Mühim olan sürenin kısalığı yada uzunluğu değil aslında. Mühim olan şey staj süresi boyunca meslek mensubu adaylarının kendilerine birşey katıp katamadıkları. Bireysel olarak kişi çok azimlidir, çalıştığı yer kişisel gelişimine katkı sağlar, sonuçta iyi bir meslek mensubu olur. Fakat maalesef mesleğin geneli böyle değil. İşler böyle yürümüyor. Kişi kendini geliştirmek istese bile buna işlerin yoğunluğu, stres, iş ortamı ve haliyle bulunan kişisel bahaneler engel olabiliyor. Tekrar söylüyorum staj süresi boyunca kişiye verilen eğitim, kişinin edindiği eğitim yeterli değildir. Hatta belki de çoğu yerde hiç yoktur. İş sadece fatura girip beyanname yapmaksa, zaten bunu yapan kişi sayısı piyasada bir hayli mevcut. Önemli olan "mali müşavirlik" mesleğinin özünü adaylara öğretebilmektir. Bu da şu andaki gibi 6 adet dandik Cd ile sağlanmaz. Sınava odaklanmış bir aday olmaktan ileriye gidemeyen insanlar topluluğu ortaya çıkarır hepsi o kadar. Sınav ne kadar zor olursa olsun, çok çalışılır ve o sınavdan geçilir. Süre ne kadar uzun olursa olsun, o süre tamamlanır. Ama asıl önemli olan şey kişi kendisine birşey katabilmiş midir? Şu andaki sistem ile bu bırakın 3 seneyi 10 sene bile olsa mümkün değildir. Ama derlerse ki; biz bu 3 sene boyunca katılımı zorunlu ve hakiki eğitimler vereceğiz ve tüm meslek mensubu adaylarının gelişimlerini takip edeceğiz. Sınav sistemimizi de gözden geçirip bilinçli meslek mensupları yetiştireceğiz. İşte o zaman ayrı. Belki kalite dedikleri şey o zaman sağlanabilir.

Benim kaliteyi artırmak için daha güzel bir önerim var. Şu anda neredeyse üniversitelerin bütün bölümlerinden mezun olanlar yapacak birşey bulamayınca, bari muhasebeci olayım diyerek odalara başvurularda bulunuyorlar. Staja başlama sınavını çok çalışarak bir şekilde geçiyorlar. Ondan sonraki süreç kişiye göre değişiyor. Kimisi yukarıda dediğim gibi, iyi bir iş buluyor ve bu iki seneyi gayet güzel bir şekilde kendisine bilgi katarak geçiriyor. Kimisi de iş bulamıyor, fason stajyerlik yapıyor yeterlilik sınavlarına da çok çalışarak ruhsatını alıyor. Kimisi de iş buluyor, bulduğu yer Serbest Muhasebeci oluyor. Bir Mali Müşavirin yanında staj yapması gerektiğinden yine fason stajyerlik yapıyor ve belki de sigorta primini de maaşından kestirerek bu staj süresini tamamlıyor. Yani süreç herkes için aynı işlemiyor. Herkes için aynı işlemeyen bir süreçten kalite beklenir mi sizce? Bence mümkün değil.

Önerim şu; tıpkı avukatlarda olduğu gibi, nasıl ki Avukat olabilmek için Hukuk Fakültelerinden mezun olmak gerekiyorsa; Mali Müşavir olabilmek için de Muhasebe Fakültelerinden mezun olma şartı getirilsin. Tabi bunun için öncelikle bağımsız Muhasebe Fakültelerinin açılması gerekiyor galiba. Muhasebeci olacak arkadaşın bu fakülteden mezun olma mecburiyeti getirilsin ve diğer bölümlerden aday kabulu kesinlikle durdurulsun. Yanlış bilmiyorsam avukatlarda da Adalet Meslek Liseleri varmış ve bu liseleri bitirenlerde avukat olabiliyorlarmış. Fakat bunun önüne geçmişler ve sadece Hukuk Fakültesinden mezun olanların avukat olabilmesini sağlamışlar. Şimdi biz de neden böyle bir şey yapamayalım. O kadar aciz bir toplulukmuyuz biz. Hiç değilse böyle yaparak herkes için aynı işleyen bir süreç sağlanmış olur, bana göre kalite de böyle artar.

Meslek mensubu olduktan sonra da, katılımı zorunlu olan ve meslek mensuplarının tamamlamaları gereken bir krediyi mecbur kılan zorunlu güncel eğitimler verilse fena mı olur? Bunca işin arasında vakit bulabilir miyiz? Zorunlu olursa buluruz. Üstelik geri dönüşümü de olacaktır. Nasıl olacaktır bilgi dağarcığımız genişleyecektir, yaptığımız işlerde teklik ve birlik olacaktır ve yanlış yapma riskimiz azalacaktır. Hiç birşey olmasa yeni insanlarla tanışmış oluruz. Aynı durum bire bir ama belki farklı zamanlarda meslek mensubu adaylarına da uygulanmalıdır.

Sonuç olarak; sistem ne olursa olsun esas önemli olan kişinin kendisinin bunu gerçekten istemesidir. Fakat kötü sistemde kötünün iyisi ön plana çıkar, iyi sistemde iyinin iyisi ön plana çıkar. Şimdiki sistem adil olmayan ve sadece bireylerin azmine bel bağlamış bir sistemdir. Ama herkes aynı azimde olmayabilir. Yapmasın o zaman kardeşim diyebiliriz ama adam yapıyor, bir şekilde bunu başarıyor ve tıpkı senin benim gibi bir mali müşavir oluyor ve inanın bunların sayısı küçümsenecek sayıda değil. Bir arkadaşım var, özel üniversiteyi bitirmiş ilk hakkında staja başlama sınavını geçmiş. İş bulamamış ama babası tanıdığı bir muhasebecinin yanında sigorta parasını ödeyerek stajyer gibi göstermiş. Bu arkadaşım kitapları ezberledi, hiçbir iş deneyimi olmadan ve işi de hiç bilmeden yeterlilik sınavlarını da verdi. Şimdi de ruhsatını aldı. Bu şekildeki insanların sayısı bir hayli fazla. Şimdi benim arkadaşım gerçekten Mali Müşavir mi? Evet ruhsatı var mali müşavir. Peki sizce de öyle mi? Peki sizce benim arkadaşım kaliteli bir mensubu mu? Şu an için değil ama belki 10 sene sonra olur.

Dilerim bütün meslek mensubu adayları bu 3 senelik staj süreleri boyunca kendilerini geliştirebilirler ve "kaliteli" birer meslek mensubu olabilirler ve sadece kendini geliştirip sadece kendisinin kaliteli olmasını yeterli görmeden, mesleğin de kaliteli hale gelmesi için çalışmalarda bulunabilirler.

ÖNEMLE DUYURULUR

5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı (KEY) Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun ve 14.08.2007 tarih 26613 (Asıl ) Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelik Hükümlerine göre;

İlgili Kanun gereği Banka tarafından Emlak Konut GYO A.Ş.’ye bildirilen listeler hak sahipliğinin tespitine esas olmak üzere Resmi Gazetede 28.07.2008 tarihinden itibaren ilan edilecek ve sitemizde KEY ödemelerine ilişkin sorgulama bu tarihten itibaren başlayacaktır.

KEY Hak sahipleri ödeme miktarlarını internet sitesinden T.C. Kimlik Numaraları ve Sosyal Güvenlik Numaraları ile öğrenebileceklerdir.

T.C. Kimlik No ve Sosyal Güvenlik No ile yapılan sorgulama sonucunda çıkan ödeme miktarına hak sahibinin itirazı olmaması durumunda, Hak Sahipleri ödemelerini aşağıda belirtilen ödeme tarihleri tablosu doğrultusunda T.C. Ziraat Bankası şubelerinden T.C. Kimlik No ibraz ederek alacaklardır. Kurumlar tarafından T.C. Kimlik No bildirilmeyen hak sahiplerine ödeme yapılamayacaktır. Bireysel ödeme için T.C. Ziraat Bankası Şubelerine başvuran hak sahiplerinin T.C. Kimlik No ile birlikte Nüfus Cüzdanı, Ehliyet veya Pasaport ile başvuru yapmaları gerekmektedir. Sosyal Güvenlik No ile ödeme yapılmayacaktır.



-KEY hak sahiplerinden T.C. Ziraat Bankası’nda hesabı bulunan ve bu hesabına ilişkin Bankkartı bulunanlar, T.C. Ziraat Bankası ATM’lerinden yukarıda belirtilen günleri beklemeden ilk günden itibaren paralarını alabileceklerdir. Dolayısıyla bu hak sahiplerinin 28/07/2007 gününden itibaren şubeler yerine, doğrudan T.C. Ziraat Bankası ATM’lerinden paralarını almaları mümkün olabilecektir.

-KEY Ödemeleri bireysel olarak T.C. Ziraat Bankası Şubelerinden yapılabileceği gibi, T.C. Ziraat Bankası Şubeleri’ne başvuruda bulunan Kurum/Kuruluş ve Saymanlıklar aracılığıyla toplu olarak da ödenebilecektir.

