Hoşgörü


Hoşgörü, sağlıklı insan davranışıdır. Hoşgörü sağlıklı insan hayatının, özüdür. Beşeri münasebetlerin temelidir.

Bugün her zamankinden daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğu aşikardır. Olumsuz birçok davranışın sebebi, yeterince hoşgörülü olamamaktır. Evde, trafikte, sokakta, okulda, işyerinde, kısaca insanın olduğu her yerde eğer hoşgörü yoksa orada bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik, tartışma, kavga olumsuzluk adına her şeyi görebilmek mümkündür.

Eğitimli ya da eğitimsiz her insanda görülebilen bir eksikliktir, hoşgörüsüzlük. Peki bunun sebebi nedir? Neden tarih boyunca Yüce Milletimizin hasletlerinden olmuş bir davranışı, bugün yeterince gösteremiyoruz. Bunun bir çok sebebi olabilir. Bunlardan kanaatimizce en önemlisi: insanın kendisi ile barışık olamamasıdır. İnsanımız, kendisine güvenmiyor, inanmıyor. Kendisini yeterince tanımıyor. En önemlisi kendisini sevmiyor, saygı duymuyor. Eğer insanın kendisine saygı ve sevgisi kalmamışsa, kendisi ile barışık olması da mümkün değildir.

Düşünün, en son ne zaman aynaya bakıp, kendinize gülümsediniz. Bu sabah kaç kişiye merhaba, günaydın ya da hayırlı sabahlar dediniz. Yoksa her gördüğünüz, tanıdığınız kişi için bu işte öyle biridir diye olumsuz mu düşündünüz? Ayıbını mı aradınız? Bu sabah trafikte içinizden kaç kişiye bir şeyler mırıldandınız. Kaç defa yardıma ihtiyacı olan insanları gördüğünüzde başınızı çevirdiniz. Okulda, sınıfta, sırada kaç kişiye kötü davrandınız. Arkadaşlarınızı, bencilliğinizden dolayı üzdünüz. Yönetici iseniz, idarenizdeki kaç insanı yeterince dinlemediğiniz için kırdınız. Yoksa siz sadece kendinizi mi düşünüyorsunuz?

Hoşgörü bir vurdumduymazlık değildir. Hoşgörü görmezlikten gelmek hiç değildir. Hoşgörü kendini bilmektir. Hoşgörü haddini bilmektir. Hoşgörü haddini bilerek sürdürülen hayat biçimidir. Hoşgörü bir anlayıştır, anlayışlı olmanın adıdır, sevginin yoludur. Hataları düzeltebilmedir. Yoksa bana ne lazımcılık değildir. Anlayışın kendisidir. Hoşgörü, çağın getirdiği sorunların, aç gözlülüğün, doyumsuzluluğun, sevgi yoksunluğunun, güvensizliğin çaresi olabilecek bir anlayış tarzıdır, insanın özüdür.

Görülen odur ki bugün insanımız kendisi ile barışık değil. Her gün, haberlere baktığınızda olayların bir çoğunun sebebinin hoşgörüsüzlükten kaynaklanıp kaynaklanmadığını bir düşünün... İnsan kendisi ile barışık olamadığı zaman, toplumda kendisi barışık olamıyor. Sonra da herkes bir başkasını suçluyor. Çünkü en kolayı bu.

Hz. Mevlana: “ Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim. Sen de onlara benim gibi iyi gözle bak.” Diyor ve ekliyor.

“Bakın! Toplumsal bunalımların, kavga ve dövüş ortamının tek ve en güçlü doğuş sebebi sevgi eksikliğidir. Bunun en doğru tedavi yolu ise sevgiyi aramak, yaşamak, uygulamaktır. Hoşgörülü olursanız seversiniz. Sevilirsiniz. Karar verirseniz ve de bu yolda çalışırsanız her şeye ulaşırsınız! ”

Hoşgörü ustası Hz.Mevlana, gibi Yunus Emre, Bektaş Veli, Karaca Sultan da insanları hoşgörüye davet etmişler ve yaşadıkları dönemde Anadolu’yu bir hoşgörü cennetine çevirmişlerdi. Ama bugün aynı Anadolu’da hoşgörü yerine daha çok hoşgörüsüzlük almış başını gidiyor.

Toplumda hoşgörüye dönüşün, hoşgörüyü davranışa dönüştürmenin yolu, hoşgörünün yayılması, insanın sevgiyi yaşamasına, kendisine saygı duymasına, kendisi ile barışık olmasına bağlıdır. Hoşgörünün bir hayat biçimine dönüştürülmesi gereklidir. Bunun için de, Hz. Mevlana ve diğer hoşgörü ustalarının peşinden daha fazla gitmek, onları daha fazla anlamaya çalışmak gereklidir.

Yazımızı hoşgörü ustalarının öğüdü ile bitirelim:

- “ Yıktığın varsa yapacaksın.
Ağlattığın varsa güldüreceksin.
Döktüğün varsa dolduracaksın.
Çıplakları giydirecek, açları doyuracak. Az halkı çok edeceksin. Ve en önemlisi:
Eline,diline, beline sahip olacaksın! ”

Hoşgörülü olacaksın.

Zaaf


Kedilerle ilgili bu durumu yeni öğrenmiştim:
Normalde sokak kedisi kendini saldırgan köpeklere karşı koruyabilirmiş. Bu direnci kıran tek şey neymiş biliyor musunuz: Sevgi...

İnsanoğlu, eğer bir sokak kedisinin başını okşar ve ona şefkat gösterirse kedicik kendisinin koruma altında olduğunu zanneder ve sivri tırnaklarını içeri çekermiş. Ve vahşi köpeklerin azgın dişlerini gırtlaklarında veya itlaf ekiplerinin zehirli etlerini midesinde bulurmuş.

Küçücük bir dokunuşta gardı düşen ve ölümcül yaralara açık hale gelen sarmanların kaderinde kendi aşk hayatımızın hülasasını buldum.

Biz de Eros'un şefkatine sığınıp, sevdalanınca en mahrem zaaflarımızı ele vermiyor muyuz?

Yıllar yılı ardına sığındığımız barikatların anahtarını gönüllü teslim edip, tırnaklarımızı içeri çekmiyor muyuz?

Sevginin bizi kollayacağına, sarıp sarmalayacağına dair ön kabulümüz yüzünden koruma duvarlarımızı gönüllü kaldırıp, yaralarımızı açık hale getirmiyor muyuz?

Sonra ne oluyor? Sevdamız en büyük zaafımıza dönüşüyor.

Saçımızı okşayan elin bizi ilelebet kollayacağına inanıyor, tatlı sözlere kanıyoruz. Taklalar atıp, cilveler yapıyoruz. Ve en ummadığımız anda, en korunaksız halimizle yakalanıyoruz aşkın hoyrat yüzüne.

Şefkatimiz katilimiz oluyor.

Ders almak mı? Ne münasebet!

Daha son ihanetin yarası kabuk bağlamadan, yeni yaralar için aralıyoruz kalbimizin kapılarını. Zavallı bir kedi yavrusundan farkımız yok aşkın karşısında.

Boynumuzda, kalbimizde pençe pençe darbe izleriyle, her sıcak dokunuşta çocukça uysallaşıp, her hayal kırıklığında "köpek gibi" pişman olarak, her terk edilişte acı çekip her dönüşte biraz daha kanayarak, kanayan yerlerimizi kediler gibi dilimizle yalayarak, "Bir daha aslalarla - Daimalar" arasında yalpalayarak yara bere içinde yaşıyoruz.

O yüzden "Melekler" içe kıvrık patilerle gömülüyor.Ve hayata "Şeytanlar" hükmediyor.

Belki de en iyisi kuyruğu her daim dik tutmaktır. Şefkate kanmış mefta bir ev kedisi olmaktansa, gardını almış bir sokak kedisi olarak hayatta kalmak daha iyidir.

_____Can Dündar_____

Bir Fotoğrafa

Karşımdasın işte.
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
...Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte...
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
Bitti artık hepsi.

Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.

Demiştim sana hatırlarsan:
“Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
‘zamanla bırakmamak’tır.”
Şimdi bana, geçen o zamanın
unutulmaz sancısı kalır.

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim!

_Nazım Hikmet Ran_



Bir eşi olmalı insanın
Rüzgar O'nun kokusunu getirmeli,
Yağmur O'nun sesini.
Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği,
Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken,
Cennetten köşe almışçasına
Sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı...
Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı,
Çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın!!!

