kuruluna seçilemezler.
c) Birlik Disiplin Kurulu üye tamsayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve tamsayısının salt çoğunluğu ile karar verir. Oylarda eşitlik halinde Başkanın bulunduğu taraf üstün tutulur.
d) Birlik Disiplin Kurulu, Oda Disiplin Kurullarının kararlarına karşı yapılacak itirazları incelemek ve bu konularda gerekli kararları vermekle görevlidir.

SORU – 3 SM, SMMM ve YMM’ lerin Mesleki Faaliyetlerinde Uyulacak Etik İlkeler Yönetmeliğin de düzenlenmiş olan Zorunlu temel ilkeler nelerdir. Başlıklar halinde kısaca yazınız.

CEVAP – 3 :
- Dürüstlük
- Tarafsızlık
- Mesleki yeterlilik ve özen
- Gizlilik
- Mesleki davranış


SORU – 4 SM, SMMM ve YMM Odaları Üye Aidatları ile Birlik Paylarının Tespitine Ait Yönetmelik gereğince;
a) Birlik payının tespiti
b) Birlik payını ödeme zamanı
Hakkında kısaca bilgi veriniz.

CEVAP – 4 :
a) Üye aidatları ile Birlik Paylarının Tespiti Birlik Genel Kurulunun yetkisindedir.
b) Her oda, üç ay içinde tahsil ettiği bütçe gelirlerinden Birliğin payına isabet eden tutarı, izleyen ayın onbeşinci günü akşamına kadar Birlik adına açılmış bir banka hesabına yatırır ve ödeme belgeleri Birliğe gönderir.

SORU – 5 3568 Sayılı Kanun Disiplin Yönetmeliği “ Kararların Kesinleşmesi” hükmünü kısaca izah ediniz.

CEVAP – 5 : Birlik Disiplin Kuruluna otuz gün içinde itiraz edilmeyen ilgili Oda Disiplin Kurulu kararları, itiraz süresinin geçirilmesi ile kendiliğinden kesinleşir ve gereği ilgili Oda tarafından derhâl yerine getirilir. Süresinde itiraz edilen dosyalarda ise, Birlik Disiplin Kurulunun verdiği kararlar kesindir. Ancak, Birlik Disiplin Kurulunun itirazların reddine ait kararları, Maliye Bakanlığının onayı ile kesinleşir. İlgililer bu kararlara karşı, kararların iş veya ikametgâh adreslerine bildirim tarihinden itibaren idarî yargıya başvurabilirler.

Şu kadar ki; uyarma ve kınama cezasına ilişkin kararlar kesin olup Maliye Bakanlığının onayına tabi değildir.

SMMM YETERLİLİK MUHASEBE DENETİMİ SINAVI
29 Mart 2008 Cumartesi

Cevap1: Ticari borçlar hesabının denetiminde şu denetim prosedürleri uygulanır.

Ticari borçlar hesabı, üretim, alım-satım faaliyetleri sonucu senetli veya senetsiz her türlü borcun kaydedildiği hesaptır. Ticari borçlar hesabının denetiminde, tüm borçların kayıtlara alınıp alınmadığı, borçların işletmenin faaliyetleri kapsamında doğup doğmadığı ve değerlemelerin doğru yapılıp yapılmadığını saptamak amacıyla denetim prosedürleri uygulanır.

Denetim prosedürleri kapsamında iç kontrol sistemi incelendikten ve uygunluk testleri yapıldıktan sonra maddi doğruluk testleri yapılır.

Örnekleme yoluyla belirlenen borçlarla ilgili, satıcı faturaları, teslim alma raporları ve satınalma siparişleri incelenir ve defter kayıtlarının kontrolü yapılır. Hesaplar toplamı alınarak dönem sonu bakiyesinin aritmetik doğruluğu araştırılır. Senetli borçlar için yapılan reeskont işleminin doğruluğu, yeniden hesaplama tekniği ile kontrol edilir. Örnek olarak seçilmiş hesaplar için doğrulama mektupları gönderilir. Doğrulama mektuplarına gelen cevaplar incelenerek farkların bulunup bulunmadığı tespit edilir. Doğrulama mektuplarına cevap verilmemiş ise, satınalma ve tesellüm kayıtları, satıcı faturaları ve hesap özetleri, sonradan yapılmış ödemeler ve ilgili yazışmalar incelenir.

Ayrıca ticari borçların muhasebe sistemi uygulama genel tebliği hükümlerine uyumlu doğru sınıflandırılıp sınıflandırılmadığı ve gerekli açıklamaların dipnotlarda belirtilip belirtilmediği ticari borçların ait olduğu döneme ait olup olmadığı incelenmelidir.


Cevap 2) Denetimi tamamlama aşamaları şu şekildedir:

a) Uygulanan denetimi programlarının son kez gözden geçirilerek gözden kaçan hususların olup olmadığının tespit edilmesi
b) Denetlenen işletme yönetiminden beyan mektubu alınması
c) Bilanço tarihinden sonraki önemli olayların gözden geçirilmesi
d) Müşteri ile ilişkili olan kişi ve kuruluşlarla yapılan işlemleri belirleme ve inceleme
e) Gelecekte muhtemel belirsizliklerin değerlendirilmesi
f) Genel analitik testlerin yapılması


Cevap 3) Mal satışındaki hasılatın finansal tablolara yansıtılması için şu şartların yerine getirilmiş olması gerekmektedir.