-Kurum ve Kuruluşlardan, halen çalışan personelinin KEY tutarlarını topluca almak isteyenlerin, herhangi bir T.C. Ziraat Bankası şubesine başvurarak, personeline ait bilgileri bir CD ve istenen diğer belgeleri vermeleri halinde, bu kurum ve kuruluşlara, yukarıda belirtilen ödeme günleri beklenmeden ilk gün topluca ödeme yapılacaktır. Detaylı bilgi T.C. Ziraat Bankası Şubelerinden alınabilecektir.

-Hisse senedi talep edecek hak sahiplerinin T.C. Ziraat Bankası Şubeleri’ne bireysel olarak başvurmaları gerekmektedir. Hisse senedi talep edecek hak sahipleri T.C. Ziraat Bankasından hisse senedi hak sahipliğine ilişkin dekont alacaklardır. Topluca hisse senedi talebi kabul edilmeyecektir. Hisse senedi ilmühaberlerinin hak sahiplerine teslimine ilişkin usul ve esaslar daha sonra Emlak Konut GYO A.Ş. tarafından ilan edilecektir.

-T.C. Kimlik No ile yapılan sorgulama sonucunda listede isimleri yer almaması Sosyal Güvenlik No ile yapılan sorgulamada T.C. Kimlik No’nun bulunmaması yada Konut Edindirme Yardımı hak sahibi olduğunun ve ödeme miktarının doğru olmadığının ileri sürülmesi halinde üç ay içinde öncelikle adlarına ödeme yapan kurumlara(çalışmış oldukları kurumlar) bu kurumlardan sonuç alınamaması durumunda ise Sosyal Güvenlik kurumlarına müracaat etmeleri gerekmektedir.

-Hak sahibinin ölmüş olması halinde, veraset ilamına istinaden yapılacak ödemelerde yasal mirasçıların tümünün aslen/vekaleten birlikte müracaat etmeleri veya miras ortaklığına temsilci atanması gerekmektedir. İştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürüldüğüne dair mahkeme kararının ibraz edilmesi halinde ise hisse oranında ödeme yapılacaktır.

-Vekaletname ile yapılacak ödemelerde, genel vekaletnameye istinaden ödeme yapılabilecek, özel bir vekaletname istenmeyecektir. Ancak, ibraz edilecek genel vekaletnamede vekilin Bankadan para çekme yetkisi bulunacaktır.

-İlgili Kanunun uyarınca Resmi Gazete de ilan tarihinden itibaren beş yıl içinde talep edilmeyen alacaklar Hazineye irad kaydedilir.

8.5 milyon vatandaşı ilgilendiren Konut Edindirme Yardımı (KEY) ödemeleri 28 Temmuz pazartesi günü Ziraat Bankası şubelerinde başlıyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün imzaladığı konuyla ilgili yasa değişikliği dünkü Resmi Gazete’de yayımlandı. Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar, Hazine’den para aktarılmasını beklediklerini belirterek, "Haksahipleri adına elektronik ortamda hesaplar açıldı. Hak sahipleri pazartesi günü kimliğiyle gelmeleri koşuluyla, Türkiye’deki bütün Ziraat Bankası şubelerinden paralarını alabilir" dedi.

Son iki numaraya göre

Genel Müdür Çağlar, Hürriyet’in, 8.5 milyon haksahibine yapılacak ödemenin, ölçek açısından sistemi zorlayıp zorlamayacağı sorusuna, "Ziraat Bankası bu tür yaygın ve büyük ödemelere "antrenmanlı" bir bankadır. SSK, Bağ Kur emekli maaşlarında 6.5 milyon kişiye ödeme yapıyoruz" diye konuştu. Çağlar’ın verdiği bilgiye göre ödemeler, vatandaşlık numarasının son iki rakamına göre, günlere bölünerek yapılacak. Banka bu konuda ayrıntılı bir duyuru yapmaya hazırlanıyor.

Kuruma toplu ödeme

Çağlar, tıpkı dört yıl önceki "nema" ödemelerinde olduğu gibi, kamu ve özel sektör kurumlarına, toplu kurumsal ödeme de yapılabileceğini, kurumların bu tutarları çalışanlarına ödeyebileceklerini de aktardı.

Kredi paketi

Çağlar, geçen hafta sonu Erzurum’da KEY tutarlarını, peşin toplu faize sayarak, kredi olarak da kullandırma projesi üzerinde çalıştıklarını söylemişti. Bu projenin geçerli olduğunu söyleyen Çağlar, ihtiyaç kredisi olarak kullanılabilecek bu kredi projesine son şeklini vermek üzere olduklarını açıkladı. Buna göre, KEY alacağı örneğin 1000 YTL olan bir haksahibi, bu tutarın bireysel kredideki faizin peşitanı sayılması kaydıyla, 10 ayda 10 eşit taksitte 10 bin YTL kredi kullanabilecek. İkinci seçenek ise aynı tutarın, 20 ay taksitle 5 bin YTL kredi olarak alınması sözkonusu olabilecek. Çağlar, 1000 YTL’lik kredinin 20 taksitte alınıp alınamayacağı sorusuna, "bunun haksahibi ile şube arasındaki ilişkiye bağlı olduğunu" kaydetti.

Piyasayı rahatlatabilir hacize karşı engel yok

CAN Akın Çağlar, piyasaya girecek 2.8 milyar YTL’nin "canlandırıcı" etkisi olup olmayacağı sorumuza, "Böyle bir etki beklenir" yanıtını verdi. Pek çok vatandaş açısından "nefes aldırıcı" bir işlev üstlenecek olan KEY ödemeleri, haciz takibi yapan ve alacağında zorlanan bankalar için de "fırsat" olacak. Çağlar, KEY tutarlarının, başka nedenlerle alacaklı olan bankalar açısından hacze konu olabileceğini ve bunun önünde yasal bir engel bulunmadığı görüşünü tekrarlarken, "Diğer bankalardan listeler gelmeye başladı mı?" sorumuza, "Haberler geliyor" yanıtını verdi.

Konut Edindirme Yardımı 1 YTL olanlar bile var

Toplam 2.8 milyar YTL’nin ödeneceği KEY tutarları 1 YTL ile 1391 YTL arasında değişiyor.

KEY ödemeleri, 1987-1995 döneminde hesabına prim kesilen 8 milyon 493 bin 956 kişiyi kapsıyor.

Ödeme dilimlerine göre, en çok hak sahibi 3 milyon 800 bin kişi ile 0-50 YTL arasında bulunuyor.

2 milyon 922 bin kişi 50 ile 500 YTL arasında, 972 bin kişi de 500 ile bin YTL arasında KEY parası alacak.

1.3 milyon personele ek ödeme çalışması yapılıyor

BAŞBAKAN Yardımcısı Cemil Çiçek, ek ödeme alamayan personele ilişkin çalışmanın yapıldığını açıkladı. Çiçek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Afet İşleri Yasasının görüşülmesi sırasında, bir milyon 300 bin personeli ilgilendiren düzenlemenin TBMM tatile girmeden yapılacağını söyledi. Çiçek, şöyle dedi: "Ek ödeme alamayan 1 milyon 300 bin personelle ilgili düzenleme yapıyoruz. Bunu Meclis tatile girmeden yapmayı düşünüyoruz. 100-200 YTL fark var diye çalışanlar oraya geçmek istiyor, hepimizi meşgul ediyor."


(Hürriyet)

24.07.2008

KREDİ KARTI SATIŞ (POS) CİHAZI İLE YAPILAN SATIŞLAR VE KDV BEYANNAMESİNİN 45 NO’LU “KREDİ KARTI İLE TAHSİL EDİLEN TESLİM VE HİZMET BEDELLERİN KDV DAHİL KARŞILIĞINI TEŞKİL EDEN BEDEL” SATIRINA İLİŞKİN AÇIKLAMA



Bilindiği üzere, bankalar ve kredi kartı okuma makinesi (Pos makinesi ve imprinter cihazı) veren diğer kurumlar, vergi kimlik numarası bazında verdikleri cihazların üye işyerlerini ve bu işyerlerinin aylık kredi kartı ile yaptıkları satışları (sanal pos, kredi kartı, banka kartı-debit ve imprinter cihazı ile yapılan) günlük satış tutarları bazında aylık dönemler halinde ilgili dönemi takip eden ay Başkanlığımıza göndermektedirler.

Bankalardan alınan bu bilgilere göre, bankaların kredi kartı ile satış cihazı verdiği üye işyerlerinin, bu cihazları kullanarak yaptıkları satış tutarları ile mükelleflerin beyanları karşılaştırılarak bilgiler arasında uyumsuzluk tespit edilen mükellefler hakkında denetimler yapılmaktadır. Başkanlığımızca, söz konusu denetimlerin bundan böyle aylık dönemler halinde daha sık yapılması planlanmaktadır.

