Hafta sonu, başrolünde Keanu Reeves oynuyor diye bu filme gittim. Sanki beğenmemişim gibi başladım ama filmi beğenmedim denemez; sadece beklentilerimin altında kaldı diyebilirim. İşledikleri konu çok güzel ama sanki biraz havada kalmış gibi.

İnsanoğlunun dünyayı ne yaşanmaz bir hale getirdiğini anlatan bir film. Birbiri ile savaşan ülkeler, birbiri ile çatışan insanlar, riyakarlığın artması, insanı insan yapan erdemlerin günümüzde hiç bir değerinin kalmaması filmi haklı çıkartıyor. Zaten filmde buna dem vurmakta. Keanu abimiz insan görünümlü inanılmaz güçlere sahip, dünyayı insanlardan kurtarmak ve insanları yok etmek için görevlendirilmiş bir uzaylı bu filmde.

Kahramanımız uzaydan gelen bir kürenin içinden süper güçlere sahip bir robot ile birlikte çıkıyor. Kendini yenilmez zanneden, süper silahlara sahip o gerizekalı amerikan askerleri keanu ve robot karşısında hiçbir şey yapamaz hale geliyorlar. Uzaylı konuşup dünyayı kurtabileceğini anlatmak istemesine rağmen zavallı amerika şu anda yaptığı salaklıklar gibi yine bir salaklık yapıyor ve yine silahlarına başvuruyor. Uzaylı konuşmanın bir işe yaramayacağını düşünüp görevini gerçekleştirmeye başlıyor ve evren üzerinde farklı türlerin bir arada yaşayabileceği birkaç gezegenden biri olan dünyayı insan ırkından kurtarmak için herşeyi yok etmeye başlıyor. Daha sonra filmin diğer başrol oyuncusunun üvey çocuğuyla olan ilişkisini görünce insanların içinde güzel duygular da barındırdığını görüp, insanlara bir şans daha veriyor ve tüm elektrikli veya teknolojik aleti susturup dünyadan çekip gidiyor.

Filmin işlediği konu gerçekten güzel. İnsanların dünyayı ne kadar yaşanmaz hale getirdiğini biraz havada kalmış olsada anlatmaya çalışmışlar. Şimdi artık 2009 yılındayız. Dünyanın her yerinde kaos hakim. Ülkemizde çatışmalar bir türlü son bulmuyor, balkanlarda kargaşa hat safhada, avrupanın ülkeleri karışmış (bknz: belçika), asya da her an karışıklık sürüyor zaten, afrika'da insanlar aç, amerika .... (boşlukları doldurunuz) ve ortadoğu hep karışık. Her gün onlarca insan ölüyor. Dün gece birileri sevinç çığlıkları eşliğinde yeni yıla girerken, Filistin'de ölenlerin yakınlarının çığlıkları eşliğinde İsrail saldırısını sürdürmeye devam etti.

İnsanlar böyle kendilerini katlettikleri gibi yapmış oldukları çalışmalarla doğaya da zarar vermekteler. Daha bu yaz tüm Türkiye susuzluktan şikayet etmedi mi? Tüm dünya yapılan bu sanayi hareketlenmesinden şikayetçi değil mi? Yavaş yavaş değil, artık çok büyük bir hızla dünyaya olan zararın sonuçlarını görmeye başladık bile. Dışarıdaki gürültü, arabaların çokluğu ve aldığınız havanın kötülüğü sizi de rahatsız etmiyor mu?

Düzeltilebilir mi peki? Acaba insanlar yaptıkları bu yanlış işlerin farkına varıp, kardeşce ve kimseye zarar vermeden yaşamayı öğrenebilirler mi? İnşallah öğrenebilirler yoksa dünyayı gerçekten yok ediyoruz ve böyle giderse bu yok edişin önüne hiçbir şekilde geçilemeyecek.



Geçtiğimiz haftalarda bir yazı kaleme aldık ve Bağ-Kur'lular (4/b) için, ödemekte oldukları prim tutarını düşürme imkanı olduğundan bahsettik.

Bu yazı ile ilgili olarak okurlarımızdan gelen sorulardan, bazı yanlış anlamaların olduğu anlaşılıyor. Bu yazımızda konuyu tekrar özetleyerek yanlış anlamaları gidermeye çalışacağız. Bundan sonra basamak sistemi yok! Bilindiği üzere 1 Ekim 2008 tarihine kadar, Bağ-Kur'da basamak sistemine göre prim alınıyordu.

Gerek esnaf Bağ-Kur'lular ve gerekse tarım Bağ-Kur'lular 1 ila 24. basamak arasında bulundukları basamağın %40'ı kadar primin ödüyorlardı. 1 Ekim'le birlikte yürürlüğe giren yeni SGK'da ise basamak sistemi terk edildi. Yeni sistemde daha önce SSK'lılar için uygulanmakta olan prime esas kazanç sistemi benimsendi.

Buna göre Bağ-Kur'lular da tıpkı SSK'lılar gibi asgari ücret (638,70 YTL) ile bunun 6,5 katı (4151,55 YTL) arasındaki rakam üzerinden prim ödeyecekler. Bağ-Kur'luların prim oranlarının %33,5 ila %39 arasında değişeceğini dikkate alırsak, ödenebilecek en düşük prim 214 YTL olacak.

Seçme hakkı var ama!

Daha önceki basamak sisteminde sigortalılar, Bağ- Kur'a girişlerinde ilk 12 basamaktan birisini seçebiliyorlardı. Ancak 12. basamaktan sonra herhangi bir seçme hakları bulunmuyordu. Oysa yeni sistemde, alt ve üst sınırlar arasında olmak kaydıyla dilediğiniz ay prim matrahını değiştirebileceksiniz. Bu imkandan yararlanarak aylık prim ödemenizi yarıya yakın hatta kimi basamaklar için üçte bire kadar düşürme şansınız olacak. Diyelim ki 1 Ekim'den önce Bağ- Kur'a 15. basamaktan prim ödüyordunuz.

Buna göre en son 2008/Eylül ayında ödediğiniz prim 424,14 YTL idi. Dilerseniz şimdi prim matrahı olarak asgari ücreti, yani 638,70 YTL'yi seçebilir ve 214 YTL prim ödeyebilirsiniz. Böylece aylık prim giderinizi %50 civarında azaltmış olursunuz. Daha önce 24. basamaktan ayda 784,28 YTL ödeyen kişi ise prim ödemesini üçte bir oranında düşürme şansı yakalamış oluyor. Bağ-Kur'luların genelde 13, 14 ve 15. basamaklarda prim ödediğini düşünürsek, genel olarak %50 civarında bir düşüş yaşanacaktır.

Ne kadar ekmek, o kadar köfte hesabı...

Ancak prim ödemenizi düşürmeniz, aynı zamanda ilerde daha düşük aylığa razı olmanız anlamına geliyor. Zira esnaf veya şirket ortağı olarak SGK'ya ne kadar yüksek prim öderseniz emekli aylığınız da o derece yüksek olacaktır. Yani imkanı olan esnaf veya şirket ortaklarına primlerini düşürmelerini değil, aksine artırmalarını tavsiye ediyoruz.

Öte yandan bizim tavsiyemizi, sanki bundan sonra daha düşük prim ödeyerek aynı tutarda aylık alma imkanı varmış gibi anlayan okurlarımız oldu. Oysa biz bu yazımızda olduğu gibi önceki yazımızda da böyle bir husustan bahsetmediğimiz gibi, imkanı olanların bundan sonra da yüksek prim ödemeye devam etmelerini tavsiye ettik.

Sağlık yardımlarını da düzenli alacaksınız!

Prim indiriminde okurlarımızın dikkatini çektiğimiz bir nokta daha vardı. O da yüksek tutarda primi düzensiz ödemektense, en düşük tutarda (tabandan) prim ödeyip düzenli ödemenin daha uygun olacağı idi. Zira yeni SGK'da özellikle Bağ-Kur'luların (4/b) sağlık yardımlarından yararlanabilmesi, primlerini düzenli ödemelerine ve 60 günden daha fazla borçlarının olmamasına bağlı.

Dolayısıyla primini tabandan ama düzenli ödeyen Bağ- Kur'lular sağlık yardımlarından da düzenli bir şekilde yararlanmış olacak. Görüldüğü üzere bizim tavsiyemiz, bağımsız çalışanların primlerini mutlaka düşürmeleri yönünde değil, böyle bir imkanları olduğunu ve düzenli prim ödemek için bundan faydalanabileceklerini hatırlatmak olmuştur.
Sadettin ORHAN/Bugün




SORU: "Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkındaki Kanun" hükümleri çerçevesinde kayıtlara intikal ettirilen varlıkların, ileride yapılacak vergi incelemelerindeki durumu ne olacaktır? Kanundan anladığımız kadarıyla kanun uyarınca bildirilen ve beyan edilen varlıklar nedeniyle 01.01.2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacaktır. Bunun garantisi var mı?

YANIT: Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkındaki Yasa'nın 3. maddesinin 5. fıkrası uyarınca;

* Gerçek veya tüzel kişilerce 01.Ekim.2008 tarihi itibariyle yurt dışında sahip olunan varlıklardan yasa hükümleri çerçevesinde bildirilen veya beyan edilen varlıklar,

* Gelir veya kurumlar vergisi yükümlülerince Türkiye'de sahip olunan ve beyan edilerek yasal defter kayıtlarına intikal ettirilen varlıklar, nedeniyle 01. 01. 2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir suretle herhangi bir vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacaktır.

Buna göre yurt içinde ve yurt dışında sahip olunan varlıklardan bildirme ve beyana konu edilenler ile ilgili olarak 01. 01. 2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin, bu bildirim ve beyanlardan hareketle herhangi bir vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılması söz konusu olmayacaktır.

Ancak, 01. 01. 2008 tarihinden önceki dönemlerle ilgili olarak Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkındaki Yasa'nın yürürlük tarihinden önce başlayan vergi incelemeleri ile 01. 1. 008 tarihinden sonraki dönemlere ilişkin yapılacak vergi incelemeleri yasanın 3. maddesinin 5. fıkrası hükmü kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Vergi incelemeleri ile ilgili olarak mükellefler nezdinde işe başlama tutanağının düzenlenmesi, vergi incelemesi yapılmak üzere mükellefin davet edilmesi, yasal defter ve belgeleri isteme yazısının tebliğ edilmiş olması veya matrah tesisine yönelik tutanak düzenlenmesi ya da yasal defter ve belgelerin incelenmek üzere vergi incelemesine yetkili olanlara ibraz edilmiş olması durumunda, vergi incelemesine başlandığı kabul edilecektir.

Dolayısıyla, 01. 01. 2008 tarihinden önceki dönemlerle ilgili olarak Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkındaki Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten önce başlayan vergi incelemeleri sonucu bulunan matrah farkları üzerinden gerekli tarhiyatlar yapılacak ve bulunan matrah farklarından, söz konusu yasa kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklara ilişkin tutarların mahsup edilmesi söz konusu olmayacaktır. (V.Seviğ)

E-Eziyet

Bugün sabahtan beridir E-Bildirge zımbırtısına girmeye çalışıyorum. Bu kadar lanet olası birşey olamaz. Allah belasını versin bu sistemi yapanların, daha doğrusu yapamayanların. Yahu kardeşim bu kadar salak nasıl olunur. Hiç mi bir bok bilmiyorsunuz siz. Küfür etmekten başıma ağrılar girdi yemin ederim. Çok sinirlendim.

Aslında sorun sadece geri zekalı sistemin çalışmaması değil. Aylık bildirgelerini ayın ilk günlerinde gönderenlerin durumları ne olacak. Şimdi bir meslek mensubunun müşterisi "kardeşim bizim bakkal ahmet daha az sigorta ödemiş. İndirim varmış indirimden yararlandığını söylüyor, biz niye yararlanmadık" derse; o meslek mensubu ne yapacak. Madem indirim diye birşey yapacaksınız, bunu ay içinde yapmakta neyin nesi. Madem yapıyorsun bir sonraki ay bildirgelerini kapsattırsana. İnanın sinirden söyleyecek söz bulamıyorum.