Mal satışına ilişkin hasılat, aşağıdaki tüm koşullar yerine geldiğinde finansal tablolara yansıtılır.
a) İşletmenin malların sahipliği ile ilgili önemli risk ve getirileri alıcıya devretmiş olması;
b) İşletmenin satılan mallar üzerinde etkin bir kontrolü veya sahipliğin genel olarak gerektirdiği şekilde bir yönetim etkinliğini sürdürmemesi;
c) Hasılat tutarının güvenilir biçimde ölçülebilmesi;
d) İşleme ilişkin ekonomik yararların işletmece elde edilmesinin muhtemel olması;
e) İşleme ilişkin yüklenilen veya yüklenilecek olan maliyetlerin güvenilir biçimde ölçülebilmesi.


Cevap 4) Genel Kabul Görmüş Denetim Standartları Aşağıdaki Gibidir.

I. Genel Standartlar
1- Mesleki eğitim ve deneyim
2- Bağımsız davranma
3- Mesleki özen ve dikkat

II. Çalışma Alanı Standartları
2- Planlama ve gözetim
3- İç kontrolün incelenmesi
4- Kanıt toplama

III. Raporlama Standartları
1- Genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uyum
2- Genel kabul görmüş muhasebe ilkelerinde değişmezlik (devamlılık)
3- Yeterli açıklama
4- Denetçi görüşü

SMMM YETERLİLİK SINAVI FİNANSAL TABLOLAR VE ANALİZ



30 Mart 2008 Pazar



B) Soruda Net Satışlara ilişkin veri olmadığından dolayı istenilen hesaplama yapılamaz.



C) Cari oranın 2006 yılında 1.43, 2007 yılında ise 1.38 olduğunu görmekteyiz bu nedenle, işletmenin her iki yılda da kısa vadeli borçlarını karşılama gücünün yeterli olduğunu fakat bir önceki yıla nazaran likidite gücünün azaldığını ve net çalışma sermayesinin azaldığını görmekteyiz.



Asit-test oranının 2006 yılında 0.68, 2007 yılında ise 0.81 olduğunu görmekteyiz. İşletmenin her iki yılda da stok satmadan kısa vadeli borçlarını karşılayamadığını ve stoklarına bağımlı olduğunu fakat bir önceki yıla göre bu bağımlılığının azaldığı söyleyebiliriz.



Dönen varlık ve kısa vadeli borçları oluşturan hesap grupların incelediğimizde;



Hazır değerlerde meydana gelen artışın ir önceki yıla göre nakit satış politikasında meydana gelen artıştan veya alacaklarını tahsil etmeye başladığından kaynaklandığını, menkul kıymetlerde 2006 yılında bakiye yokken 2007 yılında 1.998.303 YTL’ye yükselmesini ise bir önceki yıla göre faaliyet harici kısa vadeli yatırımlara yönelmesinden kaynaklandığını ticari alacaklarda meydana gelen azalış nedeniyle kredili satış politikasında azalma olduğunu veya alacaklarının tahsil gücündeki artıştan kaynaklandığını ve stoklardaki yüksek tutar ve artışın işletmenin stoklarını istenildiği gibi eritemediğinden veya yüksek stoklu çalıştığından kaynaklandığını fakat her iki durumda da stokta bulundurma maliyetlerinin olumsuz etkilendiğini ve işletmenin stoklarına bağımlı olduğunu söyleyebiliriz.



Ticari borçlarda meydana gelen yüksek tutar ve bir önceki yıla göre oluşan artışı işletmenin her iki yılda da ağırlıklı olarak kredili alış politikası izlemesinden kaynaklandığını ve bir önceki yıla göre kredili alış politikasında bir artış meydana geldiğini, Alınan avansların işletmenin aldığı siparişlerden kaynaklandığını bununda olumlu bir durum olduğunu, ödenecek vergi ve diğer yükümlülüklerin her iki yılda da yüksek olduğunu ve bir önceki yıla göre arttığını görmekteyiz buda işletmenin ödemekle yükümlü olduğu borçlarının yüksek olmasından kaynaklandığını, borç ve gider karşılıklarındaki artışında işletmenin olası giderlerine karşılık ayırdığı karşılıklardan kaynaklandığını söyleyebiliriz.



Not: B şıkkı hatalı olduğundan dolayı C şıkkında verilen sektör alacak tahsil süresi 45 gün’dür verisi kullanılarak yorum yapılamaz.



D) Özkaynaklarda meydana gelen artış;



(2.Yıl – 1.Yıl / 1.Yıl) X 100 = 6.350.241 – 4.536.727 / 4.536.727 = %40 artış gerçekleşmiştir.



E) Özkaynaklarda meydana gelen büyümenin neden;



Şirketin ödenmiş sermayesinde bir önceki yıla göre %60 bir artış meydana geldiğini görmekteyiz buda işletmenin şirket sahipleri tarafından sermaye gücünün arttırmaya yönelik faaliyet görmesinden kaynaklandığını, sermaye yedeklerinde meydana gelen %40’lık artışı ise bir önceki yıla göre işletmenin değerleme artışlarından meydana geldiğini, Kar yedeklerinde meydana gelen %17’lik artışı ise işletmenin sürekliliğini sağlayabilmek için kardan ayrılan yedeklerden meydana gelen artıştan veya yenisi alınmak amacıyla karlı satılan maddi duran varlık satışlarından kaynaklandığını ve dönem net karından meydana gelen % 11’lik artışın ise bir önceki yıla göre işletmenin cari dönem performansının ve karlılığının artmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz.


Cevap 2) Finansal Tabloların niteliksel özellikleri Türkiye Muhasebe Standartlarından TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu Standardında şu şekilde sıralanmıştır;



a) Anlaşılabilirlik



b) İhtiyaca Uygunluk



c) Önemlilik



d) Güvenilirlik


































































http://www.youtube.com/watch?v=DC7vOQuodFQ Müthiş gol için tıklayınız...

Merhaba

Merhabalar