Yapılan vergi incelemelerinde mükelleflerin kredi kartı ile satış işlemi olduğu halde, ilgili dönemlerde verilen KDV beyannamelerinde yer alan 45 numaralı “kredi kartı ile tahsil edilen teslim ve hizmetlerin KDV dahil karşılığını teşkil eden bedel” alanının boş bırakılarak ihmal edildiği, ilgili hâsılatın sadece matrah bildirimi tablosunda yer alan “teslim ve hizmet bedeli”ne dâhil edildiği görülmektedir. Söz konusu alanın bu şekilde doldurulmaması neticesinde kredi kartı satış hasılatı ile 45 numaralı satır arasında yapılan karşılaştırmalarda uyumsuzluklar ortaya çıkmakta, bu konu ile ilgili olarak yapılan incelemeler Başkanlığımız vergi inceleme birimleri üzerinde verimsiz iş yükü meydana getirmekte ve mükelleflerimizin beyannamelerini eksik doldurmalarından kaynaklanan vergi cezaları ile karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır.

Öte yandan yapılan incelemelerde, bazı mükelleflerce kredi kartlarının zaman zaman mal ve hizmet alışverişi dışındaki amaçlar için kullanıldığının ifade edildiği görülmüştür. Bankaların müşterileri ile aralarında yaptıkları sözleşme ile yalnızca mal ve hizmet alışverişi yapılması maksadıyla verdikleri POS cihazlarının, bu amaç dışında normal ve mutad olmayan başka amaçlarla kullanıldığı iddiasının vergi incelemeleri esnasında ispat yükümlülüğünün 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3 ncü maddesi uyarınca iddia sahibi mükelleflere ait olması ve iddia edilen hususların yasal defter kayıtları üzerinde ispat edilememesi nedeniyle, mükellefler denetimler sonucu doğan vergi ve cezalardan dolayı ekonomik sıkıntılara düşmektedirler. Bu şekilde tarh edilen vergi ve kesilen cezalar için vergi mahkemelerine yapılan itirazlar neticesinde Danıştay’ın son yıllardaki kararlarının birçoğunun bu doğrultuda olması ve ispat külfetini mükelleflere yükleyerek aleyhte kararlar vermesi mükelleflerin kayıplarını daha da artırmaktadır.

Diğer taraftan mükelleflerin, kredi kartı ile yaptıkları satışlar ile bunlara ilişkin olarak düzenledikleri satış belgeleri arasında dönem kaymaları ve tutar uyumsuzluklarının oluşmasını engellemek için mutlaka POS cihazlarından gün sonlarında aksatmadan gün sonu işlem raporunu almaları gerekmektedir. Aksi durumda bankalardan aylık dönemler itibariyle işlem tarihi bazında alınan POS satış hasılatı bilgileri ile KDV beyannamesinde yer alan satış hasılatı bilgileri arasında yapılan kontrollerde uyumsuzluklar ortaya çıkmakta ve bu durum gelir idaresi ile mükellefler arasında ihtilaflara sebep olmaktadır.

Bu nedenlerle mükelleflerce kredi kartı ile satış (POS) cihazlarının amacına uygun biçimde kullanılması, bu cihazlarla ilgili olarak gün sonu işlemlerinin geciktirmeden yapılması ve serbest muhasebeci ve mali müşavirlerce KDV beyannamelerinin 45 numaralı “kredi kartı ile tahsil edilen teslim ve hizmetlerin KDV dahil karşılığını teşkil eden bedel” satırının aylık POS hasılatları dikkate alınarak doldurulmasına dikkat ve özen gösterilmesi gerek mükellefler ve serbest muhasebeci mali müşavirler ve gerekse Başkanlığımızın bundan böyle aylık dönemler halinde yapacağı çalışmaları verimli hale getirerek zaman kaybını önleyecek, ayrıca mahkemelerimizin söz konusu incelemelerden kaynaklanan ihtilaflarla ilgili iş yükünü azaltacak ve neticede oluşabilecek sıkıntıların önüne geçecektir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.



GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

22.07.2008


Benim kısa bir süre diyebileceğim Bağ-Kur hizmetim var. 05.05.1990 – 31.03.1991 tarihleri arasında işyeri sahibiydim. Fakat 01.04.1991 tarihinde SSK'ya girişim olmasına rağmen 26.05.1992 tarihinde ilişiğimi kesebildim.

En son çıkan ödeme kolaylığından (5510 sayılı Kanun Geçici Md. 24) yararlanmak için Bağ-Kur'a gittim. Görevliye benim 01.04.1991 tarihinde SSK girişim olduğunu ve sadece 11 aylık dönemin dikkate alınmasını söyledim. Fakat görevli bana öyle bir şeyin yapılamayacağını, kayıtlarında olan başlangıç ve bitiş tarihini baz alabileceklerini söyledi. Ayrıca benim Bağ-Kur prim günlerimden imtina etme isteğimi de reddetti.

Benim sizden öğrenmek istediğim;

1- Ben Bağ-Kur kayıtlarındaki günlerin tamamını ödersem; Emekli olurken, SSK'yla çakışan günlerimde hangisi geçerli olacak?

2- SSK'yla çakışan Bağ-Kur günlerimi (yani 01.04.1991'den sonra) Bağ-Kur'dan sildirebilir miyim?

3- Tüm Bağ-Kur günlerimden imtina ederek hiç ödeme yapmayabilir miyim?

4- Şu an yaklaşık 8 bin SSK günüm var. Hizmet yılım bu yılın sonunda dolacak olmasına rağmen yaş nedeniyle 2010 yılında emekli olacağım. Bağ-Kur günlerim emekli maaşımı ne kadar etkiler? S.S.

Türk sosyal güvenlik sisteminde, kişilerin aynı anda sadece bir sosyal güvenlik kanununa (kurumuna) tabi olmaları esası geçerlidir.
SSK’lı iken Bağ-Kur kapsamında, Bağ-Kur’lu iken SSK kapsamında çalışmaya başlayanların tabi olacakları sosyal güvenlik kanununun (kurumunun) tespit usulü, SSK ile Bağ-Kur arasında yapılan protokolle belirlenmiştir.

SSK veya Bağ-Kur Kanunlarından herhangi birine tabi sigortalı olan kişinin, bu sigortalılığı devam ederken diğer sosyal güvenlik kanunu kapsamında çalışmaya başlaması halinde, devam etmekte olan sigortalılığı kesintiye uğrayıncaya kadar, sonradan başladığı çalışmasının gerektirdiği sosyal güvenlik kanununa tabi tutulmaz.

Buna göre, Bağ-Kur sigortalısı olan kişinin, bir şirkette işçi olarak çalışmaya başlaması halinde de Bağ-Kur sigortalılığı devam eder. Bağ-Kur si¬gortalılığı kesintiye uğrayıncaya kadar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi tutulmaz. Bağ-Kur sigortalılığının kesin¬tiye uğraması durumunda ise kesinti tarihinden itibaren SSK sigortalısı olması gerekir.

Buna göre, SSK sigortalısı olduğunuz 01.04.1991 tarihi ile Bağ-Kur’dan ilişiğinizin kesildiği 26.05.1992 tarihleri arasındaki çakışan sürede Bağ-Kur sigortalısı sayılırsınız. Emekli olurken de Bağ-Kur sigortalılığınız geçerli olur.

Bağ-Kur’a tabi olmasına rağmen, aynı süreler içinde SSK’ya da adına prim ödendiği anlaşılan sigortalıların, çakışan hizmet sürelerinden Bağ-Kur’a tabi olan hizmetlerinin geçerli olduğunun anlaşılması halinde, SSK’ya ödenen primlerin 5458 sayılı Kanunun 16. maddesine göre Bağ-Kur’a aktarılması mümkün.

Buna göre, çakışan hizmet süreleriniz içinde SSK’ya ödenen prim asıllarının, 12-156 ve 2007/9 sayılı Genelgelere göre Bağ-Kur’a aktarılması gerekiyor. Kuruma başvurup, SSK’ya yersiz ödenen primlerin Bağ-Kur’a aktarılmasını talep edebilirsiniz.

Bağ-Kur prim borcunuz 5 yıldan daha az bir süreye ait olduğundan Bağ-Kur sigortalılığınızın durdurulmasını talep etme, dolayısıyla Bağ-Kur sigortalılığını sildirme hakkınız, tüm Bağ-Kur günlerinizden imtina ederek hiç ödemem yapmama gibi bir seçeneğiniz yok.

01.01.2000 öncesi döneme ilişkin kısmi emekli aylığınız ayrı hesaplanacağı için Bağ-Kur günlerinizin emekli aylığınızı çok fazla olumsuz etkilemesi söz konusu olmaz.

Sezgin Özcan
Gazeteport /22.07.2008

Rejepbey



Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderdiği, Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda değişiklik yapılması hakkındaki kanun, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.


Genel Kurulda, TBMM'ye iade edilen ve bir kez daha görüşülmesi istenilen yasanın Geçici 10. maddesi ele alındı ve komisyonda yapılan değişiklikle benimsendi.