Ben seni ölene dek seveceğim boş laf!!!
Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim...

Can YÜCEL



Çok severim masmavi gökyüzünü, huzur bulurum ona bakarken. Sonra içinde parça parça beyaz küçük bulutları gördükçe onları bir şeylere benzetirim, hayal kurarım. Hayal aleminde yaşayan benim gibi biri için en güzel araçtır gökyüzü ve içindeki beyaz bulutlar.

Derken gövdesi kocaman ağaçları sallayan, tozları havada uçuşturan sert bir rüzgar eser. Bu rüzgar bütün o küçücük bulut parçacıklarını bir araya getirerek, masmavi gökyüzünü görünmeyecek hale getirir. Hava kararmıştır, artık gökyüzüne baktığında sadece bulutları görürsün ve bulutlarda beyaz değildir artık onlarda kararmıştır. Böyle olunca gökyüzüne baktığımda duyduğum huzurdan eser kalmaz. Sanki gökyüzü kaşlarını çatmış bana kızmıştır sanki.

Bu karartının, bu kaş çatışın ve bu kızgınlığın ardından içini döker gökyüzü. Bazen olanca şiddetiyle, göz gözü görmeyecek şekilde sanki bana bağırıyormuşçasına sağanak yağmur olarak döker içini. Bazen ceviz büyüklüğünde dolu şeklinde kızgınlığını kafama vurarak çıkarmak istercesine döker içini. Bazen de usul usul çiseleme şeklinde içindekileri onu anlayım diye yavaş yavaş anlatarak okşarcasına bir tokat tadında döker içini.

Hangi şekilde yağarsa yağsın sonuçta yağmur dinip gökyüzü aydınlanacaktır. İşte bu yüzden severim yağmurun her şeklini. Ben hava karardı ve bir müddet bana kızıp karardığı için sevmeyi bırakmam asla gökyüzünü. Çünkü bilirim ki bu karartı geçicidir ve bana içindekileri döküp yağdığında gökyüzü aynı maviliğine geri dönecektir ve ben tekrar o mavi gökyüzü altında huzurla yaşamaya ve küçük beyaz bulut parçacıklarına bakarak hayal kurmaya devam edeceğimdir.

Herkesin hayatında gökyüzünün karardığı gibi; insanı sıkan, üzen ve huzursuz eden günleri vardır. Mühim olan; bu sıkıntılı günlerin geçmesi için ne şekilde olursa olsun içini dökmek ve sıkıntılı günlerin geçecek olduğunu, aydınlık günlerin geleceğini bilerek yaşamaktır.



Kendi Adına ve Bağımsız Çalışanların Sigortalılık Başlangıcı ve Sona Ermesinin Bildirimi



Sigortalılık Başlangıcının Bildirilmesi :

5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların sigortalılıkları, aşağıda belirtilen hallerden itibaren başlar.

1- Ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanların sigortalılıkları bu mükellefiyetlerinin başlangıç tarihi itibariyle başlar ve bu tarih vergi dairelerince, kuruma 15 gün içinde bildirilir.

2- Gelir vergisinden muaf olanların sigortalılıkları, Esnaf ve Sanatkar Sicil Müdürlüklerine tescil tarihi itibariyle başlar ve bu tarih Esnaf ve Sanatkar Sicil Müdürlüklerince, kuruma 15 gün içinde bildirilir.

3- Şirket Ortaklarından;

a- Kollektif şirket, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları ile donatma iştiraki ortaklarının sigortalılıkları vergi mükellefiyetlerinin başladığı tarihte başlar ve bu tarih, vergi dairelerince, kuruma 15 gün içinde bildirilir.

b- Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortaklarının sigortalılıkları, yönetim kurulu üyeliğine seçildikleri tarihte başlar ve bu tarih, şirket yetkililerince, kuruma 15 gün içinde bildirilir.

c- Limited şirket ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortaklarının sigortalılıkları şirketin ticaret siciline tescil edildiği tarihte başlar ve bu tarih, ticaret sicil memurluklarınca, 15 gün içinde bildirilir.

d- Limited şirket ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortaklarından hisse devri alan yeni ortaklarının sigortalılıkları ortaklar kurulunca devrin yapılmasına karar verildiği tarihte başlar. Bu tarih, ortaklar kurulu kararının, hisse devrine ilişkin tanzim edilen noter devir sözleşmesinin, devrin yapıldığının işlendiği pay defterinin birer sureti veya devir, ticaret sicil memurluğunca tescil edilmiş ise ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği nüshasının ibraz edilmesi kaydıyla şirket yetkililerince, 15 gün içinde bildirilir.

Görüldüğü üzere Anonim Şirket yönetim kurulu üyelerinin sigortalılıklarının bildirimi ile Limited şirket ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortaklarından hisse devri alan yeni ortaklarının sigortalılıklarının bildiriminin şirket yetkililerince yapılması zorunludur. Bu bildirimi 15 gün içinde yapmayan şirket yetkilileri için 5510 sayılı kanunun 102 inci maddesine göre her bir sigortalı için asgari ücret tutarında idari para cezası kesilecektir.


Sigortalılığın Sona Ermesinin Bildirilmesi :

5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı olanların sigortalılıkları aşağıda sayılan hallerde sona erer, bunlardan;

1- Ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanların sigortalılıkları mükellefiyetlerini gerektiren faaliyetlerine son verdikleri tarihte sona erer ve bu tarih ilgili vergi dairelerince ve sigortalılarca, 10 gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile Kuruma bildirilir.

2- Gelir vergisinden muaf olanların sigortalılıkları esnaf ve sanatkar sicil müdürlüklerindeki kayıtlarının silindiği tarihte sona erer, bu tarih esnaf ve sanatkar sicil müdürlüklerince ve sigortalılarca, 10 gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile Kuruma bildirilir.

3- Şirket Ortaklarından;

a- Kollektif şirket, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları ile donatma iştiraki ortaklarının sigortalılıkları vergi mükellefiyetlerinin bittiği tarihte sona erer, bu tarih vergi dairelerince ve sigortalılarca, 10 gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile Kuruma bildirilir.

b- Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortaklarının sigortalılıkları bu görevlerinin bittiği tarihte sona erer, bu tarih, şirket yetkililerince ve sigortalılarca, 10 gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile Kuruma bildirilir.

c- Limited şirket, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortaklarının sigortalılıkları hisse devrine ilişkin alınan ortaklar kurulu kararı ile hissenin devrine ilişkin tanzim edilen noter devir sözleşmesinin ve devrin pay defterine işlendiği sayfanın birer suretlerinin birlikte ibraz edilmesi veya hisse devri ticaret sicil memurluğuna tescil edilmiş ise ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği nüshasının ibraz edilmesi kaydıyla ortaklar kurulu karar tarihi itibariyle sona erer, bu tarih sigortalılar ve şirket yetkililerince, 10 gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile Kuruma bildirilir.

4- İflasın açılmasına mahkemece karar verilen şirketlerin ortaklarının sigortalılıkları sigortalının talebi halinde mahkemenin karar tarihinde, sigortalının talebinin olmaması halinde ise mahkemece iflasın kapatılmasına karar verildiği tarihte sona erer, bu tarih sigortalılar ve şirket yetkililerince, 10 gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile Kuruma bildirilir.

5- Tasfiyenin açılmasına mahkemece karar verilen şirketlerin ortaklarının sigortalılıkları sigortalının talebi halinde mahkemenin karar tarihinde sona erer, bu tarih sigortalılarca, sigortalının talebinin olmaması halinde tasfiye kurulu kararının ticaret sicil memurluğunca tescil edildiği tarihte sona erer, bu tarih ticaret sicil memurluğunca ve sigortalılarca, 10 gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile Kuruma bildirilir.

6- Tasfiyesine şirketin ortaklar kurulu tarafından karar verilen şirketlerin ortaklarının sigortalılıkları sigortalının talebi halinde tasfiyenin başlanmasına karar verildiği tarihte sona erer, bu tarih sigortalılarca, sigortalının talebinin olmaması halinde ise tasfiyenin sonuçlandığına ilişkin tasfiye kurulu kararının ticaret sicil memurluğunca tescil edildiği tarihte sona erer, bu tarih sigortalılarca ve ticaret sicil memurluklarınca, 10 gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile Kuruma bildirilir.