Üzerimize çok geliniyor bu sıralar. Bunun bir yerden patlaması olur diyecem ama bizlerdeki bu vurdumduymazlık ve ne olursa olsun yaparımcılık olduğu sürece bizlerin işi çok zor. Allah bizlere sabır, güç ve sağlık versin.

Bu yapılan aptalca uygulamalar boyun fıtığımın azmasına neden olduğu gibi, aynı zamanda beni sinir hastası edecek diye de korkar oldum. Birde sınavdan yeni çıkmanın üzerimde oluşturduğu stresli ruh halini buna ekleyince inanın çıldıracak gibi oluyorum. Eğer benim gibi mülayim bir adam bile böyle sinirlenebiliyorsa, tezcanlı bir insanın bu durumlar karşısında yaşadıklarını düşünemiyorum bile.

Son olarak Allah belanı versin "İnternal Server Error"


Ankara SMMM Odası 22-23 Kasım 2008 Tarihli Yeterlilik Sınavı Öncesi Yapılan Toplantıdan Notlar

Öncelikle buraya yazacaklarım sınavı kesinlikle bağlıyor diye birşey söz konusu değil. Bunu başta belirtmek istedim. Toplantıya gelen hocalar, toplantıların yanlış aksettirilmesinden ve sanki toplantılarda soruların veriliyormuş izlenimini uyandırmasından şikayet ettiler ve açıkcası yine saolsunlar bazı bilgiler verdiler ama bu verdikleri bilgiler beni çok fazla tatmin etmedi.

Ben herşeye rağmen söyledikleri herşeyi kelimesi kelimesine not ettim. Yanlız toplantıda Denetim ve Maliyet muhasebesi ile ilgili hiçbir şey söylenmedi.

Denetim : Hiçbir şey söylenmedi. Yanlız sınava girmeden bize kursta ders veren hocanın internet sitesinde tahmin yürüttüğü sorulara bir bakmanızı tavsiye ederim. İnternet adresi şu: http://www.smmmsinavlari.com

Maliyet Muhasebesi : Hiçbir şey söylenmedi. Yanlız biraz sıkıştırınca mali analiz hakkında bilgi veren hocanın ağzından kademeli ve evre maliyet sözcükleri döküldü. Bana sorarsanız bir bağlayıcılığı yok bu söylediğinin ama yine de tedbirli olmakta fayda var tabiki. Benim kendi tahminim şöyle; 1-Standart maliyet, 2- İşçilik, 3- Kademeli yada Planlı dağıtım 4- Ortak ürün - Yan ürün konularından birinin çıkması muhtemel diye düşünüyorum.

Finansal Muhasebe : Puanlama her doğru yevmiye maddesi üzerinden yapılıyor. Bilanço ve gelir tablosunun sonucu doğru olmasa bile yapılmasında fayda var. Yanlız hesapları yazarken yerli yerinde yazmaya özen gösterin. Günlük yaptığınız işlemleri unutun ve teorik bilginin istendiğini unutmayın. Bu ders ile ilgili söylenen bundan ibaret.

Meslek Hukuku : 27 Temmuz 2008 tarihinde yayımlanan değişen meslek yasasının, Mesleki Eğitim ile ilgili bölümleri, Etik ilkeler, Haksız rekabet ve reklam yasağı yönetmeliği öncelikli olarak söyledikleri. Ayrıca disiplin yönetmeliği ile çalışma usul ve esasları hk. yönetmeliğe de bakılmasını tavsiye ettiler.

Temel Hukuk : Sadece yeni SGK'na değinildi. Aslına bakarsanız biraz da üstünden geçti ama üstünden geçmekte haklı. Çünkü bana göre de bu konuda soracakları sorular sınırsız ama fazla zorlamayacaklarmış gibime geliyor. Söyledikleri şu; sosyal güvenliği hangi kurum sağlar, sigortalı sayılanlar kimlerdir ve sigortalıya yapılan yardımlar nelerdir?

Mali Tablolar Analizi : Tanım sorusu olarak muhasebenin temel kavramları ile ek finansal tabloların niçin düzenlendiklerini ve temel özelliklerinin neler olduğunun sorulabileceği vurgulandı. Ayrıca özellikle üzerinde durduğu konu ORAN ANALİZİ. Oran analizine özellikle bakın ve bütün formülleri ezberlemeye çalışın.

Vergi Hukuku : Bu ders hakkında bilgi vermeye Eray MERCAN geldi ve bir hayli rahatsız olmuş görünüyordu bu toplantıların diğer çevreler tarafından yanlış anlaşılmasından dolayı. Kimseye tiyo beklememesi gerektiğini esprili bir şekilde anlattı. Anlatırken arada bazı konulara değindi. Ben Eray hocanın boşuna konuşmayacağını ve söylediğinin altında mutlaka birşeyler olduğunu düşünüyorum. Konuşmasının aralarında değindiği konular şöyle;

1-Tarhiyat Türleri
2- Vergi Cezaları (Bunu hesaplama şeklinde sorabilirler)
3- Gelir Vergisinde Gayrimenkul Sermaye İradı (Yine hesaplama şeklinde)
4- Yıllara Sari İnşaat İşi ve Ortak Giderlerin Dağıtımı
5- Toplama (Bundan kasıt, birden fazla işverenden maaş alan işçinin gelirinin nasıl beyan edileceği ile ilgili)
6- Serbest meslek erbabı, serbest meslek kazancı, mesleki giderler
7- Emsal Kira
8- Gelir Vergisinde Emsal Bedel

Tekrar söylüyorum yukarıda yazdıklarımın hiçbir bağlayıcılığı yoktur. Çalışmalarınızda; kendi çalışma programınızı aksatmadan yukarıda yazılı olan konulara da yer veriniz.

İnşallah herkes emeklerinin karşılığını alabilir. Sınava girecek herkese sonsuz başarılar dilerim.

Saygılar...



Kurtlar vadisini izleyenler çok iyi bileceklerdir. Polat kendisine hap içirip, biraz da işkence yapılınca mal gibi bir hal almış ve kendisine sorguda sorulanlara, gayet embesil bir şekilde "hatırlamıyorum" demekteydi. Şimdi ben de en az Polat kadar embesil bir şekilde "çalışamıyorum" diyorum.

22-23 Kasım tarihlerinde kalan üç dersim için yeterlilik sınavlarına gireceğim. Fakat bir türlü çalışma imkanı bulamadım. Sanki birileri yada bişey benim çalışmama engel olmak ister gibi. Bu birelerinin başında kendisini her daim "andığım" maliye bakanı var. İşler o kadar yoğun ki; neredeyse eve gidemeyeceğim. Ki b formları zamanında gidememiştim de zaten. B formlarını yırtına yırtına bitirdikten sonra, bu seferde geçirici verginin telaşı başladı. Aynı yoğunluk yine devam etti. Şimdi de KDV yetiştirmenin telaşı başladı ki; bu telaşın tam da sınav haftasına denk gelmesi hiç de iyi olmadı. Çünkü bu yoğunlukta işten izin almam hem patronum için, hem de benim için çok da kolay değil.

Aslında gemileri yakıp giderim ama bu da bana yakışmaz. Temmuz dönemindeki sınavda mali tatilden de yararlanıp 20 gün sınava çalışmak için izin almıştım, biraz da bunun etkisi var izin almaktan çekinmemde. Çok büyük eşşeklik yaptım Temmuz'da; bunu ders çalışmak için kitabı her elime alışımda daha iyi anlıyorum. Ama yapacak birşey yok şemsiye girdi bir kere.

Tüm bu olumsukları görmezden gelip önüme bakmam ve çalışmam lazım ama dediğim gibi kişiler ve olaylar buna engel oluyor. Olaylar kısmı yukarıdaki gibi; bir de bunun kişiler boyutu var. Bana engel olan en önemli kişi yine benim aslında. Ondan sonra gelen kişileri de yine ben bahane ediyorda olabilirim. Örneğin memleketten amcamın oğlu tam da benim ders çalışmak için işten fırsat bulup erken çıktığım bir günde çıkıp geldi ve iki gün kaldı. Şimdi ben onu bırakıp nasıl ders çalışayım. Zaten insanlar bir tuhaf yapılan herşeyi kendilerine yapılan saygısızlıkmış gibi görmeye can atıyorlar. Bir de bu adam, o kadar çok konuşuyor ki, hem de yüksek sesle. İki gün de işkence görmüş polat gibi oldum, bizim amca oğlu resmen beynimi kemirdi, sesi hala kulağımda.

Sonra hafta sonu kursum vardı. Bizim hocanın eşi rahatsızlanınca kurs iptal edildi cumartesi ve pazar günleri. Ders çalışabilirim diye kursun iptal edilmesine sevinmiştim aslında. Cumartesi günü, yanıma bir firmanın KDV'sini yapmak için faturalarını da alarak biraz erken çıktım. Kendi işlerim vardı, onları hallettikten sonra erken sayılabilecek bir saatte eve gittim ve yanıma aldığım firmanın kdv'sini yaptım. Bu arada saat de gecenin biri olmuştu.

Arada söylemeyi unuttum, pazar günü de abimin şehir dışından geleceğini öğrendim. Abimle yaklaşık dört aydır görüşememiştik. Geleceğine çok sevinmiştim ama bu geliş yine bana ders çalışamamak olarak geri döndü maalesef. Şimdi ben abimle hiç konuşmasamda, onun yanından gidip nasıl ders çalışabilirim. Akşama da ablamlar geldi abimi görmeye ve gece onbire kadar oturduk. Sonuç olarak ders çalışmak için fırsat olarak gördüğün hafta sonu benim için bomboş geçti maalesef. Tek mutlu olduğum olay ise abimin gelmesi ve onu yeniden görmem oldu benim için.

Bugün pazartesi ve bu hafta sınav haftası artık. Bu hafta Kdv'lerin de son günlerine isabet ediyor. Benim için hafta içi yapılacak olan bilgilendirme toplantısının önemi birkez daha arttı; içinde yaşadığım durumlar böyle olunca. Sınava iki gün kala mecbur işe gitmeyeceğim ve birazda olsa ders çalışmaya gayret göstereceğim. Umarım kazara burayı okuyanlar benim için dua ederler. İşim dualara kaldı, duaya acaip şekilde ihtiyacım var. Lütfen dualarınızı benden esirgemeyin. Çünkü ben maalesef;

Çalışamıyorum...



TBMM Genel Kurulunda, yurt dışındaki tasarrufu yüzde 2, yurt içindeki tasarrufu da yüzde 5 vergiyle ekonomiye kazandırmayı amaçlayan tasarı, kabul edilerek yasalaştı.

13 Kasım 2008 Perşembe

Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanuna göre, gerçek veya tüzel kişilerin, 1 Ekim 2008 tarihi itibarıyla sahip olduğu yurt dışındaki; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları, varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazları, bu kanunun yayımlandığı ayı izleyen 3. ayın sonuna kadar YTL cinsinden rayiç bedelle banka veya aracı kuruma bildirilecek ya da vergi dairelerine beyan edilecek. Bu kıymetler, Vergi Usul Kanunu uyarınca, defter tutan mükelleflerce beyan tarihi itibarıyla kanuni defterlere kaydedilebilecek. Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu kanun hükümleri uyarınca kanuni defterlerine kaydettikleri kıymetler için, pasifte, özel fon hesabı açacaklar. Bu fon hesabı, sermayenin parçası sayılacak, sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamayacak, işletmenin tasfiye edilmesi halinde ise vergilendirilmeyecek.

Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterecekler. Bu varlıklar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmayacak.