Buna göre, seçim esasları, görev ve seçim süreleri ile yönetim kurulu ve Birlik genel kurulu temsilcisi üye sayılarına ilişkin yasanın yeni hükümleri, 1 Ocak 2009 tarihinden sonra yapılan seçimlerde uygulanacak. CHP grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek, yasanın belli şahısları hedef aldığını ileri sürerek, düzenlemenin, ''hukuka ve Anayasaya aykırı'' olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine
başvuracaklarını bildirdi.

TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, yasanın kabul edilmesinin ardından, diğer kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinde Komisyonun yerini almaması üzerine 15 Temmuz Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapattı.

11 Temmuz 2008 CUMA
Resmî Gazete
Sayı : 26933

Maliye Bakanlığından:

KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ SERİ NO: 110

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu uygulamasına ilişkin olarak aşağıdaki düzenleme ve açıklamaların yapılmasına gerek duyulmuştur.

A- KDV KANUNUNDA 5766 SAYILI KANUNLA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

6/6/2008 tarihli ve 26898 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 12 nci maddesi ile KDV Kanununda yapılan değişikliklere ilişkin düzenleme ve açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.

1. SERBEST BÖLGELERDEKİ MÜŞTERİLER İÇİN YAPILAN FASON HİZMETLERDE İSTİSNA UYGULAMASI

5766 sayılı Kanunun (12/e) maddesi ile KDV Kanununun 11 ve 12 nci maddelerinde değişiklik yapılarak, serbest bölgedeki müşteriler için yapılacak fason hizmetler ihracat istisnası kapsamına alınmıştır.

Bu istisna uygulamasında fason hizmet, bir malın mülkiyet ve tasarruf hakkının devralınmaksızın ücreti karşılığı belirli işlemlere tabi tutularak/işlemlerden geçirilerek tasarruf veya mülkiyet hakkı sahibine iade edilmesini ifade edecektir.

Buna göre, serbest bölgeden gönderilen ana madde ve malzemelerin, yurt içinde bulunan işletmelerde çeşitli işlemlere tabi tutulduktan sonra yeniden serbest bölgeye gönderilmesi suretiyle verilen fason hizmetler istisna kapsamında değerlendirilecektir.

Bu istisna uygulaması kapsamındaki işlemlerden kaynaklanan iade talepleri, hizmet ihracatından kaynaklanan iade taleplerinin yerine getirilmesine ilişkin esaslar çerçevesinde sonuçlandırılacaktır.

İade talebi bir dilekçe ile yapılacak ve dilekçeye;

- Fason hizmete ait faturaların fotokopisi ve faturalara ilişkin bilgileri ihtiva eden firma yetkililerince onaylı liste,

- Fason hizmetin gerçekleştirildiği döneme ait indirilecek KDV listesi,

- İstisna kapsamındaki fason hizmet nedeniyle yüklenilen vergi miktarına ilişkin hesaplamaları gösterir tablo,

- Fason hizmete konu malın serbest bölgeden yurtiçine, yurtiçinden serbest bölgeye gönderilmesine ilişkin gümrük beyannamesi veya gümrük beyannamesi yerine geçen belge (aslı veya noter, gümrük idaresi, ilgili vergi dairesi müdürü ya da yeminli mali müşavirce onaylı örneği),

eklenecektir.

2. SİGORTA ARACILARININ KDV UYGULAMASI KARŞISINDAKİ DURUMU

KDV Kanununun (17/4-e) maddesinde 5766 sayılı Kanunun (12/a) maddesi ile değişiklik yapılarak sigorta aracılarının sigorta şirketlerine yaptığı sigorta muamelelerine ilişkin hizmetler KDV’den istisna edilmiştir.

5684 sayılı Sigortacılık Kanununun "Tanımlar" başlıklı 2 nci maddesinde, sigorta acenteleri ve brokerleri aracı olarak tanımlanmıştır.

Buna göre, sözleşme yapma ve prim tahsil etme yetkisi bulunan veya bulunmayan sigorta acenteleri ile sigorta brokerlerinin sigorta şirketlerine yaptığı sigorta muamelelerine ilişkin işlemleri karşılığı aldığı komisyon bedelleri üzerinden KDV hesaplanmayacaktır.

Dolayısıyla, faaliyetleri tamamen bu istisna kapsamındaki işlemlerden oluşan, hiçbir vergilendirme döneminde vergiye tabi işlemleri bulunmayan sigorta aracıları bu istisna kapsamındaki işlemleri nedeniyle KDV beyannamesi vermeyeceklerdir.

Ayrıca, bu istisna kapsamındaki hizmetlerle ilgili olarak yüklenilen KDV, KDV Kanununun (30/a) maddesine göre indirim konusu yapılmayacak, işin niteliğine göre gider, maliyet veya kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır. İstisna kapsamına giren işlemlerle istisna kapsamına girmeyen işlemlerin birlikte yapılıyor olması halinde, istisna kapsamına giren işlemler nedeniyle yüklenilen KDV’nin aynı şekilde gider, maliyet veya kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacağı tabiidir.

Öte yandan, faaliyetleri KDV Kanununun (17/4-e) maddesi uyarınca KDV’den müstesna olan sigorta aracıları (sigorta acentesi ve brokerler) tarafından işletmelerine ait taşınır ve taşınmazların teslimi ve sigorta muamelelerine ilişkin olanlar dışındaki hizmetleri KDV’ye tabidir.

Bu nedenle, sözü edilen sigorta aracılarının istisna kapsamına girmeyen KDV’ye tabi arızi işlemlerinin bulunması halinde, bu işlemler sadece işlemin gerçekleştiği dönem için bir defaya mahsus olarak verilecek 1 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edilecektir.

3. HURDA METALDEN ELDE EDİLEN KÜLÇE TESLİMLERİNDE KDV UYGULAMASI

KDV Kanununun (17/4-g) maddesinde 5766 sayılı Kanunun (12/b) maddesi ile değişiklik yapılarak "(hurda metalden elde edilen külçeler dâhil)" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. Değişikliğin yürürlüğü 5766 sayılı Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen gündür.

Bu durumda, 5766 sayılı Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen (7/6/2008) tarihten başlamak üzere hurda metalden elde edilen külçelerin yurt içi teslimleri ve ithalinde genel hükümler çerçevesinde KDV hesaplanacaktır.

Öte yandan, bu Tebliğin yayımlandığı tarihi izleyen günden başlamak üzere, KDV Kanununun 9 uncu maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, hurda metalden elde edilen külçe teslimlerinde 91 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (F) bölümündeki açıklamalar çerçevesinde tevkifat uygulanması uygun görülmüştür.

4. ÖZÜRLÜLERİN KULLANIMINA MAHSUS ARAÇ VE GEREÇLERİN TESLİMİNDE İSTİSNA UYGULAMASI

4.1. 5378 sayılı Kanunun 32 nci maddesi ile KDV Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasına, 7/7/2005 tarihinden geçerli olmak üzere eklenen (s) bendi uyarınca, özürlülerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve bilgisayar programlarının teslimi KDV’den müstesnadır.

Buna göre, münhasıran özürlülerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamlarında kullanmaları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç (örneğin görme özürlülerin kullandıkları baston, yazı makinesi, kabartma klavye; ortopedik özürlülerin kullandıkları tekerlekli sandalye, ortez-protez gibi cihaz ve araçlar) ile özel bilgisayar programları istisna kapsamında kabul edilecektir. Binek otomobili ve diğer nakil vasıtalarının ise sözü edilen "araç-gereç" kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

4.2. 5766 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (ç) bendi ile KDV Kanununun 32 nci maddesinin birinci fıkrasına "… 15 inci maddeleri …" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (s) bendi" ibaresi eklenmiştir.

Bu düzenleme ile KDV Kanununun (17/4-s) maddesi kapsamındaki işlemler dolayısıyla yüklenilen vergilerin indirim ve iadesine imkân tanınmıştır.

Buna göre, istisna kapsamına giren işlemler dolayısıyla yüklenilen vergiler mükellefler tarafından indirim konusu yapılacak, indirim yoluyla telafi edilememeleri halinde iade konusu yapılabilecektir. Bu istisna uygulaması kapsamındaki işlemlerden kaynaklanan KDV iade talepleri, ihracat istisnasından doğan KDV iadeleri için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde sonuçlandırılacaktır.

İade talebi bir dilekçe ile yapılacak ve dilekçeye aşağıdaki belgeler eklenecektir.

– istisna kapsamındaki satış faturalarının fotokopisi veya bunların dökümünü gösteren liste,

– iade talep edilen döneme ait indirilecek KDV listesi,

– istisna kapsamındaki işlemin bünyesine giren vergilerin tutarına ilişkin hesaplamaları gösteren tablo.

4.3. KDV Kanununa 5766 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (d) bendi ile eklenen geçici 25 inci maddesinde, "Bu maddenin yürürlük tarihinden önce Kanunun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (s) bendinde düzenlenen istisnadan vazgeçen mükelleflerin, bu maddenin yürürlük tarihini izleyen ayın sonuna kadar istisnadan vazgeçme taleplerini geri almaları halinde, 18 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan hüküm uygulanmaz. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir.