7- Mahkeme kararı ile iflasın, tasfiyenin açılmasına, ortaklar kurulu kararı ile tasfiyenin başlamasına veya münfesih duruma düşmesine karar verilen şirketlerin ortaklarından hizmet akdi ile çalışmaya başlayanların sigortalılıkları çalışmaya başladıkları tarihte sona erer, bu tarih sigortalılarca, 10 gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile Kuruma bildirilir.

8- Tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların sigortalılıkları tarımsal faaliyetin bittiği tarihte sona erer, bu tarih ziraat odalarınca, ziraat odası bulunmayan yerlerde ise tarım il/ilçe müdürlüklerince ve sigortalılarca, 10 gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile Kuruma bildirilir.

9- Herhangi bir yabancı ülkede ikamet eden ve o ülke mevzuatı kapsamında çalışmaya başlayan veya ikamet esasına bağlı olarak o ülke sosyal güvenlik sistemine dahil olanların sigortalılıkları çalışmaya veya ilgili ülke sosyal güvenlik sistemine dahil oldukları tarihte sona erer, bu tarih sigortalılarca, 10 gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile Kuruma bildirilir.


Görüldüğü üzere kendi adına ve bağımsız çalışanların sigortalılıklarının sona ermesinin bildirimi her halükarda sigortalıların bildirimini zorunlu kılmaktadır. Bazı hallerde vergi dairesi, esnaf sicil müdürlüğü ve ticaret sicil memurlukları da sigortalılar ile birlikte sorumlu tutulsa da; 5510 sayılı kanunun 102 inci maddesine göre her bir sigortalı için asgari ücret tutarında idari para cezasına maruz kalınmaması için sigortalılığın sona erdiğinin 10 gün içinde sigortalılarca mutlaka bildirilmesi gerekmektedir.

Gelir vergisi mükelleflerinin kapanışlarının vergi dairesine bildirimi 1 ay içinde yapılabildiğinden, sigortalılar tarafından sigortalılığın sona ermesinin kuruma bildirilmesinde geç kalmalar haliyle idari para cezasına maruz kalmalar yaşanabilecektir.

Herhangi idari para cezası ile karşılaşmamanız için yukarıdaki yazılanlar ışığında kendi adına ve bağımsız çalışanların sigortalılıklarının başlangıcını ve sona ermesinin bildirimini zamanında yapmayı unutmayınız.

Saygılarımla,
Hasan Volkan ÇEVİK
SMMM




Yararlanılan Kaynaklar :
- 28 Eylül 2008 Tarih ve 27011 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan;
5510 Sayılı Kanun Gereğince Sigortalı Sayılanlar, Sayılmayanlar, Sigortalılığın Başlangıcı, Kuruma Bildirilmesi ve Sona Ermesi Hakkında Tebliğ.


Ankara Kurumlar Arası Futbol Turnuvası 3. hafta mücadelesinde takımımız Enerji Bakanlığı ile karşılaştı. Dostça geçmesi beklenen maçta rakip takım oyuncuları hakeme ve takım oyuncularımıza sözlü sataşmalarda bulunsa da takımımız oyuncularının bu sataşmalara karşılık vermemesi maçın beklenildiği gibi dostane bir havada geçmesine sebep oldu.

Maça tutuk başlayan takımımız ilk dakikalarda savunmada yaşanan anlaşmazlıklardan dolayı rakip takıma iki net gol pozisyonu verdiler. Bunlardan birinde rakip takım forveti topu dışarı atarken diğer pozisyonda kalecimiz Başak abi gollük bir pozisyonu güzel bir şekilde kurtarmayı başardı. Bundan sonra takımımız da gol pozisyonları bularak oyunu dengelese de, ilerleyen dakikalarda rakip takımın attığı iki gole engel olamadık.

İlk yarının sonlarına doğru iyice toparlanan takımımız rakip takım kalecisinin inanılmaz hatasından dolayı Selim ile bir gol bulmayı başardı ve bu gol çok büyük bir moral oldu. İlk yarının son dakikalarında oyuna Atilla'nın yerine giren Volkan'ın kafayla attığı gol ile maçın ilk yarısı da 2-2 sona erdi.

Maçın ikinci yarısında takımımız oyuna ağırlığını iyice koydu ve neredeyse maç tamamen rakip sahada geçti. Ayağa iyi pas yapan Enerji Bakanlığı yorgunluğun verdiği etkiyle kendi sahasından çıkamamaya başladı. Sürekli gelişen atakların birinde Gökhan ceza sahasının sağ tarafından topu içeriye doğru ortaladı. Rakip defansın arkasından bir anda çıkan Mustafa topu ağlarla buluşturdu ve maçı 3-2 yaptı. Bu dakikadan sonra Volkan, Gökhan ve Mustafa'nın ayağından net pozisyonlar kaçıran takımımız; sağ taraftan Gökhan'ın yaptığı ortaya son anda ayak koyan Selim ile güzel bir gol daha buldu ve skoru 4-2 yaptı.

İlerleyen dakikalarda takımızın geliştirdiği ataklarda başka gol olmadı ve takımımız maçı 4-2 kazanarak üç maç sonunda puanını 7'ye yükseltti.

Maça damgasını vuran olaylar ise; birincisi maçı 2-0 geriden gelip döndürmek ve işi ciddiye almanın bilincini kavramak olurken, ikincisi ise; Mustafa'nın attığı gol sonrası sakatlığı dolayısıyla tribünde bulunan Kazım'a koşması ve gol sevinci esnasında yaşananlar oldu. Kazım tribündeki yerine döndüğünde hala titriyordu… :))

Değişiklikler:

Atilla >>> Volkan
Erdinç >>> Turhan



Ey gözleri yaşlarla dolan! Kalpten kalbe uzaklık ancak özlediğin ve özlendiğin kadardır. Kalbimde hissettiğim acının tarifi dağlara verilseydi dağlar bu acının ateşiyle küle dönerdi. Sen hangi diyarda acı çekip özlem duyuyorsan bil ki ben de oradayım. Özleyen kalbimizdir, bekleten de acizliğimiz. Sen orada hangi acıların eşiğindeysen bil ki ben o eşiği aşıp ateşe çoktan alev olmuşum.

İnsanım diyerek gezen binlerce gölge var. Kalbinde zerre kadar yakınlık duymadan, sadece nefsinin tutsağı olan. Ey Aşkullah'a inanan insanlar! Bilin ki insanlık çoktan ölmüştür. Kurtuluş sadece aşkla yeniden sevebilmektedir. Yeniden nefes almayı dilerseniz, mazlumum demeyi bırakın Aşıklığa iltica edin. Dünyada nice gözü yaşlı mazlumlar, Aşkullah'ın bağrını dağlamaktalar. Haydi! Sende bir adım at! Belki bir mazlumun özlemi sensin. Belki de sen mazlumun ta kendisisin. Yani uzağa gitmene gerek kalmadı sadece nefsin dostluğundan kurtulup. Gönül evine geri döneceksin. Nice canlar zalimlerin zulmünde. Sen de uzak kalarak zalimlere destek olma.

Bil ki aşıklık, insan olmaktan iyidir. İki gözünü kapasan da, muhakkak bir acıya çarpar bedenin. kulaklarını tıkasanda bir mazlumun feryadıyla yırtılır kalbin. Dünya da bu kadar güzellik varken. Mazlumu, zalimin pisliğine ve işkencesine mahkum etme. En sevdiğinin rahmeti için, hiçbir şey yapamam diye geçiştirme. Bari güneşte ısınan bir taşı gölgeye kaldır. Bari pencerene konan bir kuşa kuru ekmeğini ıslat ver. Bari bir çocuğun başını kalbindeki şefkatle okşa. Bari yoldan geçen bir fakire güler yüzle selam ver. Belki kolay diyorsun içinden ama önemli olan dil ile değil hâl ile ispattır. Biz aç olanları bilip sofralara oturamayanların, üşüyenleri hissedip ateşin karşısında ısınamayanların yolundayız. Evet insanlık öldü ama Aşıklık bâkidir. Haydi! Aşkullah seni bekliyor. Aşıklığa hicretin tam zamanı. Hây'dan hu'ya selam olsun. Aşkın sahibine emanet olun canlar!..