-TÜRKİYE'DE BULUNAN SERMAYE ARAÇLARI VE TAŞINMAZLAR-

Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin sahip olduğu, Türkiye'de bulunan ancak 1 Ekim 2008 tarihi itibarıyla kanuni defter kayıtlarında, işletmenin öz kaynakları arasında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, bu kanunun yayımlandığı ayı izleyen 3. ayın sonuna kadar YTL cinsinden rayiç bedelle, vergi dairelerine beyan edilecek.

Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu kanun hükümlerine göre Vergi Usul Kanunu uyarınca kanuni defterlerine taşınmazlar dışındaki varlıklarını, banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırmak suretiyle kaydederek, pasifte özel fon hesabı açacaklar. Bu fon hesabı, sermayenin parçası sayılacak ve beyan tarihinden itibaren 6 ay içinde sermayeye eklenecek. Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterecekler. Bu varlıklar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmayacak.

Defter tutma yükümlülüğü bulunmayan gelir vergisi mükellefleri, taşınmazlar dışındaki varlıklarına ait tutarları, banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırabilecek. Bunlar için diğer şartlar aranmayacak.

-GERİYE DÖNÜK İNCELEME YAPILMAYACAK-

Vergi dairelerine yurt dışından getirilen ekonomik varlıkların değeri üzerinden yüzde 2, yurt içinde beyan edilen varlıkların değerlerinin yüzde 5 oranında vergi kesilecek. Bu vergi, kesintinin yapıldığı ayın sonuna kadar ödenecek. Vergi, hiçbir şekilde gider yazılamayacak ve başka bir vergiden mahsup edilemeyecek.

Banka ve aracı kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin yüzde 2 oranında hesapladıkları vergiyi, bildirimi izleyen ayın 15. günü akşamına kadar bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan edecek ve aynı sürede ödeyecekler.

Yurt dışından veya yurt içinden beyan edilen varlıklar nedeniyle 1 Ocak 2008'den önceki dönemlere ilişkin vergi incelemesi ve vergi kesintisi yapılmayacak. Ancak, diğer nedenlerle, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra başlayan 1 Ocak 2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi incelemeleri sonucu, gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farkından, bu kanun kapsamında beyan edilen tutarlar mahsup edilerek tarhiyat yapılacak.

Gümrük, kaçakçılıkla mücadele, vergi usul kanunlarındaki suçlar yönünden hapis cezasını gerektiren bazı fiillerle ilgili soruşturma ve kovuşturmalar devam edecek. Beyan edilen varlıklarla ilgili, Vergi Usul Kanununun amortismanlara ilişkin hükümleri uygulanmayacak. Bu varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmeyecek.

Yurt dışından bildirim veya beyan yapıldığı tarihten itibaren 1 ay içinde Türkiye'ye getirilmeyen, Türkiye'deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmeyen para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları dolayısıyla veya beyanda bulunulduğu halde bilanço esasına göre defter tutmayan mükelleflere, varlıklara ilişkin tutarların banka ve aracı kurumlara yatırılmaması, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflere ise süresi içinde sermaye artırımında bulunulmaması halinde, vergi incelemesi ve vergi kesintisi uygulanacak. Bunun yanı sıra söz konusu varlıklar için inceleme, soruşturma ve kovuşturma yapılabilecek, idari para cezası kesilebilecek.

Yurt içinde beyanda bulunulduğu halde, sermaye artırımında bulunulmazsa bu varlıklar için vergi incelemesi ve vergi kesintisi uygulanacak. İlgili kurum ve kuruluşlar, gerçek ve tüzel kişiler, yapılacak işlemlere ilişkin taleplerini yerine getirmek zorunda olacaklar. Kanun uyarınca verilmesi gereken beyannamelerin şekil, içerik ve ekleri ile verileceği yeri ve kanunun uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili olacak.

-YURT DIŞI KAZANÇ İSTİSNASI-

Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların 30 Nisan 2009 tarihine kadar elde ettikleri kazançları da dahil; kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumların iştirak hisselerinin satışından doğan kazançları, merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumlardan elde ettikleri iştirak kazançları, yurt dışında bulunan iş yeri veya daimi temsilcisi aracılığıyla elde ettikleri ticari kazançları; bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31 Mayıs 2009'a kadar Türkiye'ye transfer edilmiş olması kaydıyla, gelir ve kurumlar vergisinden müstesna tutulacak.

Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumların tasfiyesinden doğan kazançları, 31 Ekim 2009 tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilmiş olması kaydıyla gelir ve kurumlar vergisinden müstesna olacaklar.

-BAKANLAR KURULUNA MEVDUAT GARANTİSİ-

Bankacılık Kanunun 63. maddesinin 3. fıkrasında sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatının ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının kapsamını ve tutarını belirlemeye ilişkin TMSF'ye verilen yetkiler, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 yıl süreyle doğrudan Bakanlar Kurulu tarafından kullanılacak.

Bakanlar Kurulu, bu süre içerisinde tasarruf mevduatının ve gerçek kişilere ait katılım fonunun yanı sıra, sigortaya tabi olacak diğer mevduatın ve katılım fonlarının kapsamını ve/veya tutarını ve sigorta kapsamı dışında tutulacak mevduat ve katılım fonlarının niteliğini belirlemeye de yetkili olacak.

Bakanlar Kurulu tarafından sigortaya tabi tutulan mevduat ve katılım fonları, TMSF tarafından sigorta edilecek. Kredi kuruluşları, nezdinde bulunan katılım fonlarının sigortaya tabi kısmı üzerinden sigorta ettirecek ve bunun üzerinden prim ödeyecek. TMSF, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek kapsam ve tutar, mevduat ve katılım fonu için ödemelerin sigorta primleri oranını tarif etmek, şeklini ve diğer usullerini Bankalar Kanunundaki usul ve esaslara tabi olmaksızın BDDK'nın görüşünü alarak belirleyecek.


Gündemimizin en yoğun konusu B formları. Bugün verilmesi gerekiyor son gün. Birçok meslektaş uzaması konusunda gerek odaları aracılığı ile gerekse de direk Maliye Bakanımıza bu konuyu intikal ettirdi. Ama hala uzayacağı yönünde bir gelişme yok. Bu yüzden ben formların ismini değiştirdim. Küçük çocukları korkutmak için "BÖÖÖ" derdik. Bu formların verilememesi ve verilse bile yanlış verilme olasılığının olması yüzünden muhasebecilere korku vermesi nedeniyle ben bu formlara bundan böyle BÖÖÖ formları diyeceğim.


Sayın Maliye Bakanımız Kemal UNAKITAN'ın yukarıdaki mesajı galiba biz muhasebecilere. Yatmayın diyor sayın bakanımız. Sayın bakanım merak etmeyin yatmıyoruz zaten. Şu ande saat gecenin dördü ve ben hala yatmıyorum. Benim gibi birçok muhasebeci de şimdi bu formları yetiştirmek için harıl harıl çalışıyor. Çalışırkende kulağınızı çınlatıyorlardır eminim. Siz şu anda yatağınızda güzel güzel uyuyun merak etmeyin bizler çalışırız. Hatta hiç uyumadan çalışırız.


Yanılmıyorsam sizde bizim mesleğimizden gelen birisiniz. Biran için biraz empati yaparak milletvekili ve bakan olmadığınızı ve hayatınızı muhasebecilik yaparak idame ettirdiğinizi düşünün lütfen. Bilgisayar ortamına alınan kayıtlarınızın silindiğini ve bu yüzden kayıtların tekrar girilmesi gerekliliğinin olduğunu, yeterli elemanınız olmadığını, zamanında verebilmek için gerekli teknik ekipmana sahip olmadığınızı ve bu yüzden BÖÖÖ formlarını zamanında veremeyeceğinizi düşünün lütfen. Bu formları zamanında veremezseniz 1.490.YTL ceza yiyeceğinizi ve zaten tahsilatlarda binbir zorluk içerisindeyken bu ceza yükünün de üzerinizde kalacağını düşünün lütfen. Sonra üzerinde bunca iş yükü olmasına, çalışmasının karşılığını hem maddi hemde manevi anlamda alamamasına rağmen gece gündüz demeden çocuğunuzu sevemeden, eşinizi göremeden çalıştığınızı, her gün çıkan kanunları uygulayıcı memurlardan daha önce öğrenip iş bilmez memurlara bu kanunları anlatmaya çalıştığınızı, yine tüm bu olumsuzluklara rağmen devletin vergi alacağını tam ve doğru bir şekilde devletimize ulaştırmaya çalışan bir meslektaş olduğunuzu ve tüm bunlar da yetmezmiş gibi kendi içinizden çıkmış bir bakanın bunları görmezden gelerek muhasebecileri zor duruma sokacak çalışmalarda bulunduğunu veya zor durumdaki hallerini düzeltmek için bir çalışma yapmadığını hayal edin lütfen.

Nasıl? Gerçekten zor değil mi muhasebecilerin hali? Dilerim korku yayarak birşeyler yaptırmayı amaçlayan öcü tarzındaki uygulamalar son bulur ve devlet ile mükellef arasında köprü vazifesi gören muhasebecilerin insanca bir yaşam sürmeleri sağlanır. Eğer sağlanmazsa zamanla bu "köprü" yıkılır ve bundan sadece köprü vazifesi gören muhasebeciler zarar görmez aynı zamanda devletimizde çok büyük zararlar görür.


Daha önce yeterlilik sınavları ile ilgili yine bir rüya görmüş ve onu da buradan yazmıştım. Aslında başlığı "rüyalar gerçek olsa, sıçtık demektir" yazacaktım ama uygun kaçmaz diye düşündüm başlık için. Gördüğüm daha çok kabusu andırdığından bu başlığı seçtim Fredy'ciğimi düşünerek. Bilerek başlığa numarada verdim ki hani sınava daha 20 gün var. Eğer bu 20 günde başka benzer kabuslar görürsem onu da aynı isimle (2), (3) .... şeklinde yazarım belki dedim. Şimdi vizyonda Testere 5 var. İnşallah bu yirmi günde ben Yeterlilik Kabusları 5'i yazmak zorunda kalmam.


Yine ne oldu da böyle yazdın diyebilirsiniz. Bir öncekine göre kabus sayılabilecek bir rüyaydı gerçekten. Temmuz ayında SMMM yeterlilik sınavlarına girdim ve 7 dersten 4 ünü verebildim ancak. Vergi, maliyet ve analiz derslerinden kaldım. Bu aralar yine kursa devam ediyorum ve sınav stresi bir kez daha üzerimde oluşmaya başladı. Neden daha önceki 4 dersi verdiğim sınavın analizini buradan yapmadın diye soran olursa; cevabı basit yazacak bişey bulamadım. Utandım!!! Tamamen kendi aptallığımdan geçebileceğim iki dersten fuzuli yere kaldım ve şimdi bunun acısını hem maddi hem de manevi anlamda çekiyorum. İnşallah 22 Kasım da yapılacak sınavda veririm de kurtulurum dersleri diyorum ama dün sabah rüyamda gördüklerim, "ne oluyo lann" dedirtti bana.


Rüyamda vergi dersinden sınav halindeydim. Sınav olduğum sınıf kurstaki sınıfım, sınavdaki insanlar kurs arkadaşlarım ve sınav gözetmeni de kursta vergi dersine gelen hoca idi. Tıpkı Türk korku filmleri gibi saçma bir başlangıç ve belki devamı da öyle ama takdir edersiniz ki rüya sahibi de bir Türk. Soru kağıtları dağıtıldı, içimde anlatılması zor acaip bir heyecanla kağıdı elime aldım ve sorulara baktım. Ama o da nesi normalde 4 tane soru olması gereken kağıtta bu sefer 15 adet soru var ve normalde 4 soru için soru başına 25 olan puan bu sefer 15 soruya da farklı olmak üzere 30 ve 45 puan aralığında puanlandırılmış. Soru sayısını ve yanlarındaki puanları görünce heyecanım bir kat daha arttı. Alelacele soruları yapmaya koyuldum ama o da nesi hiçbirini yapamıyorum nutkum tutuldu. Sınav da mal gibi kalmış ve hiçbir şey yapamaz vaziyetteydim. Bir soruya bakıyorum, tamam diyorum ben bunu yaparım diyorum ama nafile. Soruyu cevaplamaya gelince kitlenip kalıyorum. Bir yandan da saatte gözüm. Kocaman saatin kocaman saniyesi hızla ilerliyor. Şerefsiz başka zaman olsa bu kadar hızlı gitmez. Sınav oluyorum ya, bir de soruları yapamıyorum ya uçacak illaki şerefsiz.