Bu hüküm uyarınca, daha önce kısmi istisna niteliği taşıdığı için KDV Kanununun 18 inci maddesi uyarınca istisnadan vazgeçen mükellefler, üç yıl mükellefiyette kalma şartı aranmaksızın 31/7/2008 tarihine kadar bağlı bulundukları vergi dairesine müracaat ederek bu taleplerinden vazgeçebileceklerdir.

5. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER (BM) TEŞKİLATI İLE İKTİSADİ İŞBİRLİĞİ VE KALKINMA TEŞKİLATINA (OECD) YÖNELİK KDV İSTİSNASI UYGULAMASI

5766 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (d) bendi ile KDV Kanununa eklenen geçici 26 ncı maddesinde, "Birleşmiş Milletler (BM) temsilciliği, BM’ye bağlı program, fon ve özel ihtisas kuruluşları ile İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına (OECD) resmi kullanımları için yapılacak mal teslimi ve hizmet ifaları, bunların sosyal ve ekonomik yardım amacıyla bedelsiz olarak yapacakları mal teslimi ve hizmet ifaları, bedelsiz mal teslimi ve hizmet ifaları ile ilgili mal ve hizmetlerin bunlara teslim ve ifası; finansmanlarının bu kuruluşlar tarafından karşılanması şartıyla ilgili kurum, temsilcilik, program, fon ve özel ihtisas kuruluşlarının Türkiye’deki faaliyetlerinin devamı veya ilgili kurumlara ilişkin uluslararası anlaşmaların yürürlükte bulunduğu süre içerisinde katma değer vergisinden müstesnadır.

Bu istisnanın uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, finansmanlarının söz konusu maddede belirtilen kuruluşlar tarafından karşılanması şartıyla ilgili kurum, temsilcilik, program, fon ve özel ihtisas kuruluşlarının Türkiye’deki faaliyetlerinin devamı veya ilgili kurumlara ilişkin uluslararası anlaşmaların yürürlükte bulunduğu süre içerisinde;

– Birleşmiş Milletler (BM) temsilciliği, BM’ye bağlı program, fon ve özel ihtisas kuruluşları ile İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına (OECD) resmi kullanımları için yapılacak mal teslimi ve hizmet ifaları,

– bunların sosyal ve ekonomik yardım amacıyla bedelsiz olarak yapacakları mal teslimi ve hizmet ifaları,

– bedelsiz mal teslimi ve hizmet ifaları ile ilgili mal ve hizmetlerin bunlara teslim ve ifası,

KDV’den istisna edilmiştir.

Bu istisnanın uygulamasında, Dışişleri Bakanlığınca söz konusu Kuruluşlar adına düzenlenecek "İstisna Belgesi" kullanılacaktır.

Ayrıca, istisnadan yararlanan kuruluşlara bu kapsamda yapılacak teslim ve hizmetlerle ilgili olarak yüklenilen KDV, KDV Kanununun (30/a) maddesine göre indirim konusu yapılmayacak, işin niteliğine göre gider, maliyet veya kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.

B- İHRACAT TESLİMLERİNE İLİŞKİN KOMİSYONLAR

1. Komisyonlar Dolayısıyla Yüklenilen KDV Tutarlarının İhracat İstisnası Kapsamında İadesi

KDV Kanununun 11 inci maddesine göre, ihracat teslimleri ile Türkiye’de ikamet etmeyenlere yapılan teslimler KDV’ den müstesnadır. Aynı Kanunun 32 nci maddesine göre bu teslimler dolayısıyla yüklenilen KDV tutarları indirim yoluyla telafi edilememeleri halinde Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde mükellefe iade edilebilmektedir.

İade hesabına, işlemin bünyesine doğrudan giren harcamalar ile birlikte genel giderler ve amortismana tabi iktisadi kıymetler (ATİK) dolayısıyla yüklenilen vergiler de dahildir. Diğer iade hakkı doğuran işlemlerde olduğu gibi, iade tutarı ihracat teslim bedelinin genel vergi oranı ile çarpılması suretiyle bulunacak tutarı aşamayacaktır.

Öte yandan, turizm acente, rehber ve benzerlerince turist kafileleri alışveriş etmeleri için belirli dükkânlara/mağazalara götürülmekte ve bu hizmet karşılığında söz konusu satıcı işletmelerden komisyon geliri elde edilmektedir. Satıcı işletmeler, turistlerin siparişlerini topluca serbest bölgeye veya diğer bir ülkeye ihraç etmekte ve buralardan yapılan dağıtımla siparişler turistlere ulaştırılmaktadır.

Turizm acente, rehber ve benzerlerinin turist kafilelerini alışveriş etmeleri için belirli dükkânlara/mağazalara götürmeleri karşılığında bu işletmelerden aldıkları komisyonlar genel oranda KDV’ye tabidir. Bu şekilde ödenen komisyonlar, ihracat işlemlerinin bünyesine giren "genel gider" mahiyetinde bir harcama olduğundan, komisyonlar nedeniyle yüklenilen KDV tutarları, indirim yoluyla telafi edilememeleri halinde aşağıdaki açıklamalar çerçevesinde ihracatçılara iade edilebilecektir.

Buna göre, ihracat işlemlerinden kaynaklanan iade tutarının hesabında, bu tür komisyon harcamaları nedeniyle hesaba dahil edilecek pay, ihracat bedelinin %25’i üzerinden hesaplanan KDV tutarından fazla olamayacak, bu hesaplama her takvim yılının Ocak ayından başlamak üzere yıl sonuna kadar kümülatif olarak yapılacak, izleyen yılda hesaplamaya yeniden başlanacaktır.

İade alacağı aşağıdaki tabloda belirtildiği şekilde hesaplanarak ihracat işleminin bulunduğu her ay talep edilebilecektir.

Örnek: Bir turistik mağaza işleticisinin 2008 yılında aylar itibariyle ihracat tutarları ve ödediği komisyonlar YTL cinsinden aşağıdaki tabloda yer almaktadır.



Tablo ile ilgili açıklamalar aşağıdadır.

1. Ocak ayında ihracat 1.000, komisyon tutarı 200 YTL’ dir. Komisyondan ihracat işlemine verilecek pay (1000 x %25=) 250 YTL olmakla birlikte, 200 YTL komisyon ödendiğinden bunun tamamı pay olarak verilecek ve (200 x %18=) 36 YTL iade hesabına dahil edilerek, diğer yüklenilen vergilerle birlikte bu ay içinde talep edilebilecektir.

2. Şubat sonunda ihracatın kümülatif tutarı 2.200, komisyonun kümülatif tutarı 620 YTL’ dir. Komisyonun payı (2200 x %25 = ) 550 YTL olarak hesaplanmaktadır. Bu tutardan, Ocak ayında verilen 200 YTL tutarındaki pay düşülecek ve Şubat ayındaki pay 350 YTL olarak belirlenecektir. Bu ayda iade hesabına dahil edilecek tutar (350 x %18=) 63 YTL olarak belirlenecektir.

3. Mart sonunda kümülatif olarak ihracat 3.600, komisyon 1.160 YTL’ dir. Komisyondan ihracat işlemine verilecek azami pay (3600 x %25 = ) 900 YTL olacak, bu tutardan ilk 2 ayın toplam payı olan 550 YTL düşüldükten sonra kalan 350 YTL’nin %18’i olan 63 YTL Mart ayında iade hesabına dahil edilecektir.

4. İhracat işlemi bulunmayan Haziran ayında, 600 YTL komisyon ödenmiştir. Bu dönemde ihracat işlemi nedeniyle iade talep edilemeyecektir. Aynı dönemde yapılan 600 YTL’lik komisyon ödemesi izleyen dönemlerde gerçekleştirilecek ihracat işlemlerine ilişkin iade tutarının hesabında dikkate alınabilecektir.

5. Eylül ayında 3600 YTL’lik ihracat yapılarak kümülatif ihracat tutarı 20.800 olmuş, komisyon ödemesi ise yapılmamıştır. Eylül ayında komisyon ödemesi olmamasına rağmen, iade hesabına önceki dönemlerde ödenen komisyonlardan pay verilebilecektir. Bu dönemde ihracat işlemine verilecek azami komisyon payı (20800 x %25 = ) 5.200 YTL olmakla birlikte, kümülatif komisyon tutarı 4.600 YTL olduğundan ve bu tutarın 4.300 YTL’lik kısmı önceki dönemlerde iade hesabına alındığından, Eylül ayındaki komisyon payı 300 YTL olacaktır. Dolayısıyla, 300 YTL’nin %18’i olan 54 YTL Eylül ayında iade hesabına dahil edilecektir.

6. Bu hesaplama Aralık ayına kadar yukarıdaki şekilde sürdürülecek, izleyen yılın Ocak ayından itibaren hesaplamaya yeniden başlanacaktır.

Bu tablo, yılbaşından itibaren her ay yeniden düzenlenerek, iade talep dilekçesinin eki olarak vergi dairesine verilecektir. Ayrıca KDV Kanununun 54 üncü maddesindeki düzenleme çerçevesinde, tablodaki bilgileri ihtiva eden yardımcı defter kayıtları kullanılacaktır. İadenin YMM KDV İadesi Tasdik Raporuyla alınmak istenmesi halinde, Raporda bu bilgileri içeren açıklamalara veya tabloya yer verileceği tabiidir.