Bârân-î



Sevgili,

Bizi bırakıp gittin madem ki,
Suskunluğu seçtin madem ki,
Şems yerine gölgeye geçtin madem ki,
Pervane için kandil idin. Bittin madem ki,

Okyanusta bir damla olmak yerine,
Su birikintisinde damla olmayı tercih ettin madem ki,

O zaman
Maşuk çaresiz,
O sıradan bir adem ki..

Ahmet KİK


Öncelikle gelen herkese teşekkür ediyorum.

Merak edenler olabilir, neden 10 ve 11. buluşmanın değerlendirilmesi yapılmadı diye. 10. buluşma özel konuşmaların yapıldığı ve kendimizi değerlendirip yanlışlarımızı, eksiklerimizi, artılarımızı değerlendirdiğimiz bir buluşma olduğu için buradan aktarmak istemedik. 11. buluşmada da benim acilen şehir dışına çıkmam gerektiğinden böyle bir değerlendirme yapılamadı. Sanırım bu 10. buluşmada konuştuğumuz eksiklikler hakkında biraz ipucu vermiştir.

Peki dün ne konuştuk derseniz?

1-) 2009/113 ve 2010/33 nolu SGK genelgelerinde belirtilen teşvik konusunu konuştuk. Yanlız sadece bu teşviklere takılıp kalmamalı ve bundan önce yayınlanan 18-29 yaş diye bilinen genelgelere de bakmalıyız. Bunlar 2008/73, 2009/52 sayılı SGK genelgeleri ile işsizlik sigortasından yararlanan işçiler için teşviki öngören 2009/149 sayılı SGK genelgeleridir.

2-) SGK tarafından sigortasız işçi çalıştırılmasını önlemek için denetimlerin yoğunlaştırıldığından bahsettik. Bu durumdakiler için yani sigortasız işçi çalıştırdığı tespit edilenlere Şükrü KIZILOT'un kaçak işçi çalıştırmanın dayanılmaz cazibesi konulu yazısını okumalarını tavsiye ettik. http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=279525&yazarid=82 yazı bu. Birde mahkeme kararı var deniyordu, onu da bulabilirsek buradan ekleriz.

3-) Defter tasdik edilmemesi durumunda idarenin ve yargı kararlarının farklı olduğunu konuştuk. Bunun ilgili bilgiye şu linkten ulaşabilirsiniz. http://www.mustafagulsen.com/forum/forum_posts.asp?TID=4144&OB=DESC

Daha birçok konu konuştuk ama bu ara biraz dalgınım benim aklımda bunlar kaldı. Diğer konularıda toplantıya katılan diğer arkadaşlar tamamlarsa sevinirim.

Hasan Volkan ÇEVİK



Gözlerini
Kaybetmeden anlamaz mı ? İnsan.
Denizin mavisinin,
Ormanın yeşilinin,
Değerini..

İşitme duyusunu
Kaybetmeden anlamaz mı ? İnsan
Bir serçenin kanat çırpma sesinin,
Çırcır böceği senfonisinin,
Değerini..

Sağlığını
Kaybetmeden anlamaz mı ? İnsan
Nefes almasının
Ayakta dik durmasının
Değerini,

Peki
Anlamaz mı ? İnsan
Aşk’ın değerini
Kaybetmeden sevdiğini ..

Ahmet KİK

Yorgun Kuş



Yorgun bir kuş
Yatmakta
Gögüs kafesimde..

Kış yağmurlarından
Kanatları ıslanmış,
İri dolu tanelerinden
Bedeni yaralanmış,
Arsız çakan şimşeklerden
Korkarak atmakta kalbi,

Bekle..
Bekle..

Gün doğunca,
Güneş ısıtınca,
Çiçekler açınca ve salınca kokularını,
Yeryüzüne..

Haber vereceğim..
Ve
Salacağım seni
Yüreğimden..

Ahmet KİK



Sokak lambaları
Soğuktur.
Can yoktur.
Bilmez sevdanın adını.
Ve de tadını.

Sevgili,
Peki sen bilir misin ?
Gecenin
Siyah karanlığı
Bir kelebek için ne zindandır..

O
Bir ışık kırıntısını
Ne umutla
“aşk” diye
Sarar zayıf kanatları ile..

Oysa
Sokak lambasına
Her yaklaştığında
Bir kanadı yanar
Bir daha
Bir daha

Ve
Sabaha çıkmaz bu aşk…

Ahmet KİK



Aşağıdaki linkten ilgili dosyayı bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

http://www.upload.gen.tr/d.php/s9/fi3hgfyg/Konsinye.doc.html



Sevgili,

Soğuk suskunluğun
Alıştırmaksa
Sensizliğe beni..

Gözlerin bile,
Uğramaz olmuşsa
Gönül mahalleme..

Mevsimi bile geçmişse
Gözyaşı yağmurlarının..

Ve

Yeni oyuncağın
Buzdan kaleler
Yapmaksa çevrene..

Korkmuyorum
Sadece
Donuyorum.

Adı konmuş
Çünkü

Bembeyaz ayrılığın..

Ahmet KİK

YAŞAYALIM Kİ



Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.

Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.

Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.

Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.

Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...

Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı "herşeyde"...

Can YÜCEL

İkilik



İki “ben” bir yere sığmaz, ikisinden birisi ölmesi gerekir. Seven sevdiğinin önünde de ölü gibi olmalıdır, sevdiğini çekip çevirmeye, ona akıllar vermeye, onu yönetmeye çalışmamalıdır, eğer seviyorsa sadece sevdiği olmalı, sadece sevdiğinin aklı kalbi ve istekleri doğrultusunda hareket etmelidir.

" İki canlı kuşu birbirine bağlasan, dört kanatlı oldukları halde uçamazlar, çünkü ikilik mevcuttur " Mevlana Celaleddin Rumi


Bu haftaki buluşmamızda 10 kişiydik. Toplantıya katılan herkese çok teşekkür ediyorum.

Bu haftaki buluşmada aramızda yeni arkadaşlar vardı. Ne zaman yeni bir arkadaş gelse ve bu gelen arkadaş ne zaman bizden yaşça biraz büyük olsa ağırlık olarak konuşulan konular mesleğin sorunları, bu sorunların düzelmesi için çalışılıp çalışılmadığı ve bundan sonra ne yapabiliriz şeklinde oluyor. Haliyle dün de bu yoğunlukta geçti toplantımız.

Cumartesi günkü özel buluşmamızın da etkisi ile bu haftaki buluşmaya çok da iyi hazırlanamamıştık fakat yine de geçen hafta aklımıza takılan ve bu hafta gündeme gelen bazı konuları açıklığa kavuşturmaya çabaladık. Ayrıca şehir dışından takip edenler için şimdilik konuşulan konuların en azından linklerinin paylasılması ve daha sonra bu aktarımları daha iyi nasıl yaparız onu konuştuk.

Bir sonraki hafta 10. buluşmamız olması nedeniyle; ilk dokuz buluşmanın değerlendirilmesi, yanlış veya eksiklerimizin dillendirilmesi, daha iyi neler yapabiliriz ve buluşma mekanı ve gününün yeniden değerlendirilmesi kararını aldık.

Bahsi geçen konular şöyle idi;

1- Belirli Süreli iş sözleşmelerinde tazminat uygulamaları ve özellikli durumlar.
http://www.alomaliye.com/2007/huseyin_firat_issozlesmesi.htm
http://www.legalisplatform.net/Makale/Belirli%20S%C3%BCreli%20%C4%B0%C5%9F%20S%C3%B6z.%20ve%20Kar%C5%9F%C4%B1la%C5%9F%C4%B1lan%20Sorunlar.pdf

2- Mesleki Sorumluluk sigortası hakkındaki olumsuz bir durumu konuştuk.
http://www.mustafagulsen.com/forum/forum_posts.asp?TID=62236&PID=333775#333775

3- Yıllara sari inşaat işi yapan firmanın işin bittiği dönemde geçici vergi beyannamesi veremeyeceği bu işi ile ilgili gelirlerini kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edeceğini konuştuk. Haftaya birkez daha konuşulması kararını verdik.
http://www.ivdb.gov.tr/Mukteza/gv/ornek260.htm

4- Fotokopi işi yapan bir firmanın aldığı kağıtların gider mi yoksa mal mı olduğunu konuştuk. Ortak kanımız bu kağıt alışlarının mal olarak değerlendirilmesi gerektiği oldu.