Derken sınav gözetmeni ile göz göze geliyoruz. Bizim hocayla yani. Anlıyo bende bir mallık olduğunu, bakıyor ki soruları yapamıyorum. Birşeyler yazıyorum ama sadece saçmalıyorum yani bir bok yok kağıtta. Beni tanıdığından diyorki; arkadaşlar isterseniz kitabı açıp kopya çekebilirsiniz. Ben sevindirik oluyorum kitabı açabilirsiniz deyince. Sorulan soruyu kitaptan bulmaya çalışıyorum. Çalışıyorum ama bulamıyorum. Bulacam belki ama heyecandan hangisine önce bakmam gerektiğine karar veremiyorum. İlk önce 45 puanlık soruyamı baksam, yoksa 30 puanlık soruya mı baksam diye düşünüp dururken, bir yandan da saniyelerin hızla akışını ister istemez takip etmek zorunda kalıyorum. Sonuçta o kadar heyecanlanıyorum ki ve o kadar telaş yapıyorum ki; 15 sorudan 1 tanesini bile yazamıyorum.


Hala yazmaya çalışıyorum ama telefonumda Ceza'nın beni uyandırmak için söylediği Fark Var isimli şarkı çalınca birden yataktan fırladım. Uyandığımda hala kendime gelememiştim. Ceza "maymunlar cehennemindeyim, hiç kimse bilmemiş, hiç kimse görmemiş ve hiç kimse konuşmamış" diyor şarkısında. Kendimi bir anda maymun gibi hissettim. Ya sınavda gerçekten bu durumda olursam diye düşündüm. Çok korktum çook.


Rüyalar tersine çıkar derler. Acaba doğru mu bu? Rüyalar tersine çıkar belki tamam da, acaba kabuslar da tersine çıkar mı bakalım? Çıkmazsa gerçekten durum vahim. Bunları düşünmek istemiyorum ama düşünmesemde rüyalarıma giriyor işte. Acaba Ceza'nın söylediği doğru mu? Yani maymunla alakalı olan konu değil. Bir de şöyle diyor şarkıda "Fark var! İyi ile kötü arasında büyük bir fark var!"

Ben kötü olduğumu düşünmüyorum ama acaba iyi ile benim aramda fark var mı? Düşünmeden edemiyorum.


Öncelikle başlığı kelimelerin yüksek çağrıştırma gücünden yararlanarak ve Türkçe'nin enfes esnek yapısını kullanarak yazmayı tercih ettim. Batuhan kardeşime esinlenmeme katkıda bulunduğu için teşekkür ediyorum. Sick ingilizcede hasta anlamına geliyor ama siz ne anlamak istiyorsanız onu anlayabilirsiniz. Bu konuda tamamen serbestsiniz. Son günlerin en tartışılan konusu insanların iletişimini sağlayan sayfaların kapatılması. En tartışılan derken, tabiki bu hizmetleri kullanan insanlar arasında en çok tartışılan demem daha doğru olur. Yoksa ülkemizin gündemi malum. Özelikle bu aralar konuları tartışmaya ne zaman ne de yorumcu yetişmiyor.


Benim için internet çok önemli bir kütüphane, bir bilgi deposu ve kendimi işlerden kurtarmak istediğimde başvurduğum bir eğlence aracı. Kaynaklara ulaşmakta kullandığım sitelerin sayısı sınırlı. Edindiğim kaynakları benim gibi araştırıp bulamayanlar için bu blogta yayınlamaya ve edindiğim az yada çok ne kadar bilgi varsa onları da bu blog aracılığı ile paylaşmaya ve bazen de içimden geçenleri, yaşadığım olayları anlatmaya çalışıyorum. Gel görki boktan bir sebepten ötürü, birileri bir şikayette bulunuyor ve sadece şikayete konu olan kişi yada kurumların cezalandırılması gerekirken; bu durumdan hiç haberi olmayan insanları ve birilerine fayda sağlamaya çalışan insanları da cezalandırıyorlar.


Ülkemizde internet yoluyla işlenen suçlara karşı verilen cezalar uzun süredir tartışılıyor. Çünkü bu cezalar hep sansürleme şeklinde oluyor. Bu da ülkemizin medeniyet düzeyinden tutun, hukuk sisteminin çarpıklığına kadar bir çok alanda tartışmaya açılıyor. Bunu internetin ülkemizde yeni yeni yaygınlaşmasına bağlayanlar var maalesef. Bu bize yakışmayan bir bahane ve yine maalesef koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ne böyle acizane bahaneler hiç yakışmıyor. Kapattım oldu bitti mantığı ya geri kalmışlığın işaretidir yada bu konularda gerçekten ne kadar cahil olduğumuzun işaretidir.


Terör örgütünün yandaşı olan hatta bariz bir şekilde terörist olan bir şerefsizi hapishaneden çıkarıp milletvekili yapanlar, kalkmış şimdi de provakatif söylemler içerdiği ve engel olunamadığı için böyle kapatma kararları alıyorlar. Eee güzel kardeşim sen teröristi o kutsal meclise sokuyorsun sonra da kalkıp terörist eylemler içeriyor diye milyonları cezalandırıyorsun. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. İlk önce elinin altındaki şerefsizleri bir cezalandırsana sen.


Gerçi bu sefer ki kapatılma kararının bahanesi sitelerde terörist eylemler içeren faaliyetlerde bulunulması değildi. Kapatılma kararının sebebi digital ortamda yayın yapan ve Türkiye süper liginde oynanan maçların yayın hakkı kendinde olan bir kanalın şikayeti üzerine olmuş. Neymiş bazı blog siteleri internet üzerinden bu maçları izlettiriyorlarmış. Bu sefer ki kapatılma kararının sebebi buymuş maalesef. İşte bu yüzden bir sürü insan mağdur edildi. Adı süper ama içi boş olan bir ligi bedava izletsen ne olur, milyon alıp izletsen ne olur. Bu ayrı bir tartışma konusu ama aynı zamanda da çok acı bir gerçek.


Dilerim bir gün bu hasta düşünceli sansürcü zihniyet akıllanır ve bir ceza veriliyorsa bunun genele yayılmadan suçun muhatabına verilmesi sağlanır.

.
.

İnternetten gönderilme mecburiyeti bulunan beyannamelerin zamanında gönderilmemesi dolayısıyla mükerrer 355.maddeye göre kesilen özel usulsüzlük cezası; Zonguldak Vergi Mahkemesinin verdiği ve sayın Mustafa Gülşen'in sitesinde yayınlanan Mahkeme kararı ile uygulanan bu cezanın yersizliğinden bahsedilerek kaldırılmış bulunmaktadır.

Tüm meslek camiasına hayırlı uğurlu olsun. Umarım mahkemeye verilmesi sonucunda zaten kaldırılan bu ceza, bu işlerin yoğunluğunda bir de bununla uğraşmaya mahal vermeyecek şekilde yeniden düzenlenir.

>>>>Karar 1.Sayfası İçin<<<< Tıklayınız...

>>>>Karar 2.Sayfası İçin<<<< Tıklayınız...


Bu Bakanlar Kurulu Kararı ve Yönetmelik 29 Eylül 2008 Tarihli ve 27012 Sayılı 2.Mükerrer Resmî Gazete'de Yayımlanmıştır.

BAKANLAR KURULU KARARI

2008/14173 Kısa Vadeli Sigorta Kolları Prim Tarifesi’nin Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar Tıklayınız...

YÖNETMELİK

2008/14174 Sosyal Güvenlik Kurumu Prim ve İdari Para Cezası Borçlarının hak edişlerden Mahsubu, Ödenmesi ve İlişiksizlik Belgesinin Aranması Hakkında Yönetmelik Tıklayınız...



Bu Tebliğ 29 Eylül 2008 Tarihli ve 27012 Sayılı Mükerrer Resmî Gazete'de Yayımlanmıştır.

2008 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği Tıklayınız...

Bu Tebliğler 28 Eylül 2008 Tarihli ve 27011 Sayılı Resmî Gazete'de Yayımlanmıştır.















Oynanmadan hiçbir maçın sonucu belli değil ama benim için dünkü maçın sonucu belliydi. Beklediğim gibi de oldu zaten. Beklediğim gibi Fener çok kötüydü ama Porto beklediğim kadar iyi değildi. Geçen seneki Fener, dünkü Porto'yu çok rahat yenerdi. Yani Fenerbahçe sakatlık sebebiyle olmayan oyuncularını çok aradı. Devid, Vederson, her ne kadar kendi kalesine gol atma özelliği olsa da Edu ve özellikle Semih.

Porto hızlı başladı maça, Avrupa Şampiyonasında Portekiz'in milli takımımıza attığı ikinci golün sahibi Meireles defansın arkasına nefis bir top attı, uyuyan Fener defansı eliyle nanik işareti yapan hıyarı tutamadı ve sonuçta golü yedik. İkinci gol de benzer bir şekilde gerçekleşti ve Lucho gelişine patlattı, güzel bir gol oldu. Açıkcası ben tarihi fark olacak diye beklerken Porto durdu. Sonra maç Fenerbahçeli futbolcuların salaklıklarına edilen küfürler eşlinde uyutur vaziyette gitti. Tam uykuya dalacakken maçı beraber izlediğim arkadaşımın Yasin'e, Emre'ye, Maldonado'ya, Lugona'ya, Burak'a ettiği küfürlerle irkildim. Gelelim takım performansına;

Aragones : Yaşına hürmeten sana hiç birşey söylemiyorum amca. Ama ne olur bırak Fener'i git evine torunlarınla mutlu bir hayat yaşa. Biz de belki eziyetten kurtulmuş oluruz.

Volkan ayısının yediği gollerde hatası olduğu söylenemez ama maç içinde yaptığı birkaç salaklık eleştirilmeye değer. Milli takım kalecisi topu uzaklaştırmayı, taca atmayı bilmiyorsun daha. Sonra da boş kaleye atılan topu tutmak için kendini yırtıyorsun. Volkan lütfen bu maçı tekrar izle ve uzaklaştıramadığın toplar sonucunda boş kaleye koşarkan ki surat ifadene bir bak.

Sağ kanatta Gökhan iyi niyetli ve takımın ayakta kalan birkaç isminden birisi. Mücadelesinden ve kazanma hırsından ve de diğerlerine göre daha az hata yaptığından dolayı teşekkürler Gökhan.

Sol kanatta Roberto Carlos, yaşlanmışsın be Carlos abi. Nerede eski Carlos. İlk golde vurdurmayabilirdin ama canın saolsun, senin kredin sonsuz.

Lugano benim Yeşilçam artistlerinden Göksel Arsoy'a benzettiğim bir futbolcu. Hırslı ama hataya açık, dün oda Yasin'e uydu. Acemi topçular gibi hareketleri beni şaşırttı böyle oynamaya devam ederse Fener çok zarar görür. Yasin, defansta hataların başrol oyuncusu. Rizespor'da cengaver gibi savaşan futbolcudan eser yok, abuk sabuk hareketler, rakibe yapılan asistler. Zannetmiyorum ki Yasin bu takım da oynayabilsin bir daha. Eğer oynar ve böyle hatalar yapmaya devam ederse, arkasından YASİN okunacak hale gelir.