Bu uygulama 2008 takvim yılının başından itibaren geçerli olacak, 1/1/2008 tarihinden sonra faturalandırılan komisyon bedelleri dolayısıyla yüklenilen KDV, yine bu tarihten sonra gerçekleştirilecek ihracat teslimlerine ilişkin iade hesabına yukarıda açıklandığı şekilde dahil edilecektir.

2008 yılı içinde ödenen ve Tebliğin yayımından önceki dönemlerde iade edilen, ihracat bedelinin %25’ini aşan komisyon ödemelerine ilişkin KDV tutarları ile ilgili olarak vergi dairelerince her hangi bir işlem yapılmayacaktır. Ancak, mükelleflerce alınan komisyon ödemelerine ilişkin toplam iade tutarlarının yukarıda belirtilen kümülatif hesaplamada dikkate alınacağı tabiidir.

Aralık/2007 dönemi ve daha önceki dönemlerde gerçekleştirilen ihracat işlemlerinde ise komisyon harcamalarına ait KDV, genel hükümler çerçevesinde iade hesabına dahil edilecektir. Bu dönemlere ilişkin olup komisyon bedellerine ait KDV’nin iade hesaplarına dahil edildiği henüz sonuçlandırılmamış nakden veya mahsuben iade talepleri, miktarına bakılmaksızın, teminat karşılığında veya vergi incelemesi sonucuna göre yerine getirilecek, teminat verilmesi halinde teminat vergi inceleme raporu sonucuna göre çözülecektir. Komisyon bedellerine ilişkin KDV’ nin iade hesabından çıkarılması halinde genel hükümlere göre işlem yapılacaktır.

2. Tevkifat Uygulaması

Turizm acentesi, rehber ve benzerlerince verilen bu Tebliğin (B/1) bölümündeki düzenlemeye konu hizmetlerde, KDV Kanununun (9/1) maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, bu Tebliğin yayımını izleyen günden itibaren geçerli olmak üzere, (2/3) oranında KDV tevkifatı uygulanması uygun görülmüştür.

Buna göre; turizm acentesi, rehber ve benzerleri tarafından turist kafilelerini alışveriş etmeleri için belirli dükkânlara/mağazalara götürme karşılığında bu işletmelerden alınan bedeller üzerinden hesaplanan KDV tutarına (2/3) oranında tevkifat uygulanarak işletmeler tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilecektir.

Bu tevkifat uygulamasından doğan KDV alacaklarına ilişkin nakden veya mahsuben iade talepleri, miktarına bakılmaksızın, münhasıran banka teminat mektubu veya vergi inceleme raporu ile yerine getirilecek, iadenin teminat karşılığında yapılması halinde teminatlar, olumlu vergi inceleme raporunun vergi dairesine intikal ettiği tarih itibariyle çözülecektir. İadenin vergi inceleme raporu karşılığında alınmak istenmesi durumunda iade talebi, vergi inceleme raporunun vergi dairesine intikal ettiği tarih itibariyle geçerlilik kazanacaktır.

İade yapılabilmesi için alıcının bu tevkifatla ilgili 2 No.lu KDV beyannamesini vergi dairesine vermiş olması zorunludur.

İade talebi bir dilekçe ile yapılacak ve dilekçeye;

– tevkifata tabi hizmetlere ilişkin fatura veya benzeri belgelerin fotokopileri veya bu belgelere ait bilgilerin dökümünü gösteren liste,

– iade talebinin yapıldığı döneme ilişkin indirilecek KDV listesi,

eklenecektir.

Öte yandan, 108 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (B/4) bölümünde düzenlenen bildirim zorunluluğu ve müteselsil sorumluluk uygulamasına ilişkin açıklamalar bu bölüm kapsamında kendilerine KDV tevkifatı uygulanan mükellefler için de geçerlidir.

C. YOLCU BERABERİ EŞYA İHRACINDA İADE EDİLECEK VERGİ TUTARI

KDV Kanununun (11/1-b) maddesine göre, Türkiye'de ikamet etmeyen yolculara tanınan istisna, verginin teslim sırasında tahsil edilip gerekli şartların yerine getirilmesinden sonra satıcı tarafından alıcıya geri verilmesi şeklinde yürütülmektedir.

58 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (C) bölümünde, bu işlemler dolayısıyla satıcıya iade edilecek KDV’nin alıcıya geri verilen tutar olacağı açıklanmıştır. Ancak, e- beyannameye geçiş nedeniyle KDV beyannamesinde yapılan değişikliklere bağlı olarak yeniden düzenlenen KDV beyannameleri, alıcıya geri gönderilen tutarlar ile bu teslimlerin bünyesine giren tutarların, iade hesabına birlikte dâhil edilebilmesine imkân verecek şekilde hazırlanmış, KDVK–24 sayılı KDV Sirkülerinde ve beyannamelerde bu uygulama doğrultusunda açıklamalar yapılmıştır.

Konunun yeniden değerlendirilmesi sonunda, bu Tebliğin yayımlandığı tarihi içine alan vergilendirme döneminden geçerli olmak üzere, söz konusu teslimlerde alıcıya geri verilen KDV tutarının indirim ve iade hesaplarına dahil edilmesi, bu teslimlerin bünyesine giren vergilerin ise indirim hesaplarında yer almakla birlikte iade hesabına dahil edilmemesi uygun görülmüştür.

Öte yandan, bu Tebliğin yayımlandığı tarihten önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin olup, alıcıya geri verilen KDV tutarı ile teslimin bünyesine giren vergilerin birlikte yer aldığı, henüz sonuçlandırılmamış nakden veya mahsuben iade talepleri, teslimin bünyesine giren vergi, iade hesabından çıkarılmak suretiyle genel esaslara göre yerine getirilecektir.

D- 107 SERİ NO.LU KDV GENEL TEBLİĞİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİK

107 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (B/2) bölümünün birinci paragrafı bu Tebliğin yayımını izleyen günden geçerli olmak üzere aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Büyük ve küçükbaş hayvanların etlerinin (sakatat ve bağırsak dâhil) gerçek usulde KDV mükellefleri ile 91 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (A/2) bölümünde sayılan kurum ve kuruluşlara teslimlerinde, bu Tebliğin yayımını izleyen günden başlamak üzere (1/2) oranında tevkifat uygulanması uygun görülmüştür."

Tebliğ olunur.

SBD Sınavı hakkında duyuru {YENİ}

21 Haziran 2008 tarihinde yapılan Staja Başlama Değerlendirmesi sorularının
tamamı Anadolu Üniversitesi tarafından incelenmiş olup, aşağıdaki açıklama
Birliğimize gönderilmiştir

Seçenek değişikliği yapılan sorular:

101 Lise
A Grubu 9. sorunun doğru cevabı A
B Grubu 5. sorunun doğru cevabı E

103 Lisans
A Grubu 18. sorunun doğru cevabı C, B Grubu 16. sorunun doğru cevabı C

İptal edilen sorular:

102 Önlisans
A Grubu 90. soru
B Grubu 84. soru

103 Lisans
A Grubu 8. soru, B Grubu 9. soru

A Grubu 114. soru, B Grubu 111. soru


Açıklama TESMER tarafından yapılmıştır.


Şirketler tarafından kiralanan ve çalışanlara tahsis edilen konutlar için yapılan kira ödemeleri, ücret ödemeleri gibi kabul edilir. Dolayısıyla konutlardan yararlananların gelir vergisi stopajları buna göre hesaplanır. Kira bedelleri de bu koşullar içinde giderleştirilemez.

SORU: Yabancı ortaklı bir anonim şirketiz. Türkiye'de faaliyet göstermek üzere yapılmakta olan fabrika ve yan tesisler için istihdam ettiğimiz personelin konaklaması için iki ev kiralamış bulunuyoruz. Bu evlerin kiralanması sırasında ev sahipleri ile bir yıllık kira sözleşmesi yapmış olup, söz konusu kira sözleşmeleri işin gereği olarak bir yıl daha tarafımızdan uzatılabilecektir. Kira bedeli altışar aylık peşin olarak ödenmektedir. İlk altı aylık kira bedeli ödenmiş bulunmaktadır. Bu kira bedelini kayıtlarımıza intikal ettirmek mümkün müdür?

YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 70. maddesi uyarınca söz konusu maddede yer alan mal ve hakların kiraya verilmesi karşılığında elde edilen gelir gayrimenkul sermaye iradı olarak kabul edilmektedir. Diğer yandan yasal düzenleme gereği söz konusu gayrimenkullerin kiralanması nedeniyle yapmış olduğunuz ödemeler yüzde 20 oranında gelir vergisi kesintisine tabi tutulması gerekmektedir. Bu bağlamda ödemiş bulunduğunuz kira bedeli üzerinden Gelir Vergisi Yasası'nın 94/5-a maddesi uyarınca yüzde 20 oranında kesinti yaparak bu miktarı muhtasar beyanname ile beyan etmek ve ilgili vergi dairesine yatırmak gerekmektedir.