5- Basit usulden gerçek usule geçenlerin stoklarında yer alan mallara ait kdv indirimi konusunu haftaya konuşma kararı aldık.

6- İndirimli orana tabi KDV iadesinde bir zaman sınırlaması var mıdır? Yani geç bu iadeyi 2 sene sonrada isteyebilir miyiz? Bunu da haftaya konuşacağız.

7- KDV alacağının 3. kişilerin borçlarına mahsubu ile diğer mahsup şekillerini haftaya konuşma kararı aldık. Referans KDV 101 ve sonraki tebliğleri.

8- Birkaç arkadaşımız 396 nolu VUK tebliğinde, B formlarında geçmiş aylara ait faturaların olması nedeniyle faturanın ait olduğu aya düzeltme verilmesi mecburiyetinin getirildiğini söylediler. Bu konuyu konuşma kararı aldık.

9- 3600 günü olan işçinin emeklilik şartlarını tamamlaması nedeniyle işverenden tazminat alarak işten ayrılıp ayrılamayacağı konusunu tartıştık ve bunu haftaya netleştirme kararı aldık.

10- En önemlisi bundan sonra daha iyi neler yapabiliriz onu konuşma kararı aldık. Lütfen sizlerde bu hususa fikirleriniz ile destek verin.

Toplantıya katılan herkese tekrar teşekkür ediyorum.

Hasan Volkan ÇEVİK



Merhaba arkadaşlar;

Bildiğiniz gibi 01/03/2010 Pazartesi günü 01/2010 dönemine ait B formlarının verilmesinin son günü. Nasılsa daha zaman var diyerek halen B formlarını göndermemiş olanlar için bu uyarıyı yapma gereği hissettim. Yapacağım bu uyarı çok ilginç gelebilir ama geçen ay benim başıma gelen bir olayın dün de başka bir arkadaşımın başına gelmesi benim bu uyarıyı yapmam gerektiğini düşündürdü.

12/2009 dönemine ait B formlarını gönderirken E-beyanname onay aşamasında bir firmanın B formu için hata mesajı verdi. Hata mesajını inceledikten sonra her şeyin normal olduğunu gördüm, buna rağmen B formunu onaylamıyordu. Biraz daha dikkatli inceleyince mal alışı yapmış olduğumuz bir firmanın ünvanını B formuna yazarken bir önceki aydan farklı yazdığımızı gördüm.

11/2009 Döneminde: "Hasan Volkan Sanayi Ticaret Ltd.Şti." şeklinde yazılmış.
12/2009 Döneminde: "Hasan Volkan San.Tic.Ltd.Şti." şeklinde yazılmış.

12/2009 dönemindeki mal aldığımız firmanın ünvanını 11/2009 dönemindeki gibi düzelttiğimde B formum onaylandı.

Dün bir arkadaşım KDV'lerini erken bitirmiş olacak ki; B formunu herşey normal olmasına rağmen onaylayamadığını söyledi. Ben de ona geçen ay başıma gelen olayı anlattım, kendisinin de bunu bir incelemesini söyledim. Nitekim mal alışı yaptığı firmanın ünvanını daha önceki dönemlerde bu dönemden farklı olarak kaydetmiş olduğunu gördü. Mal alışı yaptığı firmanın ünvanını daha önceki aydaki onayladığı şekliyle düzelttiğinde arkadaşımın B formu da onaylanmış oldu.

Şimdi birçoğumuz diyecek ki; biz bu firma ünvanlarını bir kere kayıt ediyoruz ve üzerinde herhangi bir değişiklik yapmıyoruz ki!!! Haklısınız, bu durumda olanlar için bir sorun olmasa gerek zaten. Fakat halen B formu girişlerini manuel olarak girenler olduğunu biliyorum. Bunun yanında program değişikliği yapmış olanlar firmaları yeniden kayıt ederlerken ünvanlarını yanlış kayıt etmiş olabilirler. Ayrıca bizim gibi hesap planı değişikliği yapmış ve sonuçta bir şekilde firma ünvanlarını değiştirmiş olanlar olabilir. İşte bu durumda olan arkadaşlar için bu uyarıyı yapıyorum.

Buradan yapmış olduğum bu uyarı ilginç hatta saçma gelebilir. Geçen ay benim başıma geldiğinde olası bir hata olarak görmüştüm. Fakat dün aynı hatayı başka bir arkadaşımda da görünce; B formu verme süresinin öne çekildiğini de düşününce bu durumdaki arkadaşları uyarayım istedim. Lütfen bu hatayı da dikkate alarak, sıkışmamak için B formlarınızı vermeyi son güne bırakmayın.

İyi çalışmalar.
Hasan Volkan ÇEVİK

Ben Seni ...


Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili

Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...

Ümit Yaşar OĞUZCAN



Bu haftaki buluşmada 12 kişiydik. Toplantıya katılan herkese çok teşekkür ediyorum. Toplantı ile ilgili değerlendirmeye geçmeden önce genel bazı sorunları aktarmak istiyorum.

1- Arkadaşlar geçen hafta konu dağılımı yapmıştık. Bunu ödev verme gibi algılayan arkadaşlarımız var fakat değerli arkadaşlar bu bir ödev verme değildir. Bu herkesin birşeyler paylaşmasını sağlamak için yapılmıştır. Yoksa hepimizin işleri zaten malum o yüzden ödev verme gibi bir durum söz konusu değil. Amaç dediğim gibi toplantılarda herkesin maksimum gayreti göstermesini ve paylaşımlarda bulunmasını sağlamak. Bunun için de biraz fedakarlık lazım.

2- Topluluk olmamız vesilesi ile birbirmize saygı göstermek zorundayız. Bir arkadaşımız bir konu hakkında paylaşım yaparken ona saygısızlık yapmamalıyız. Biz buluşmalarımız samimi bir havada geçsin istiyoruz, kimse sıkılmasın istiyoruz ama emek vererek birşeyler hazırlamış olan bir arkadaşımız bir paylaşımda bulunurken yada bir arkadaşımız bir soru sormuşsa ona saygımızı göstermeliyiz diye düşünüyorum.

3- Arkadaşlar ben toplantılarımızda konuştuğumuz ve sizler tarafından kağıt ortamında getirilen dökümanları platformumuza ait bir klasör oluşturup orada muhafaza etmek istiyorum. Sizlerden çalışmalarınızı almam ve kağıt ortamında getirmenizi istememin sebebi budur. Yoksa size sen hazırlanmamışsın demek gibi bir düşüncem yoktur. Zaten buna hakkım da yoktur. Bu dökümanlar ileride benzer konuları konuşursak lazım olabilir düşüncesi ile tarafımdan muhafaza edilecektir.

4- Yukarıdaki yazdıklarım; benim, sizlerin ve genel katılımcıların rahatsızlık duyduğunu düşündüğüm hususlardır. Eğer sizin benim düşünemediğim farklı bir rahatsızlığınız var ise lütfen dile getiriniz.

Gelelim bu hafta nelerden konuştuk konusuna;

1- Barış arkadaşımız bizlere belirli süreli iş sözleşmelerinde ihbar ve kıdem tazminatı uygulamalarını anlattı. Teşekkür ederiz.

2- Barış arkadaşımız bizlere işçilere ödenen ikramiyelerde bir sınır olmadığı hususunu anlattı. Teşekkür ederiz.

3- Kutay arkadaşımız dahilde işlem rejiminde KDV iadesi ve konunun genelini çok güzel bir şekilde anlaşılır olarak izah etti. Teşekkür ederiz.

4- Habil arkadaşımız indirimli orana tabi KDV iadeleri hakkında genel bir bilgi verdi. Yararlı olduğunu düşünüyorum. Birkaç kafamıza takılan konu kaldı onları haftaya netleştireceğiz. Teşekkür ederiz.

5- Tekstil işçilerinin özel durumunu Sefer arkadaşımız anlaşılır bir şekilde anlattı. Fakat bu konu hakkında anlatacakları daha bitmemiş kendisinden haftaya tamamlamasını ve bizlere de döküman ulaştırmasını rica ediyorum. Teşekkür ederiz.

6- Hisse devri durumunda ortakların sorumluluğu konusunu ile ilgili Ersan arkadaşımız getirdiği mahkeme kararları ve yazılarla kanundan farklı şekilde sonuçlar alınabileceğini anlattı. Teşekkür ederiz.