Gelelim orta sahaya, Emre kardeşim sen futbolu bırak. Bak sakatsın da üstelik git Fatih babanın yanında yardımcı olarak çalış. Zorlama yani, bizi de çıldırtma televizyonda. Emre düzelir diyenlere; düzelmez abicim bu adam. MALdonado, bir çok spor yazarına göre sahanın en iyisi. Bana göre ise peş para etmez bir adam. Dünkü gibi uyutan bir maçta al gülüm ver gülüm yaparak iyi gibi görünebilir ama yarın Arsenal ile yapılan maçta görürüm ben MALdonado'yu. Takımı atağa kaldırma yok, ikili mücadele yok. Peki ne var, çok güzel sağına soluna arkasına top atıyor. Bu adamın yaptığını vücudu diri ve biraz top oynamış herkes yapar emin olun. Selçuk, sakatlıktan çıktı bişey diyemiyorum ona. Onu oynatana bişey demek lazım yaşına hürmetten onu da yapamıyorum. Sonuç itibariyle Selçuk'ta dün çok sırıttı. Uğur Boral, takımı atağa kaldırmaya çalışan tek futbolcuydu. Bana göre takımın en iyisi idi. Biraz daha güçlü ve hareketlerini tamamlayıcı olabilse çok daha iyi olur.

Alex, bu adamın kredisi sonsuz. Ölüsü sahada birçok futbolcudan iyi oynar. Dün gerçekten vasattı ama bakıyoruz gol onun sayesinde oldu. Birazcık kıpırdasaydı dün, oynanan kötü futbola rağmen en azından beraberliği alabilirdik. Guiza, bana göre Kezman'ın biraz daha güçlüsü, aralarında öyle aman aman bir fark yok ama dün gerçekten çok ama çok çalıştı. Helal olsun diyorum kendisine. Semih'le beraber oynarsa daha çok iş yapar diye düşünüyorum.

Gelelim oyuna sonradan giren Josico'ya, Fenerbahçe o kadar büyük ve aptal bir kulüp ki; sadece 750 metre koşup çıkan bir oyuncuya dünyanın parasını veriyor. Evet dün Josico sadece 750 metre koştu ve sakatlanarak oyundan çıktı. Ancak Fenerbahçe sakat bir oyuncuya bir dünya para verir ve onu hayati bir maçta kurtarıcı olarak sahaya sürebilir. Sakat bir futbolcu sana ne verebilir ki? Yani aslında dün Josico maçta sakatlanmadı bence, zaten sakattı bu adam. Oyuna sonradan giren bir diğer oyuncu Burak; anca saçını uzatır. Bu burak koca bir sıfır. Beş para etmez, hiçbir olumlu hareketi yok. Fenerbahçe'ye zerre kadar yakışmıyor. Bir diğeri Kazım; benim hiphopçu kardeşim. Fener'in en iyileri kim desen eminim bir sürü insan Kazım'ı da sayar. Ama bizim yaşlı amca onu oynatmıyor. Kazım bu kötü Fener'de her zaman banko oynar.

Şimdi gelelim neden yazının başlığı "Fener'in İlacı: Kelle, paça çorbası";

Biliyorsunuz ki, bir yeri kırılan bir insana hep kelle, paça çorbası iç çabuk kaynatır kemikleri derler. Dün Fenerbahçe sakat futbolcuları Devid, Vederson ve Edu'yu çok aradı. Devid'in ayağı kırılmıştı, Vederson'un da zannedersem ve en son Edu'nunda topuğunda kırık şüphesi olduğu yönünde haberler çıktı. Fenerbahçe bu oyuncular gelirse bana göre düzelir ve daha iyi top oynar. Bu oyuncuların dönmesi için iyileşmeleri lazım. İyileşmeleri için de kemiklerini daha hızlı kaynatacak "kelle, paça çorbası" Buradan Fenerbahçe doktorlarına sesleniyorum, bırakın bu futbolculara ilaç falan vermeyi, eski usul kelle, paça çorbasını dayayın bir haftaya hiçbir şeyleri kalmaz.

Peki Fenerbahçe'nin gruptaki şansı nedir? Bu Porto'yu gördükten sonra üçüncü olabiliriz gibime geliyor. Yanlız Fener dünkü oyunu Arsenal'e oynasın yemin ediyorum Arsenal Fener'i dağıtır hemde öyle 4-5 falan olmaz en az 9-10 olur. Sonra yurda dönemezler. Dinamo Kiev Fener'i içerde dışarda yenebilecek güçte bir takım. İnşallah Fenerbahçeli futbolcular bir an önce kendilerine gelirler ve bizleri tıpkı geçen seneki gibi sevinçten sokağa dökerler.

Ulan penguen yapmışsın yine yapacağını. Yaşananların en güzel anlatım biçimi bu olsa gerek. Televizyonda durumu kıçını yırtarak açıklamaya çalışan yorumcuları dinleyeceğinize şu çizgilere bakmanız yeterlidir. Yaşananların başka bir açıklaması var mıdır acep? Ama merak etme ey Türk milleti kardeşler arasında böyle ufak tefek kavgalar olur. Çok da önemli değil. Bu da unutulur, bu da geçer. İnşallah unutmayıp, durum değerlendirmesi yapacak insanlar olur.

Aslında bana kalırsa keşke birbirlerini biraz daha yeseler. Böylece daha ne pislikler varmış bizlerde görmüş oluruz. Olayın televizyonlara yansıyan hali ne? Doğan grubu Ceyhan'da petrol ile ilgili bir iş almak istiyor, Başbakan olmaz biz bu işi Çalık'a (damadına) verecez diyor. Ondan sonra menfaatler çakışınca tartışma başlıyor. Bu, tartışmanın görünen yüzü; bana göre daha derinlerde daha başka menfaat çakışmaları da var. İzleyip görecez, inşallah iki gün sonra barışıp yeniden can ciğer kuzu sarması olmazlar. İnşallah eteklerdeki taşlar dökülmeye devam eder. Bu tartışmadan zarar görmüş gibi görünse de kazanan her zaman iki tarafında sistemin süper güç olarak ortaya çıkardığı yandaşları olacaktır. Kazanmış gibi görünüp aslında güçlüler karşısında direnme gücü olmadığından kaybedenler ise durumdan habersiz, sabah işe akşam evine giden yurdum insanı olacaktır.

Değerli arkadaşlar bu tartışma daha çok çizgi üretir.

Cevreci Seni


Son günlerde ülkemiz büyük skandallarla çalkalanıyor. Bir taraf skandalların gerçekliğinden % 100 emin, diğer taraf ise bu öne sürülen sözde skandalların yapılan çalışmaları karalamak adına yapıldığını söylemekte. Elimden geldiğince mizah dergilerini takip etmeye çalışırım. Ki gerçek gündemi tamamen doğru bir şekilde takip edebileyim. Ülkemizin iktidarı, oyların % 47 sini almış olan bizi yöneten zat-ı muhteremler herşeyin güllük gülistanlık olduğunu nedense heryerde ısrarla söylemekteler. Bana göre iktidarın asıl politikası bu, herşey ne kadar kötü olursa olsun hep iyi olduğunu söyle. Baskın politika yap, sana kötü diyenleri aşağıla, azarla, ağzına sıç. Sonra yaptığının doğru olduğu yanlışını yandaş medya aracılığı ile duyur. Böylece kimse yanlış yapılanı eleştiremesin, hep iktidarın dediği yanlışlar yada eksikler doğru yada tam görünsün.

Aslında yapılan yanlışların düzeltilebilmesi, bu konuda kamuoyunu bilgilendirme görevi, millet adına denetleme yetkisi muhalefet partilerinde olmalı. Maalesef ana muhalefet kendi içindeki sorunları ile uğraşmaktan yada yanlış konuların üzerine eğilmekten etkin bir muhalefet yapamıyorlar. Yavru muhalefet partisini ise üzülerek görüyorum ki, kimse iplemiyor bile. Böyle olunca da bazıları milletin haklarını gasp edip, istedikleri gibi top oynatabiliyorlar. Bunu yaparken de insanların dini duygularını sömürüp, kendilerini Allah yolunda hizmet eden bireyler gibi gösterip, gerçekten iman eden insanlarında halkın gözünde kötü görünmelerine sebep oluyorlar. Çünkü bu milletin haklarını gasp edenler eninde sonunda ortaya çıkıyor. Sonucunda da oluşan kanı şu oluyor; "asıl sakallıdan korkacaksın".

Sinop'a yapılması düşünülen nükleer santrali eleştiren Sinop halkını, çevreci sivil toplum kuruluşlarını, green peace üyelerini ve diğer grupları sayın Başbakan bir güzel haşlamıştı. Siz çevreci iseniz, ben çevrecinin "daniskasıyım" demişti. Dünyada nükleer santrali olmayan gelişmiş ülke bulmak gerçekten zor. Küresel ısınma ile birlikte sudan sağlanan elektriğin bir hayli pahalı ve zahmetli olmaya başladığı hiç tartışma götürmeyecek bir gerçek. Bana göre de ülkemizde en az bir tane nükleer santral olmalı. Çünkü bu nükleer santralin bakımı, işletilmesi adam akıllı yapılırsa hiç bir sorun yaratmayacağı söyleniyor. Deprem bölgesi olan Japonyada bile altmışa yatın santral vardı diye biliyorum. Yani deprem bölgesi olmamız bile bir sorun teşkil etmiyor. Ama dediğim gibi adam akıllı çalıştırılır ve bakımı yapılır ise.

Santralin yapılacağı yer Türkiye olunca santralin işletilmesinin ve bakımının pek de adam akıllı olmayacağı aşikar. Çünkü eminim bu santral işinden iktidara yakın kişiler fena halde nemalanacak ve iktidari arkalarında hissetmenin rahatlığı ile işletme ve bakıma yeterli özeni göstermeyeceklerdir. Yada bana göstermeyeceklermiş gibi geliyor. Ee tutup da Sayın Başbakan kendisini eleştiren insanlara bu işi verecek değil ya. İnşallah bir gün sadece kendi yandaşlarını değil, tüm milleti düşünen iktidar sahipleri olacaktır.

Kimse bu yazıdan Başbakanımızın çevreci olmadığı anlamını çıkaramaz herhalde. Başbakanımız çevrecidir hatta daniskasıdır; ama bu çevrecilik doğayı koruma anlamında değil, kendisine yakın insanları, yandaşlarını yani çevresindeki insanları kalkındırma anlamındadır.

Son olarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı sayın İ.Melih GÖKÇEK ile ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum. Sayın başkan geçmişte ekranda kanserojen madde olmadığını iddaa edip çay içen politikacılar gibi, tavuklarımız kuş gribinden etkilenmemiştir deyip ekranda canlı tavuğu dişleyen politikacılar gibi, bu sıralar ekranlarda bardak bardak su içiyor. Neymiş Ankara'nın suyu temizmiş, içilebilirmiş. Ben anlamıyorum sayın başkan kendi evine başka yerden mi su getiriyor çünkü bizim evin sularıyla yemin ediyorum sular o kadar çok kokuyor ki banyo bile yapılamıyor. Çalıştığım işyerinde kola içtiğim bardağı, yemek yediğim tabağı yıkayamıyorum. Çünkü bardak, tabak temizleneceği yerde kirleniyor çünkü su sapsarı akıyor. Ama bütün bunlara rağmen başkan çıkıp bardak bardak su içebiliyor. Ne deyim başkanda iyi işkembe varmış. Afiyet olsun.