Söz konusu yerlerin çalışanların yararlanması amacıyla kiralanması, çalışanların elde etmekte oldukları ücretleri de vergisel açıdan etkilemektedir. Şöyle ki;

* Gelir Vergisi Yasası'nın 61. maddesinde yer alan tanımlamadan anlaşılacağı üzere "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir."

* Aynı yasanın 23/9. maddesi uyarınca da "Genel olarak maden işletmelerinde ve fabrikalarda çalışan işçilere ve özel kanunlarına göre barındırılması gereken memurlarla müstahdemlere konut tedariki ve bunların aydınlatılması, ısıtılması, yakıt ve suyunun temini suretiyle sağlanan menfaatler ile mülkiyeti işverene ait brüt alanı 100 metrekareyi aşmayan konutların hizmet erbabına mesken olarak tahsisi suretiyle sağlanan menfaatler gelir vergisinden istisna edilmiş olup, vergiye tabi tutulmamaktadır.

* Gelir Vergisi Yasası'nın 63.maddesinin son fıkrası uyarınca "Hizmet erbabına verilen ayınlar, verildiği gün ve yerdeki ortalama perakende fiyatlarına göre; konut tedariki ve sair suretle sağlanan menfaatler, konutun emsal kirasına veya menfaatin emsal bedeline göre değerlenir."

Bu durumda şirketiniz tarafından kiralanan ve çalışanların yararlanmasına tahsis edilen konutlar için yapılan kira ödemelerinin brüt tutarının çalışanlara ücret olarak verilen ayni nitelikte bir ödeme olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla konut olarak kiralanan gayrimenkuller için ödenen kira bedellerinin brüt tutarının her ay altıda birinin konutlardan yararlanan işçi sayısına bölünerek ücretlerine eklenmesi ve bu konutlardan yararlananların gelir vergisi stopajlarının buna göre hesaplanması gerekmektedir. Kira bedellerini bu koşullar içerisinde giderleştirmeniz mümkündür.

Veysi Seviğ

SORU: İşyerimizde çalışan bir personelimizin çocuğu Şubat 2008'de 22 yaşında olup, üniversiteyi bitirmiş olmasına rağmen durumu bize bildirilmediği için kendisine Mart-Haziran aylarında da indirim uygulanmıştır. Bu durum ay sonu itibariyle fark edilmiş olup, kendisine Haziran aylığı da indirimli olarak ödenmiştir. Bu durumda yapılması gereken nedir?

YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 32.maddesinin 2.fıkrası hükmüne göre "İndirimin uygulanmasında "çocuk" tabiri, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukları, "eş" tabiri ise, aralarında yasal evlilik bağı bulunan kişileri ifade etmektedir."

On sekiz yaşını doldurmuş çocuklardan öğrenimi sona erenler, öğrenimin sona erdiği ayı takip eden aydan itibaren anne veya babasının asgari geçim indirim hesabında dikkate alınmayacaktır. (Beyanname Düzenleme Kılavuzu HUD yayınları 2008, sf:119)

Dolayısıyla, şubat ayında Üniversite'den mezun olan ve bu nedenle eğitimi sona ermiş bulunan çocuk için Mart ayından itibaren asgari geçim indirimi uygulamasının yapılması doğru değildir. Böyle bir durumda söz konusu ücretliden haksız yere yararlanmış olduğu asgari geçim indiriminin vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte geri alınması gerekecektir.

Bir başka anlatımla "haksız yere alınan asgari geçim indirimi tutarı ücretlilerden vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte geri alınacaktır." (Türkay, İmdat "Asgari Geçim İndirimi Uygulamasında Çalışanlar ve İşverenler Tarafından Vergi Ziyaına Sebebiyet Verilmesi Halinde Uygulanacak Cezai Müeyyideler" Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi Sayı:55, sf:117-123 )

Ancak, sizin mükellefin size yapacağı yazılı başvurusu ile durumu vergi dairesine bildirmeniz halinde Vergi Usul Yasası'nın 371.maddesinden yararlanmanız ve dolayısıyla vergi ziyaı kesilmeksizin sadece gecikme faizi ile yararlanılmış olan asgari geçim indirimi miktarının iadesi vergi dairesine yapılabilir


Veysi Seviğ

Savunmasız ceza


'Maliye'nin denetim elemanları bazı mükelleflere naylon fatura düzenliyor' diye rapor yazıyorlar. Ama bu raporlara naylon olduğu ileri sürülen faturaları düzenleyenler hakkındaki raporları eklemiyorlar. Bunun yerine sadece düzenledikleri faturaların sahte olduğu yönünde bir atıf yaparak geçiyorlar. Vatandaş kendisini savunacak ama nasıl savunacağını bilemiyor. Çünkü suçlamanın esas olarak ne olduğunu bilmiyor. Fatura gerçekten sahte olabileceği gibi gerçek de olabilir.

Pek çok zaman sahte fatura düzenleyenler aynı zamanda gerçekten mal da satıyorlar. Eğer gerçekten mal alan firma iseniz, yandınız. Çünkü sizin hiçbir şekilde savunma hakkınız olmuyor.

Faturayı düzenleyen hakkındaki rapor vergi dairesi tarafından verilmediği gibi, Vergi Mahkemesi de raporu isteseniz bile size vermiyor. Kendisi değerlendirme yapıp sizin savunmanızı almadan karar veriyor.

Vatandaş yakınıyor. Faturanın bedelini bankadan EFT yapmak suretiyle ödemiş. Malın sevk irsaliyesi de varmış. Denetim elemanı malları gerçekten aldığını kabul etmiş. Bu yüzden maliyetlerle ilgili bir şey yapmamış. Ama faturayı düzenleyen firma hakkında rapor bulunduğu için KDV'yi reddetmek zorunda olduğunu söylemiş. Fakat o raporu kendi raporuna eklememiş. Vatandaş vergi dairesinden istemiş, onlar da veremeyeceklerini, vergi mahremiyeti olduğunu söylemişler. Vatandaş Vergi Mahkemesi'nde dava açmış, diğer hususların yanında söz konusu raporun vergi dairesinden istenerek kendisine ibraz edilmesini ve bu şekilde savunma hakkının sağlanmasını istemiş.

Mahkeme de raporu vatandaşa tebliğ etmeden kararını vermiş ve vatandaşa salınan verginin de kesilen cezanın da doğru olduğunu söylemiş.

Vatandaş yakınıyor:
"Bana vergi salıyorlar ve neden saldıklarını, dayanaklarını 'vergi mahremiyeti' gerekçesiyle kendisinden sakladıklarını, bunun nasıl mahremiyet olduğunu anlamadım."
Konuyu açtığımız hukukçular da vatandaşın yakınmasının haklı olduğunu ama ne yazık ki, vergi mahkemelerinin söz konusu raporları davacıya tebliğ etmediğini söylediler. Haksızlığınıza karar verilecek, fakat siz dayanak olan belgeyi göremeyeceksiniz? Savunma yapma hakkınız olmayacak. İlginç değil mi?

Kazım Yılmaz


SORU: Şirket çalışanlarımızın yapmış olduğu iş seyahatlerinde kalmış olduğu otel ve benzeri nitelikteki yerlerden kendi adına fatura getirmesi halinde biz bu harcamaları kayıtlarımıza gider olarak intikal ettirebilir miyiz? Konu mali müşavirimiz tarafından bize bildirildi. Alınan tüm harcama belgelerinin kurum adına kesilmesi gerektiği belirtildi.

YANIT: Şirket çalışanının işle ilgili olarak yapmış bulunduğu seyahatlerde otel ve benzeri nitelikteki harcamaları için kendi adına belge alması halinde dahi bu giderleri kayıtlarınıza intikal ettirmeniz mümkündür.

Özellikle seyahatlerde bazı hallerde otel sorumluları müşterilerinden kimlik istemekte ve hatta kimlik sorgulaması yapmaktadır. Bu gibi durumlarda da, bazı otel personeli faturayı kimlik sahibi adına düzenlemektedir.

Gerçekte Gelir Vergisi Yasası'nın 40.maddesinin 4.bendinde işle ilgili ve yapılan işin ehemmiyeti ve genişliği ile mütenasip seyahat ve ikamet giderlerinin "indirilecek gider" olduğu hususu hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla bu gibi giderlerin yapılan işin önemi ve genişliği ile orantılı olması koşuluyla kayıtlara gider olarak intikali mümkündür.

Veysi SEVİĞ



Ticari hayatın vazgeçilmezlerinden olan iskontoları “satıcının alıcıya bazı koşulların gerçekleşmesi durumunda satış fiyatından yaptığı indirimdir” şeklinde tanımlayabiliriz. İskontoların yapılmasında bir çok amaç vardır bunları; piyasadaki Pazar payını arttırma, satış hacmini arttırma, mal ve hizmetin tanıtılması gibi sıralayabiliriz. Yapılma nedenine göre iskontoları da çok çeşitli sınıflandırabiliriz. Örneğin; mal satış iskontosu, peşinat iskontosu, erken ödeme (kasa) iskontosu, miktar iskontosu, ciro iskontosu vb.