7- Mesleki sorumluluk sigortasını uzunca konuştuk ama net bir sonuca ulaşamadık. Barış arkadaşımızın SSK ile ilgili bir sorusu kafaları karıştırdı. Bir sigortacı arkadaşı toplantımıza çağırarak bilgi edinme kararı aldık.

8- SGK teşviklerinden işsiz istihdam etmeye yönelik teşvik hakkında Serdal arkadaşımız bilgi verdi. Fakat bana göre gerekirse bir buluşma gününü bu SGK teşviklerine ayırmamızda yarar var.

9- Bunun dışında GSS primi tehlikesi konusu geçen hafta gelemeyenler için tekrar hatırlatıldı. Ayrıca başımızdan geçen örnek olaylar değerlendirildi.

10- Asgari ücret tarifesini değerlendirmeyi haftaya bıraktık.

11- KDV ve Gelir vergisi kanunu arasındaki uyuşmazlığı gidermek için düzenlenen kanun önerisini gündeme taşımak ve gündemde tutmak için neler yapabiliriz. Bunu konuşma kararı aldık.

12- Verilmeyen beyannameler dolayısıyla VUK mük. 355 maddeye göre kesilen cezaların halen tebligat usullerine uyulmadığı gerekçesi ile kazanılabileceğini konuştuk.

13- Cemal arkadaşımız bu hafta olmadığı için damga vergisi istisnası konusu haftaya kaldı.

14- Zamanımız yetmediği için ödenmeyen sigorta primlerinin muhasebeleştirilmesi konusu da haftaya kaldı.

15- Ayrıca yeni işe giren bir arkadaşımızın veya yeni büro açan bir arkadaşımızın veya sınavı kazanan bir arkadaşımızın veya benzeri durumlardaki arkadaşlarımızın; toplantıya gelirken diğer arkadaşlarımıza yarım elme gönül alma tarzında bir hediye almasına karar verdik. :))

Sonuç olarak bu haftaki buluşma da bana göre çok akıcı ve güzel geçti. Katılan bütün arkadaşlarımıza hem toplantıya katıldıkları için hem yapılan tartışmalara katkıda bulundukları için ve hem de kendilerine ait konulara çok iyi bir şekilde hazırlandıkları için çok teşekkür ediyorum.

Hasan Volkan ÇEVİK


Bu haftaki buluşmada 13 kişiydik. İlk önce bu buluşmamıza gelerek bizlere tecrübelerini aktaran ve bizlere destek olan sayın Serdar KADIOĞLU ve sayın Barış ŞENBAY'a teşekkür etmek isterim.

Bizlerin bu buluşmaları organize etmesinin amacı http://www.facebook.com/pages/Ankara/Mali-Musavirler-Dayanisma-Platformu/224358426596?v=app_2347471856#!/note.php?note_id=229533216388 bu linkte de yazdığımız üzere tamamen mesleki dayanışmanın sağlanmasıdır. Amaçlarımızdaki ilk maddede de yazmış olduğumuz gibi siyaseti bu oluşuma bulaştırmamak en öncelikli hedefimizdir.

Fakat odamızda yapılacak seçim öncesi var olan grupların yapısını incelediğimizde bireysel olarak bazı grupların içerisinde yer almamız kaçınılmaz gibi görünüyor. Aslında bu kaçınılır bir durum ama bizler eğer birşeylerin düzelmesini gerçek manada istiyorsak elimizi taşın altına sokmalı ve düzelmesini istediğimiz durumlar için çalışmalarda bulunmalıyız. Tek başına bu çalışmaların güç olduğunu düşündüğümüzde de bir topluluk olarak bunu yapmalıyız diye düşünüyorum.

Keşke bizler hiçbir siyasi düşünceyi ön plana çıkarmadan sadece meslek için çalışmayı kriter olarak görenler var olan yönetime gelebilsek. Fakat şu an için bu zor görünüyor. İnşallah ileride bizler veya bizim gibi düşünen arkadaşlarımız bu görevlerde olurlar. Biz bu oluşumun birer üyesi olarak hiç bir arkadaşımızı bu anlamda bir gruba veya bir kişiye yönlendirme taraftarı değiliz. Bu konudaki karar tamamen arkadaşlarımızın kendi insiyatifindedir.

Bu haftaki gündemimizi meşgul ettiği için bu konu hakkında bir açıklama yapma gereği hissettim. Bu konuların konuşulmasından rahatsızlık duyan arkadaşlarımızdan bunun için özür diliyorum.

Gelelim bizler bu buluşmada ne yaptık?

1- Genel sağlık sigortası tehdidi üzerinde durduk. Hiç bir sosyal güvencesi olmayan bir kimsenin kendisinin, eşinin veya 18 yaşın altındaki çocuğu için mutlaka bir GSS primi ödemesi gerekmektedir. Yani 18 yaşın altındaki çocuklarının ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanması gibi bir durum mümkün değil. Bu durumun tek istisnası yeşil kart sahipleri.

2- 53 nolu Kdv sirküsü hakkında konuştuk.

3- Mühendislik faaliyetinde bulunan birinin işletme defteri tasdik ettirmesi durumunda yapması gerekenleri konuştuk.

4- Belirli süreli iş sözleşmelerinde İhbar ve Kıdem tazminatı doğar mı bu konuyu tartıştık. Bir sonraki hafta açıklığa kavuşturma kararı aldık.

5- İşçilere ödenen ikramiye ve prim gibi ödemelerde belirli bir tutar veya oran sınırlaması var mı? Bu konuyu tartıştık ve bir sonraki hafta açıklığa kavuşturma kararı aldık.

6- Dahilde işleme rejiminde KDV iadesini tartıştık. Bir sonraki hafta açıklığa kavuşturma kararı aldık.

7- İndirimli orana tabi KDV iadeleri konusunu tartıştık ve bir sonraki hafta açıklığa kavuşturma kararı aldık.

8- Şirket ortaklarının hisse devri durumundaki sorumluklarını tartıştık. Ersan arkadaşımız getireceği belgelerle bu konuyu bir sonraki hafta netliğe kavuşturacak.

9- Verilmeyen beyannameler dolayısıyla VUK. mükerrer 355. maddeye göre kesilen cezalar halen kaldırabiliyor mu? Bu konu hakkında araştırma yapma kararı aldık.

10- Mesleki sorumluluk sigortasını inceleme kararı aldık.

11- SGK teşviklerine bütün arkadaşlar olarak genel bir inceleme yapma kararı aldık.

12- Sefer arkadaşımız rahatsızlığı nedeniyle aramızda değildi bu hafta. O yüzden tekstil işçilerinin özel durumu da bir sonraki haftaya kaldı.

13- Cemal arkadaşımız haftaya bizlere damga vergisi istisnası konusundaki bilgilerini aktaracak.

14- SMMM Asgari ücret tarifesini bir sonraki hafta için inceleme kararı aldık.

15- Salı sabahı Serdal, Cemal ve ben sayın Nusret KURDOĞLU hocamız ile görüşmeye gittik. Bizlere değerli görüşlerini aktardı ve eğer birşeylerin düzelmesini istiyorsak mutlaka taşın altına elimizi sokmamız gerektiği konusunda telkinlerde bulundu. Yapmış olduğumuz bu birliktelik ile ilgili olumlu görüşlerini aktardı. İnşallah bir gün buluşmalarımıza kendisi de iştirak edecek.

Sonuç olarak bu haftaki buluşmamız en dinamik ve akıcı geçen buluşmalarımızdan birisiydi. Katılan bütün arkadaşlarımıza hem toplantıya katıldıkları için hem de yapılan tartışmalara katkıda bulundukları için çok teşekkür ediyorum. Bu hafta konuştuğumuz birçok konu netleştirilmek üzere haftaya bırakıldı. Ben bir sonraki hafta yapacağımız buluşmanın çok daha güzel olacağını ve bir o kadar da yararlı olacağını düşünüyorum. İşte bu yüzden herkesin yapmış olduğumuz konu paylaşımına özellikle önem vermelerini rica ediyorum.

Hasan Volkan ÇEVİK

http://www.facebook.com/pages/Ankara/Mali-Musavirler-Dayanisma-Platformu/224358426596?v=app_2373072738#!/topic.php?uid=224358426596&topic=12254


Ben dışarıda yağmur var, gel arınalım diyorum,
Sen gözyaşlarının oluşturduğu çamurda
oynamayı seviyorsun..