Daniska Nedir?
Daniska aslında sizlerinde tahmin edebileceği gibi Türkçe olmayan bir kelimelidir. 1.Dünya savaşı sıralarında çok tüketilen bir ürün varmış. Millet bu ürünün hem pahalısını hem de kalitesizini kullanırmış. Sonra insanlar Danimarka malı olan hem ucuz hemde kaliteli daniszka isimli ürünü almaya başlamış. Hala eskisini almaya devam edenlere de, daniska alsana daha iyi diyorlarmış. Sonra bu daniska sözcüğü dilimizde "daha iyi", "daha ala" anlamına gelen bir sözcük olarak kullanılmaya başlanmış.


Nihat, Hamit, Aurelio'nun olmayışı; Tuncay'ın çok erken sakatlanması bence Milli Takımımızı bu hale getirmiştir. Çünkü bu saydığım oyuncular hem milli takımımızın en iyi oyuncuları hem de gerek futbol kişilikleri gerekse insani vasıflarıyla takımı toparlayan oyuncular. Olmayınca yerleri dolmuyor maalesef.

Gecenin özeti;

Defansımıza sadece hava toplarında iş düşen bir gecede maalesef defans oyuncularımız bunu da beceremediler. Bir insanın hayatı, gecesi gündüzü futbol olsun. Günde en az 2 kez antrenman yapsın ama gel gör ki bu adam topu oyuna sokamasın. Gökhan Zan ve Servet'ten bahsediyorum. Artık futbol tek yönlü oynanmıyor ki kardeşim futbola yeni başlayan çocuklar gibi dandun vuruyorsunuz toplara. Milli takım seviyesindeki futbolculara yakışmayacak hareketler gerçekten.

Sağ kanatta Gökhan eski çizgisinden uzak olmasına rağmen elinden geleni yapmaya çalıştı. Sol kanatta zavallı Çağlar garibim ayaklarının titrediğini ben televizyondan hissettim. Fatih hoca çocuğu ateşe attı. İnşallah yorumlardan çok etkilenmez çünkü belli ki kumaşı iyi. Üstelik bir tek atak geliştirememiş bir rakip karşısında defans ağırlıklı bu tipte bir oyuncuyu oynatmak ne kadar doğru. Demek ki Belçika izlenmemiş. Kazım malum hiphopçu. Hiç birşey umurunda değil, top gelirse oynarım gelmezse siz koşun banane havalarında. Arda belki de birşey yapmaya gayret gösteren tek futbolcumuz. Üstün yeteneğiyle rakibin üstün fizik gücünü bile yeryer etkisiz bıraktı ama tek başına bu kadar yapabiliyor o da ancak. Mehmet Topal çok hoşuma gidiyor ama dün bu tip de bir oyuncuya ihtiyaç varmıydı tartışılır. Herşeye rağmen gördüğüm en iyi niyetli futbolculardan birisi. Bir de ilk golde o topa vurdurmasaydı iyi olacaktı ama hata olmazsa gol olmuyor.

Tuncay'ın yerine giren Halil Avrupa şampiyonasında kadroya alınmayınca isyan etmişti. Dün iyiki de alınmamış dedirtti bana. Ben Halil'in ne oynadığını anlamadım. Semih rakibin fizik gücü karşısında öyle çok aman aman top da gelmeyince bir hayli etkisiz kaldı. Keşke Emre'nin yaptığı ortaya biraz daha iyi vurabilseydi. Oyuna sonradan giren Mehmet Topuz ve Mevlüt kesinlikle milli takımımızın oyuncuları değiller.

Gelelim maçın adamı Emre'ye. Emre iyi oynadıda mı maçın adamı oldu. Hayır. Maçtan önce konuşulanlar gözlerin Emre'de olmasını sağlamıştı zaten. Adamın üstüne o kadar çok gidildi ki; maçın hemen başında Emre'nin üstündeki gerginlik farkedildi. Topu ayağının altından kaçırmalar, topun üstüne basıp sendelemeler, iki metreye top atamamalar. Yani maça çok kötü başladı Emre. Ondan sonra bir hırsla topla katetti bişeyler yapmaya çalıştı ama bana göre yaptığı hareketler sadece kocaman bir sıfır. Duran top organizasyonlarında bu kadar salak nasıl olunabilir hayret ediyorum. Hele 90 ıncı dakika da orta yapacağı yerde anlamsızca içeriye yerden pas vermedi mi, işte orda Emre'ye kızgınlığım daha da arttı.

Bana göre şu haliyle Emre'de bu takımda oynamamalı, hele takım kaptanı hiç olmamalı. Fatih hoca iyi bir oyuncudur kaybetmek kolay kazanalım diye oynatıyor belki ama bence bu Emre olayı en başta Fatih hocanın başını yer. Bana göre de insanlar kolay kaybedilmemeli kazanmak için elinden geldiğince çalışılmalar yapılmalıdır ama bu sadece Emre'ye yapılmamalıdır. Örneğin Yıldıray BAŞTÜRK gibi bir oyuncumuz var bizim. Fatih hoca bu oyuncuyu kazanmak için niye çalışmıyor acaba. Yıldıray milli takımımızın ihtiyaç duyduğu bir oyuncudur. Eminim Emre kadar üzerinde durulsaydı şu anda bizim 6 puanımız olurdu ve böyle tartışmaların içerisinde de kimse boğulmak zorunda kalmazdı.

Volkan ayısına da bir kaç şey söylerdim ama adamın vuruşu kötü yere gitti. Yine de söyleyim. Kaleci o pozisyon da top gelirken tamam biraz ileri çıkar, topu yumruklamak için tutmak için ama baktıki top 18 çizgisinin oralara gidiyor bir adım geri atıp yer tutabilir. Yani biraz dikkatli olsan o topu tutabilirdin Volkan efendi.

Sonuç itibariyle grupta işimiz zor. İspanya banko çıkar. Belçika dirençli oyunuyla ikinciliğe aday. Bana göre Bosna Hersek hem biz, hem de Belçika kadar şanslı.


Halen yürürlükte olan mevzuata göre, işverenlerin, işe alınan ve işten ayrılan işçiler için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na Ek-1 işçi bildirim listesi, işten ayrılan işçiler için de yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na Ek-2 işçi çıkış bildirim listesi belgelerinin izleyen ayın 15’ine kadar aylık bildirimlerle verilmesi gerekmektedir.

Özellikle, Sendikal çalışmalarda kullanılmak amacıyla getirilen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na Ek-1 işçi bildirim listesi ve Ek-2 işçi çıkış bildirim listesi belgesinin günümüzde bir anlamı kalmamıştır. Bilgisayar ve otomasyon sistemleriyle sigortalılara yönelik istatistiki bilgiler daha sağlıklı edinilebilecektir.

Yine, İşveren, sigortalı işsizler hakkında hizmet akdinin sona erdiği tarihten itibaren 15 gün içinde 3 nüsha İşten Ayrılma Bildirgesi düzenleyerek, bu süre içerisinde, bir nüshasını işyerinin bulunduğu yerdeki İş-Kur birimine ulaştırmak, bir nüshasını sigortalı işsize vermek, diğer nüshasını da işyerinde saklamakla yükümlüdür. Aynı şekilde, işsizlik sigortası yardımlarından faydalanabilecek sigortalılar için de SGK’na yapılan bildirimde İş-Kur için de gerekli bilgileri içermektedir.

Bu gerçekten hareketle, TÜRMOB ve İstanbul, Ankara ve İzmir SMMM Odası Yöneticileri tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nezdinde girişim yapılmıştır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Faruk Çelik, bu çerçevede Ek-1 işçi bildirim listesi ve Ek-2 işçi çıkış bildirim listesi ile İş-Kur İşten Ayrılma Bildirgesi belgelerinin kaldırılarak, Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan bildirimlerin esas alınmasına ilişkin değişiklik yapılacağını ifade etmiştir.

Ayrıca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Faruk Çelik meslek mensuplarının eski Bağ-Kur ünitelerinde mükellefleri adına işlem yaptırmasında yaşanan sıkıntıların da en kısa zamanda çözüleceğini belirtmiştir

İSMMMO

Buz veriyim mi?

Bugün Ramazan'ın 6. günü. Allah kabul ederse orucumu tutmaya çalışıyorum. Yoğun iş temposunun arasında, sıcakların bunaltmasıyla ve salak müşterilerin anlamsız sorularıyla iftar vaktini bulmaya çalışıyoruz. Ee bu zorlukların arasında zorlanıyoruz tabi ama Allah sabrını veriyor tüm bu olumsuz durumların.

Gerek iş çevremde, gerek günlük hayatımda ve gerekse de sanal alemde bir çok insanla muhatap olmak zorunda kalıyorum. Bu insanların arasından kendine hakim, alçak gönüllü, hoşgörülü, birini kırmamak için elinden gelen bütün özeni gösteren insanları görünce çok memnun oluyorum. Maalesef günümüzde böyle insanların sayısı az ama dediğim gibi, yok değil. Diğer taraftan kibirli, kendini beğenmiş, hoş görüsüz, kindar, alaycı vb. kötü niteliklere sahip insanları bulmak bir hayli fazla.

İnsanlar maalesef günümüzde ne oldum delisi olmuş vaziyetteler. Eline ufacık bir yetki verilmiş olan kimse bu yetkisini bir başka kişiyi nasıl mağdur ederim diye kullanmaktan hiç de sakınca duymuyor. Zannediyor ki bulunduğu mevkii baki. Kendini birazcık bilgi ile donatmış olan kimse edindiği bilgi ile o kadar kör oluyor ki daha bir sürü bilmesi gereken şeye ihtiyacı olduğu gerçeğini unutarak, herşeyi biliyorum havasına girmekten ve konusunda gerçekten bilgili olanları bile yeri geldiğinde rencide etmekten ve konuyu az bilen insanları da aşağılamaktan asla geri kalmıyorlar.

Mübarek Ramazan ayından; bizlerin ve özellikle yukarıdaki kötü niteliklere sahip insanların çıkarmaları gereken çok önemli dersler mevcut. Oruç tuttuğumuz günün sonunda yorgun düşüp, iftar saatinde bir bardak su, iki adet zeytin, iki dilim ekmek ve kimileri içinde bir adet sigara içince vücut ancak kendine gelebiliyor. Yani biz kibirlenenler, herşeyin en iyisi ben bilirim diyenler, hoş görüsüz olanlar ve kendini herşeyin üstünde sayanlar, aslında bir bardak su, iki adet zeytin, iki dilim ekmek ve kimileri içinde bir adet sigaraya muhtaç olan zavallı insancıklardan başka hiçbir şey değiliz/değiller. Keşke hepimiz aslında var olan bu acizliklerimizin farkına varabilsek ve yüce yaratıcının varlığını iyice idrak edebilsek ve onun buyurduğu şekilde hiç kimseyi kırmadan, aşağılamadan, kibirlenmeden ve hoşgörülü bir vaziyette yaşayabilsek. Dilerim herkes bu mübarek Ramazan ayından bir parça kendini olumlu yönde etkileyebilecek dersler çıkarabilirler.

Diğer bir konuda Ramazan ayında insanların içinde bulundukları sinirli ruh hali. Bazı insanlar Ramazan ayının özünü unutarak ve yine Ramazan ayını bahane göstererek, sağa sola gereksiz yere sataşma ve bazı şeylere de gereksiz yere aşırı tepki gösterme eğilimindeler.

Günlük yaşantımda arkadaşlarım çok kızdıklarını söylediklerinde yada bunu davranışlarıyla belli ettiklerinde onlara "buz sokun" geçer diyorum. Şimdi herkesten Ramazan ayının özünü idrak etmelerini ve hiç değilse Ramazan ayında kimseyi kırmamamız ve olur olmaz herşeye kızmamamız gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Lütfen birbirimize karşı saygılı ve hoşgörülü olalım.

Yok ben hoşgörülü olamam, kimseyi takmam, herşeye de kızarım diyenlere de sadece şunu söyleyebilirim;

Buz veriyim mi?