Vergi uygulamalarımıza baktığımızda ise Fatura veya benzeri belgelerde ayrıca gösterilen ve ticari teamüllere uygun miktarlarda olan iskontolar, Katma Değer Vergisi (KDV) matrahına dahil edilmemekte ve vergilendirilmemekte, buna aykırı olarak yapılan iskontolar ise KDV’ye tabi tutulmaktadır. Buradan anlayacağımız üzere iskonto yapabilmek için gereken şartları şu şekilde sıralayabiliriz:

- Fatura veya benzeri vesikalarda ayrıca gösterilmesi,
- Ticari teamüllere uygun olması,

Burada yer alan ticari teamüllere uygun olması gerekir kelimesi ile anlatılmak istenen satış bedeli üzerinden makul bir miktarda olması gerektiğidir. Yani piyasanın genelinde uygulanan ve kabul görmüş bir oranın uygulanmasıdır. Ticari teamüllere uygun olmayan iskontolar aksi takdirde KDV’ nin matrahına dahil olacaktır.

İskontoların KDV’ nin matrahına dahil edilmemesi için mutlak surette mal teslimi ve hizmet ifası işlemine ilişkin düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde ayrı olarak gösterilmesi gerekmektedir. Katma Değer Vergisi Kanunu 25. maddesinde bu konu düzenlenmiş ve şöyle denilmiştir;

Madde 25- Aşağıda yazılı unsurlar matraha dahil değildir:

a) Teslim ve hizmet işlemlerinde fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen ticari teamüllere uygun miktardaki iskontolar,

b) Hesaplanan Katma Değer Vergisi.

Yani yukarıdaki madde hükmünden anlaşılacağı üzere ticari iskontoların fatura benzeri vesikalarda gösterilmesi gerekmektedir. Örneğin; A şirketi kendisinden çok fazla mal aldığı için B şirketine iskonto uygulamaktadır. En son aldığı partide mal alış tutarı 2.500,00.- YTL olduğunu ve piyasadaki o mal grubu için kabul görmüş iskonto oranının %10 olduğunu varsayalım, bu durumda fatura düzeni şu şekilde olacaktır;


Mal Bedeli : 2.500,00.- YTL

İskonto (%10) : 250,00.- YTL

Matrah : 2.250,00.- YTL

KDV (%18) : 405,00.- YTL şeklinde olacaktır. Aksi takdirde yapılan iskonto kabul edilmeyecektir.


Dönem sonlarında yapılan iskontolar ise belli bir çabanın karşılığı olarak yapıldığı için idare tarafından hizmet teslimi kapsamında değerlendirilmektedir ve Katma Değer Vergisinin konusuna girmektedir. Fakat Danıştay kararlarına baktığımızda bu görüşü bozacak birçok karar mevcuttur.

Sonuç olarak ticari teamüle uygun olmayan ve fatura ve benzeri vesikalarda gösterilmeyen iskontoların matraha dahil edilmesi ve dolayısıyla matrahtan bir azaltıma gidilmemesi gerekmektedir.


AYTAÇ ACARDAĞ
SMMM STAJYERİ



Gelir Vergisi Yasası'nın 67'nci maddesinde yer alan tanımlamadan anlaşılacağı üzere "Serbest meslek kazancı bir hesap dönemi içinde serbest meslek faaliyeti karşılığı olarak tahsil edilen para ve ayınlar ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerden bu faaliyet dolayısıyla yapılan giderler indirildikten sonra kalan farktır.

Müşteri veya müvekkilinden, serbest meslek faaliyeti ile ilgili olmak üzere para ve ayın şeklinde alınan gider karşılıkları kazanca ilave edilir."

Söz konusu yasa maddesinde yer alan ve müvekkilden "serbest meslek faaliyeti ile ilgili olmak üzere para ve ayın şeklinde alınan gider karşılıkları"ndan anlaşılması gereken herhangi bir serbest meslek erbabının müvekkilinden ücreti dışında gider karşılığı olarak nakden veya ayın olarak alınan ek miktardır. Örneğin serbest meslek faaliyetlerinde yapılacak iş karşılığında alınan bedel dışında uçak, otel, yemek ve benzeri giderler için serbest meslek erbabı söz konusu ödemeleri müşterisi adına yapmakta ve bağlamda da tür giderlerini müşterisi adına fatura ettirmektedir. Bu gibi hallerde yapılan ödemeler doğrudan müşteri kayıtlarına intikal ettiği için bu harcamalar serbest meslek faaliyeti sahibinin kayıtlarına intikal ettirilmemektedir.

Ancak son zamanlarda konuya ilişkin olarak yapılan yanlış ve yanıltıcı değerlendirmeler sonucunda özellikle seyahat giderlerinin müşteri tarafından karşılanması halinde, bunlar için dahi serbest meslek erbabının makbuz ödemek, düzenlemek zorunda olduğu, dolayısıyla müşteri tarafından serbest meslek erbabına ödeme yapılırken Gelir Vergisi Yasası'nın 94/2-b maddesi uyarınca tevkifata tabi tutulması gerektiği ileri sürülmektedir.

Bu aşamada söz konusu görüş tamamen yanlıştır. Şöyle ki;

* Eğer bir serbest meslek erbabının müşterisi adına iş takibi için seyahat etmesi halinde seyahat harcamalarının müşteri adına fatura edilmesi halinde bu harcamalar için ayrıca serbest meslek makbuzunun düzenlenmesine gerek yoktur. Daha açıkçası bu tür harcamalar için serbest meslek makbuzu düzenlenmeyecektir.

Gerçekte Vergi Usul Yasası'nın 236'ncı maddesinde de hükme bağlandığı üzere "Serbest meslek erbabı, mesleki faaliyetlerine ilişkin her tür tahsilatı için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim etmek ve bir nüshasını müşteriye vermek" zorundadır. Seyahat giderlerinin müşteri veya müvekkil tarafından karşılanması ve dolayısıyla bu tür harcamalar için müşteri ve müvekkil adına fatura düzenlenmesi halinde ayrıca serbest meslek erbabının müşterisi veya müvekkili adına serbest meslek makbuzu düzenlenmesi söz konusu olamaz.

* Ancak buna karşılık serbest meslek erbabının müşterisinden veya müvekkilinden talep ettiği ve aldığı ücret dışında nakit veya nakde dönüştürülmesi söz konusu olabilecek bir ödeme aracı ile yapacağı seyahat için belli bir bedel talep etmesi halinde, söz konusu bedeli tahsil edebilmek için serbest meslek makbuzu düzenleyecek ve dolayısıyla da yapacağı bu tahsilat Gelir Vergisi tevkifatına konu edilecektir.

Dolayısıyla son zamanlarda bazı görüş sahiplerince müşteri veya müvekkil tarafından karşılanan seyahat giderlerinin serbest meslek makbuzuna bağlanması ve bu nedenle de stopaja tabi tutulması gerektiği konusundaki görüşün hiçbir hukuki dayanağı ve mantığı da bulunmamaktadır.

Diğer yandan Gelir Vergisi Yasası'nın 67'nci maddesinde yer alan "Vergi, resim, harç, keşif, şahitlik, bilirkişilik ve ekspertiz gibi hususlara harcanmak üzere müşteri veya müvekkilden alınan ve tamamen bu hususlara sarf edilen para ve ayınlar kazanç sayılmaz" hükmü, söz edilen ödeme ve harcamaların özelliğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü yasa maddesinde sayılan ödemelerin birebir ilgili yerlere yatırılması gerekmektedir. Bu ödemelerin ister serbest meslek erbabı isterse müşteri veya müvekkil tarafından yapılması durumu değiştirmeyecektir. Ancak eğer serbest meslek erbabı 1.350 YTL olarak adliye veznesine yatırılması gereken bir bilirkişilik ücreti için müvekkili ile fiilen yatırılan kısım arasındaki fark müşteriye iade edilmezse, serbest meslek erbabının sağladığı menfaat olarak kabul edilecek ve dolayısıyla 150 YTL'lik kısım ayrıca tevkifata ve Katma Değer Vergisi'ne konu edilecektir.

Uygulamada icra edilen serbest meslek faaliyetine paralel olarak bazı giderlerin müşteriler tarafından karşılanması daha doğrusu ödenmesi söz konusu olabilmektedir. Bu gibi durumlarda müşteri tarafından karşılanması söz konusu olan ve yine müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri nitelikteki belgelerden anlaşılan giderlerin müşteri kayıtlarına intikal ettirilmesi halinde bu gibi harcamaların ayrıca serbest meslek kazancının tespitinde dikkate alınmasının söz konusu olmamasıdır. Örneğin bir serbest meslek erbabı adına düzenlenmiş bulunan uçak biletinin ücreti eğer müşteri tarafından ödenmiş bulunuyorsa ve yine müşterisi kayıtlarına intikal ettirilmemiş ise bu bilete ilişkin harcamaların ayrıca serbest meslek erbabının kayıtlarına intikal ettirilmesi de söz konusu olamayacaktır.

Veysi Seviğ