Ben “Aşk” rüzgarı var, kanatlarımla uçurayım diyorum
Sen yalnızlığınla tahta barakanda
Oturmayı istiyorsun..

Ben her fırtınanın arkasında güneş var, Sabır diyorum.
Sen kapıları kapalı yüreğindeki
Eski siyah bulutlara kanıyorsun..

Ben delikanlı bir kalbim var, seni seviyorum diyorum
Sen sevdaya mahmur gözlerinle
Gündüz düşlerine inanıyorsun..

Hey sevgili,
Farkında mısın ?

Ben yelkovan durmaksızın kovalıyor akrebi diyorum !
Sen her ok kirpiklerini kırpışınla
Yaşamından bir dakika daha siliyorsun..

Ahmet KİK - 2010



Mesleki sorunlarımızın varlığı hepinizin malumu. Bence bu sorunların temeli bireysel olarak yapılan yanlışlarla başlayıp, kurumsal olarak doğru hareket edilememesinden kaynaklanmakta. Birey olarak sorunların düzelmesi için çalışmalarda bulunmayıp, düzeltme yapmasını istediğimiz kurumlara var olan sorunları ısrarlı bir şekilde iletmedikçe sorunların düzeleceğini de sanmıyorum.

Mesleğe giriş aşamasında kendi kaderine bırakılarak ezbere dayalı bir eğitimin parçası haline getirilen meslek mensupları, ruhsatlarını aldıktan sonra da maalesef yine kendi kaderlerine bırakılmakta ve mesleki gelişmeleri kendi çabaları ile takip etmektedirler. Peki bunun ne kötülüğü olur ki diyebilirsiniz. Hatta bazılarına göre bunun kendi gelişimine önem veren birisine olumlu etkileri de olacaktır. Fakat bu olumlu etki yalnızca bir kişiyi değiştiren bir etki olacaktır. Burada benim bahsedeceğim ve asıl olmasını istediğim şey bütün meslek camiasında aynı etkiyi bırakmaya yönelik bir çalışma yapılmasıdır.

Önerim şu; her meslek mensubunun tamamlamaları gereken bir kredi sistemi getirilsin. Bağlı olduğumuz odamızın düzenlediği her seminer, sempozyum ve panelin belirli bir puanı olsun. Meslek mensupları bu etkinliklere katıldıkça tamamlamaları gereken krediden düşsün. Kredileri tamamlayamayanlar için de kredi tamamlama adı altında bir sınav yapılsın ve kredi tamamlamaları bu şekilde sağlansın. Peki kredisini tamamlayamayanlar ne olacak derseniz; bana göre bunun içinde tıpkı İMF’in ülkemize yaptığı gibi bir puanlama sistemi getirilsin. Örneğin etkinliklere katılıp kredisini tamamlayan bir meslek mensubunun puanı (A+) ise katılmamış ve kredisini tamamlamamış bir meslek mensubunun puanı (B-) olsun. Yani kredisini tamamlamadığı için ruhsatın elinden alınması gibi bir durum olmayacak.

Peki böyle bir uygulama neden yapılsın?

1- Muhasebesel anlamda aynı işlemlere farklı kayıtları önleyebilmek için,
2- Değişen mevzuatı sistemli bir şekilde takip edebilmek için,
3- Tüm meslek camiasına kalite kazandırabilmesi için,
4- Güncel tutulan bilgi ile cezalara karşı önlem amacını taşıdığı için,
5- Mesleki sorunlara duyarsız kalınmaması için, (Sürekli mesleki faaliyetlerin içinde olan birisinin sorunlara da kayıtsız kalmayacağını düşünüyorum)

Peki bu neden zorunlu olsun?

Çünkü maalesef insanlar kendi hallerine bırakılınca belirli bir müddet bir hevesle çalışmalarda bulunabiliyorlar ama özel ve iş hayatındaki yaşadıkları stresli olaylar kişilerin azmini söndürebiliyor. Mesleki olarak bir bütün halinde kaliteyi artırabilmek ve bunu kişilerin kendi iradelerine bırakmamak için zorunlu tutulması gerekmektedir diye düşünüyorum.

Bahsini ettiğim öneri hakkında Sürekli Eğitim adı altında daha önce bir çalışma olduğunu duymuştum. Fakat maalesef herhangi bir gelişme yok gibi görünüyor. Tüm meslek camiası üzerinde olumlu etki yaratacağını düşündüğüm bu çalışma inşallah en kısa sürede uygulanmaya başlanır. İnanıyorum ki böyle bir çalışma ile birlikte, meslektaşların birlikte hareket etme yetenekleri de artacak ve sorunlara sessiz kalmak yerine var olan sorunlara çözüm bulmaya çalışan birer birey olacaklardır.

Hasan Volkan ÇEVİK

Deli Balım



Buz rengi ay ışığında
Kıvrılıp giden yollar
Sana mı uzanır, yokluğuna mı yoksa

Yüreğimin o güneşsiz
O karanlık köşesinde
Yeşeren umut filizine
Gözüm gibi bakacağım

Bir yaban elde sen, bir yaban elde ben
Düşte olsa razıyım sessizce çıkıp gelsen
Günlerce gözlerinde erisem konuşmadan
Yansam ateşlerinde tenine dokunmadan

Çok uzak bir aleve
Uçan bir kelebek gibi
Bilmem sana mı uçarım canım
Yangınına mı yoksa

Gün gelecek deli balım
Bunca hasretten sonra
Bir masalın sonu gibi
Kollarında olacağım
İnan, inan, inan deli balım

Leman SAM

Yoksa...



Kolay uçulur mu ?
Yönünü bilmez rüzgarlarda
Güçlü kanatların yoksa..

Kolay yüzülür mü ?
Hırçın dalgalı denizlerde
Sağlam ciğerlerin yoksa..

Kolay “Aşık” olunur mu ?
Alem-i sağırlara
İlahi Aşka inançları yoksa..

Ah sevgili,

Kolay kolay ağlanır mı ?
Sevdaya dilsiz gecelerde
Sen gibi maşuk yoksa ..

Ahmet KİK - 2010

Maşuk : Sevgili
Alem-i Sağır : İnsan, En küçük alem

Erkek Dediğin



Seni elinin tersiyle değil avucunun içiyle kavrayacak. Bileceksin ki emin ellerdeyim, başkası tutamaz elimi böyle.

Rahat olacaksın yanında, çok konuşmayacak, beynini didiklemeyecek.

İnce olacak; seni senin kadar düşünecek. Sen onu merak ettiğinde kendisine hesap soruluyor havalarına girmeyecek. Senin inceliğine karşı umursamaz sözler sarf etmeyecek.

Adamın sinirini bozmayacak, cinlerini tepesine çıkarmayacak, sanki sen onun için varmışsın her ne zaman istese emrine amadeymişsin, o ne yaparsa yapsın her istediğinde yanında elinin altında olacakmışsın triplerine girmeyecek.

Sen ona sevgini hissettirdiğinde, sen ona kayıtsız şartsız aşıkmışsın gibi havalara girmeyecek.

Erkek dediğin ilgi gördüğünde ilgiyle, sevgi gördüğünde sevgiyle karşılık verecek.

Erkek dediğin, sen onun için kendine baktığında, sırf ona daha güzel görünmek için giyinip kuşandığında hiçbir şey olmamış gibi davranmayacak.

Ruhunu okşamasını bilecek. Romantik olacak kimi gün habersizce kucağında çiçeklerle çıkıp gelecek. Özel günleri unutmayı marifet sanmayacak.

Kayıtsız olmayacak senin bütün zarafetine karşı. Gerçekten seven bir kadın sevgi ve ilgi bekler, erkeğine verdiği aşkın karşılığında küçük bir tatlı söz, kısa bir mesaj, bir çağrı bile onu mutlu edebilir. Erkek dediğin bütün bunları cebinden para harcıyormuş gibi cimrilikle yapmayacak.

Ben aranmayı, çok aramayı sevmem demeyecek. Her şey kendi istediği gibi olsun istemeyecek. Sadece kendi canının istemesine bağlamayacak her şeyi.

Erkek dediğinin, hissettiğiyle yaptığı şey arasında uçurum olmayacak. Cesur olacak cesur. Seni seviyorum derken korkmayacak, başka şeylerin arkasına gizlenmeyecek.