Bilindiği üzere, bankalar ve kredi kartı okuma makinesi (Pos makinesi ve imprinter cıhazı) veren diğer kurumlar, vergi kimlik numarası bazında verdikleri cihazların üye işyerlerini ve bu işyerlerinin aylık kredi kartı ile yaptıkları satışları (sanal pos, kredi kartı, banka kartı-debit ve imprinter cihazı ile yapılan) günlük satış tutarları bazında aylık dönemler halinde ilgili dönemi takip eden ayın en geç üçüncü iş günü saat 24:00’e kadar başkanlığımıza göndermektedirler. Tüm bankalardan alınan bu bilgiler iki gün içerisinde Başkanlığımız sistemine yüklenmektedir.

Bankalardan alınan bu bilgilere göre, bankaların kredi kartı ile satış cihazı verdiği üye işyerlerinin, bu cihazları kullanarak yaptıkları satış tutarları ile mükelleflerin beyanları karşılaştırılarak bilgiler arasında uyumsuzluk tespit edilen mükellefler hakkında denetimler yapılmaktadır. Başkanlığımızca, söz konusu denetimlerin bundan böyle aylık dönemler halinde daha sık yapılması planlanmaktadır.

Mükelleflerin, kredi kartı ile yaptıkları satışlar ile bunlara ilişkin olarak düzenledikleri satış belgeleri arasında dönem kaymaları ve tutar uyumsuzluklarının oluşmasını engellemek ve oluşabilecek sıkıntıların önüne geçmek amacıyla, Ağustos 2008 döneminden başlamak üzere; KDV beyannamelerini doldururken kredi kartı satış (POS) cihazları ile gerçekleştirdikleri ilgili döneme ait gün sonu işlemleri yapılmış satışlarını, aylık olarak banka ve üye işyeri bazında www.gelirler.gov.tr sitemizdeki İnternet Vergi Dairesindeki Pos Bilgileri menüsünden sorgulamalarına imkan sağlanmıştır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Gelir İdaresi Başkanlığı
03.09.2008


Halen yürürlükte bulunan uygulamalara göre, işten ayrılan sigortalılar için İŞKUR'a "işten ayrılma bildirgesi", ÇSGB'ye "ek-2 çıkış bildirim" listesi ve SGK'ya verilen aylık prim ve hizmet belgesinde çıkış tarihi ve nedeninin gösterilmesi gerekmektedir.

Ancak, mevcut uygulamaya ek olarak ayrıca örneği SGK tarafından hazırlanan sigortalı işten ayrılış bildirgesi verilecek. Sigortalılığın sona ermesine ilişkin bildirimlerin sigortalı işten ayrılış bildirgesiyle sigortalılığın sona ermesini takip eden on gün içinde e-sigorta ile yapılması gerekecek.

Sigortalı işten ayrılış bildirgesine kaydedilen bilgiler, ayrıca ilgili aylık prim ve hizmet belgesinde de gösterilir. Aylık prim ve hizmet belgesi ile sigortalı işten ayrılış bildirgesi arasındaki mutabakatsızlık, işverenle yapılacak yazışma sonucunda giderilecek.

4/(b) bendi kapsamındaki sigortalılardan sigortalı işten ayrılış bildirgesini kağıt ortamında verenler için, sigortalılığın sona ermesini takip eden on gün içinde sigortalı işten ayrılış bildirgesi iki nüsha düzenlenir. Biri düzenleyen kuruluşta kalır, diğeri ilgili üniteye gönderilir. Sigortalıya, sigortalılığının sona erdiği ilgili ünite tarafından yazı ile bildirilecek.

Yasal süresi dolmadığı için henüz kuruma verilmeyen aylık prim ve hizmet belgesinde yer alacak sigortalı çalışmalarının kurumca bilinmesini gerektiren diğer hallerde de bu madde gereğince işlem yapılır. Ancak, on günlük süre dolmadan aylık prim ve hizmet belgesi verilmiş ise ayrıca sigortalı işten ayrılış bildirgesi verilmeyecek.

Sigortalılar da kendilerini bildirmeli

Halen yürürlükte olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nda çalışanların da kendilerini bildireceklerine ilişkin bir hüküm bulunuyor. 1 Ekim'de yürürlüğe girecek reformla birlikte bu uygulama devam ettirilecek. 5510 sayılı kanunun 4/(a) bendi kapsamındaki sigortalılar, çalışmaya başladıklarını, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren en geç bir ay içinde, sigortalı bildirim belgesi ile doğrudan veya internet ya da benzeri ortamda SGK'ya bildirecekler.

SGK tarafından, sigortalının ilgili işveren tarafından bildirilmediğinin ya da bildirildiği halde sigortalı bildirimi arasında farklılık bulunduğunun tespiti halinde, durum, taahhütlü bir yazıyla sigortalıya, gerekirse işverene bildirilecek. Yapılan bildirimlerin sonucunda farklılık giderilemezse, kontrol ve denetim sonucuna göre işlem yapılır. Sigortalının kendini bildirmemesi, sigortalı aleyhine delil teşkil etmeyecek.

İbrahim IŞIKLI / SOSYAL GÜVENLİK VE İŞ HUKUKU


Son aylarda gıda toptancılarına yönelik Türkiye çapında operasyon başlatan Maliye, şimdi de rotayı eczanelere çevirdi.

Öncelik para kazanamadığını beyan eden eczaneler

Gelir İdaresi Başkanlığı, KDV beyan etmeyen veya gelirini düşük gösteren yaklaşık 10 bin eczanede fiili envanter denetimi başlattı. Öncelikli olarak Türkiye genelinde para kazanmadığını bildiren veya gelirini düşük beyan eden eczanelerin listesi çıkarıldı. Zaman'da yer alan habere göre, bir haftadır bu işletmelerde ilaç sayımı, stok kontrolü ve fatura incelemesi yapılıyor. Yapılan kontrollerde geliri ile beyanı arasında uyumsuzluk tespit edilen eczanelere yıl sonuna kadar beyanlarını düzeltmek için süre verilecek. Beyanlarında geçen yıllarda olduğu gibi herhangi bir değişiklik tespit edilmeyenlere ise ceza kesilecek. Türkiye genelinde 23 bin 600 serbest eczane bulunuyor.

KDV ödemeyen veya düşük gösterenlere yönelik iller bazında fiili envanter denetimi yaptıklarını belirten Gelir İdaresi Başkanlığı yetkilileri, geçen hafta 81 ile vergi geliri açısından riskli bulunan eczanelerin listesinin gönderildiğini söyledi. Elde edilen sonuçlara göre eczanelerin yarısına yakınının KDV ödemediğini, sürekli devrettiğini veya gelirini düşük gösterdiğini aktaran yetkililer, "Denetimlere geçen hafta itibarıyla başladık. Bu sektörü yılbaşına kadar özel takibe alacağız. Fiili envanter kontrolüyle fatura ve stok kontrolü yapacağız." bilgisini verdi. Sektörün mevcut durumunun röntgenini çekeceklerini aktaran yetkililer, "Sektöre ait bilgilerin büyük bir kısmı bizim veri ambarımızda bulunuyor.

Kendisini düzeltmeyen mükellefe yönelik denetim yapıyoruz. Çünkü bize beyanda bulundukları KDV bilgileri inandırıcı gelmedi." dedi. Denetimlere başlamadan önce "Kendinize çekidüzen verin." diye eczaneleri uyardıklarını aktaran aynı yetkili, "Biz gereken uyarıyı aylar öncesinden yaptık; ancak dinlemediler. Herhangi bir düzeltme ihtiyacı duymadılar. Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz." diye konuştu.

Vergi ve istihdam denetimi hızlanacak

Gelir İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu'na göre, idarenin incelemelerine hız kazandırılacak. Denetimde uygun ve modern vergi denetim araçları ve teknikleri kullanılacak. Mükelleflerin yasal kayıtlarının, elektronik ortam aracılığı ile vergi denetim elemanlarına aktarımına imkan veren özel bir yazılımın kullanılmasına başlanması suretiyle incelemelere hız ve etkinlik kazandırılacak. Türkiye genelinde tahsilatta etkinliği sağlamak ve mükelleflerin gönüllü uyumunu artırmak için 'Borç Takip Sistemi' kurulacak. Sistem çerçevesinde, mevcut borç stokunun artmaması amacıyla cari döneme ait borçların, vergi türleri itibarıyla takibi sağlanacak. Kayıt dışı ekonomi ile etkin mücadele için denetimlerini sıklaştıran Maliye, incelemelerinde kayıt dışı işçi çalıştırılıp çalıştırılmadığını da tespit edecek. Vergi kayıp ve kaçağının yoğun olduğu sektörler belirlenecek ve sebepleri tespit edilerek gerekli önlemler alınmak suretiyle haksız rekabetin önüne geçilecek.

Vergi Haber


28 Ağustos 2008 Tarihli ve 26981 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlananan ve birçok değişikliği içinde barındıran Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği ile Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği'ne meslek camiası konu başlıklarını incelediğinde ilk olarak tepki ile yaklaştı. Angaryayı artırdığı düşünülen yeni düzenlemeler gerçektende bu iş yoğunluğunda can sıkıcı uygulamalar getirmekte. Ben sadece konu başlıklarının değil, bu yönetmeliklerin iyi incelendiğinde muhasebecileri zorlayacak ve kızdıracak başka değişiklikleri de içerisinde barındırdığını düşünüyorum. Sonuç olarak hem yayımlanan son kanunlar hem de yayımlanan bu yönetmelikler çok iyi incelenmeli. Aksi takdirde gözümüzden kaçan bir konunun bizlere geri dönüşü hiç de hoş olmayacaktır.

İlgili yönetmelikler;



Soru: Muhasebe bürosunda çalışan biri, mali müşavirlik ruhsatını alarak büro açıyor. Ancak halen eski çalıştığı yerde sigortası devam ediyor. Önceki çalıştığı yerden çıkış yapıp Bağ-Kur’a geçmeden, kendi bürosu için alacağı SSK işyeri sicil numarasına kendi SSK girişini yapabilir mi? e...c.../İstanbul

Cevap: İşverenlik ve sigortalılık vasıflarının aynı kişide birleşmesinin (bir kişinin hem işveren hem işçi olmasının) mümkün olmaması nedeniyle, kendi işyerinizde hizmet akdine tabi çalışmanız yasal olarak mümkün değil.

Diğer yandan 3568 sayılı SM, SMMM ve YMM Kanun’un 45. maddesine göre, “Serbest muhasebeciler, serbest muhasebeci mali müşavirler bu unvanlarla, yeminli mali müşavirler ise bu unvan ve tasdik yetkisiyle; 2. maddede yazılı işlerin yürütülmesi amacıyla gerçek ve tüzel kişilere tabi ve onların işyerlerine bağlı olarak hizmet akdi ile çalışamazlar..”. Buna göre, eski işyerinde de sigortalı olarak mesleğinizi sürdüremezsiniz.

Sonuç olarak, kendi adına bağımsız çalışmak üzere büro sahibi ve vergi mükellefi olarak kendi işyerinizde SSK sigortalısı olamayacağınızdan, Bağ-Kur sigortalısı olmanız gerekiyor.


YTL'den Yeni ibaresi kalkıyor

Merkez Bankası Başkanı Durmuş, 1 Ocak'tan itibaren YTL'den Yeni ibaresinin kalkıacağını açıkladı. Bu tarihten itibaren sözleşmeler TL üzerinden yapılacak.

2005 yılında Yeni Türk Lirası ile tanışan Türkiye, 1 Ocak 2009'dan itibaren yeniden Türk Lirası'na dönüyor.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, YTL'den TL'ye geçiş kampanyası hakkında açıklama yapıyor. Yılmaz'ın basın toplantısından önemli başlıklar:

- 1 Ocak 2005'te tarihi bir reformla paradan 6 sıfır attık ve Yeni Türk Lirası'na geçtik.
- Şimdi ikinci aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Bu aşamada Yeni ibaresini kaldırıyor ve paramızın geleneksel adına, yani Türk Lirasına geçiyoruz.