Seviyorum deyip bir sonraki perdede kaçmayacak, özlüyorum diyorsa gelecek, kaybetmek istemiyorum diyorsa kaybetmeyecek.

Erkek dediğin askına sahip çıkacak. Korkak olmaz erkek dediğin. Erkek dediğin iyi sevişecek. Koyun gibi yatmayacak, bir an önce şu iş bitse demeyecek.

Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin. Bir baba şefkatiyle seni alnından öptüğünde bileceksin ki sevgisi geçici ve zayıf değildir.Ve sevgiyle öptüğünde dudaklarından bileceksin ki öpüşün tek sebebi şehvet değildir.

Erkek dediğin yakışıklı olacak, çekici olacak ama bundan çok daha öte bir şey... Zeki olacak.

Kadının küçük yalanlara, bahanelere inanmayacağını, kendisini kendi gibi tanıdığını bilecek. Kadının zekasını küçümsemeyecek kadar zeki olacak. Zeki olacak, seni bir hamur gibi karmasını bilecek, o hamura kendisi katmasını da.

Değerlerini bir anlık hevesler uğruna satmayacak. Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seninle yataktayken kullanacak.

Erkek dediğin önce sevecek. Kendini sevmeyen erkekten kimseye hayır gelmez. Bir bakarsın ki yıllar sonra bu adamla ne yatağa sığıyorsun, ne toprağa... Koluna girip gezmesini bileceksin gururla, koynuna alıp sevişmesini de. Babalığını da bilecek, ana-babaya hürmet etmeyi, kadir kıymet bilmeyi, vefakarlığı, fedakarlığı...

Erkek dediğin seni koruyacak,kuşatacak.

O nerede olursa olsun seni koruyacağını bileceksin.
Pısırık olmayacak erkek dediğin. Erkek dediğin erkek olacak.
Seni sadece sen olduğun için sevecek. Parayla pulla, kariyerle, güçle, kimin ne dediğiyle hareket etmeyecek.

Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem dostun, hem baban, hem çocuğun olacak, huzurla bağrına basacaksın.

Can YÜCEL

Oysa "AŞK"



Sufi,

"Aşk"ı yaşamak için;

İlle ulaşamamak mı gerek ?
Gözyaşı döküp, ağlamak mı gerek ?
Geceyi gündüze katmak mı gerek ?
Aç iken tok gibimi olmak gerek ?

Oysa "Aşk",

Var iken değerini bilmek demek.
Maşukun kokusunu doyasıya içine çekebilmek demek.
Bedeninden vazgeçip, bir bedende yaşayabilmek demek.
Yaşam her doğduğunda, günaydın Günışığım diyebilmek demek.

Ahmet KİK - 2010

Maşuk : Sevgili



Kaçmaya çalıştığın gerçek bir gün karşına çıkacak ve işte o gün kaçacak yerin olmayacak...

Ben senin varlığını seviyorum, yokluğunu seviyorum. Sana ulaşamadığım dakikalarda seni duymayı, seni özlemeyi, hiç görmesem bile seninle olmayı seviyorum. HİÇ KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!!

Senin gülüşünü seviyorum. Her bana bakışında gözlerinde okuduğum o duyguyu, gözlerindeki gözlerimi seviyorum, gönlünü seviyorum, özünü seviyorum senin, dudaklarındaki sözlerini seviyorum. YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!

Ben sendeki o sıcaklığı, sana olan uzaklığı seviyorum, yanaklarından akan gözyaşlarını, en çok dağınık olduğunda saçlarını, beni arayan ellerini seviyorum, yalnızlığımı seviyorum sebebi sensen. Ayrılığını seviyorum, en çok yalnız kaldığımda beni bulan gönlünü seviyorum. BEN EN ÇOK SENİN BANA OLAN SEVGİNİ SEVİYORUM..!!

İçimden haykırmak geliyor, dünyaya sığdıramadığım seni; kalbime sığdırmak geliyor. Ağlamak geliyor seni görmezsem, özlemek geçiyor içimden seni sevmek geçiyor, içimden sana doğru giden bin bir türlü yol geçiyor, içimden sen mutlu olacaksan ölmek bile geçiyor gülüm. YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!

Ben yalnızca seni seviyorum. Ne o muhteşem güzelliğin, ne kalbimdeki özelliğin, ne de sevdiğim için değil. Seni, yalnızca Sen olduğun için, ruhun için, kalbin için, aklın ve sevgin için seviyorum seni. Ben seni en çok kendim için seviyorum. Belki de ilk defa bencil oluşumu, sana borçlu olduğum için, seni her şey için seviyorum ve sahip olmadığım hiçbir şey için. YİNEDE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!

Her dakika seninle olmayı seviyorum, gözlerimi her açtığımda aklıma gelişini seviyorum, her gece uyumadan önce, seni sevdiğim aklıma gelince sensiz uyumayı bile seviyorum, uyumadan önce seni düşününce. Ben seni en çok umutsuzluğumda beni bulduğun için seviyorum. YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!

Ben seni bu şehirde olduğun için değil, benimle aynı toprağa ayak bastığın için, benimle aynı gökyüzünü paylaştığın için seviyorum. Geceleri benim yüzüme vuran ay ışığı senin de gözlerine vurduğu için seviyorum. Benim kemiklerimi ısıtan yaz güneşi, sana da sıcaklık veriyor diye seviyorum seni. Beş bin yaşındaki bu dünyada, benimle aynı zamanı paylaştığın için seviyorum. Ben seni benimle yaşadığın için, benden hiç gitmediğin için seviyorum. Beni hiç terk etmediğin için…

Ellerini seviyorum Tanrıya açıldığında. Kalbini seviyorum kapıları açıldığında. Ve gözlerini seviyorum her karşımda kapanıp açıldığında. Bana baktığında içimde yakaladığın coşkumu seviyorum. Her bana baktığında seni sevdiğimi hatırlamayı seviyorum. YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!!

Her kibrit çaktığımda alevin içinde seni görmeyi seviyorum. Her sigara yaktığımda dumanın şeklinde seni görmeyi seviyorum. Her bana baktığında, o kadar çok seviyorum ki seni sevmeyi. Yalnızca sen olduğun için hayatımda kendimi bile seviyorum. Sen olunca aklımda.

Kalbimi seviyorum, seni seviyor diye. Gözlerimi seviyorum, seni görüyor diye. Ruhumu seviyorum, senin ruhuna bu kadar yakın diye. Varlığımı seviyorum. Sırf sana borçlu olduğum için, mutluluğumu seviyorum. Gülümsememi seviyorum, seni düşününce. Ayakta kalışımı seviyorum, sebebi sen olunca. YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!

Ben sana olan sevgimi yazan kalemimi seviyorum. Senin adını yazdığım kağıdı seviyorum. Sana olan sevgime benzettiğim her sevgiyi seviyorum. Bana seni hatırlatan her şeyi, sana giden yolları seviyorum. O kadar çok seviyorum ki seni, Sen’i kaybetmek korkusunu bile içinde yalnızca sen olduğun için, sana karşı duyduğum bir duygu olduğu için, korkumun sebebinde sen olduğun için seviyorum.

YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!
YİNE DE KORKMUYORUM SENİ SEVMEKTEN..!!
..SENİ SEVİYORUM..

Murat APAYDIN (Ben yazsam ancak bu kadar güzel olabilirdi) :D



"İranlı şâir Şirâzi derki: "Aşka uçma kanatların yanar. "Mevlâna da der ki: "Aşka uçmadıktan sonra kanatlar neye yarar."

Bahsettikleri aşklar farklı sanki. İranlı, karşı cinse duyulan aşktan bahsetmiş olsa gerek. Öyleyse haklıdır, yakar, yakıyorda. Ama Mevlana'nın söylediği ilahi aşk, Allah'a duyulan karşılıksız aşk ve gerçekten ona ulaşamadıktan sonra kanadı napam :)

Bencesine gelirsek, aşkın kanatları yakıcı etkisinin olduğu doğrudur hatta bilirim ki yürekleri de yakar. Fakat karşına öyle biri çıkarki onu ilahi aşk tadında seversin. Birşey beklemezsin, onu mutlu etmek yeter sana ve sadece seversin. Bu hayatında duyduğun en temiz duygudur aslında. Karşındaki de bunu anlarsa ve eğer kazara o da seni severse işte aşka uçmuş ve yanan kanatlarına merhemi bulmuşsundur demektir...

hvç