- Yeni paralar 1 Ocak 2009'dan itibaren aramızda olacak.
- 1 yıl boyunca YTL ve TL birlikte tedavülde kalacak.

-1 Ocak 2009'dan itibaren tüm hesaplar TL'ye dönüştürülecek
- 1 Ocak 2009'dan itibaren fatura, gider pusulası, bordro gibi belgeler tl olarak düzenlenecek.

2009 yılı boyunca tüm bankalar YTL'yi TL ile değiştirecek. 10 yıl boyunca Zıraat Bankası ve Merkez Bankası YTL'-TL dünüşümünü yapacak.

1 Ocak 2009 tarihinden itibaren sözleşmeler TL üzerinden yapılacak.

YTL olarak yazılmış tüm çek ve senetler TL olarak geçerli olacak.

2008 yılı kazançlarından yapılacak vergi ödemeleri TL olacak.

1 Ocak 2009'dan itibaren tüm etiketler TL ve kuruş olacak.

HALK DEĞİŞİMDEN HABERSİZ

Durmuş, halkın yüzde 65.8'inin TL'ye geçileceğini bilmediğini belirterek, "Halkın yüzde 31'i TL'ye gecileceğinden haberdar" dedi.

- TL'ye geçişin kapsamlı tanıtımı Ekim ayında yapılacak.


22 Ağustos 2008 Cuma Tarih ve 26975 Sayılı Resmî Gazete'de Yayımlanmıştır.

Hazine Müsteşarlığından:

YENİ TÜRK LİRASI VE YENİ KURUŞTA YER ALAN YENİ İBARELERİNİN KALDIRILMASINA VE UYGULAMA ESASLARINA İLİŞKİN TEBLİĞ


5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanunun geçici 1 inci maddesi ve 1264 sayılı Madeni Ufaklık ve Hatıra Para Bastırılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesi hükümleri uyarınca, halen tedavülde olan 1 YTL ile 50, 25, 10, 5 ve 1 Ykr madeni paralar 31/12/2009 tarihinde tedavülden kaldırılacaktır.

Bu kapsamda;

MADDE 1 – (1) 1264 sayılı Madeni Ufaklık ve Hatıra Para Bastırılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesi ile 5/5/2007 tarih ve 26513 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2007/11963 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca, 1 TL ile 50, 25, 10, 5 ve 1 Krş madeni paralar 1/1/2009 tarihinde tedavüle çıkarılacaktır.

MADDE 2 – (1) Halen tedavülde olan 1 YTL ile 50, 25, 10, 5 ve 1 Ykr madeni paralar, tedavüle çıkarılacak yeni madeni paralarla, 1/1/2009-31/12/2009 tarihleri arasında, birlikte tedavülde olacaktır.

MADDE 3 – (1) 1/1/2010-31/12/2010 tarihleri arasında YTL ve Ykr madeni paralar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve T.C. Ziraat Bankası şubelerince kabul edilecek ve değiştirilecektir.

MADDE4 – (1) Bu Tebliğ 1/1/2009 tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 5 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı bulunduğu Bakan yürütür.


22 Ağustos 2008 Cuma Tarih ve 26975 Sayılı Resmî Gazete'de Yayımlanmıştır.

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ(SIRA NO: 386)


Elektronik ortamda beyanname gönderme ile ilgili usul ve esaslar 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde1 belirlenmiştir. Söz konusu Tebliğde, elektronik ortamda beyanname göndermek için kullanıcı kodu, parola ve şifre almak isteyenlerin Elektronik Beyanname Gönderme Talep Formu ve Taahhütnamesini, elektronik beyanname göndermek için aracılık yetkisi almak isteyenlerin ise Elektronik Beyanname Gönderme Aracılık Yetkisi Talep Formu ve Taahhütnamesini doldurarak bağlı bulundukları vergi dairesine müracaat etmesi yönünde düzenleme yapılmıştır.

Diğer taraftan, 346 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği2 ile bazı beyannamelerin elektronik ortamda gönderilmesi zorunluluğu getirilmiş olup, elektronik ortamda gönderilme zorunluluğu getirilen beyannamelerin 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirlenen usul ve esaslar doğrultusunda gönderileceği belirtilmiştir.

Ancak, 346 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin taahhütname verilmesi zorunluluğuna ilişkin kuralları Danıştay 7. Dairesinin 13/11/2007 tarih ve 2005/1204 Esas No.lu ve 2007/4633 Karar No.lu kararı ile iptal edilmiştir.

Bu çerçevede, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun3 mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının 5228 sayılı Kanunun4 8 inci maddesiyle değişen (4) numaralı bendinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden, 340 ve 346 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde aşağıda belirtilen değişiklikler yapılmış olup, 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine aşağıdaki paragraf ve bentler eklenmiştir.

I - 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde Yapılan Değişiklikler ile Tebliğe Eklenen Paragraf ve Bentler

1."IV-Beyannamelerini Kendileri Gönderebilecek Mükellefler" başlıklı bölümünün ikinci fıkrasındaki "bu Tebliğin ekinde (Ek:1) yer alan "Elektronik Beyanname Gönderme Talep Formu ve Taahhütnamesi"" ifadesi "bu Tebliğin ekinde (Ek:1) yer alan "Elektronik Beyanname Gönderme Talep Formu"" şeklinde değiştirilmiştir.

2. "V - Aracılık Yetkisi Verilen Gerçek ve Tüzel Kişiler" başlıklı bölümünün ikinci fıkrasındaki "bu Tebliğin ekinde (Ek:2) yer alan, "Elektronik Beyanname Gönderme Aracılık Yetkisi Talep Formu ve Taahhütnamesi"" ifadesi "bu Tebliğin ekinde (Ek:2) yer alan "Elektronik Beyanname Gönderme Aracılık Yetkisi Talep Formu"" şeklinde değiştirilmiştir.

3. 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ekinde yer alan (EK:1) ve (EK:2) bu Tebliğ ekindeki şekilde değiştirilmiştir.

4. "VII - Beyannamelerin İmzalanması ve Diğer Hususlar" başlıklı bölümünün 1 inci bendinin sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

"Söz konusu kişiler bildirim anına kadar yapılan işlemlerden ve taraflarına verilen kullanıcı kodu, parola ve şifrenin kullanımından sorumlu olacaklardır."

5."VII- Beyannamelerin İmzalanması ve Diğer Hususlar" başlıklı bölümüne 4 üncü bentten sonra gelmek üzere 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 inci bentler eklenmiştir.

"5 - Elektronik beyanname gönderme aracılık yetkisi verilmiş Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirler, mükelleflerle aralarında düzenlemiş oldukları hizmet sözleşmeleri gereğince, mükelleflerin beyannamelerinde yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkacak vergi ziyaı ve buna bağlı olarak salınacak vergi, kesilecek ceza ve hesaplanacak faizlerin ödenmesinden mükelleflerle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.

Sadece aracılık hizmeti alan mükellefler veya kanuni temsilcileri, beyannameye yansıması gereken her türlü bilgiyi aracılık hizmeti veren gerçek ve tüzel kişilere, tam ve doğru olarak sunmakla yükümlüdürler. Aracılık hizmeti veren gerçek ve tüzel kişiler de verilen bu bilgiler doğrultusunda elektronik beyanname formatına uygun olarak beyannameleri düzenlemek zorundadırlar. Bu bilgilerin elektronik ortamda gönderilerek onaylanan beyannameye doğru yansıtılmaması halinde, ortaya çıkacak vergi ziyaı ve buna bağlı olarak salınacak vergi, kesilecek ceza ve hesaplanacak faizlerin ödenmesinden mükelleflerle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.

6 - Kullanıcı kodu, parola ve şifrenin aracılık yetkisi talep eden tüzel kişiliğin yetki verdiği kişiye teslimi aracılık yetkisi talep eden tüzel kişiliğe teslim hükmünde sayılır.

Aracılık yetkisi verilmiş olan tüzel kişiliğin, yetki verdiği kişinin bu yetkilerini iptal etmesi halinde durumu derhal ilgili vergi dairesine yazılı olarak bildirmesi gerekmektedir. Bu bildirimin ilgili vergi dairesi kayıtlarına girdiği ana kadar yapılan işlemlerden doğacak hukuki ve mali sorumluluk aracılık yetkisi verilmiş olan tüzel kişiliğe ait olacaktır.

Söz konusu yetkinin sona erdirildiğine dair ilgili vergi dairesine yazılı bildirim yapılmadığı takdirde yetki verilen kişinin, aracılık yetkisi verilmiş olan tüzel kişiliği temsil yetkisinin devam ettiği kabul edilecektir.

7 - Elektronik ortamda yapılan işlemlerin tespit ve tevsikinde, Gelir İdaresi Başkanlığı/vergi dairesi kayıtları esas alınacaktır.

8 - Beyannamelerini kendileri gönderebilecek mükellefler ile aracılık yetkisi verilmiş gerçek ve tüzel kişiler kendilerine verilen kullanıcı kodu, parola ve şifrenin kullanımından sorumludurlar.

Bu nedenle kullanıcı kodu, parola ve şifrelerini; başka amaçlarla kullanamazlar, herhangi bir üçüncü kişiye açıklayamazlar ve kullanımına izin veremezler, işyerinin satışı, transferi ve işi bırakmada üçüncü kişilere devredemezler, kiralayamazlar ve satamazlar.

9 - Elektronik ortamda beyanname göndermek üzere kendisine kullanıcı kodu, parola ve şifre verilen mükellefler ile aracılık yetkisi verilen gerçek ve tüzel kişilerin, beyannamelerin elektronik ortamda gönderilmesi ile ilgili kanuni düzenlemelerde yer alan usul ve esasların tümüne uyması gerekmektedir.

10 - Elektronik ortamda gönderilme zorunluluğu getirilen beyannameler için belirlenen usul ve esaslar, elektronik ortamda gönderilme zorunluluğu getirilen bildirimler için de geçerlidir.

11 - Gelir İdaresi Başkanlığı/Vergi dairesi elektronik ortamda beyanname gönderme aracılık yetkisi verdiği gerçek ve tüzel kişilerin aracılık yetkisini kaldırmaya yetkilidir. Aracılık yetkisi kaldırılan gerçek ve tüzel kişilere durum taahhütlü bir yazı ile bildirilir."

II - 346 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde Yapılan Değişiklik

"4. Aracılık Yetkisi Verilen Kişilerin Bağlı Oldukları Vergi Dairesinin Tam Otomasyonlu Olmaması" başlıklı bölümünün ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Tam otomasyonlu olmayan vergi dairelerinin mükellefi olan ve aracılık yetkisi almak isteyen meslek mensupları bağlı bulundukları vergi dairelerine 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ekinde (Ek:2) yer alan talep formunu verecekler; vergi dairesi, talep formunun bir örneğini Gelir İdaresi Başkanlığının (0.312.342 22 59) numaralı faksına derhal gönderecektir. Talep formunu faks ortamında alan Gelir İdaresi Başkanlığı; kullanıcı kodu, parola ve şifreyi ihtiva eden kapalı zarfı, aracılık yetkisi talep eden meslek mensubuna iletilmek üzere, meslek mensubunun bağlı olduğu vergi dairesine iletecektir. Vergi dairesi zarfı, 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde yer alan esaslar doğrultusunda meslek mensubuna teslim edecektir. Bu meslek mensupları, tam otomasyonlu vergi dairelerine bağlı mükelleflerin beyannamelerini elektronik ortamda gönderebileceklerdir."

Tebliğ olunur.

——————————

1 30/9/2004 tarih ve 25599 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

2 3/3/2005 tarih ve 25744 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

3 10/1/1961 tarih ve 10703 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

4 31/7/2004 tarih ve 25539 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

Ekleri için tıklayınız